22 Mart 2025
Aslında bu yazı geçen hafta yazdığım TOGG başlıklı yazının ikinci yarısı. Uzun oldu diye ikiye ayırmıştım. Ancak öyle olaylar yaşadık ki, Bugünlerde belki de ülkemizin geleceğinin ne olacağına dair olaylar yaşayacağız.
Ülkede işler hiç iyi gitmiyor sevgili okur...
2024’te dünyada küresel nüfusun yarısından fazlası sandık başına gitti ve ortalama “Demokrasi Endeksi”nin (2023’teki 5,23'ten) daha da alta, 5.17’ye düştüğü anlaşıldı...
Bu tip indekslerin araştırılmaya başlandığı 1972 yılında, ülkemiz dünyanın gözünde “Free/HÜR” bir Ülke idi.
1980’den itibaren “partly Free/kısmen HÜR” olmuş, 2017’te ise “NOT FREE/Hür olmayan” ülke haline gelmişiz... Bu yıl; Hürriyet Endeksi’nde 100 üzerinden 33 alıyoruz. Siyasi haklar da 40 üzerinden 17, sivil özgürlükte 60 üzerinden 16… Bu bapta üçün birini dahi alamıyoruz...
Dünya nüfusunun yalnızca yüzde 45'i bir demokraside, yüzde 39'u otoriter yönetim altında ve yüzde 15'i seçim demokrasisini otoriter eğilimlerle birleştiren "karma rejimlerde" yaşıyor.
Bizimki artık “Hybrid/Karma rejim.” Yani görünüşte seçim var, ancak insanlar temel haklarında hür değil.
Dünya ülkelerinin 10 üzerinden 4’ün altında değerlendirdiği;
Fiji
Indonesia
Malawi
Moldova
Mozambique
Sierra Leone
Tanzania
Turkey
Venezuela
Gurubu ülkeler arasındayız.
Avrupa şirketleri 80 yıldır ticari faaliyetlerini anlatan doküman, adres, temsilcilik, teknik başvuru vs. vs. Listelerinde bizi Avrupa ülkesinden çıkartıp, “Middle East” listesine koydular.
ABD Temsilciler Meclisi de oylama yapacak ve bizi resmen ORTADOĞU ülkeleri sınıfına sokacak.
Zaten Başkan Biden 2015’te Ermeni Soykırımı’nı kabul ederek ülkemizin, ABD nezdindeki değeri hakkında ABD hükümetinin görüşünü bildirmiş oldu... İzahat konuşması daha da enteresan, “Bunu kimseyi suçlamak için değil ancak tarihin tekerrür etmeyeceğinden emin olmak için yapıyoruz.” Yani kendine “benim adım Baydanapulos!!” diyen zat, bizim sağa sola saldırıp, soykırım yapabileceğimizi söylüyor...
Yeni gelen Trump alenen, ABD ülkesi adına (Antetli kâğıt, imza filan...) resmen Cumhurbaşkanımıza hakaret etmişti... Bakalım bu defa ne olacak.
İktidar, “Avrupa Ordusu için bize ihtiyaçları var!!” diye böbürleniyordu. Öyle bir davet yok...
Avrupa Birliği’ne göre, zaten Türkiye 2017’te “Kuvvetli Başkanlık” yönetimine geçerek, Kopenhag Kriterleri açısından üye olma şansını kaybetti...
Son dönemde; bir parti başkanını “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek”, bir önemli gazeteciyi “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse! yardım etmek", en sonunda da cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmağa en yakın olan İstanbul Belediye Başkanı’nı “Suç örgütü kurmak ve yönetmek, irtikap, rüşvet, nitelikli dolandırıcılık, terör örgütleri ile iş birliği, ve yolsuzluk” suçlamaları ile gözaltına aldılar…
Bu faslı burada keserken Sn. Cumhurbaşkanı’na hep söylediği bir deyimi hatırlatmak isterim; “Müddei iddiasını ispat ile mükelleftir...” Yani “İspatı iddia makamı yapmak zorundadır.”
Başta savcılık olmak üzere, önceden olacakları bildikleri anlaşılan iktidar taraftarı yayın organlarında çalışan şahıslar, gazetelerde, TV’lerde Sn. İmamoğlu’nun nasıl suç örgütü kurduğunu heyecan ile anlatırken TV lerde balya balya para videoları gösteriyorlardı.
