26 Ocak 2025

Markanın tarihi (2)

Yazılı tarihin olmadığı yıllarda başlayan ayırt edici işaretler Orta Çağ’da artan ticaret hacmiyle marka olgusuna dönüşerek evrilmiş

Geçen haftaki yazımı okuyanlar hatırlayacaklardır, markanın evrimsel yolculuğunu mağara duvarlarına çizilen resimlerden başlatmış ve tarihsel süreç içinde kimlik belirtici işaretlerden, imzalardan bahsetmiş, Eski Yunan, Mısır, Mezopotamya, Çin ve Roma İmparatorluğu dönemlerinden örnekler vermiştim.  

Yazılı tarihin olmadığı on binlerce yıl öncesinde başlayan marka ihtiyacı Eski Mısır’ın zengin kültüründe kendine yer aramış, farklı kültürler arasında ticaretin yavaş yavaş gelişmeye başladığı 4 bin ila 3 bin 500 yıl öncesinde malların özünü belli eden yaratıcı işaretler hem üreten hem de satan hakkında bilgi vermeye başlamış.

Marka ihtiyacı Eski Mısır’ın zengin kültüründe sembollerle yer bulmuş

Mülkiyetin ortaya çıkmasıyla hırsızlığı önlemek ve sahiplenmek yolundaki kızgın demirle yapılan damgalamaların hem evcilleştirilmiş hayvanlar hem de köleler üzerinde uygulandığını Mısır’da bulunan ve MÖ 2700 yılına tarihlenen bulgular destekliyor.

Orta Çağda da köleler, evcil hayvanlar ve suçlular kızgın demirle dağlanmış

Sonraki yıllarda Çin'de, Antik Yunan’da, Eski Roma’da üretilen çanak-çömlek, porselen ve kılıçlarda markalama işaretleri görülmüş; aynı lisanı konuşmayan insanlar arasındaki ticaretin dillerinden biri de marka olmuş.

Çin Tarih Müzesi'nde korunan "Beyaz Tavşan" ticari markası, akupunktur iğneleri ve kaliteli çelik çubuklar alanında ülkenin bilinen en eski ticari markası olarak kayıtlara geçmiş. Aynı yıllarda Akdeniz’i çevreleyen ülkelerde günümüzdeki konteyner işlevinin öncüsü olan amforalar “dressel sınıflandırması” adı altında bir düzenleme içinde kullanılıyor, farklı amfora türlerinden hem ürün hem ürün kalitesi hem de üretim yeri belli oluyor, mal hakkında gereken tüm bilgiler kabından anlaşılıyormuş. Günümüze ulaşan örneklere göre her şehrin hatta her orta ölçekli yerleşim yerinin kendine özgü amfora tasarımı bilinmesi gereken her şeyi belli ediyormuş.  

Marka kullanımı ve markalamanın amacı Roma İmparatorluğu'nun çöküşü ile Rönesans arasındaki dönemde farklı bir değişim geçirmiş; ilk başlarda üreticiyi tanımlayarak tüketiciyi korumak için ortaya çıkan marka işlevi, üreticiyi bir loncayla ilişkilendirmeye ve loncaların tekelini korumaya yönelik olarak gelişmiş. Erken yıllara ait geçen haftaki çalışmamı kısa bir şekilde özetledikten sonra Orta Çağ’dan günümüze kadar olan yaşanmışlıkları koleksiyoncu gözüyle irdelemeye çalışacağım.

Ticarette markaların yükselişi

Orta Çağ'ın gelişen ticaretinde malları ayırt etmek için işaretlerin kullanımı daha da genişlemiş; Avrupa'daki tüccarlar markalı mallarının kalitesine dair garanti vermeye başlamışlar. Dönemin en talep gören malları arasında “çan” ile “kâğıt” yer alırken uzaklara taşınan malların üstündeki markalar üretici aileyi, yaşanılan yeri, işletmenin adını ilk bakışta anlatıyor; markalar kendi başlarına pazarda yer bulmaya çalışıyormuş. 

Zamanla markaların, malla birlikte itibarlarını da üreticiye taşıması faydalı olarak kabul edilmiş; reklamın bilinmediği hatta haksız kabul edildiği bu yıllarda markalara mülkiyet değeri tanınması yavaş yavaş akıllara düşmeye, gündeme gelmeye başlamış.

