30 Nisan 2023

Sofu soğan yemez, bulunca sapını komaz: Soğanın kültür tarihi

Küresel besin soğan, her çağda ve her coğrafyada halk tepkisinin siyasal erk üstündeki göstergesi olmuş, güçlüleri yerinden etmiş.

Yazılarımı okuyanlar bilir, genelde anlatacağım konunun tarihinden başlarım ama bu defa sondan gelip başlığın içeriğini dolduracağım. Soğan zarı ardından son günlerin "soğanlı" gündemini dünya üzerindeki benzer yaşanmışlıklar ışığında irdelemeye çalışacağım. Ve hadi hayırlısı diyeceğim…

Öncelikle söylemeliyim ki ben de soğanın dünya üzerinde yaşayan neredeyse tüm insanların en çok tükettikleri arasında olduğunu, böylesine küresel bir lezzetin sofraya geliş sürecinin günlük hayat üzerindeki yansımasını hiç düşünmemiştim. Baktım ki soğan diktatörleri sarsan, yapısal erki sallayan, iktidarları çürüten bir sebze. Çok örnek var ama yakın tarihlerden birkaç soğan krizi buldum, yaşananların hepsi sandığa yansımış, soğana zor ulaşmak oyların rengini değiştirmiş.

Hindistan'da sofraların vazgeçilmezi olan soğan, sık sık gündemi belirlemiş, siyasetin üstünde, günlük yaşamın içinde olmuş. Hindistan halkı, ne zaman soğan fiyatları hızlı artsa, siyasal bir sorunun geleceğini, toplumsal bir kargaşanın yakınlarında olduğunu düşünürmüş.

Siyasal analizcilere göre Hindistan'da birkaç yemek dışında soğan kullanılmadan yapılan yiyecek olmadığı için soğan fiyatlarındaki dalgalanmalar sıradan insanın hayatını doğrudan etkiler, ne olup bittiğini anlama ve tepki verme güdüsünü tetiklermiş. Hatta Hint seçimlerinde soğan fiyatları zaman zaman sonucu da belirlemiş! Örneğin 1998 yılı Delhi eyalet seçimlerinden iktidardaki BJP Partisinin beklenmedik bir yenilgiyle çıkmasına yüksek soğan fiyatları sebep olmuş.

Hint siyasetinde soğan fiyatları etkili olmuş, zaman zaman da sonucu belirlemiş

Filipinlerde soğan krizi

Geçtiğimiz aylarda Filipinlerde soğan fiyatlarının artması sonrasında ülkedeki lüks anlayışı da değişmeye başlamış, fiyatının yüksekliği nedeniyle kullanımı gitgide azalan soğan lüks bir ürün haline gelmiş; sosyal medyada durumu alaya alan çok sayıda paylaşım yapılmış.

Kimi düğünlerde nedimeler çiçek yerine soğan demetleri taşımış, kimi yerde de yurt dışına çıkanlar dönüşlerinde hediye olarak soğan getirmişler. Bazı restoranlar soğan içeren yemeklerini menülerden kaldırmışlar ve ortalık durulana kadar soğanlı yemekleri servis etmeyeceklerini kapılarına yazmışlar. Bu dönem içinde ülkeye yasadışı soğan sevkiyatları olmuş, Çin'den gelen 310 bin dolar değerindeki soğan, gümrükten giysi etiketiyle kaçak sokulmaya çalışırken yakalanmış.

Devlet Başkanı Ferdinand durumdan ­1970'li - 80'li yıllarda ülkeyi kan gölüne çeviren ve halk protestoları ile devrilip 1986'da ailesiyle yurt dışına kaçan faşist diktatör Ferdinand Marcos'un "Bongbong" adıyla bilinen oğlunu sorumlu tutmuş; soğan sayesinde eski defterler açılmış.

Filipinlerde artan soğan fiyatlarını sosyal medyada alaya alan paylaşımlar yapılmış, düğünlerde nedimeler çiçek yerine soğan demetleri taşımışlar.

Soğan doğada insandan önce de varmış

İnsanın ne zamandan beri soğan yediğini belirlemek zor! Avcı toplayıcı atalarımızın yabani soğanları çok erken keşfederek yemeye başladıkları ve kendileriyle birlikte farklı coğrafyalara taşıdıkları tahmin ediliyor. Düşünsenize, tarım devriminden, yerleşik hayattan, yazının icadından çok önceleri de soğan biliniyormuş.

