22 Aralık 2019

Jules Verne Üsküdar'da

Adı Ay'a seyahat ile özdeşleşen fantastik kurgular yazarının hayallerini yaşattığı neredeyse tüm dünya dillerine çevrilmiş eserleri var

Hatırlayacaksınız, geçen hafta tarih süreci içinde "Ay'a seyahat" fikri üzerinde kurgusal eserler veren ve içlerinde İznikli Hipparkhos'un, Adıyamanlı Bilge Lucianus'un da bulunduğu çok sayıda yazarın bu hayalin peşinde yazdıklarından bahsetmiştim. Ve en sonunda Jules Verne diyerek durmuştum, o birkaç satırla geçiştirilecek biri değil diyerek onu bu haftaya taşımıştım.

Jules Verne kurgusal yapıtlarıyla, bilim insanlarını da peşinden sürükleyerek düşündürmüş ve bilimsel arayışlara pencere açmış birisi. Normalin çok üstündeki hayal gücüyle hem kendini hem de okuyucusunu olağanüstü kurguları eşliğinde gerek uzayda gerekse de arzın merkezinde gezdirebilen çok renkli bir kişilik o. Yaşadığı dönem için düşünülmesi bile zor, fantastik hayalleri eşliğinde, sanki o günün dünyasından çıkıp evrenin tüm sınırlarını aşan ve başka dünyaların kapılarını çalan bir yazar Jules Verne.

Kitaplarındaki destansı öyküler eşliğinde çıktığı yolculuklarda okuyucusuna hayal gücünü, gerçeği, fanteziyi, gizemi, teknolojiyi, umudu iç içe geçmiş düşler eşliğinde sunan Jules Verne, çağının çok önüne geçmiş öngörüleriyle hem çocukların hem de yetişkinlerin dünyasında kendine yer açmış biri.

Eserlerinde öngörüleriyle varsayımlarını, hayalleriyle kurgusal tasarım yeteneğini harmanlayarak yazıya döktüğü için okuyucusuna düş kurma, korkma, umutlanma, hayal kırıklığı yaşama, heyecanlanma, umutsuzluğa kapılma, mutlu olma ve keyif alma duygularını sık sık yaşatarak hem çağındakileri hem de onlarca yıl sonrasındaki okuyucularını düş ile gerçek arasında kaynaştırmış bir yazar o.  

Jules Verne hakkında uzman araştırmacılar ondaki ilham kaynağının genellikle çocukluğunda yaşadıklarından geldiğini düşünmüşler. Çocuksu düşleriyle gerçek yaşamı aynı potada öylesine kaynaştırmış ki, okuyucusu yetişkinse çocuklaşmış, çocuksa onu yaşlılığına taşımış. Ama kullandığı dilde hep çocuksu bir hayal gücü etkili olmuş.


Kitaplarında Dünya çevresinde balonla dolaşırken de, arzın merkezine seyahat ederken de, aya giderken ya da denizler altında dolaşırken de fantastik kurguları ve derin hayal gücü hep yanında olmuş

Balıkçı kasabasında doğan yaratıcı hayal gücü

Jules Gabriel Verne, hukukçu bir ailenin çocuğu olarak 8 Şubat 1828 yılında Fransa'nın Nantes şehrinde dünyaya gelmiş. Uzaklara, gizemlere, bilinmeyene karşı duyduğu özlemden olsa gerek, daha 12 yaşında evden kaçıp uzaklara giden bir gemiye kaçak binmeye çalışmış ama yakalanıp ailesine teslim edilmiş. 

Bulduğu her şeyi okuyup kendince çıkarımlar yapmış ve ilginç saptamalarını eserlerinde de kullanmış. Derin hayal gücü sayesinde, çok sayıda düşünce ve kurgusal buluş sahibi olmuş. Ama sanırım en önemlisi, düşünce ve öngörülerini belli bir sistem etrafında düzenlediği için gerçek ile düş sınırındaki ince çizgiyi hiç geçmemiş. Yani fantastik türde olsa da gerçeği hiçbir zaman göz ardı etmemiş; gerçeklik ve doğallık tüm yapıtlarının temel noktası olmuş. İşte bu yüzden Jules Verne'in bütün düşleri doğal ve bir o kadar da gerçek olmuş.

O her zaman doğayı kılavuz almış, tasarımlarını ve fantastik kurgularını doğa yasalarına bağlı kalarak, bilimsel gerçeklerin gölgesinde hayal etmiş. Yani, doğada gördüklerinin dışına çıkmamış, doğayı örnek almış; göremese de hayal edebildiği doğanın gizemini hiç değiştirmeden tasvir etmiş.

