03 Ocak 2018

İki sandık tek "çözüm" önermiyor

"İki sandık var ancak 'ortak' kaygı yok"

* Cenk Mutluyakalı

Kıbrıs’ı son dönemde ziyaret eden Türkiye’nin bir bakanı demişti ki, “Bizde ne varsa, burada da aynısı olacak…”
Türkiye’de özellikle demokrasi ve özgürlükler anlamında yaşananlara bakıldığı zaman Kıbrıslı Türk ilericiler bu söze fena halde içerlemişti: “Aman ha!” 

Elbette konuk bakan Türkiye yönetiminin “kötü huyları” yerine “alt yapı yatırımları”nı anlatmak istemişti.
Oysa ne oldu?

“KKTC Başbakanı Hüseyin Özgürgün’ün hesabından çekilen dolarlar” ada yarısındaki erken seçimin gündemini belirledi.
“Dolar” gündemi köpürdükçe, Başbakan çok daha yüksek bir tondan, tanıdık bir söyleme sarıldı:  “Sizi Rum’a teslim etmek istiyorlar” Kişisel bir “boşanma” davası vesilesiyle, Ulusal Birlik Partisi Başkanı ve Başbakan Hüseyin Özgürgün’ün hesabından bir seferde 700 bin dolar nakit çekildiği mahkeme huzurunda ortaya çıktı.

Üstelik hesap 700 bin doların çok ötesindeydi.
“Kasa” sıfırlanmasa da neredeyse üç haftadır bu paranın kaynağı öğrenilemedi.

Son dönemde “4 kat izinle kıyıya inşa edilmek istenen 7 katlı otel”, alel acele dağıtılan “sanal bahis ya da kumarhane izinleri” gibi gündemler epeyce tartışılmış, “rüşvet” iddiaları ortaya atılmış, tüm bunlar ispat edilmemişti.
Ancak “sizi Rum’a verecekler” uyku ilacı 50 senedir olduğu gibi işe yaramış görünüyor.
Anketlerde UBP birinci parti (!)

Altın formül

Ulusal Birlik Partisi, kendini “Türkiye’yle iyi ilişkiler” üzerinden tanımlayan bir siyasi partidir. 
“KKTC” denen modelin yaratıcısı ve en güçlü aktörüdür.
“Türkiye’yle iyi ilişkiler” tanımı öylesine geçirgendir ki, bu yaklaşım içerisinde kimi zaman KKTC Türkiye’nin bir “alt yönetimi”ne dönüşür. Ulusal Birlik Partisi iktidarını koruduğu sürece bu durumdan rahatsız olmaz. 

Kimi zaman tek başına, çoğunlukla Serdar Denktaş’ın Demokrat Partisi’ne eklemlenerek varlığını korur. Demokrat Parti de zaten Ulusal Birlik Partisi içinden doğmuştur.
İşin aslı tüm gelmiş geçmiş iktidarlar için benzer yorumlar yapılır.

Altın formül Türkiye’den gelen kaynaklar ile Kıbrıslı Rumlardan kalan kaynakların dağıtılmasıdır.KKTC’deki erken genel seçimlerin üzerinde Başbakan’ın binlerce doları gibi bir de “dağıtım” gölgesi vardır.Çünkü seçime çeyrek kala hükümet önce “KKTC yurttaşlığı” sonra da bol bol “Rum arazisi” dağıtmıştır.Kıbrıs adası dışındaki sevgili okur, lütfen şaşırmayınız; 1974’ten bugüne çok seneler geçmiş olsa da Rumların geride bıraktığı mallar henüz bitmemiştir (!)

Yurttaşlık dağıtımı ve ‘müdahaleler’


Kıbrıs’ın kuzeyine dair seçimlerin tarihi genelde “Türkiye’nin müdahaleleri” ile anılır. O kadar ki, geçmişte bu konu KKTC Meclisi’nde “Araştırma Önergesi”ne dönüşmüş, ateşli tartışmalar sonrasında müdahalenin varlığı kabul edilerek, tarihe not düşülmüştür.

