08 Aralık 2024

Oyun devam ediyor: 'Squid Game'in başrol oyuncuları Lee Jung-jae ve Wi Ha-jun, ikinci sezonda izleyicileri nelerin beklediğini anlattı

Netflix’in en popüler dizilerinden olan Squid Game, 26 Aralık’ta ikinci sezonu ile karşımızda olacak. Dizinin iki başrol oyuncusu Lee Jung-jae (Gi Hun yani Oyuncu 456) ve polis rolündeki Wi Ha-joon ile dizinin yeni sezon basın lansmanında online olarak bir araya geldik ve sorduk: Şimdi neler bekliyor bizi?

Lee Jung-jae ve Wi Ha-jun (soldan sağa)

Gi Hun yani ilk sezonda hayatta kalıp büyük ödülü alan Oyuncu 456’nın yeni amaçlar ile yeniden oyuna döndüğü ikinci sezonun ilk 4 bölümünü röportajımız için yaklaşık 1 ay önce izlediğim ve spoiler vermemem gerektiği için bu satırları yazarken kıvranıyorum! O nedenle kısacık sohbetimizin girişinde diziden değil, bu iki oyuncudan bahsedeceğim daha çok.

Lee Jung-jae -Oyuncu 456

Player 456 olarak tanıdığımız, hayatta büyük şanssızlıklar ve başarısızlıklar yaşayan para kazanabilmek için “çocuk oyunları” oynamayı kabul eden Gi Hun’u canlandıran Lee Jung-jae, Kore’nin en başarılı aktörlerinden biri. Röportajımızda Batılı oyuncuların hiçbirinde olmayan o muhteşem Uzak Doğu'lu kibarlığını kısacık sürede gösteren Lee Jung-jae, göz alıcı şıklıkta bir Gucci bej takımla karşımdaydı.

Kore’de daha önce bulunduğum için saygı ve kibarlığın onlar için ne kadar önemli olduğunu ama K-Pop dünyasındaki gençlerin bunun tam tersi bir “batılı umursamazlığı” içinde olduğunu biliyordum. Yine de ekranda görüntümü görünce merhaba demek için hafifçe yerinden doğrulması, güler yüzü ve kibar tavrı şaşırttı. 1972 doğumlu, Güney Koreli aktör, Primetime Emmy Award dahil birçok önemli ödülün sahibi ve “En etkili 100 Asyalı” listesinde de yer alıyor.

Squid Game’in ilk sezonunun ardından yazıp yönettiği ilk filmini, 1980’lerde geçen bir aksiyon gerilim olan Hunt’ı vizyona sundu. Seoul’de doğup büyüyen ve şehrin meşhur Gangnam bölgesinde bir cafede çalışırken modellik teklifi alarak keşfedilen oyuncu, aldığı en iyi erkek oyuncu Emmy ödülü ile tarih yazdı çünkü bu ödül, İngilizce olmayan bir dizide bir oyuncuya verilen ilk ödüldü. Daha da ötesi Lee, bu ödülü kazanan ilk Asyalı erkek oyuncu oldu.

Kazanmasıyla ilgili olarak, “Dünyadaki ülkeler giderek birbirine yaklaşıyor. Ülkeler arasındaki etkileşimlerin ve anlayışın arttığını görüyoruz. Nihayet sanat ve kültürde, dilin ilk öncelik olması gerekmediğini fark ettik” diyor. Bu değişimde Netflix etkisinin altını defalarca çizmek gerekli elbette.

Sonuçta Kore kültürünün bir simgesi haline gelen oyuncu için dizi, profesyonel anlamda çok önemli ama anlattığı kadarıyla kişisel bir değişim de sağlamış. “Dizide olanlar bana yapmadıklarımı düşündürdü. Çoğumuz farkında olmadan yaşıyoruz. Dünyaya nasıl baktığımı yeniden düşünmemi sağladı” diyor.