Bu konudaki çalışmaların çoğunda soğanın en az 5000 yıldır tarımının yapıldığı, ilk ekili ürünlerden biri olduğu ve çok kısa bir zaman dilimi içinde tüm dünyada evcilleştirildiği yazılıyor. Bunda soğanın farklı toprak tiplerinde, değişik iklimlerde yetiştirilebilmesinin yanında kolay taşınması, diğer gıdalara göre uzun süre muhafaza edilmesi olmalı ki, soğan her çağda tercih sebebi olmuş.

Soğan taze gıda olarak kullanılmasının yanında bol zamanında güneşte kurutulduğunda ya da turşusu yapıldığında yokluğunda tüketilmek üzere saklanabilmiş. Hem bu özellikleri hem de susuzluk hissini ortadan kaldırdığı için 2000 yıldan uzun bir süredir özellikle İpek Yolu hattında yola çıkan seyyahların, maceraperestlerin, askerlerin ve elçilerin ekmeğinin kıtığı, çantalarının vazgeçilmezi olmuş.

Soğanın menşei 

Birçok arkeolog, botanikçi ve yemek tarihçisi soğanın Orta Asya'dan geldiğini düşünse de gerçek kökeninin Mezopotamya ile Batı Pakistan olduğunu söyleyenler de var.

Genetik çözümlemeler ışığında konuyu araştıran gıda tarihçileri, Mezopotamyalıların soğanı kullanmaya başlamasından çok önce Orta Asya'da yaşayan insanların mutfaklarında olduğunu söyleyerek soğanın bu bölgeden dağıldığı savını güçlendirici açıklamalarda bulunuyorlar. Bu sava göre soğanın MÖ 2000'li yıllarda İpek Yolu'yla önce Mezopotamya Bölgesine oradan da Tunç Çağı sonuna doğru Avrupa'ya ulaştığı ve yoğun olarak kullanılmaya başladığı düşünülüyor.

Tunç Çağı sonuna doğru Avrupa'ya ulaşan soğan yaşamın her alanında kullanılmış. 

Yale Üniversitesi'nin Babil Eserleri Koleksiyonunda yer alan ve dünyanın en eski yemek kitapları olarak bilinen tabletler çözüldüğünde, Asurluların soğangiller familyasının her türüne takıntılı oldukları ortaya çıkmış. Anlaşılmış ki, Asurlular soğanın yanı sıra pırasa, sarımsak ve arpacık soğanını da bolca kullanıyorlarmış.

Orta Çağ Avrupasında soğan karşılığı kiracı arayan mülk sahipleri varmış

1985 yılında, yani yazıldıktan tam 4000 yıl sonra, Asur Uygarlığı uzmanı olan Fransız Jean Bottero tarafından çözülebilen çivi yazılı üç küçük kil tablet o günlerin damak lezzetini ve kullanılan malzemeleri gün ışığına çıkarmış. Aynı zamanda seçkin - etnik yemekler de yapabilen Bottero, Asurluların soğana olan bağlılığının bölgede bugün de sürdüğünü, soğansız yemek pişirmeye çok kültürde rastlanmadığı gibi soğansız yemek tarifi veren kitapların son derece ender olduğunu söylemiş.

Bilinen ilk yemek kitabı olan 4000 yıllık çivi yazılı tabletlerde Asurluların soğan tutkusu açığa çıkmış.

Soğanlı uygarlıklar

Eski Mısır halkının beslenmesinde soğan çok önemli bir gıda maddesiymiş. Mısırlılar soğanı yiyecek olarak tüketmelerinin yanı sıra, eşmerkezli halkaların sonsuz yaşamı sembolize ettiğini düşünerek soğana kutsal bir özellik katmışlar, ibadetlerinde soğana gizem yüklemişler. Yapılan bilimsel araştırmalar soğanın mumyalama için kullanıldığını da göstermiş; Eski Mısır'da ölüler genellikle soğanlarla gömülüyormuş. Soğanın çok kolay yetiştirilen bir bitki olmasının yanında haşerelere karşı etkili oluşu da sıcak Mısır yaşamında tercih sebebi olmuş.

