AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçime hazırlık olduğunu tahmin ettiğim gezilere başladı. Ben daha çok, yaşadığım kent Muğla ile yaşadığım ve meslek icra ettiğim şehirlerden Bursa’da yapılan konuşmalarını dikkat ile izledim.
Muğla’da daha çok CHP’ye “bindirdi.” Söylediklerine inceleyip cevap yazmak için CHP’yi daha yakından incelemek gerek. Onu daha sonra yapacağım.
Ancak, Tofaş Spor Salonu'nda düzenlenen AK Parti Bursa 8. Olağan İl Kongresi'ndeki konuşmada söylediklerini; ya da tam terslerini zaten yaşıyoruz; onlar daha kolay analiz edilebilir.
Sn. Genel Başkan konuşmasının başında, “Bursa'da geçmiş Devletlerimizin(!) farklı bölgelerinden kardeşlerimiz huzur içinde, güven içinde bir arada yaşıyor. Bursa, Üsküp'ün kardeşi olduğu kadar Saraybosna'nın da kardeşidir. Bursa, Akmescit'in, Batum'un, Bakü'nün, Taşkent'in kardeşi olduğu kadar Halep'in, Humus'un da kardeşidir. Hama'nın, Şam'ın da kardeşidir” dedi
Zannederim şehirleri sayarken bir hata yaptı. Osmanlı'dan bu yana Bursa’ya gelip yerleşen Arap pek bulunmuyor. En azından böyle bir kayıt yok. Osmanlı döneminde Özbekler, Tatarlar var; özellikle çok miktarda Balkan Türkü var. Bunlara Evladı Fatihan diyoruz. Bursa’nın 18 tane de “kardeş şehri” var. Ancak aralarında Arap ya da Orta Doğu şehri yok. Osmanlı'dan bu tarafa Bursa’da yaşamış olan, Türkler dışında en kalabalık Etnik gurup Rumlar (Doğu Romalılar), Ermeniler ve Yahudiler.
Bursa ile hatırlanacak yegane “Arap” olsa olsa lokantacı ve meyhaneci Arap Şükrü olsa gerek. O da Arap değil. 1893 Vodina (Selanik yakınlarında bir kaza) doğmuş. Subay olarak "Akıncı Şükrü" adı ile Kurtuluş Savaşı'na katılmış. Sonra da Bursa'da Yahudi sokağında lokantacılık yapmış. Bugün çocukları aynı alanda ve ülkenin başka yerlerinde “ARAP ŞÜKRÜ” adı ile balıkçı meyhaneleri açmaktalar. Bodrum’da bile 2 tane var. Ancak son 5 yıldır Bursa'ya yerleşmiş olan 200 bin civarında Arap mevcut… Ancak onlar mülteci ve “izinli kaçak!"
Sayın Genel Başkan devam ediyor...
"Ekonomide önce Rus/Ukrayna savaşı, döviz kuru yükselmesi, ardından, enflasyonun tetiklemesiyle başlayan hayat pahalılığı, Bursa'mızı da etkilemiştir. 85 milyon vatandaşımızın her ferdinin derdini, talebini, beklentisini ve sorunlarını çok ama çok iyi biliyoruz." Yani, Enflasyon ve ekonomik problemlerin, kendi söylediği ve uyguladığı “NAS” dan değil, Enflasyon ve Rusya/Ukrayna savaşı yüzünden olduğunu söylüyor; ancak Enflasyon Ukrayna’da yüzde 6, Rusya'da ise yüzde 5.
Sözlerine bir başka “tespit” ile devam eden Genel Başkan; "Siyaset kurumuna güveni yeniden biz tesis ettik" diyor. Siyasete güven, “siyasal sistemin herkes için eşit ve adil sonuçlar doğuran politikalar üretebileceğine dayanan bir inancı ve yargıyı ifade eder.”
Bu oran 2024 de yüzde 1'in altında...
Genel başkan; “Ulaştırmada, konutta, enerjide, tarımda, çalışma hayatında, savunma sanayinde Türkiye, tarihinin en büyük şahlanışını bizimle yaşadı.”
İsterseniz bu “şahlanışlara” bir daha bakalım...
(Sanayi Bakanlığı ve otomobili sonraya bıraktım; onu uzun yazmak lazım.)
Ulaştırma deyince, benim aklıma 70 yıl evvel, İstanbul-Ankara arası THY’nin 30 kişilik DC 3 uçuşum gelir. Terminal binasından uçağa kadar yürüyerek gidilirdi. Yolculuk 2 saat civarında sürmüştü. Çok heyecan verici idi.