Latince harflerden esinlenerek tasarlanan logolar Orta Çağ’da farklı kültürlerde yer bulmuş

Çin'de 960 ila 1279 yılları arasında hüküm süren Song Hanedanlığı sırasında taşınabilir tipte blok baskı teknolojisinde ilerlemeler olması Avrupa medeniyetine yeni bir sayfa açacak matbaanın ayak izleri olurken bu buluşun marka üzerinde de olumlu etkisi görülmüş. Kalıp baskı sistemi marka tanınırlığının oluşmasına yardımcı olan ambalajların ve bu yolla yapılacak reklamların erken biçimlerinin önünü açtığı gibi matbaa fikrinin batıya taşınmasını sağlamış.

İlk marka düzenlemesi: “Ekmek ve Bira Yasası”

İlk marka mevzuatı 1266 yılında İngiltere'de Kral III. Henry döneminde çıkarılmış. “Ekmek ve Bira Yasası” olarak bilinen bu düzenleme, ekmeğin boyutunu, ağırlığını, fiyatını ve unun saflığını düzenleyerek tüketiciyi korumayı amaçlıyormuş. Çıkarılan yasa fırıncıların ekmeklerini ayırt edici bir işaretle damgalamalarını zorunlu kılmış; artık her fırıncı markasının hakkını vermek zorundaymış!

İlk marka mevzuatı olan “Ekmek ve Bira Yasası” 1266 yılında İngiltere'de çıkarılmış

1314 – 1357 yılları arasında yaşamış İtalyan hukukçu Bartolo da Sassoferrato, bu yıllarda marka hukuku konusunda çok sayıda yazı ve yayına imza atmış. 15. yüzyıldan kalma bir kopyası bugün Oxford Kütüphanesi’nde saklanan “Tractatus de Insignis et Armis” isimli çalışmasında Sassoferrato, bugün bile geçerliliğini koruyan bazı hususları gündeme getirerek ticaret sırasında taşınacak nişanları, kullanılacak sloganları ve armaları ele almış; markalı ürünlerin satılmasına ne şartlar altında izin verileceğini, izin verilirse nasıl taşınacağını yorumlamış. Çünkü bu yıllarda kullanımına yasak getirilen semboller varmış, aidiyet sinyali veren balık gibi haç gibi dini işaretlerin kullanımı insanların aklını çeliyormuş.  

Bartolo da Sassoferrato’nun bu çabası ve yaptıkları o kadar popüler olmuş ki yaşananlar İtalyan komedi tiyatrosuna konu olmuş, Mozart'ın “le Nozze di Figaro” operasındaki doktor Bartolo tiplemesine ilham vermiş.

Belçika birası Stella Artois’ın logosu 1334 yılında tasarlanmış.

Markanın itibarlı ticaretin göstergesi olma yolundaki ilerleyişi sürüyormuş.  

Korsanlığın önündeki “marka” engeli

1353 yılında korsanlarca yağmalanan tüccarların mallar üzerindeki markalarını kanıtlamalarını sağlayan tüzüklerin çıkarılması çok önemli bir gelişme olarak soyguncuları caydırdığı gibi tüccarları da marka konusunda eylemde bulunmaya itmiş.  Belli olmuş ki mallarının pazarda ayırt edilebilmesi hem tüketiciyi hem de üreticiyi hem de tüccarı koruyormuş. 

1363 yılında İngiltere’de gümüş üreticilerinin marka kullanmasını zorunlu kılan bir yasa çıkarılmış.

Ünlü Alman bira üreticisi Löwenbräu, logosunun taslağını 1383 yılında bitirmeye hazırlanıyormuş.

İtalya’da marka tescil loncası

Rönesans döneminde İtalya’da bir lonca tarafından kontrol edilen marka tescil sistemi geliştirilmiş. Bugün Floransa Devlet Arşivi’nde saklanan “Metal İşçileri Kayıt Defteri” üzerinde yapılan çalışmalar Rönesans'ın ateşleyicisi olan Medici Ailesinin marka konusunda çalışmaları olduğunu ortaya koymuş.

Birinin "markasını" korumak için açılan hukuk davaları, 16. yüzyılın başlarında mahkemelere gelmeye başladığında "marka taklit etmek” haksız fiil olarak görülüyor, başkasının markasını kullanmaya çalışanlara mağdurun dava açmasına izin veriliyormuş. Bu yıllarda marka üstünde tam bir mülkiyet hakkı daha ortaya çıkmasa da yasal yollar yavaş yavaş açılmaya başlıyor, markanın yerleşik itibarlarını haksız olarak kullanmaya çalışanlara ceza yolları açılıyormuş.

