30 Haziran 2021

Ouchhh kurucu ortağı Ferdi Alıcı: Fikir teknolojiden önce gelir

Dijital sanatı konuştuğumuz röportaj serimizin ikincisinde Ferdi Alıcı kurucusu olduğu sanatçı kolektifi Ouchhh'u, DasDas'ta devam "Parallel Universe" sergisini ve dijital sanatın detaylarını konuştuk

Ouchh, sanat ve bilim ikilisini kamu alanlarına taşıyan bir sanatçı kolektifi. Bünyesinde yaratıcı coderlar, mühendisler, akademisyenler, sanatçılar var. Dünyanın farklı yerlerinde sergilenen eserleri onlarca prestijli ödül aldı. Global olarak tanınan markalarla işbirlikleri de çok ses getirdi. Berlin, Los Angeles, Barcelona ve İstanbul'da ofisleri olan Ouchh, 10 yıldır yapay zeka ile sanatı bir araya getiriyor ama her zaman çok popüler olmaktan uzak, işleriyle öne çıkan bir oluşum olmayı tercih ediyorlar. İnternet sitesinde işlerinin bir kısmını görebileceğiniz gibi, DasDas'ta Eylül ayına kadar devam edecek, Paribu sponsorluğunda, Zenger küratörlüğündeki Parallel Universe sergilerini de gezebilirsiniz.

Sergi ya da daha doğrusu "deneyim" yaklaşık yarım saat sürüyor ve Göbeklitepe verileri arasında yürürken kendinizi aniden bir Osman Hamdi Bey tablosunun içinde buluyorsunuz ya da bir Fazıl Say bestesi dinlerken 12 milyar adet fırça darbesinin arasında Van Gogh'un renklerine karışıyorsunuz.

Biz de hem bu sergiyi hem de genel olarak dijital sanat kavramını Ouchh'un kurucu ortağı Ferdi Alıcı ile konuştuk.

Ferdi Alıcı

- Ouchhh nedir, ne zaman, nasıl kuruldu?

Yaklaşık 10 sene önce Bilgi Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı bölümünde 2. sınıf öğrencisiyken kuruldu. Santral İstanbul kampüsünde "Uncharted" gibi zamanın ötesinde olan yeni medya sergilerinde çalışma imkanı bulmuştuk. Bilim sanat ve teknoloji ekseninde projeler gerçekleştirmeye dair obsesiflik derecesinde bir tutkuyla başladı.

- Yurt dışında Türkiye'de olduğunuzdan daha fazla tanınıyorsunuz! Popülerlikten uzak durmanız, bireysel olarak da değil "Ouchhh" olarak tanınmanız "sokak sanatçısı" ruhu taşıdığınızı düşündürtüyor. Bunlar bilinçli tercihler mi? 

Kesinlikle bilinçli bir tercih. İsimlerin önde olduğu değil de sanatımızın önde olduğu bir yaklaşımı daha doğru buluyoruz. Diğer yaklaşımın çok narsist ve samimi olmayan bir tavır olduğunu düşünüyoruz. Şu ana kadar 52'den fazla ülkede "Ouchhh" ismi altında sanat yerleştirmeleri, kamusal alan deneyimleri gerçekleştirdik. Bütün bu projelerde "Ouchhh" adı altında 50 kişiye yakın mimar, araştırmacı, bilim insanı, yazılımcı, yapay zeka kodlayıcısı, veri bilimci ve 3D animasyon tasarımcısından oluşan kalabalık bir ekip ile eserlerimizi sergiledik. Yaptığımız projelerde dünyanın en ünlü bilim ve sanat merkezleri, markaları olan NASA, CERN, Google, Intel, Amazon, Nike vb. ile çalışma imkânı bulduk.

- Öte yandan kendinizi "yeni medya ajansı" olarak tanımlıyorsunuz, "ajans" kelimesi eklenince bir sanatçı topluluğundan ziyade "ticari bir iş yeri" algısı oluşuyor. Aslında son senelerde markaların gerek sokak sanatçıları gerekse yeni medya sanatçıları ile yaptıkları işbirliklerinde hep aynı tartışma doğuyor: Sanat eseri hangi noktada bir reklam malzemesi olmaktan çıkıp gerçekten eser olur ya da tam tersi? Siz markalarla işbirlikleri yaparken yaptığınız işe nasıl yaklaşıyorsunuz? 

