09 Kasım 2023

Otosan, Sayın Bakan Kacır, TOGG

.

Ölümsüz Atatürk'ün bugün ebediyete gidişinin yıl dönümü. Düşüncelerimi tam ifade edemediğim için sadece rahmet diliyorum...

* * *

Başlığa yazdıklarım arasında, aslında beni TOGG'dan ziyade Sayın Bakan Kacır ilgilendiriyor. Ülkenin en önemli Bakan'ı olduğunu yazıp duruyorum. Kaşı gözü için değil; bizi stagflasyondan kurtaracak ihracat artışını sadece o sağlayabilir diye.

Ancak Sayın Bakan'ın endüstriyi anlaması için Bayraktar IHA'larını niye sıfırdan yapmağa başladıklarını, Selçuk Bey ile görüşmesi gerek. Belki o zaman yerli olmak için ne yapmak gerektiğini anlayabilir. Keşke yerli demek ile yerli olunsa!

Sayın Sanayi Bakanımız geçen gün Ford Otosan'ın yeniden tasarladığı Yeniköy Fabrikası'nın, -Cumhurbaşkanın da katılımıyla gerçekleştirilen- açılış töreninde konuştu ve büyük bir başarı ile Otosan fabrikası açılışında, yerli ve milli TOGG'un ne kadar muhteşem olduğunu sözler arasına sıkıştırdı. Önce İHA'larımız sonra TOGG iktidarın vazgeçilmez iki PR malzemesi. Devletimiz galiba TOGG otomobilinin gizli ortaklarından biri. Hangi konu açılsa TOGG ile bitiyor. Benim ölçülerime göre Sayın Kılıçdaroğlu'nun alamadığı o yüzde 2,5 oyu TOGG ile aldılar. Kutlamak gerek.

Ancak, bir "otomobilci" olarak (kaçıncı olacak hatırlamadığım) bir kıyaslama yapmak durumundayım.

Önce ilk tarihsel gerçekler.

Yıl 1966 Koç grubunun "Iacocco'su" rahmetli Bernar Nahum seri üretim gerektirmeyen, yani metal kalıp, pres hane, montaj hattı vs. gibi yatırımlar gerektirmeyen bir "otomobil üretim şekli" olan Fiberglas gövdeli otomobil ararken, İngiltere'den ona bir bilgi geldi.

Yeni Zelandalı bir girişimci olan Alan Gibbs, ülkede üretilecek ilk otomobil olsun diye bir İngiliz otomobil üretim şirketi olan RELİANT MOTORS ve bir İngiliz tasarım şirketi olan OGLE DESİGN'a basit A/B segmenti bir otomobil ısmarlar.

O dönemde Yeni Zelanda da ne otomobil ne de benzeri endüstri ürünü vardı. Koyun eti ve yün nerede ise yegâne ihraç malı idi.

Tasarım OGLE'nin genel müdürü ve baş tasarımcısı Tom Karen tarafından yapıldı. Ayrıca Tüm montaj, yerlileşme, parça spesifikasyonları içeren dokümanlar RELİANT tarafından hazırlandı.

Ancak, Alan Gibbs kendi hükümetinden ithal lisansı alamadığı için, boşta kalan aracın üretim hakları Otosan tarafından satın alındı. İngiltere'den karayolundan "yürüyerek" Türkiye ye geldi, Türk vatandaşı adını ANADOL koydu. FW5 kod adlı prototip ülke şartlarına bir miktar uyduruldu, geliştirildi ve ANADOL A1, 19 Aralık 1966'da önce montaja sonra üretime girdi. Motor/aktarma organları zaten OTOSAN'ın da temsilcisi olduğu İngiliz FORD şirketi temin ediyordu. Başlangıçta tüm parçalar Reliant'dan geldi.

Yani dünyaya gelmesinde hiçbir "yerli unsur" yoktur.