1618 yılında mahkeme kayıtlarına giren “Southern v How” davası modern anlamda ticari markalar arasındaki marka ihlaline atıfta bulunulan ilk anlaşmazlık olarak tarihe geçmiş. 

Çin’de 1644 yılında başlayan ve 250 yıldan fazla hüküm süren Qing Hanedanlığı döneminde ticari marka tescili henüz başlangıç aşamasında olsa da bugün koleksiyonerleri peşinden sürükleyen porselen ürünlerin üzerine işlenen damgalar Batının mağazalarını süslüyormuş.  

Ticari anlamda itici güç yaratan, birçok ürünün endüstriyel ve küresel ölçekte seri üretimine yol açan sanayi devrimi öncesi markanın önemi herkes tarafından kabul ediliyor, markalar kıtalar arasında da itibar toplamaya çalışıyormuş. 

1750 Yılında ilk kıvılcımları görülmeye başlanan "Sanayi Devrimi" markalaşma tarihinde bir dönüm noktası olmuş; seri üretimin gelişiyle birlikte, şirketlerin ürünlerini pazarda rakiplerinden nasıl ayırt edebilecekleri daha etkin şekilde düşünülmeye başlamış. Markaları, logoları ve diğer tanımlayıcı işaretleri yasal olarak koruyan yasalara olan ihtiyaç artık herkesin malumuymuş; ticari markaların yükselişi önlenemez şekilde gelişiyormuş. 

"Marka" kelimesinin kökeni

Marka" kelimesi çok sayıda ülkenin diline “mark” veya “brand” olarak girmiş.

İngilizceye, Almancaya, Makedonca, Gürcüce, Moğolca, Ukrayna dili gibi çok sayıda ülkenin diline Proto-Germen kökenli "yakmak" anlamına gelen "brandaz" kelimesinden türetilenler girmiş. O yılların İngilizcesinde bu terim aynı MÖ 2700’lü yıllarda olduğu gibi bir hayvanın sahibini tanımlamak için kızgın demirle dağlanmasını yani damgalanmasını ifade ediyormuş. Brand kelimesi aşağı Frankonya dilinde o günlerin çok kullanılan eşyaları arasında olup ilk markaların gözüktüğü "bıçak" ve "kılıç" anlamında da kullanıldığı gibi İskandinav dilindeki "yanmak" kelimesine kadar uzanıyormuş.

Proto-Germen kökenli "yakmak" anlamına gelen "brandaz" kelimesi çok dile girmiş 

Dilimize olduğu gibi Fransızca, İtalyanca, Malta ve çok sayıda lisana yine Proto-Cermen kökenli sınır, sınır belirleme, yürüyüş anlamı taşıyan "marcher" kelimesinden türeyerek gelen “marka” yerleşmiş. Frankça iz bırakmak, kesişmek anlamlarındaki "markon" kelimesi Fransızcaya sınır-sınır belirleme olarak girerek "marque" olarak kendine yer bulmuş.  

Dünyanın ilk marka sicili

18. yüzyılda Avrupa’da fikri mülkiyet ofisleri kurulmaya başlanmış.  

1791'de Boston'da Samuel Breck adında bir yelken bezi üreticisinden markasının korunması konusunda bir dilekçe alan geleceği Başkanı, o günlerin Dışişleri Bakanı Thomas Jefferson, Kongre'den ticari markaların tescili hakkında bir yasa çıkarmasını talep etmiş. O yıllarda emekleme aşamasında olan ABD’de bu konu ciddiye alınmasa da bazı eyaletlerde yasa kabul edilmiş.

Londra’da 1851 yılında düzenlenen “Büyük Sergi” ile 1855 yılındaki “Paris Evrensel Sergisi gibi uluslararası fuarların düzenlenmesi üretimin makineleşmesiyle birlikte hızlanan uluslararası ticaretin marka kullanımında yarattığı patlamayı beraberinde getiriyormuş.  Baccarat, Christofle, Louis Vuitton, Hermes, Tiffany, Patek Philippe gibi günümüzün önemli markalarının boy gösterdiği fuarın açılış konuşmasında Napolyon, "tüm halkları uyuma davet eden bu barış tapınağını açmaktan mutluluk duyuyorum" diyerek ticaretin birleştirici yanını vurgulamış.