Kıbrıslı Türklerin 1974 sonrası demokrasi çabalarında, generallerin ya da Büyükelçilerin “köy köy” hatta “kapı kapı” gezdiği, koalisyon pazarlıkları yaptığı, Cumhurbaşkanı adaylarını tehditle adaylıktan çektirdiği, hükümet kurduğu ve hükümet bozduğu sayısız örnek vardır.

Bu seçimlerde “Türkiye müdahalesi”nin hiç gündem olmaması da enteresan bir örnektir! (Tabii müdahalenin bir başka önemli boyutu, 1974 sonrasında çıkarılan işgücü yasaları ile sistemli olarak ‘KKTC’ vatandaşlığı statüsüne alınan Türkiye’den gelen nüfustur.)

Son seçimler öncesinde de çok sayıda “istisnai” yurttaşlık dağıtılmıştır. Yani KKTC’nin “istisnai” seçmenleri vardır.
İstisnai” yurttaşlık Bakanlar Kurulu kararı ile verilir ve bu yurttaşlığı alan kişilerin, Kuzey Kıbrıs’ta ikamet koşulu dahi aranmaz!

İşin ilginç yanı, yıllar önce “KKTC vatandaşlığı” alan aileler, bugün, kendi çocukları için “Kıbrıs Cumhuriyeti” yurttaşlığı talebi içindedir. Türkiye’den gelen ailelerin Kıbrıs’ta doğan çocukları hatta torunları “Rum kimliği” denen “Kıbrıs Cumuriyeti yurttaşlığı” konusunda artık sesini kararlılıkla yükseltmektedir. Öyle ya, Başbakan Hüseyin Özgürgün’ün dahi sahip olduğu bu yurttaşlık, onların da hakkıdır. Biraz geriye giderek, “yurttaşlık” meselesinin Kıbrıs seçimlerini nasıl etkilediğini şöyle örnekleyebiliriz.

“Anayasa oylaması 5 Mayıs 1985, Cumhurbaşkanlığı 9 Haziran 1985, Milletvekilliği seçimleri ise 23 Haziran 1985 günü yapıldı. Kısaca bu üç oylama 49 gün içinde gerçekleştirildi. Devlet Planlama Örgütü’ne göre seçmen sayıları şöyledir: Anayasa 91 bin 810, Başbakanlık 94 bin 277, Milletvekilliği 95 bin 124. Görüleceği gibi Anayasa oylaması ile Milletvekilliği seçimleri arasında yani 49 günde seçmen sayısında 3 bin 314 artış olmuştur. Kırk dokuz gün içinde bu artış 18 yaşı tamamlayanların seçmen listelerine kaydedilmiş olmalarındandır, denecekse, bu demektir ki, nüfusumuz bir yılda yaklaşık olarak 25 bin kişi artmaktadır.” (Arif H. Tahsin).

40 sene 39 Bakanlar Kurulu

Biliyor musunuz; Kıbrıs Türk Otonom Yönetimi, Kıbrıs Türk Federe Devleti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de dahil 1974’ten bugüne hiçbir hükümet görev süresini tamamlayamadı.Kuzey Kıbrıs siyaseti böylesine istikrarsız bir tablo ortaya koyuyor.En son seçimden bugüne 3 farklı koalisyon ve 3 farklı Başbakan’ın görev yaptığını söylersek, sanırım meramımız daha net anlaşılabilir.

Son 40 senede 39 farklı Bakanlar Kurulu, 27 farklı hükümet göreve geldi, 13 genel seçim yapıldı. Hükümetlerin görev süresi ortalama 3 sene oldu. Peki 7 Ocak seçimleri nasıl ilerliyor?
Yine iki ana akım siyasi partinin yarışı olduğu söyleniyor, Ulusal Birlik Partisi ile Cumhuriyetçi Türk Partisi.

