12 Temmuz 2024

İBB'nin deniz dolmuşları, Sanayi Bakanı Kacır’ın BYD’si

Şimdi TOGG İhracat hazırlığında imiş. Bir tavsiye; boş verin kimin ne dediğini, TOGG yerine düzgün bir marka bulun, yanına da geleneksel amblemi koyun; belki bir şansınız olur

Sonunda siyasetin dışında, konum ile ilgili bir şeyler duymaya başladım. Bildiğiniz gibi ben sanayi (özellikle otomotiv) ve (canlı cansız her türlü) deniz olayları ile ilgiliyim.

Hafta başında çok hoşuma giden bir olay oldu;

Başkan Ekrem İmamoğlu, İtalyan Cantiere delle Marche tarafından geliştirilmiş bir yerli ve milli bir deniz vasıtası tanıttı. Tasarımı ünlü Alberto Succerini tarafından yapılmış. Böylece İstanbul’un deniz ulaşımı, dolayısı ile genel ulaşım ve trafik problemine şık bir neşter atılmış oluyor...

Bilindiği gibi İspanyol Navantia Tersanesi'nde tasarlanmış ve geliştirilmiş Juan Carlos gemisinin ikizi olan TCG Anadolu gemisini Türkiye'de yapmıştık.

Böylece, İspanyollardan sonra, İtalyanlar ile de tasarım anlaşması yaparak yerli ve milli üretimimizi, otomobil, uçak ve helikopterlerimiz gibi global bir platforma taşımış oluyoruz.

Okuyucularım arasında beni tanıyanların kimisinin yüzünde sual işaretleri kiminde gülümsemeler görür gibiyim…

Bu yazdıklarım doğru değil. Ama doğru olsa da pek şaşırmıyoruz değil mi? Devlet yönetimindeki AKP’nin her yaptığı yerli ve milli...

Ekrem Başkan'ın tanıttığı bu tekneler, İBB'nin Haliç Tersanesi'nde kurduğu Tasaım Ofisi'nde geliştirilmiş ve en modern tekne üretimi olan kompozit vakumlama ile üretiliyor.

Geçilen 5 yılda İBB denizci vizyonu ve desteğiyle pek çok ilke ve çok kıymetli projelere imza atmış. 11 yeni deniz hattı hizmete alınmış.

Kaderine terk edilmiş Haliç Tersanesi, dünyanın yaşayan ve üreten en eski tersanesi konumuna getirilmiş.

5 yıldır burada gemiler inşa ediliyor.

Bütün bu işleri yapan da kim biliyor musunuz...

Önceki dönem Şehir Hatları Genel Müdürü şimdiki Üsküdar Belediye Başkanı; Gemi inşaatı Yük. Müh. Sinem Dedetaş; bir kadın yani!

Bütün bu sistemi Sinem Hanım kurmuş. Bazen merak ediyorum, acaba önceki İstanbul Belediye başkanları olsa idi, Sinem Hanım bu işleri yapabilir miydi acaba?

İBB den daha çok ve hızlı bilgi (!) alabilirsem, bu konuyu size daha çok yazmak istiyorum.

Gelelim esas konumuz Sanayi Bakanı Kacır’ın BYD’sine.

Kendisi ile Bakan Yardımcısı olduğu günlerde, 2018 kışında tanışmış, uzunca görüşmüştük.

O sıralar otomobilden pek anlamıyordu. Benim "yerli otomobil üretimi" konulu sunumumu da pek anlamadığı için, konuşma sonunda "En yakın zamanda bir grup oluşturup, sizi tekrar dinlemek isterim!" demişti.

Bu "en yakın zaman" gerçekleşmedi.

Ben Sayın Kacır’ın doğduğu 1984’den 4 yıl önce, Romanya’nın Campulung şehrinde Renault 12 parçaları ile bir SUV üretmiştim. Aynı otomobil bugün biz dahil, tüm dünyada satılan en popüler otomobiller arasında.

Yarım asrı aşkın bir tecrübeyi nakletmek ve "ülkede nasıl yerli otomobil yapılmalı" diye bir şeyler anlatmaya çalışıyordum.