Geçtiğimiz 10 yıl boyunca "Ouchhh" ismini sabit tutarak ajans, stüdyo, laboratuvar vb. çeşitli kavramları kullandık. Her ülkede farklı algı ve anlamlara gelen bu tanımlar bizim için bir stüdyodan farkı olmayan tanımlamalar… Günümüzde bu kavramların bulanıklaşıp birbirinin içine geçtiği bir çağda yaşıyoruz. Bir projenin eser mi yoksa ticari mi olduğuna dair sorgulamalara çok takılmıyoruz. Bizim için asıl önemli olan şey; proje ile kurduğumuz mental ve duygusal bağ. Eğer eserimize inanıyorsak bahsedilen tanımlamalar sadece eserimizin hayata geçmesi için gereken detaylara dönüşüyor. Ayrıca eğer bütçe anlamında bir sanat eseri projemizi değerlendirecek olursak, en ticari projeden daha ticari olduğu çıkarımında bulunabiliriz. 

- Duchamp'tan bugüne artık eserin değil fikrin önemli olduğu düşüncesi de var sanat dünyasında. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Dijital sanatın kodlama gibi eğitimleri ve bilgileri gerektirmesi sanattaki dengeleri değiştiriyor. Sonuçta sadece fikir ya da yetenekten daha fazlası gerekiyor yeni medya sanatçısı olabilmek için… 

- Data boya, algoritma fırça ise datanın sanat eseri haline gelmesi insanın yaratıcılığı ile mi algoritmanın yeterliliği ile mi sınırlı?

Aslında hepsi çok önemli. Hiçbir zaman bir veriyi olduğu gibi görselleştirerek eser üretmedik. Tamamıyla karmaşık ve deneysel bir üretim sürecinden sonra eserlerimiz hayat buluyor. Fikrin, alt metnin, konseptin, sanatsal animatik içeriğin, yaşayan mimari tasarımın önemli olduğu bir evren bizimkisi… En son teknolojiyi kullanarak eserler üretsek de aslında teknoloji odaklı bir stüdyo değiliz. Fikir, teknolojiden önce gelir. Eserimizin fikrine göre yeni teknolojiyi icat etmeyi ve hibrit deneysel yapılar inşa etmeyi önceliğimiz olarak görüyoruz. 

- Datanın görselleştirilmesi noktasında izleyici bir noktada kendini hem datanın içinde buluyor hem de sıradan bir izleyici için "her şey birbirinin tekrarı, benzeri" algısı yaratıyor. Siz işlerinizde bu algının ötesine geçebilmek için neler yapıyorsunuz? 

Biz veriyi eserlerimizde kullansak da kesinlikle bir veri görselleştirme stüdyosu değiliz. Veriyi sanatsal amaçlar için kullanıyoruz. Bu nedenle veri ile boyutlar ve formatlar arasında bir oyun alanı yaratıp verinin seyahatini gözlemleyip sanatsal eserler üretiyoruz. Bu sanat çıktılarını da bilim sanat teknoloji ekseninde mimari kamusal alanları yeniden tanımlayarak gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Yaşayan mimari yapılarda, ete kemiğe bürünen bu eserlerde birbirinin tekrarı olmaması için ekstra bir çabamız yok. Asıl motivasyonumuz; gerçek hayatta karşılaşamayacağımız kurgu, estetik ve fikirlerde eşsiz eserler üretmek… 

- Bağdat Caddesi'ndeki monolith muazzamdı! Kalıcı bir eser olarak bir monolith yapmak isteseniz Türkiye'de nerede, hangi noktada olmasını isterdiniz? 

Nefis soru! Birkaç tane yer söyleyebiliriz; Göbeklitepe / Urfa, Tuz Gölü'nün ortası ve tabii ki Taksim Meydanı'nda sergilemeyi çok isterdik.

- DasDas'taki Parallel Universe sergisi nasıl ortaya çıktı? Sergideki eserlerden biraz bahsedebilir misiniz?