Uluslararası markaların ilk buluşma yeri 1851 Yılında Londra olmuş

Bu yıllarda Yunanistan ve İtalya gibi ülkelerde üretilen sahte Fransız şarapları Fransa ekonomisinde büyük kayıplara neden olunca Fransa, 23 Haziran 1857'de dünyanın modern anlamda ilk yazılı marka kanunu olan "Ticari- Endüstriyel Marka” yasasını çıkartmış.

1862'de Birleşik Krallık, “Mal İşaretleme Yasasını” çıkarırken 1875 yılında yürürlüğe girecek “Ticari Marka Tescil Kanunu” üzerinde çalışılıyormuş.

Sultan Abdülaziz Paris’te

1867 yılında dünyanın farklı bölgelerinde ortaya çıkan markalar ürettiklerini sergilemek amacıyla Paris’te bir araya gelmişler. Paris Evrensel Sergisi’nin açılışını 3. Napolyon ile birlikte yapan Sultan Abdülaziz ve beraberindekilerin çok büyük ilgi gördüğü fuara Osmanlı hem devlet himayesinde hem de özel şirketler tarafından üretilen el sanatları, tarım, sanayi ürünleri ve mimari projelerle katılmış. O yıllarda öğrenci olarak Paris’te bulunan geleceğin ünlü ressamları Şeker Ahmet Paşa ile Osman Hamdi Bey ve mimar Alexandre Vallaury’nin tercümanlık yaptığı Osmanlı pavyonunda halı, ipek, kumaş, çini, ahşap işçiliği, madencilik ürünleri ve aynı zamanda Dolmabahçe Sarayı'nda kullanılan mobilyalarla saray aksesuarları büyük ilgi görmüş. Topraklarımızda yeşeren markalar artık Avrupa’da boy gösteriyormuş.  

Abdülaziz'in ve 3. Napolyon'un açılışını yaptığı Paris Evrensel Sergisi'nde markalar yarışmış
Şeker Ahmet Paşa, Osman Hamdi Bey ve mimar Alexandre Vallaury ‘nin tercümanlık yaptığı Osmanlı pavyonunda farklı markaları boy göstermiş

Osmanlı İmparatorluğu'nda ticari patent ve marka konularını düzenleyen ilk kanun, 1871 yılında kabul edilmiş; “İhtira Beratı Kanunu" buluşların ve ticari markaların korunmasına yönelik ilk düzenleme olmuş.

1873 Yılında Viyana “Uluslararası Buluşlar Fuarı’na” bazı yabancı katılımcılar fikirlerinin çalınmasından endişe ederek katılmayı reddedince Avusturya Hükümeti, yabancı katılımcılara geçici koruma sağlayan özel bir yasa çıkarmış.

1876 yılında Londra'da “Ticari Markalar Sicili “açılmış, 1 Ocak'ta, BASS & CO Red Triangle etiketi taşıyan ticari markadan 1 no’lu başvuru alınmış.  

Neredeyse Amerika’da bir asır önce istekte bulunulsa da ticari markaların tescil edilmesini zorunlu hale getiren yasanın kabulü için 1870 yılını beklemek gerekiyormuş; Amerika’da ilk tescilli marka “Averill Paints” olarak verilmiş. Ancak bu yasa kısa ömürlü olmuş; Yüksek Mahkeme tarafından anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle yürürlükten kaldırılmış. Kongre Amerikan Anayasa'nın ticaret kurallarıyla uyumlu çalışmasını anca 1881 yılında yasalaştırmış.

1883'te ilk uluslararası ticari marka anlaşması, endüstriyel mülkiyetin korunmasına dair Paris Sözleşmesi imzalanmış; katılımcı ülkeler kendi vatandaşlarına uyguladıkları korumanın aynısını yabancı markalara da sağlamayı kabul etmiş.

Alamet-i Farika’dan markaya

Osmanlı’daki işleyiş 1888 yılında “Fabrika Mamulatıyla Eşya-yı Ticariyyeye Mahsus Alamet-i Farikalara Dair Nizamname” adıyla geliştirilmiş. Marka tescilini konu edinen bu düzenleme dünyadaki ilk örneklerden biri olmuş ve metin içinde geçen “alamet-i farika” tabiri benimsenmiş; cumhuriyet döneminde de uzunca bir süre kullanılmış.  

Lozan Antlaşması sonrasında köklü değişikliklere gidilmiş, 1931 yılında uluslararası antlaşmalara uygun olarak marka tescil sistemi yenilenmiş; nizamname 1965 yılına kadar yürüklükte kalmış.