Eski Yunan sporcuları, kanlarını dengeleyeceğini ve atletik becerilerini geliştireceğini düşünerek büyük miktarlarda soğan tüketirlermiş. Romalılar Yunanistan'ı ele geçirdikten sonra Yunan Halkından öğrendikleri şekilde soğana önem vermişler ve düzenli olarak soğan tüketmişler. Roma İmparatorluğu mutfağında sebzelerin efendisi mertebesine yükselen soğan vücudu güçlendireceği düşüncesiyle bolca yenmiş hatta güç vereceği inancıyla gladyatörlerin kaslarına sürülmüş; savaş yaralarını iyileştirici gücü olduğuna inanılmış.

İlk Amerikalılar, soğuk algınlığı, öksürük, astım ve solunum problemlerini tedavi etmek için yabani soğan kullanmışlar.

Orta Çağ boyunca soğan o kadar değerli görülüyormuş ki, kira karşılıkları soğanla ödeniyormuş.

Eski Mısır'da soğan içindeki eş merkezli halkalar kutsal sonsuzluğu sembolize ediyormuş.

Sağlıkta, sanatta, sanayide soğan 

Birçok erken uygarlığın diyetinde temel gıda maddesi olan soğan, ilaç olarak da kullanılmış, tıbbi özelliklerinin farklı hastalıklara şifa olacağı yaygın olarak kabul edilmiş. Kadınların adet düzensizliklerinden saç dökülmesine, yara iyileştirmeden soğuk algınlığına kadar çok çeşitli sağlık sorunlarını tedavi etmek için her çağda ve farklı kültürlerde ilk akla gelen soğan olmuş.

Bunların yanı sıra soğan boya olarak resim sanatında, ilaç hammaddesi olarak tıpta, kimya endüstrisinin farklı alanlarında da kullanılmış.

Soğan A - C ve B vitaminleri açısından önemli bir kaynak olması yanında içerdiği kükürt, iyot, kalsiyum, demir, folat, magnezyum, fosfor, potasyum, antioksidan aktiviteye sahip yüksek düzeyde fenolik ve flavonoid bileşikleri nedeniyle kanser, kalp hastalığı ve diyabet riskinin azaltmasıyla ilişkilendirilmiş.

Savaş yıllarında oluşan soğan kıtlığı tüm dünyaya acı günler yaşatmış.

Küresel besin; soğan 

Dünyada en çok üretilen üçüncü sebze olan soğan, Birleşmiş Milletler verilerine göre en az 175 ülkede yetiştiriliyormuş. Bu da ağırlık olarak toplam soğan rezervinin dünyanın en büyük miktarda üretilen besin maddesi olan buğday toplamının iki katından fazla olduğunu gösteriyor. İlginç olan bir şey daha var o da soğanın yüzde 90'ı yetiştirildiği ülkede tüketiliyormuş; yani ülkeler arasındaki soğan ticareti çok ufak çaptaymış! Belki de bu yüzden olsa gerek, dünya ticaretinde soğan fazla dikkat çekmiyormuş.

Soğan üretimi ve tüketiminde başı çeken ülkeler Çin ve Hindistan. Düşünsenize, Dünyada üretilen yıllık 70 milyon tonu aşkın soğanın yaklaşık yüzde 45'lik kısmı bu iki ülkede yetiştiriliyormuş.

Kişi başına tüketilen soğan miktarına bakıldığında Çin ve Hindistan'ı Libya sollamış! 2011 yılı BM verilerine göre kişi başına 33,6 kg soğan tüketen Libyalılar her şeyi soğanla pişirdiği için soğanı milli yemekleri olarak görüyorlarmış. Denemeye değer bulur musunuz bilmiyorum ama Libya'da en çok pişirilen yemeklerden olan soğanlı makarna ile soğanlı kuskus halkın ortak ağız tadıymış.

Libya ve Batı Afrika ülkeleri soğan tüketiminde en üst sıralarda yer alıyor.

Batı Afrika ülkelerinde de soğan sofraların baş tacı. Kişi başına tüketilen soğan miktarı 21,7 kg olan Senegallilerin "yassa" adlı soğan yemeğinde diğer sebzelerin ve etin sadece garnitür olarak kullanılmasını yabancı lezzet uzmanları çok yerde "soğanlı soğan yemeği" olarak anlatmışlar.

Karşılaştırmanız için birkaç rakam vermek istiyorum, 2011 yılında kişi başına tüketilen soğan miktarı Amerika'da 20 kg, İngiltere'de 9,3 kg, Fransa'da ise 5,6 kg seviyesindeymiş.