Ancak, bizim ülkede (en azından bazıları) insanlar "ince çizgili lacivert takım elbise" giyip siyasete girince, Allah’ın bir mucizesi; her şeyi birden biliveriyorlar. Fatih Bey de o şanslılar arasında zannederim.

Sanayi Bakanı Kacır, dün bir TV programında (kendine göre!) büyük bir müjde verdi. "Çinli otomotiv devi BYD Türkiye'ye Sayın Cumhurbaşkanının önderliğinde ve gayretleri ve yol göstermesi ile yatırım yapmaya karar verdi!" dedi ve detayları anlattı.

"Büyük müjde" nedir anlatayım.

Ben aynı filmi çok defa seyrettim!

Bizim ülkemizde, (TC Cumhuriyeti) 1950’lerdeki Tuzla Jip ve 3 tekerlekli Nobel 200 otomobili saymazsanız, ülkenin ilk yerli (local car) olarak tasarlanan otomobili DEVRİM'dir.

Daha sonra 1967’de ANADOL maceramız başladı.

Bu otomobil Türklerin gönlünde bir yer buldu. Hepimizin iftihar vesilesi oldu. Ülkenin ilk seri imalat otomobilidir. Ancak yerli değildir. Ama ilerleyen yıllarda Tamamen Türkler tarafından tasarlanan ve kısa seri üretilen yerli otomobil ANADOL STC 16'dır.

1968’de Anadol’u Asya-Afrika-Avrupa’da, 8 ay müddet ile yaklaşık 30 bin km süren ve dünyada mevcut her türlü yol şartında bir test sürüşü yaptım. Cangıllar, çöller, Autobanlar… Ekvator sıcağı, Balkanlar donduruculuğu...

Ciddi bir doküman oluştu.

Kadim dostum Rahmetli Can Kıraç, Koç gurubu adına bu görevi bana vermişti.

Bu yıllarda devlet, otomobilin yerli olarak üretilmesi gerektiğini anladı. Ancak, önce "işin öğrenilmesi" gerekiyordu.

1968'de Fiat, 1969'da Regie Renault ile anlaşıldı. Tofaş ve Oyak-Renault fabrikaları kuruldu.

İlk yerli (Fiat) Murat 124’ü rally için ben hazırladım. Rahmetli Kayıhan Kantarcı ile Ege Rallys’ine girdik.

Oyak-Renault’da Şirket Genel koordinatörü olarak 4 yıl çalıştım. 1977’de fabrikada 4 adet Renault 12'yi tamamen yerli teknoloji ile dünyanın gelmiş geçmiş en uzun otomobil yarışı olan "Londra-Sydney Rally’sine hazırladık, ve benim kaptanlığımda ki "Milli Takımımız" birinci oldu.

1980'li yıllarda ülke yan sanayiinden, Mısır, Romanya, İran gibi ülkelere "doğrudan montaja" OE (Original Equipment-Orijinal komponent) ihracı yaptım. Batı Avrupa pazarına yedek parça ihracı organize ettik.

Aynı dönemde Romen ARO 10 tasarımı ve geliştirilmesi yaptım.

Bu faaliyetler, teşvikler vs. O dönemde Devleti Yöneten "akıllı ve vatansever politikacıların" desteği ile "Türkler otomobil tasarlamayı, üretmeyi öğrensin" diye yapıldı. Bahsi geçen şirketler büyük kârlar yaptılar. Ama biz de otomobil yapmayı öğrendik.

Ancak bu tarihlerden sonra gelen bazı politikacılar ne geçmişi bildiler ne geleceği görebildiler ne de bu işi bilenleri dinlediler.

1974'te başlayan Petrol krizi sırasında ANADOL’un gövdesinin ham maddesi olan Poliester, müthiş pahalandı.

O donemde otomobil diğer endüstri malları gibi, devlet tarafından fiyatlandırılıyordu.

"Fiyat takdir komisyonu" Otosan’ın satış fiyatını 1000 TL (hatırladığım kadarı ile) arttırma isteğini kabul etmedi.