Nezaketsizlik etmeyin kardeşim, bu ülkede daha 10 yıl önce ülkenin başbakanı benzer işlemler ile suçlanmadı mı?
Bırakın videoları, oğlu ile yaptığı konuşmalarda, “paraları evden çıkartın, baskın yapılacak!!” dediği kendi sesinden yayınlanmadı mı?! Ne çıktı sonunda ?? Meğer suçlu değilmiş?! Onun için ayıptır, mahkeme safhaları bitsin ondan sonra suçlarsınız!!
Sn. Cumhurbaşkanı’nın sözlerine, Başkan’ın diploması ile ilgili bir ilave yapıp esas konuma geçeyim. “Hakkı müktesep iptal edilemez…”
Geldik yerli ve milli otomobilimiz TOGG’a...
Geçen hafta TOGG hakkında düşündüklerimi söylemiş; onun İtalyan otomobil tasarım firması Pininfarina’nın ürettiği en güzel otomobillerinden biri olduğunu söylemiştim...
Önce nereden buraya geldik, hatırlayalım;
Sn. Cumhurbaşkanı TOBB Genel Kurulunda aynen şöyle dedi:
“Bir teklifimi var. Bunu her yerde yapıyorum malum. Buna hasretim. Bu milletin evladı olarak hasretim. Gelin şu yerli yüzde 100 üretimi olan otomobilimizi Made in Turkey olarak TOBB camiası içinden çıkartalım!
Kendi otomobilimizi üretelim. Ne yapıyor montaj montaj montaj. Montajcılık bu millete yakışmıyor. Bu millet bunu üretecek beyne de ürüne de sahip. Bunu yapabilir miyiz yapabiliriz. Niye yapmıyoruz. Çünkü öbüründen daha fazla kazanıyor.”
Bu sözler üzerine Rıfat Bey (24 yıldır TOBB Başkanı!!!!) ayağa kalktı, “Siz bunu istedikten sonra Türk iş dünyası bunu çok rahatlıkla yapar. Siz yeter ki bizim yanımızda olun. Biz bunu yaparız” dedi.
Bu konuşma olurken, Rıfat Bey’in masasında (yahut da çöp sepetinde!! bilemiyorum?) Benim 30 tane uzman arkadaşım ile birlikte 7 yılda hazırladığım “YERLİ OTOMOBİL” dosyası duruyordu.
Ben Genel Kurul konuşmasını dinledikten sonra; “İşte Rıfat Bey şimdi beni arayacak!!” demiştim. Çünkü daha önce ona yaptığım takdim sonunda “Bize yap derlerse yapabiliriz!!” demişti...
Kolejli kardeşim Rıfat Hisarcıklıoğlu bir daha benim telefonlarıma çıkmadı!!!
Çünkü, 24 yıllık TOBB Başkanı “Cam Tavan Sendromundan muzdarip olduğu için” genel olarak ülke üretim teknolojisinin YERLİ OTOMOBİL yapabileceğine inanmıyor...
(Cam tavan sendromu bir Amerikan tabiri; öncelik ile Pavlov’un köpekleri gibi bir şartlandırma araştırması ile bulunmuş. Genel anlamı ile bireyin özgüven eksikliği nedeniyle kendini, ya da tanıdıklarını belirli bir işi yapmaya uygun görmemesi sonucu ortaya çıkıyor.)
Yani bu ülkenin 24 yıldır İş hayatının en tepesinde oturan Kişisi, TÜRKLERİN BİR YERLİ OTOMOBİL YAPACAĞINA İNANMAMIŞTIR.
Gelelim Sn. İktidar tarafına... YERLİ VE MİLLİ OTOMOBİL YAPMAK İLE TÜRKİYE NE KAZANIR?? TOGG İLE OLMAYAN NE KAZANMIŞTIR??.
Bu ülke yaklaşık 60 yıldır yan sanayii bir “karayolu aracının” tüm parçalarını yapıyor. Ancak, bir Türk teknoloji ve/veya yatırımı gurubu bir araya gelip bir YERLİ OTOMOBİL yapamıyor. Oysa bütün dünya biliyor ki “kendi otomobilini ÜRETMEYEN ÜLKE” montajcı olarak kalmaya, yani bir “başka ülke ve/veya yatırımcı gurubun beyin ve teknolojisini geliştirdiği bir ürünü ucuza yapıp” o guruba para kazandıracağını” biliyor…
İşte bir ülke bunun için YERLİ OTOMOBİL ÜRETİLMESİ İÇİN SERBEST PAZAR İNANCI DAHİ OLSA, BU DALA YATIRIM YAPAR.