Şovun başarısından dolayı tabii ki mutluyum,” ama bu buruk bir mutluluk. Evet, dünyanın dört bir yanındaki izleyicilerin Kore içeriklerini tüketmesi harika bir şey. Ancak Squid Game’in temalarını düşündüğünüzde – kişisel servet biriktirmek için ne kadar ileri gitmeye hazırız; insanların gitmek zorunda bırakıldığı yollar – bunun dünya çapında bu kadar çok kişiye hitap etmesi aslında endişe verici. Bu durumun küresel olarak pek çok insan için gerçeklik olduğuna dair bir hisse kapılıyorsunuz. Ve bu beni derin bir üzüntüye boğuyor.

Doğrusu böylesine zor, sarsıcı sahneleri çekmek ve insanlık değerlerinin bu kadar sorgulandığı bir yapımda yer almanın nasıl bir psikolojik çalışma gerektirdiğini merak ediyordum ben de. O yüzden söze de bununla başladım…

- İlk sezonda hem psikolojik hem de fiziksel olarak oldukça zorlayıcı sahneler  vardı. Sanırım ikinci sezonun da aşağı kalır yanı yok. Bu sahneler sizi nasıl etkiliyor?

Evet, çok zorlayıcı sahneler var ve bu sahneleri duygusal olarak alıp sindirmenin zor olduğunu düşünüyorum. Benim için bu noktada en önemli olan şey, bir oyuncu olarak Gi Hun’un yaşadıklarını ne kadar doğru şekilde yansıtabildiğim. Ne derece dramatik olmalıyım? Olmalı mıyım? Sanırım tüm aktörlerin bu tarz düşünceleri oluyor karakterlerini yaratırken. İlk sezonda özellikle Gi Hun’un çok fazla kişiyle farklı şekillerde etkileşimi olduğu için doğru karakteri bulmak ve o karaktere bürünmek önemliydi. Bunu düşününce sahnelerdeki şiddetin yoğunluğuna daha az, karaktere daha çok odaklanma imkanın oluyor. Fiziksel şiddet sahnelerinden ziyade beni asıl derinden etkileyen şey duygusal şiddetti. Çünkü oyunlarda insanlar arasında iyi ilişkiler ve dostluklar geliştiriyor Gi Hun. Ancak bu bir hayatta kalma oyunu olduğu için, hayatta kalmak adına bu insanlarla rekabet etmek, onları yenmek ve kazanan olarak öne çıkmak zorunda kalıyor. İşte benim için en zor olan kısım buydu.

- Gi Hun ikinci sezonda nasıl bir değişim yaşıyor?

Gi Hun, bu kez oyunu bitirmeye kararlı. O nedenle ikinci sezon, onun “takım elbiseli adamı” yani o ve diğer oyuncuları oyuna davet eden adamı arayışı ile başlıyor. Bunu okuyunca Gi Hun’un oyunu kuranları bulmayı ne kadar çaresizce istediğini ve oyunu bitirerek adaletin yerini bulmasını sağlamayı nasıl istediğini düşündüm. Bu istek, kararlılık ve çaresizlik onu çok değiştiriyor. Birinci sezondaki duygusal değişim nedeniyle, diğer oyuncularla tanıştığında hissettiği duygular, ikinci sezonda diğer katılımcılarla tanıştığında hissettiği duygulardan çok farklı. İkinci sezonda sette olduğumda, başkalarının duygularını önce kabul edip değerlendirdiğimi ve buna daha fazla dikkat ettiğimi fark ettim.

- İlk sezonda insani değerlerimizi düşünmek, değerlendirmek zorunda kaldık. İkinci sezon bunları daha fazla düşünmemize yol açacak mı?

Birinci sezona kıyasla ikinci sezonda değinmek istediğimiz konuların içine daha fazla giriyoruz.