Anadol el emeği ve yoğun işçilik ile yapılan bir otomobildi. Halbuki rakipleri Murat 124 ve Renault 12 Avrupa’dan getirtilen saç kalıplara basılan parçaların kaynak ile birleştirilmesi ile oluşuyor ve tabii olarak Polyester ve cam yününden daha ucuza mal oluyordu. Fiyat artışı kabul edilmedi. Anadolu yapan İngiliz Reliant firması da bir çözüm bulamadı.

Otosan’ın Türk mühendisleri, günde 24 saat çalışıp, hocalarından ve şirketlerinden öğrendikleri yerli teknoloji ile Anadol gövdesini "sağlamlığı riske sokmadan hafifletmeyi", yani maliyeti azaltmayı başardılar. Hatta "yeni gövdeli Anadol" için fabrikanın içinde çarpma testi laboratuvarı kurup, yeni tasarımın en az İngilizlerin yaptığı kadar sağlam olduğunu ispat ettiler.

Böylece üretim 1984’e kadar devam edebildi.

Bu tarihlerden sonra, ülkeye başka markalar geldi yatırım yaptı Çünkü Türkiye artık "önemli bir otomobil pazarı" idi.

Bütün bu yabancı markalı araçların bu ülkeye gelip yatırım yapmalarına izin verilmesinin sebeplerinden biri istihdamdı şüphesiz. Ancak başlangıç noktası 1961'de DEVRİM İle ifadesini bulmuş olan yerliotomobil (local car) üretimi idi.

Sayın Kacır, öyle bir anlatıyor ki; "Bu BYD’yi Cumhurbaşkanımızın önderliğinde getirdik ya, artık, sırtımız yere gelmez!"

(Şimdi yazacaklarımı okuyan bazıları beni vatan hainin sanacak..Ancak sakın BYD’yi veya bu yatırımı kötülüyorum sanmayın. Asla öyle bir niyetim yok. Ülkede endüstriye çakılan her çivi beni mutlu eder.)

Kardeşim Fatih Bey, Çinli BYD’yi siz getirmediniz. BYD Avrupa pazarına ürettiği otomobillerin şase numaralarının üstüne "Made in Türkiye" yazmak için geldi.

Çünkü bizim AB ile gümrük anlaşmamız var. Çin’in yok. AB, ve Avrupa ülkeleri kendi imalatlarını korumak için Çin markalarına müsaade etmiyorlar. Böylece AB pazarına girebilecekler. Türkiye’nin gelişmiş insan gücü, teknolojisi filan gibi milletin hoşuna gidecek "siyasi yağlamalar" yapıyorsun.

Bunlar diğer global markalar gibi, BYD’nin de umurunda değil.

Ona sadece kendi teknik ve idari kadrosunun altında, kendi geliştirdiği teknolojiyi uygulayacak personel gerek.

Bu personel için bir tek temel vasıf gerek: ucuz işçilik.

Gelişmiş Türk yan sanayiini hiç tercih etmez, Çin parçaları ile üretimine devam etmek ister.

Sen, Pakistan’da Anadol fabrikası kurmuş olsa idin, "Pakistanlı kardeşler sanayilerini geliştirsinler, aman Pakistan parçaları kullanalım! mı derdin?" "Bülücüstan HUP HUP aküleri mi? veya Patagonya ZIP ZIP lastikleri mi, İnci Akü ya da Petlas lastikleri mi takardın?"

AKP’nin, iktidara geldiğiniz 2002 den bu yana müthiş bir başarı ile otomobil üretimini katladığını söylüyorsun.

Sana kötü bir haberim var: AKP yerine başka herhangi bir yönetici ve kadro gelse idi, bu geçen süre içinde ülke dört misli üretmeye başlamış, en az 3, 4 tane sahici yerli otomobili olmuştu.

Gel, bir de şöyle bir hesaplama yapalım...

Siz iktidara geldiğiniz 2002 yılında senin DEV BYD daha ortada yoktu. Çin yılda 1 milyon otomobil üretiyordu.

BYD 2005'te kuruldu, ilk otomobilleri içten patlamalı araçlardı.

2009’da ilk elektrikli aracı (BYD E6) üretti. 2022 de de sıvı yakıtlı araç üretimini tamamen bıraktı.

Bugün (plug-in/ Elektrik kablolu-Fişli Otomobil) üretiminde BYD dünya birincisi; 4 milyona yakın otomobil üretmiş...