Çünkü otomobil “dünyanın en komplike ürünüdür.” Onu tasarlayabilen her şey yapabilir...
İspanya, Kore, hatta Fransa gibi devletleri yönetenler bu teknolojiyi kazanmak için yatırım yapmışlardır. Peki bu pencereden TOGG’a bakalım. Bana ülkenin Sanayi Bakanı Faruk Özlü’nün söylediği, “Devletin bu proje için 3 MİLYAR AVRO” ayırdığı idi.
Bu noktada Cumhurbaşkanının dediği “MONTAJ, MONTAJ MONTAJ!!” sözünün ne manaya geldiğini anlamağa çalışalım...
Bir otomobilin “YOKTAN VAR EDİLMESİ” birbirini takip eden iki farklı faaliyet sonucu yapılır. Çok kabaca bir fikir vereyim;
1. Dönem | Yaratma: Prototip üretimi
1’inci faz; temel bir pazar için araştırma yapılır ve en uygun otomobil “segmenti” saptanır. (Büyük, küçük, ucuz, pahalı vs.)
2’nci faz. Saptanan otomobilin önce kaba bir çizimi yapılır, daha sonra teknik (parça üretim resimleri) çizimleri yapılır; ortaya 2 boyutlu bir prototip çıkar.
3’üncü faz; karar verilen detaylar üzerinde görüş birliğine varılarak nihai çizimler yapılır.
4’üncü faz. Artık 3 boyutlu çalışmalar başlar; önce 1/16 maket daha sonra 1/1 yürümeyen maket, (Mock-Up) yapılır.
5’inci faz. PROTOTİP (Elektrikli otomobilde) bataryalar ve Motor(lar) planlanır, ön takım, fren, süspansiyon uygulamaları ile birlikte “Yürüyen” maket yani PROTOTİP tamamlanır.
2. Dönem | Montaj
Bu fazda, artık ne yapılacağı bilinmektedir; gerek teknik çizimleri havi tüm dokümanlar, gerekse otomobilin bizzat kendisi ortada durmaktadır. Bu dönemde kalıplar yapılır; saçlar basılır, önce gövde MONTAJI, galvanizleme ve boyama, sonunda da Otomobili bir araya getirecek MONTAJ işlemi yapılır.
Bugün bizim ülkemizde 1966 da ANADOL ile başlamış olan MONTAJ işlemi 7 farklı otomobilin MONTAJI ile devam etmekte.
TOGG’a gelince (proje adı K 350)...
Ünlü İtalyan tasarım firması Pininfarina'da desinatör Lorenzo Oujeili tarafından tasarlandı.
Tüm elektrik ve yürür mekanizması Hong-Kong lu E.V. üreticisi HYBRİD KİNETİC GROUP tarafından tasarlandı.
Prototipi ve ön üretim Pininfarina'da yapıldı. Bu şirket aynı RELIANT gibi küçük serili (yılda birkaç bin adet, Cabriole-üstü açık, tenteli) otomobil dahi üretiyordu.
İlk defa 2018 Nisan'ında Pekin otomobil fuarında görücüye çıktı. Yani TOGG’UN daha adı bile yokken, K 350 Otoshow larda geziniyordu...
Onunla önceleri Vietnamlı VINFAST şirketi ilgilendi. Hatta aynı yıl eylülde yapılan Paris Oto Show'da VİNFAST markası ile görücüye çıktı.
Durum budur, her seviye suallerinizi beklerim...
Haksızlık etmemek için bir konuyu açıklık getireyim; bugünkü Sanayi Bakanı Fatih Kaçır bütün bu sistemi kucağında bulmuştur.
Ülkede 10’a yakın binek otomobili üretilmiş; sadece TOGG Milli olmuş? Niye; sahipleri, yatırımcıları yerli diye mi?
Beğense de beğenmese de bir AVRUPALI HALK olan Türk milletinin, medeni ülke milletleri şartlarında yaşamaları için AB’ye girmekten başka bir şansı yok
Öcalan, Türklerden çok daha beter bir “Şih” tecrübesinden geliyor. Kürtler bu defa hepsinin başına geçecek bir yeni “büyük şih türünü” ister mi acaba?
© Tüm hakları saklıdır.