Wi Ha-jun -Dedektif

1991 Güney Kore doğumlu Wi Ha-jun yani dedektif Joon-ho’yu canlandıran aktör, Kore’nin son zamanlardaki en popüler isimlerinden biri. Yakışıklı oyuncu oldukça çekingen ama esprili olması ile biliniyor. Squid Game dışındaki pozları ve rolleri ile gerçek bir kalp çarpıntısı yaratıyor. İkinci sezonda oyunculuk yeteneğini daha fazla takdir edeceğimiz Wi Ha-jun, Squid Game ile uluslararası kariyerine adım attı ve farklı platformlarda yapımlarda yer almaya başladı. Oysa Squid Game’de rol alana kadar İngilizce konusunda kendisine pek de güvenmiyormuş.

Squid Game'in 7. bölümünde VIP'lerden biri Jun-ho'dan hoşlanır. Odada bulundukları sırada VIP üyesi, Jun'un ona oral seks yapmasını ister. Tamamen çıplak olan Jun, bir silahı VIP'nin başına doğrultur ve ondan oyunlar hakkında her şeyi anlatmasını ister. İtiraf sırasında, Jun olan biteni kanıt amacıyla cep telefonuna kaydeder.

Vulture dergisi ile yaptığı bir röportajda Wi Ha-jun, VIP sahnesinin çekimlerdeki en zorlu sahne olduğunu açıkladı. Sahneyi hatırlamanız hiç zor değil: Birinci sezonun 7. bölümünde VIP'lerden biri Jun-ho'dan hoşlanır. Odada bulundukları sırada VIP üyesi, Jun'un ona oral seks yapmasını ister. Tamamen çıplak olan Jun, bir silahı VIP'nin başına doğrultur ve ondan oyunlar hakkında her şeyi anlatmasını ister.

Sahne, İngilizce konuşmasını gerektirdiği için aktör, 4 ay boyunca dialekt dersleri almış. Yine de bunun kendisi için zorlayıcı olduğunu söylüyor: “VIP sahnesini çekerken, endişelendiğim şeylerden biri İngilizce konuşmak zorunda olmam ve ilk kez sette Koreli olmayan oyuncularla oynamamdı."

Online sohbetimizde çevirmen aracılığı ile konuştuğumuz için iyice suskun olan oyuncu karakterinin yeni sezondaki değişimini şöyle anlattı:

“İkinci sezonda polis kimliği değişmese de hayata bakışı tamamen değişiyor. Abisini ve oyunu kuranları bulmak onun da en büyük amacı bu sezonda ve bu kararlılığın yarattığı bir değişim görüyoruz.”


Squid Game 2. Sezon 26 Aralık’ta Netflix’te.

Yazarın Diğer Yazıları

Melsa Ararat: Türkiye için umutlu, dünya için umutsuzum

"Kadın bakışının girdiği şirketlerde kârlılık oranı artıyor. Ama genel olarak şirketlerin özellikle çevresel sorumlulukları, sosyal sorumlulukları, yasal haklarına saygı, işten çıkartmaların azalması, yeniden yapılanmaların azalması, risklerin daha iyi yönetilmesi açısından baktığımızda bütün sektörlerde kadınların aynı olumlu etkiyi yarattığını ortalamada görüyoruz"

Bilge Kağan Etil: Beste yaparken içsel olarak duygu bütünlüğünü hissetmem gerekiyor

Red Bull 60 Seconds Solo'da yaylı tambur tercih eden Bilge Kağan Etil, bunun nedenini "Kendime yaylı tanbur almıştım kısa süre önce. Enstrüman bir nevi seçilmiş oldu" ifadeleriyle anlattı

Çocukluğumuzu canlandıran kahraman: Mark Henn

Mark Henn: Animatörler, aslında birer oyuncu ama ekranda beni değil, çizdiğim karakterleri görüyorsunuz. Karakterle ilgili sevdiğim yönleri alıp o karaktere bürünüyor ve onun yaşadığı durumlarda benim ne hissedeceğimi canlandırmaya çalışıyordum

"
"