Yapıtlarında dağları, denizleri, hayvanları, bitkileri, ülkeleri, ağaç çeşitlerini, farklı ülkeleri detaylı olarak anlatırken edebiyatçı-yazar kişiliğinin yanında coğrafyacı, botanikçi, sosyal bilimci kimliklerine de bürünen Jules Verne, okuyucusuna yerine göre gizli bir tarih kitabı ya da bir dünya haritası sunarak maceralı bir yolculuğun içinde soluksuz bırakabilecek ölçüde mahir olmuş.


Hayal gücü ve öngörüleri sayesinde, okuyucusunu rüyalar alemine taşımış, bilimin sıkıcı bir şey olmadığını düşündürtmüş

Hayal kurmayı hukukçu olmaya yeğleten ilk kitap: Balonla Beş Hafta

1847'de hukuk öğrenimi görmesi için Paris'e gönderilmiş Verne. Ancak Paris günlerinde tiyatroya ilgisi derinleşmiş. Dönemin zenginliği ile ünlü Paris kütüphanelerinde jeoloji, mühendislik ve astronomi okuyarak geçirdiği uzun saatlerden sonra, ilk kitabı olan Balonla Beş Hafta yayımlanmış.

1850'lerin sonlarında ilk tiyatro oyununu yazdıktan sonra hukuk öğrenimini yarıda bırakmış. Bunu duyan babası onu Paris'te yaşatacak olan harçlığı göndermeyi durdurunca Jules Verne için öykülerini satarak para kazanmaktan başka bir yol kalmamış.

Ardı ardına gelen Dünya'nın Merkezine Seyahat, Dünya'dan Ay'a ve Denizler Altında Yirmi Bin Fersah gibi çalışmalara olan ilgiyle birlikte cebine giren kazanç da ona cesaret vermiş olmalı.


Kurguladığı canavarlar ve tasarladığı düşler okuyucusunu olduğu kadar bilim çevrelerini de etkilemiş

Alexandre Dumas, onu keşfetti ve kötü günlerinde yardım etti

Birçok icadı önceden tahmin ettiği için "bilim falcısı" lakabı ile de anılan Jules Verne, denizaltı, uzay yolculuğu, oksijen tüpü gibi onun zamanında olmayan birçok olay ve objeyi öngörmüş. Genelde farklı bir bilim dalı üzerinde odaklandığı kurgularında o konunun uzmanı olmaya soyunurken Dünyadan Ay'a eserinde gökbilimci, Dünyanın Merkezine Seyahat çalışmasında yerbilimci, Madenin Esrarı'nda madenci, Karpatlar Şatosu'nda mucit, Wilhelm Storitzin Sırrı'nda simyacı, İnatçı Keraban'da maceracı-gezginKaptan Grant'ın Çocukları kitabında da denizci kimliğine bürünmüş.

Bilim insanı olmadığı ve bilimle uğraşmadığı halde eserleri bilimsel gözlemlerle dolu olarak sürükleyici ve ilgi çekici bulunmuş.  

Belki de en ilginç tarafı geleceğe dönük öngörülerde bulunması. Kendisinin olmadığı bir dünyada peşine düşülecek konuları ortaya koyan Jules Verne, bu haliyle her zaman bilim dünyasının dikkate aldığı biri olmuş. Yapıtlarında yalnızca yaşadığı çağın bilimsel buluşlarını aktarmakla yetinmeyen, geleceğe ait öngörülerde bulunan bir yazar o.

Hatta bazılarını gerçekleştirmek için hala zamana ihtiyaç olduğu düşünülüyor. Bu konuda güzel de bir örnek var! Yüz yılı aşkın süre önce yazdığı Arzın Merkezine Seyahat romanındaki Dünya'nın merkezine seyahat etme düşüncesi şu an için bile hayata geçirilebilecek gibi görünmüyor; çünkü derinlere inildikçe ısı ve basınç hızla yükseliyor.

Arzın merkezine seyahat şu an Rusya'da 12 km derinlikte

2011 yılından beri Rusya'daki "Kola Süperderin" sondaj kuyusunda uzaktan kumandayla yapılan çalışmalarda insanın inebildiği en derin nokta şu an için 12 kilometrede. Bu da Dünya'nın merkezine olan uzaklığın sadece binde ikisine denk geliyormuş. Ama bilim çevreleri karamsar değil. "Arzın Merkezine Seyahat" romanında geçen ışıldayan kristaller, tarih öncesinden kalma hayvanlar ve dev mantarların gerçek olabileceği düşüncesi bugün için zor olsa da yarın için ne olacağı belli değil! Fakat şu bir gerçek ki, inilebilen bu derinlik bile sismoloji (deprem bilimi) uzmanlarının çekirdek konusunda fikir sahibi olmasını sağlıyormuş. Büyük depremlerin Dünya'nın bir ucundan öbür ucuna ilettiği sismik dalgaları araştıranlar, aşağıda yaşananlarla ilgili olarak veri toplamaya, ortaya çıkan verilerde de her şeyi tekrar değerlendirmeye başlamış olmalılar.