Senegal halkının çok sevdiği "yassa" soğan yemeğinde et ve diğer sebzeler garnitür olarak kullanılıyor.

Günlerdir her platformda "soğan" konuşulduğu için bu konuda detaylı yazmaya gerek görmedim ama yine de özet bir bilgi derledim. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, kişi başına düşen yıllık kuru soğan tüketimi ortalama 23 kg civarındaymış. Üretim bakımından dünyadaki ilk 5 ülke arasında olduğumuz gibi tüketimde de başlardayız; yeterlilik oranı yüzde 114,7 seviyesinde. Yani ihtiyacından fazlasını üretecek durumdayız.

Peki, soğanın fiyatı neden göz yaşartıyor? Sorun nerede diye düşündüğümde benim aklıma her alandaki gibi bir türlü planlan(a)mayan tarım politikamızın sürdürülebilir istikrarsızlığını istikrarlı olarak devam ettirmekte olduğu geliyor. Seneye herkes para ediyor diye soğan dikecek ve bu defa da -büyük ihtimalle- patates kıtlığı yaşanacak ve üretici mağdur olacak.

Atasözlerinde soğan

Soğan kültürlerin atasözlerine de girmiş, edebi eserlerde tasvir edilmiş. Fransızlar hayatı ağlayarak soyulan bir soğan olarak görürken, İsveçliler cenazeye giderken yanlarında soğan götürürlermiş. Afganlılar ekmek ve soğanın mutlu olmak için yeteceğini söylerken Araplar bizim körle yatan şaşı kalkar misali "soğan tarlasında yürüyen soğan kokar" özdeyişini "kavgayla tavuk yemektense barış içinde soğan yemek daha iyidir" sözüne iliştirmişler.

20 yılı aşkın süredir yaşadığımız yolsuzlukları, hukuksuzluğu, iş bilmezliği ve yandaş siyasetinin sonunda geleceği yeri soğan fiyatlarıyla "sofu soğan yemez, bulunca sapını komaz" atasözümüz çok iyi anlatıyor. Oy kullanmaya giderken "soğanın acısını yiyen değil doğrayan bilir" sözünü ve soyulup soğana çevrilen hazinemizi düşünün!

Güzellikleri biriktirmenizi dilerim.


https://www.onions-usa.org/all-about-onions/history-of-onions/

https://www.twitsozler.com/guzelsozler/soyüzdeC4yüzde9Fa-ile-ilgili-atasyüzdeC3yüzdeB6zleri-4433

https://www.ieu.asn.au/news-publications/news/2021/12/real-unions-v-fake-unions-everything-you-need-know-1

https://ipm.missouri.edu/MEG/2011/3/Onion-A-Brief-History/

https://www.indyturk.com

https://www.bbc.com/hindi/india/2015/01/150111_history_of_onions_rns

İrfan Yalın kimdir?

Koleksiyoncu İrfan Yalın 1962 yılında İstanbul'da doğdu. 9 Eylül Üniversitesi, Aydın Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu mezunu. Objelerin – belgelerin peşinde "Popüler Tarih ve Kültür Yaşanmışlıkları araştırmacısı.

Bizimev TV'de yayınlanan "Koleksiyoncu" programı sunucusu - yapımcısı. Asya ve Afrika ülkelerinden tek tek topladığı el sanatlarını sergilediği Kadıköy'deki "Artemis"in kurucusu.

Koleksiyonculuğun özendirilmesi adına amatörce çalışan, sergi, sempozyum, sunu ve derleme çalışmaları içinde kültürel değerlere gönül bağımlısı… 

Yazarın Diğer Yazıları

Koleksiyoncunun kaleminden: Kurabiyenin öyküsü

İnsan kurabiye ile yüzlerce yıl öncesinde tanışmış; kurabiye sevince de kedere de eşlik etmiş

Koleksiyoncunun kaleminden: Eski gazetelerden kasım ayı gündemleri

Geçmişin gelecekle bağını kuran “eski gazete koleksiyonları” kültür hazinelerini sararmış sayfalarında saklıyor

Koleksiyoncunun kaleminden: Yumurtanın öyküsü

Yumurta, yüzbinlerce yıldır sofrada olmuş; tek başına yenilmesi yanında, çok şeyle birlikte de pişirilmiş

"
"