İşte ulaştırma deyince aklıma o gün İlk defa gördüğüm çiçekler içindeki Yeşilköy Havalimanı gelir. Şimdiki adı hâlâ Atatürk Havaalanı. AKP yetkililerince, sanki bir şeyin hıncını alır gibi tahrip edildiği gelir. Belki de Avrupa'nın en güzel havaalanı idi. Bir vatandaş olarak sadece bunun için dahi bu siyasi partiyi affetmeyeceğim.
Onun yerine dünyanın en yüksek maliyetli ve büyük hava alanını inşa etti. Kimse “ebat ekonomisinin” farkında değil.
Bir başka “şahlanış” otoyol ve köprü yapımı ve Sn. Genel Başkan'ın ifadelerine göre; bir tek kendilerinin bildiği “yap işlet devret” sisteminin uygulanmasıdır.
İsterseniz nereden çıktı bu “müthiş” sistem diye bir bakalım.
"1883 yılında Osmanlı hazinesi, Fransız vagon lits şirketine İzmir-Aydın-Ödemiş demiryolunun yapımı karşılığında 100 yıl süreli bir imtiyaz vermişti. Buna göre vagon lits bu yolu Osmanlı'dan herhangi bir bedel almadan yapacak ama karşılığında trenlere bir veya iki adet özel vagon ekleyecekti. Bu vagonlar trenin diğer vagonlarına göre çok daha lüks ve dolayısıyla pahalı olacak ve bunların ve restoranların geliri vagon-lits'e ait olacaktı. (Bunlar sonra İstanbul-Ankara arasında Boğaziçi Ekspresi'nde kullanıldı.)
Bu noktada çok önemli bir ayrıntı var: Vagonlar dolmazsa; hazine, boş kalan yerlerin bedelini vagon-lits'e ödeyecekti. 100 yıl süreli imtiyaz anlaşması 1983 yılında sona erdirildiğinde geçen 100 yıllık sürede bu yolla vagon lits'e ödenen bedel, yapılan yolun bedelinin, yapılan hesaba göre 23 katı bir miktara ulaşmış bulunuyordu! Bir şeyler hatırlatıyor değil mi??
AKP’nin yaptığı otoyollar, köprüler vs. millete 23 misline mal oluyor mu bilemem; ancak iyi bir kara yolcu olarak (otomotiv endüstrisi yöneticileri ayni zamanda iyi birer kara yolcu olmak durumundadır) ödenecek olan toplam para miktarından geri giderek, yapılan işin en az 3 misline mal olmakta olduğunu tahmin ederim. Çünkü bunlar AKP’den çok daha evvel, DPT tarafından planlanmış, bilinen ve yatırımda sırasını beklemekte olan cumhuriyet projeleri idi.
İşte size ulaştırma şahlanışı!!
Konut şahlanışı; ise ihtiyacın yarısını bile karşılamıyor.
Sosyal ev diye 3 oda salon 105 M2 evler yapıyorlar. Bu planlar nerede ise 1930’ların Lüküs Hayat operetinden kalma “Şişlide bir apartuman!!” şarkısında bahs edilen apartman daireleri büyüklüğünde.
Seçim dışındaki boş zamanlarında bakanlık yapan Murat Kurum isimli genç adamın gelişmiş inşaat teknolojisinden haberi yok. Gelişmiş ülkelerde, sosyal konut; binalar ve eşyalar ile beraber tasarlanır; Londra'da, her şeyi olan bir aile için yaşama alanı 46 M2.'dir. (500 ayak2) Bu rakam İsveç'te 43 m2, Bankok 35 M2'dir. Endüstri tasarımcılarının komple tasarladığı bu evlerin İmalatı daha önce fabrikalarda prefabrik üniteler halinde yapıldığı için çok kısa zamanda biter, yani para maliyeti de düşmüş olur. Buna (bizim sadece elektronikte olduğunu sandığımız) TEKNOLOJİ derler. Yani her türlü imalat için “yenisi ve uygunu” vardır.
Bu memlekette, 13 yıl evvel ilgili devlet adamları beni dinleyip, ELEKTRİKLİ YERLİ OTOMOBİL teklifimdeki “TASARIM ŞİRKETİ DESTEKLERİNİ” yapsalardı; Bugün TOKİ denilen kuruluş, ihale ile bir ailenin tüm eşyaları birlikte ile yaşayacakları EN EKONOMİK VE UYGUN evi tasarlatır; İnsanlarda ev sahibi olabilirlerdi.