24.06.1994 tarihinde Türk Patent Enstitüsü kurulmuş.  10 Ocak 2017 tarihinde “Sınai Mülkiyet Kanunu” yürürlüğe girmiş, Türk Patent ve Marka Kurumu olarak “Türk Patent’in” kurumsal yapısı güçlendirilmiş.

Marka ve patent, aklın, azmin, kalitenin ve direncin yaratıcı kişileri başarıya götürebilecek, bu yolla da ülke ekonomisine artı değer sağlayabilecek çok önemli işlev üstleniyor. Bence marka ve patent başvuruları kolay, açık ve şeffaf olmalı. İşletmelere isim alınırken ticaret sicillerinde bilinen firmalara yakın adlar engellenmeli, haksız rekabetin önüne geçilmeli. Türk Patent’in internet sitesine girip markamın süresini uzatmaya çalıştığımda ciddi güçlükle karşılaştım. Sanki ferdi işlem yapmaya çalışana sistemli bir zorluk çıkarma amacıyla getirilmiş işleyişler içinden geçtim. Bence araya aracı koymaya gerek kalmadan herkes marka hakkını alabilmeli, haksız benzetmeler de sistem içindeki süzgeçten geçirilerek kendi içinde çözüm bulunmalı, diye düşünüyorum.

Sanal ortam marka olgusunu hızla evrensel alana taşıyor

Marka konusu koleksiyonerler için de önemli bir tema. Bugün gerek bilinen markaların erken örnekleri gerekse de kapanmış işletmelerin basılı markaları, ambalajları, kapakları, şişeleri, kutuları, reklamları, efemerası koleksiyonerler tarafından toplanıyor, sanayi tarihi üzerine yapılan çalışmalara “marka” olgusu katkı sağlıyor; marka gücünü geçmişin değerlerinden alıyor.

Ticari faaliyeti süren ve sürmeyen markalı ürün toplamak koleksiyonerler için önemli bir tema!

Güzellikleri biriktirmenizi dilerim.


https://www.wipo.int/en/web/podcasts/madrid/transcripts/international_trademark_system_talk_01

https://www-cfc-com

https://kirci.av.tr/blog/the-history-of-trademarkshttps://www-grapheine-com

https://respectfortrademarks-org

https://www-wilsongunn-com

https://www-chispo-com 

https://respeitoasmarcas-org

https://www-chispo-com

https://wapbaike-baidu-com

https://www.argomentando.it/la-storia-dei-marchi-e-dei-loghi-e-molto-piu-antica-di-quanto-si-pensi/

https://www-freniricerchedimarketing-com

https://www-opticjam-com

https://www.vistaprint.com

https://www-livescience-com

https://dergipark.org.tr/tr/pub/vakanuvis/issue/48884/620536

https://www.designangel.la/blog/a-brief-history-of-branding

https://polamarketing.com/our-lab/branding/a-brief-history-of-branding-and-todays-top-direct-to-consumer-dtc-brands/  

https://www.linkedin.com/pulse/brief-overview-branding-history-a-michael

https://www.peoplemetrics.com/blog/a-history-of-brand-and-customer-experience-part-1-of-2

İrfan Yalın kimdir?

Koleksiyoncu İrfan Yalın 1962 yılında İstanbul'da doğdu. 9 Eylül Üniversitesi, Aydın Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu mezunu. Objelerin – belgelerin peşinde "Popüler Tarih ve Kültür Yaşanmışlıkları araştırmacısı.

Bizimev TV'de yayınlanan "Koleksiyoncu" programı sunucusu - yapımcısı. Asya ve Afrika ülkelerinden tek tek topladığı el sanatlarını sergilediği Kadıköy'deki "Artemis"in kurucusu.

Koleksiyonculuğun özendirilmesi adına amatörce çalışan, sergi, sempozyum, sunu ve derleme çalışmaları içinde kültürel değerlere gönül bağımlısı…

Yazarın Diğer Yazıları

Marka tarihi

Marka izlerine tarih öncesi çağlarda rastlanmış, mağara duvarlarına çizilen resimlerde kişiye özel işaretler fark edilmiş

Kırmızının tarihi

Kırmızı renk tarihsel süreç içinde yaşam gücünden aşka, şehvetten öfkeye kadar çok şeyi simgelemiş

Hindinin tarih içindeki yolculuğu

Hindi, Amerika'nın keşfi sonrasında Avrupa’ya getirildiğinde şaşkınlıkla karşılanmış  

"
"