Çin'i hiç sorma, sizin geldiğiniz 2002'de 1 milyon otomobil üretmişti ya; geçen yıl 30 milyon üretmiş?

Bu araba üretimi nüfus kalabalıklığı ile mi oluyor acaba? Çin'in bizden farkı 18 misli insanı olması mı? Bu arkadaşların hepsi mi otomobil üretiyor da 30 milyon oluyor dersiniz?

Ben, 2002’deki Sanayi Bakanınız Ali Bey’den başlayarak, size kadar hepsi ile görüşmüştüm. Bakanlığınıza verdiğim, yolladığım raporlarda yazdıklarım bugün çıkıyor; isterseniz bir araştırın!

Peki, şimdi gelelim; esas sorulması gereken suale...

Çin ülke, Çin hükümeti hükümet de biz kabile miyiz? Onlar yapıyor da biz niye yapamıyoruz? Niye sizin Ahmet marka otomobilinizin Asya Pasifik pazarına girmesi için Çin'de yatırım yapmıyorsunuz?

Bu 22 yıl içinde "sahici yerli otomobil" ile ilgili ne yaptınız?

Eskiden Hereke Lisesi Matematik öğretmeni iken Sanayi Bakanı olan zat, "işte size yerli ve milli otomobil" diye, GM’in 10 yıl evvel çöpe attığı SAAB 9.3 otomobilini 40 milyon Euro verip Bando mızıka getirmişti.

Bugün Saab 9.3 bir ambarda yatıyor. O bakanımız ise "önemli iş adamı" olmuş.

VW, paralar yatırmasına rağmen ülkeden niye gitti? Sizin bir katkınız oldu mu acaba? Gelmelerine katkı veriliyor, ancak gitmelerinde pek izahatta bulunulmuyor galiba?

Honda, Opel niye gitti? Bir çözüm bulunabilir miydi acaba?

İtalyan Pininfarina şirketinin tasarladığı ve geliştirdiği TOGG otomobilini bu işe bilen insanların gözünün içine bakarak "yerli ve milli" ilan ettiniz.

Siz dediniz diye oldu mu yani?

Şimdi TOGG ihracat hazırlığında imiş. Bir tavsiye; boş verin kimin ne dediğini, TOGG yerine düzgün bir marka bulun, yanına da geleneksel amblemi koyun. Belki bir şansınız olur. Ancak önceden tabii, global olarak çok ciddi yol testleri, ve geleneksel PR faaliyeti yapmanız gerek. Çok yakında Sayın Cumhurbaşkanı'nın desteği ve pazarlama faaliyetleriniz yetmeyecek, çok borcunuz birikti...

Bence, Gemlik’te aslan gibi fabrika yaptınız, Satın BYD’de kurtulun...

Yazarın Diğer Yazıları

Diyalog Monşer Büyükelçi Ahmet Süha Umar, Trump...

Son birkaç yıldır bu ülkede ucuz ve bol balık yiyebiliyorsak bunda Süha’nın ciddi emeği vardır. 20 yıl, kurduğu ve başkanlığını yaptığı, Av ve Yaban Hayatı Koruma, Geliştirme Ve Tanıtma Vakfı faaliyetleri ile iki kez, Birleşmiş Milletler Çevre Ödülü, Global 500’e aday gösterilmiş ve daha bir çok ödül almış bir, “iyi vatandaş”tır

T.C.’nin beka sorunu - 2

Beka, TDK’ya göre kısaca “kalıcılık”  yani konmuş olan kuralların devamı, değiştirilmemesi ya da  kaldırılmaması demek. Bundan sonra, tamamen “mantık olarak” bekanın değişip değişmediğini, partilere veya kişilere atıfta bulunmadan ve hiç kritik etmeden “beka sorunun” nereden geldiğine bir analiz yapalım

T.C.’nin beka sorunu

Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti, zaten insanlarda var olan ve yukarıda sayılan bir çok filozof ve düşüncenin ışığı üstüne çağdaş Batı’nın hürriyet ve demokrasi anlayışlarını da katarak, dünyanın ilk laik, kadin eşit, demokrat devletini kurmuştur

"
"