DasDas ekibi ve Mert Fırat ile yaklaşık 4 senedir konuştuğumuz bir projeydi. 2018 yılında dünyanın en büyük yapay zeka sergisini geleneksel sanatın merkezi Paris'te gerçekleştirmiştik.

Paris'teki sergi tanıtımı için tıklayınız.

Paris'in ilk dijital sanat müzesi olan Atelier des Lumiere'de 146 projeksiyon, 3500 metrekare yekpare alanda ziyaretçiler, makine zekasının ve yapay zekanın içinde gezme deneyimini edinmişlerdi. Yaklaşık 1 milyon kişinin biletle 9 ayda deneyimlediği bir eser yaratmıştık. Bu sergi, yeni medya türünde öncü ve çığır açan eserlerden biri olmuştu. "Red Dot Best of the Best", "Iconic Award", "Muse" gibi birçok prestijli ödül aldı. Bu projenin bir benzerini yıllardır İstanbul'da da gerçekleştirmek istiyorduk ama pandemi şartları ve yoğunluğumuz nedeniyle bu tarihe kadar ertelemek zorunda kaldık. Sonunda Mert Fırat ile DasDas'ın da büyük emekleri ve Paribu'nun ana sponsorluğu ile sergimizi gerçekleştirebildik. İstanbul ve Türk halkı ile eserlerimizi paylaşabilmekten çok mutluyuz. Şu an sergide 4 eserden oluşan bir seçki bulunuyor.

YAPAY ZEKA VAN GOGH VERİ BOYAMA DENEYİMİ: Van Gogh'un yaşamı boyunca yarattığı tüm eserler toplanarak Yapay Zeka ve GAN algoritmalarıyla işlendi. Veri boyama tekniği ile renk paleti birleştirilerek Van Gogh'un eşsiz eserleri canlandırıldı. Van Gogh'un 900'den fazla yağlı boya tablosu ve 1100 eskizi toplandı. 4518 parça eser yapay zeka tarafından okundu ve işlendi. Bu işlem sonrasında verilerin içinde dolaşacağımız hale gelmesi 504 saatlik bir süre aldı. Eserler, 12 milyar parçacıktan oluşan yapay zeka fırça darbeleriyle yaratıldı ve ziyaretçilerde tabloların içinde geziyormuş duygusu oluşturmak amaçlandı. 

OSMAN HAMDİ BEY SARMALAYAN ESER DENEYİMİ: Türkiye'nin en önemli ressamlarından Osman Hamdi Bey'in birbirinden eşsiz 32 eserinin kullanıldığı bu sergide ziyaretçileri Osman Hamdi Bey'in eserlerinde kullandığı fırça darbelerinin herkesi sarmalayacağı bir deneyim bekliyor. Osman Hamdi Bey'in 32 eseri tek tek simülasyon haline getirilerek kullanıldı ve bu simülasyonlar sanatçının kendi renk paleti ve fırça darbeleriyle yeniden oluşturuldu. Osman Hamdi Bey'in eserlerini farklı zamanlarda tekrar çizmesi tekniğini anlatan katmanlı bir boyut içerisinde gezinme şansı bulacaksınız. 

ŞİİRSEL YAPAY ZEKA: Daha önce Paris'te yayınlanan "Şiirsel Yapay Zeka" sergisi 2 milyon ziyaretçiye ulaşmıştı ve bu sergi şimdi de DasDas için yeniden düzenlendi. İçeriğin oluşması için 50K piksel ve 146 projektör kullanıldı. Makine öğrenimi ve yapay zeka algoritmalarını kullanarak dünyanın kaderini değiştiren ve tarih yazan bilim adamları tarafından yazılan ışık, fizik, uzay-zaman hakkında 20 milyon satır teori, makale ve kitaptan öğrenen yapay zeka yaklaşık bir ay süren öğrenme sürecinden sonra bilimsel ve şiirsel bir gerçeklik kırılması yarattı. Yüzlerce kitap ve makale üzerine eğitildikten sonra yeni veriler oluşturmak için tekrarlayan sinir ağları (Tensorflow) kullanıldı.