Ancak montaj sürat ile öyle bir noktaya geldi ki, Anadol nerede ise tamamen ülke yan sanayi tarafından üretilen parçalar ile "üretilmeye" başlandı. İlk montajdan 4 yıl sonra Otosan Genel Müdürü (Koç'un damadı) ülkenin önemli otomobilcilerinden kadim dostum, ağabeyim, rahmetli Erdoğan Gönül'ün talimatı ile Otosan'da bir otomobil tasarım bölümü kuruldu. Başına yine kadim dostum, rahmetli Noyan Yiğit getirildi ve ülkenin ilk yerli otomobili 1973'te Anadol STC üretildi.  

Anadol'dan sonra TOFAŞ MURAT 124 ve RENAULT 12 de ülkemizde montaja başladı. Ancak bunlar, kendi ülkelerinde kullanılmış saç kalıplar ile basılıp monte edilen otomobiller idi ve manuel olarak cam yünü ve poliester ile yapılan Anadol, maliyette bunlar ile rekabet edemedi.

O zamanlarda devlet kontrolünde olan fiyatı sadece 1000 TL arttırma isteği red olunduğu için, 1984 yılında toplam 93188 Anadol ve sadece 176 Anadol STC ürettikten sonra durduruldu.

Onlar da TOFAŞ ve RENAULT gibi İngiltere'den Ford Taunus montaj hakkını satın aldılar; ancak iyice yaşlı bir otomobil olan Taunus, pek tutmadı. Ülkenin ilk binek otomobilini üretmiş olan Otosan, Binek otomobil üretiminden çıkıp ticari araç üretimine ağırlık verdi. Bu öncüler sayesinde bugün otomobilin tümü yapılıyor. 

İkinci tarihsel gerçekler

2011 yılında dönemin Başbakanına bir müşterek tanıdık ile gittim ve ülkede nasıl bir yerli otomobil yapabileceğimizi anlattım. Bir rapor sundum. Beni Sanayi bakanı Sayın Nihat Ergün'e yolladı. Aynı tarihlerde TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu'na da aynı projeyi sunduk. "Bize birisi yap derse yaparız!" dedi.

Sanayi Bakanı Ergün, TÜBİTAK - KAMAG (kamu kuruluşları namına araştırma gurubu) aracılığı ile yerli otomobil için bir İhaleye çıktı, 36 farklı konsorsiyum başvuruda bulundu. Yani o dönemde "Biz yerli otomobil yaparız" diyen 36 grup vardı. Benim organize ettiğim konsorsiyum da başvuruda bulundu. Biz son 6 teklife kaldık. O dönemde ne oldu ise, Sanayi Bakanı olarak Hereke lisesinin matematik öğretmeni Fikri Işık atandı; Nihat Bey gitti.

Fikri Bey (kısaca) bizim, 36 adet konsorsiyumun ve TÜBİTAK'ın 3 yıllık emeklerini ve harcamalarını çöpe attı.

Toplantı randevusu verdi, randevuya gelmedi ve neticede yazılı ve sözlü tüm ikazlarımıza karşın İsveç/Çin iş birliği ürünü (General motors'un 5 yıl evvel çöpe attığı SAAB markasının bir tipini alaca kamuflaj boyaları ile boyattı ve Türkiye'ye getirdi. "Alın size işte yerli otomobil" dedi. Bu operasyon için 2016'da 40 milyon Euro harcadı.

Bu para ve otomobil çöp oldu.

2017 TOBB Genel Kurulu'nda Sayın Cumhurbaşkanı; "Bir teklifim var. Bu milletin evladı olarak buna hasretim. Gelin, şu yerli yüzde 100 üretimi olan otomobilimizi TOBB camiası içerisinden çıkartalım. TOBB yüzde 100 yerli otomobili 'Made in Turkey' olarak çıkarsın. Biz bu konuda yanınızdayız. Montaj, montaj, montaj Montajcılık bu millete yakışmıyor. Artık bu millet üretebilecek beyine de ürüne de sahip." dedi.

Ben de çok sevindim;. Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu şimdi beni arayacak ve "Birisi bana yap dedi! Hadi gel!" diyecekti. Tam tersi oldu Ankara Koleji'nden Rıfat Kardeşim kayboldu.