Dünyanın merkezini oluşturan çekirdeğin dışında eriyik bir tabaka olduğu ve bunun su kadar akıcı akkor halindeki metallerden oluşan muazzam bir okyanusa benzediğini hepimiz biliriz. Magma olarak tanımladığımız bu bölge aşağı yukarı Mars büyüklüğündeymiş. Ancak Rus matruşkaları gibi bunun altında katı metal bir top şeklinde bir çekirdek daha varmış ve onun büyüklüğü Ay'a yakınmış. Yani yolumuz uzun!

Gerek bilim insanları gerekse de edebiyat çevreleri, Jules Verne'nin fantastik kurgularındaki geleceğin dünyasında peşine düşülecek araştırma konularının, okuyucularının nezdinde "bilimin sıkıcı olduğu" görüşünü yıktığını düşünüyorlarmış. Yaşamın bilim üzerine kurulu olduğu gerçeğini okuyucusuna her satırında hissettirirken, bilimsel verilerin ışığı altında evrenin sırlarının birer birer çözüleceği inancını da yaşatmayı da ihmal etmemiş.

Okuyucusunu motive eden, heyecanlandıran yazar

Eserlerinde edebi kurgular yanında toplumsal ve siyasal gelişmeler de yer buluyor. Özellikle günlük hayatın hızla geçen koşuşturması içinde elimizden akıp giden renkli yaşam unsurlarını, bastırdığımız iç sesimizi sık sık ayağa kaldırıyor. Etrafımızda kendi düzeninde devam eden evrenin tüm işleyişine okuyucusunu hayran bırakan yazar, ona heyecanını geri kazandıran, keşfetme güdüsünü açığa çıkaran ve hiç görmediği yerleri hayallerinde canlandırarak, yaşanabilecek hazzın ciddi bir motivasyonla ön planda tutulmasını sağlıyor. Günlük yaşam koşuşturmasında yitirilen heyecanı okuyucunun bedenine geri yüklemeye ve bilinmeze olan yolculuğun sonunda bilinenlerden alınan keyfi arttırmak gibi… 

Jules Verne dönemin en önemli bilgi kaynaklarından olan ansiklopedilerden ve okuduğu kitaplardan etkilenmiş. Akıcı dili, kurguladığı kahramanlar ve hayal gücü genelde çocuk kitapları yazarı olarak görülmesini sağlamışsa da o aslında her yaşın keyifle okuyacağı maceraların kalemi olmuş.

Romanlarının büyük beğeni toplaması Jules Verne'i zengin bir adam yapmış ve o da aldığı büyük bir yat ile özellikle Avrupa'nın çevresini dolaşmış. Çok ülke görmüş, gördüklerinden etkilendiği hususları ve yerel dinamikleri eserlerinde de kullanmış. İlginçtir, hiç gelmediği halde, İnatçı Keraban adlı romanında Osmanlı İmparatorluğunu ve Türk insanını da anlatmış.


Hiç gelmediği halde Osmanlı devrindeki İstanbul'u ve yolculuğu sırasında geçtiği yerleri anlatan Jules Verne, gezi yazılarında da macerayla merakı, gözlemle mizahı birleştirmiş

Karadeniz'den Üsküdar'a yol tutan Hollandalı

Jules Verne, 1883 yılında 45 yaşındayken yazdığı bu kitapta, Ramazan ayında İstanbul'a gelen tütün tüccarı Hollandalı bir tüccarın ağzından, Osmanlı devrini betimlemiş. Romanın kahramanı Van Mitten, davet edildiği Üsküdar'daki bir konağa uşağı Bruno ile birlikte gitmek üzere bir tekneye binerken, yol ücretine gelen yeni bir vergiyi içine sindirememiş ve ödememek için "inadım inat" diyerek bütün Karadeniz'i dolaşıp İstanbul'un Anadolu yakasına, Üsküdar'a varmayı hedeflemiş. Son derece akıcı ve okuyana keyif verici bir dille Osmanlı devri İstanbul'unu, Trabzon'u, anlatan yazar, Akçaabat'ı, Tirebolu'yu, Giresun'u, Ordu'yu, Samsun'u, Sinop'u, Amasra'yı, Karadeniz Ereğlisi'ni, Kerpe Burnu'nu kat ederek Üsküdar'a ulaşmaya çalışan kahramanlarının yaşadıklarını kurgulamış. Yolda geçen serüven yenilen yemeklerden, uzaklardaki şehirlerden alınan duyumlardan, yörelerin tarihinden ve yaşananlarla da zenginleşmiş. Geçilen yerler kimi zaman Avrupa'nın bazı yerleriyle benzeştirilmiş, kimi yerde de gerçek bir seyyahın ağzından inci taneleri gibi dantel-dantel işlenmiş.