“Sağ ya da sol ideoloji kalmadı, yaşasın temiz toplum” şiarı üzerinden yeni bir siyaset öneren Kudret Özersay’ın Halkın Partisi bu dönemin sürpriz hareketi. Cumhurbaşkanı Akıncı’nın siyasi geleneğinden Toplumcu Demokrasi Partisi ise “hükümet formülleri içerisinde” kendine yer arıyor. Öyle görünüyor ki seçimden “tek başına iktidar” çıkması epeyce zor!
Serdar Denktaş’ın Demokrat Partisi’ne, tabanını Türkiye’den gelen göçmenler üzerinden oluşturan Yeniden Doğuş Partisi de rakip!Yarış kızışınca Denktaş’ın partisi askerde vicdani ret hakkından eşcinsel evliliğine, marihuana serbestliğinden adım adım çözüme kadar “yaratıcı” vaatler geliştirmiş.

‘Çözüm’ün sesi yok!

Kıbrıs iki farklı seçimi aslında aynı anda yaşıyor. Ve ilk kez Kıbrıs sorunu bu denli az konuşuluyor. Kıbrıslı Türkler de Kıbrıslı Rumlar da kendi içine kapanırken, adadaki en önemli sorun, “çözüm önerileri” arasında kendine pek yer bulamıyor!
Kuzeyde “sağ” siyaset yeni yollar, yeni sosyal konutlar, yeni hastaneler yapacağını anlatıyor. Bütçede tüm bunları yapacak para olmasa dahi “Türkiye’nin ekonomik programı”na sırtını dayamış siyaset ilgi çekiyor.“Sol” siyaset ise daha fazla demokrasi, planlama ve haysiyetli bir yönetim ilkesini öne çıkarıyor. Türkiye’deki “yobazlığın” Kıbrıs’a yönelik etkilerini savuşturmak, laik ve demokratik hukuk devletine sahip çıkmak, nüfus politikasını oluşturmak sokağın gündeminde epeyi yer tutuyor. Ve elbette kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomi! Tüm bunlar içerisinde “Kıbrıs’a federal çözüm” ya da “Birleşik Kıbrıs” umudu gündemin fazlasıyla dışında. “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” seçmeni 7 Ocak’ta, “Kıbrıs Cumhuriyeti” seçmeni de 28 Ocak’ta sandığa gidecek. Kuzeyde 8 siyasi parti ve bağımsızlarla birlikte 388 aday yarışacak; ‘Başkanlık Sistemi’nin olduğu güneyde ise 9 aday.

İki sandık adanın bütünü için tek bir “çözüm”ü önermiyor!
Kıbrıs’ın iki yanında da insanlar “demokrasiye, adalete, ekonomi”ye odaklanmış ancak “federal çözüm” güç kaybediyor.
Günü kurtarmak geleceği kazanmaktan çok daha cezbedici.
21 gün arayla, 21 bir adım ötedeki insanlar iki ayrı sandıkta “ortak çözüm”ü gözetmeden “gelecek” arayacak. 
İki sandık var ancak “ortak” kaygı yok. 
İşte o nedenle bu yazının finaline İngiliz edebiyatçı Gilbert Keith Chesterton’un şu sözü yakışıyor:
“Sorun, çözümü görmemeleri değil. Sorun, sorunu görmemeleri…”

* (Yenidüzen gazetesi Genel Yayın Yönetmeni, Kıbrıslı gazeteci)

Yazarın Diğer Yazıları

KKTC halkı bugün sandık başında

Sekiz partinin 50 sandalyeli Meclis için yarışacağı seçimlere 388 aday katılıyor

KKTC seçimleri koalisyon doğurdu

"Yeni KKTC Parlamentosu'nda 5 parti yer alacak"

Kıbrıs’taki seçimlerin iki olası galibi

Şu ana kadar ki veriler iki unsurun seçimlerde kayda değer bir “galibiyete” yakın olduklarını göstermekte