Türkiye de bu konuşmalar olurken ünlü İtalyan Oto Tasarım Şirketi PİNİNFARİNA (Hintli Mahindra Şirketi tarafından satın alınmıştı.) Vietnam VinFast (Eski GM Vietnam) şirketi için K 350 adını verdikleri SUV'nin tasarım ve prototip üretimini yapıyorlardı. K 350 hem V8 motorlu hem Elektrikli bir SUV idi. Elektrikli versiyonu Çinli Hybrid Kinetic Group geliştirdi.

Vietnamlılar V8 olanı aldı, Le Grand-Saconnex markası koydu, 2019 Cenevre otomobil fuarında sergiledi ve satmaya başladı.

TOBB'un üreteceğine söz verdiği otomobili üretmek üzere 5 Türk şirketi bir araya gelip 2018'de TOGG şirketini kurdu. Şirket 2019'da CEO, personel alımına başladı. Ekim'de Gebze'deki iş yerine taşındı ve hooop birden, Türk mühendisleri mucizevi bir şekilde 3 ayda otomobili tasarlıyor, prototip yapıyor, üstelik yürür, kullanılır hale getiriyor testlerini yapıyor ve TOGG markası ile 27 Aralık 2019'da bando mızıka Cumhurbaşkanına da kullandırılıp tanıtımını yapıyordu.

TOGG'un da dünyaya gelmesinde hiçbir "yerli unsur" yoktur.

Tam 53 yıl sonra, Otosan'ın o gün yaptığının aynısını yapıp buna da "İşte yerli ve milli (ne demek ise "milli otomonil?) diyemezsiniz.

Üstelik ülkenin ilk binek otomobilini tasarlamış ve üretmiş, memlekete binek otomobil üretimini öğretmiş, binlerce yan endüstri kurdurmuş, bugün yılda bir milyon civarında araç üreten, üretimini kendi tasarlayan, prototiplerini kendi yapan 60 küsur yıllık bir fabrikanın töreninde kalkıp yalan yanlış yerli, hatta milli ilan edilen bir otomobilden bahsederseniz, bu endüstriye bir ömür vermiş olanların ağırına gider.

Benim en çok ağırıma giden olaylardan biri de eski bir genel müdürün (Sergio Rocha) COO (Chief Operations Officer/Operasyonlardan Sorumlu Yönetici) olarak atanması. Kısaca yerlive milliotomobilin "montaj'ını" yapan olan kişi bile yerli değil; Brezilyalı.

Kardeşim, bu işi yapabilecek birinci nesil yerli COO'lar hakkın rahmetine kavuştu. Yüzlerce üçüncü nesil var! Size niye yaramıyor?

Yazarın Diğer Yazıları

Diyalog Monşer Büyükelçi Ahmet Süha Umar, Trump...

Son birkaç yıldır bu ülkede ucuz ve bol balık yiyebiliyorsak bunda Süha’nın ciddi emeği vardır. 20 yıl, kurduğu ve başkanlığını yaptığı, Av ve Yaban Hayatı Koruma, Geliştirme Ve Tanıtma Vakfı faaliyetleri ile iki kez, Birleşmiş Milletler Çevre Ödülü, Global 500’e aday gösterilmiş ve daha bir çok ödül almış bir, “iyi vatandaş”tır

T.C.’nin beka sorunu - 2

Beka, TDK’ya göre kısaca “kalıcılık”  yani konmuş olan kuralların devamı, değiştirilmemesi ya da  kaldırılmaması demek. Bundan sonra, tamamen “mantık olarak” bekanın değişip değişmediğini, partilere veya kişilere atıfta bulunmadan ve hiç kritik etmeden “beka sorunun” nereden geldiğine bir analiz yapalım

T.C.’nin beka sorunu

Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti, zaten insanlarda var olan ve yukarıda sayılan bir çok filozof ve düşüncenin ışığı üstüne çağdaş Batı’nın hürriyet ve demokrasi anlayışlarını da katarak, dünyanın ilk laik, kadin eşit, demokrat devletini kurmuştur

"
"