GÖBEKLİTEPE MİMARİ SERGİSİ: Göbeklitepe'ye ait internetteki bütün verileri ve yapay zekayı kullanarak tasarlanan mimari veri projesi, dünyaca ünlü Mori Art Müzesi, New York Times Meydanı ve Nuit Blanche Taipei Festivali gibi daha birçok yerde sergilendi. "Dünyanın en eski antik kökenlere sahip verileri, yapay zeka ile yeniden okunup bir kamu sanatı için eser haline gelirse ne olur?" sorusundan yola çıkıldı ve GAN ile yapay zeka algoritmaları kullanılarak Göbeklitepe verilerinden (çömlek öncesi Neolitik B, PPN; 9600-7000 cal BC) tarih öncesi dönemi öğrenmek için veri sergisi yaratıldı.

- Fazıl Say bestesini nasıl ve neden seçtiniz? 

Aslında ilk defa Fazıl Say eseri kullanmıyoruz.

Müzisyenin Beyin Veri (EEG) Seti tanıtımı için tıklayınız.

2019 yılında Ars Electronica Festivali'nde Fazıl Say eserlerinden oluşan ve eş zamanlı Müzisyenin Beyin Veri (EEG) Seti'nin esere dönüştüğü ödüllü bir deneyimi Deep Space'te sergilemiştik. "Parallel Universe" sergisinde de Fazıl Say'dan bir eser kullanmayı çok istiyorduk. "AI Van Gogh" çalışmamızı Fazıl Say ile paylaştığımızda kendisi "Ruhumun Dalgaları" eserini müzik olarak önerdi. Bu eserin bizim yarattığımız 18 milyar partikülden oluşan yapay zeka fırça darbelerinin altına çok yakıştığına karar verdik.

- Ouchhh bundan sonra nerelerde olacak?

Bu ay sonunda Dubai'deyiz. AI Van Gogh ve diğer bütün AI eserlerimizi bir sene boyunca sergileyeceğimiz bir açılış yapacağız. Sonrasında Los Angeles, New York, Atlanta, Roma, Berlin olmak üzere çok heyecan verici projeler yolda…



TIKLAYIN | Sanatçı Gizem Renklidağ: Dijital sanat biricikliği ve koleksiyonerliği üzerinden yeni bir çağ başlıyor

Yazarın Diğer Yazıları

Biz, siz, onlar ve köpekler

İnsanların yaptıklarının ve yapması gerekip yapmadıklarının cezası köpeklere kesildi. Peki şimdi toplanıp slogan atmaktan başka bir şey yapacak mıyız yoksa babası tarafından cezalandırılmış çocuklar gibi inatlaşmaya devam mı edeceğiz? Uzun bir yazı bu. Uzun bir sorgulama, yüzleşme, iç dökme

Lionel Boyce, The Bear'ı anlattı: Her şey bir fikir olarak başladı, ikinci sezonda gerçeğe dönüştü, peki şimdi ne olacak?

Disney+'ta yayınlanan ve yıllar sonra 2020'lere dönüp bakınca muhakkak kült diziler listesinde olacak The Bear, üçüncü sezonunda ilk iki sezonu alıp ortaya her saniyesi önemli, anlatım dili ile çıtayı çok yükseltmiş, tadı damakta kalan bir sofra kuruyor. Dizinin basın toplantısından notlar ve Marcus'u canlandıran Lionel Boyce ile sohbetimiz de üçüncü sezonun etkisi ile gerçekleşti

Efsane rock grubu Kargo'dan Koray Candemir ve Serkan Çeliköz: "İki - üç konserde boxer'ımın sallandığını hatırlıyorum"

Adı ile müsemma "Kargo☆Yarına Kalan Şarkılar" albümü, Kargo'yu yıllar sonra yeniden sahneye taşıdı. Gençliğimizin efsane rock grubunun iki "hâlâ çok yakışıklısı" Serkan Çeliköz ve tabii ki Koray Candemir ile buluşup hem "o günleri" yâd ettik hem de müziğin bugününü konuştuk. 1 Haziran'da İstanbul'da, 2 Haziran'da İzmir'de sahne alacak grup içimizdeki "fangirl"leri, "rockçı" gençleri ortaya çıkaracak

"
"