Endüstri tasarımı çok özel bir iştir; O olmadan YERLİ, MİLLİ, hatta SAHİDEN SİZİN İHTİYAÇLARINIZI GÖRECEK HİÇBİR ŞEY YAPAMAZSINIZ.. Bu kurum ülkede hâlâ yok; çünkü iktidar Türklerin (bizlerin) de iyi bir şeyler yapabileceğine inanmıyor..
Bu ülkenin yılda 1 milyon mesken ihtiyacı var; iktidar ne kadar yapıldığının farkında değil…
Enerji şahlanmasında neler olduğunu anlatmak için, denizde petrol ve gaz arayan gemilerimizin kaça alındığını; bu güne kadar maliyetlerini çıkartıp çıkartmadıklarına bir bakmak lazım... En az değerli para ile, en pahalı enerjiyi kullanıyoruz.
Almanya'nın yenilenebilir enerji (rüzgar, güneş) üretiminin, kullanılan miktara oranı yüzde 55. Yani yarıdan fazlası yenilenebiliyor... Bizde yüzde 10 civarında... İhale paylaşmaktan imalata geçilemiyor.
Şahlanan tarımımız için söyleyebileceğim; ülkenin en ücra yerleşim yerinde, on binlerce bakanlık mensubu maaş alırken, hala anız yakılıyor, salçalık kapya biber 130 domates 100 TL’ye satılıyor. Ancak; çiftçi bu rakamların yüzde 20 sini alamıyor. Tarım sektöründen gençler büyük şehirlerde avare geziyor. Boya uzmanı Tarım Bakanı işletme okumuş; Tarladan sofraya ürün maliyeti ve planlaması mesleği; ancak herhalde boya şirketinde sadece ithalat öğrenmiş; Toptan gıda, pazarlar, üretici organizasyonu, kooperatifçilikten, yani temel olarak “tarım ürünü üretimi ya da ticaretinden” haberi yok.
Herhalde denizi de, yanında rakı içilip, çöplerin atıldığı büyük bir alan sanıyor, balık bulsa bomba diye karakola götürecek… Bu bahar da bakalım Marmara müsilajını Ege'ye bulaştırıp, dünyaya rezil olacak mıyız?
Bakana göre, ülkede artık yangın problemi de yok. 2011 deki büyük yangın ile vatandaş bilinçlenince iş bitmiş! Bu konudaki tenkitleri “ALEV SAVAŞÇILARININ YEŞİL VATANI KORUMAK İÇİN YAPTIKLARINA KARŞI HAKSIZLIK OLARAK GÖRÜYORMUŞ!!!”
Ancak; Orman Genel Müdürlüğü'nün resmi verilerine göre, 2002’de 1471 orman yangını olmuş. AKP yönetiminde son beş yılda yıllık ortalama 2 bin 771 yangına karşılık 11 bin 819 hektar orman alanı yanmıştır. Önceki beş yılda ise 2 bin 492 yangında ise 6 bin 372 hektar alan yanmış.
2011’de büyük yangının da içinde bulunduğu 2 bin 737 yangın görülmüşken; 2022’de 2 bin 160, 2023’de 2 bin 579, bu yıl ise TAM 3 bin 800 yangın çıkmış…” 1471 yangından 3 bin 800 yangına!! Kim kime haksızlık ediyor Bakan Bey?!!
“Çalışma Hayatımızdaki şahlanmaya” emekli maaşları artışı denk geldi.
Basit bir örnek vereceğim; şahlanma mı, dizüstü çökme mi? Siz karar verin... Yaşlımıza, emeklimize tüm dünya devletleri gibi emekli maaşı veriyoruz. Yani EMEKLİLİK ÜCRETİ...
AKP hükümeti ASKARİ ÜCRET yani “bir emek karşılığı en az verilebilen ücret” diye bir rakam açıkladı. Bu 22 bin 104 TL oldu İSE EMEKLİ MAAŞ’I NASIL 14 bin TL OLABİLİYOR? Aristo mezarında dönüyordur!
Savunma Sanayide şahlanışı da kısa geçeceğim. Bu ülkenin yetiştirdiği çok parlak bir mühendisin aynı parlaklıktaki çocuklarının biri AKP Genel Başkanı'nın damadı olmasa idi bu kadar kasılabilir miydik?.. İHA dışında, İspanyol Gemisine, İtalyan Helikopterine vs. Yerli, Milli diye tutturabilir miydik acaba…
26 bakanlık vardı; 16’ya indirildi. Çünkü yönetimin tepesi, daha az kişi ile çalışmak istedi. (Belki de ancak 16 tane bulabildi?)
AKP hükümeti yerine; herhangi bir şehrimizden temiz pak giyimli 17 vatandaş seçip, “hadi siz hükümet oldunuz dese” idik; bugünden kötü olmazdı…