Jules Verne hakkında yazılacak çok şey var ama Pazar yazısı kıvamını aşmamak amacıyla burada kesiyorum. Zaten sözü bu girişten sonra konunun uzmanı yetkin üstatlara bırakmak, onları dinlemek gerekir. Fakat konunun koleksiyonculuğu ilgilendiren yanları var, aklımdakileri sizinle paylaşmak istiyorum.


Jules Verne temalı koleksiyon yapanlar için Dünyanın çok ülkesinde, pullar, ilk gün zarfları basılıyor, oyuncak, biblo, kartpostal, tişört, kalem gibi koleksiyon parçaları üretiliyor

Nantes kentine turizm potansiyeli sağlıyor 

Romanlarında geçen dev filler, atlıkarıncalar, solucanlar doğduğu Fransa'nın Nantes kentinde, 337 hektarlık bir ada üzerine kurulan parkta bugün ziyaretçilerini karşılıyor. Jules Verne adına kurulan vakıflar, dernekler, fan kulüpleri tarafından neredeyse dünyanın bütün dillerine çevrilmiş kitapları tekrar tekrar basılıyor, telif hakları satılıyor. Jules Verne teması ile tasarlanan oyuncaklar, biblolar, kartpostallar, tişörtler, kalemler ve akla gelebilecek her şey Kanada'dan Monaco'ya, Yeni Gineden Macaristan'a, Tanzanya'ya kadar pazarlanıyor. Kimi koleksiyoner farklı dillere çevrilmiş kitapları topluyor, kimi koleksiyoner de kendi ülkesindeki tüm basımların peşinde.

Tematik olarak Jules Verne koleksiyonu yapanlar, basılan pullardan ilk gün zarflarına, madalyalardan telefon kartlarına, anahtarlıklara, cüzdanlara hatta parfümlere kadar her şeyi topluyorlar.

Burada özellikle Üsküdar ve Trabzon Belediyelerine bir sözüm var. İnanın bana, Jules Verne temalı olarak yapacağınız her şey dış dünyadan ilgi görecektir. Bu belki konunun uzmanlarını buluşturan bir sempozyum, belki de orta yere konan bir heykel olabilir. İnanıyorum ki, onun eserlerinden ilham alınarak tasarlanacak devasa maketler dış dünyada yankı yapar. Yapılacak etkinlikleri basılacak pullar, ilk gün zarfları zenginleştirir, yabancı koleksiyonlarda kültürümüz yer alır. O günlerin İstanbul'u ile özdeşleştirilecek hediyelik eşyalar, Jules Verne temalı koleksiyon parçaları hayranlarını cepleri dolu olarak İstanbul'a getirir.

Ne dersiniz, belki bu konuda istek gelir, koleksiyonerlerin de katılacağı bir fikir fırtınasıyla dünyadaki bütün Jules Verne sevenleri ülkemizde nasıl bir araya getireceğimizi konuşuruz!..

Her şeyin gittikçe muhafazakarlaştığı ve içine kapandığı günümüz şartlarında bunların yapılabilirliği konusunda pek umudum olmasa da aklımdakileri yazmış, sizlerle paylaşmış oldum. Unutmayalım ki, koleksiyonculuk vizyon işidir, vizyonu olanın işidir.

Güzellikleri biriktirmenizi dilerim!.. 

Yazarın Diğer Yazıları

Koleksiyoncunun kaleminden: Jübilenin kültür tarihi

Tarih öncesinde kölelerin "azat" edilmesi için kullanılan "jübile" sözcüğü yıllar içinde evrilmiş, emeklilikten araba kornasına hatta tarlaları nadasa bırakmaya kadar farklı imgeleri yüklenmiş

Koleksiyoncunun kaleminden: Oy vermenin kültür tarihi

Antik tarihte suçlular ve istenmeyen kişiler de oylanmış; en fazla oy toplayanlar sürgüne gönderilmiş

Dünya Kukla Günü kutlu olsun: Koleksiyoncunun kaleminden "kuklanın tarihi"

Kukla, hareketli hikâye anlatımında eğlenceli olduğu kadar kendini ifade etmenin de bilinen en eski sanatsal gösterim biçimlerinden biri