28 Ocak 2019

Venezuela çıkmazı

Maduro’nun başvurduğu, içeride muhalefeti sindirmek, dışarıdan gelen eleştirilere kulak tıkamak yöntemi artık etkili olamayacak

Venezuela Devlet Başkanı Maduro için, 6 yıllık ikinci başkanlık döneminin başlaması vesilesiyle, 10 Ocak tarihinde, Caracas’da Yüksek Mahkeme salonlarında yemin merasimi düzenlendi. Bu törene ülkemizi temsilen Cumhurbaşkanı Yardımcısı sn. Fuat Oktay katıldı. Türkiye törene 15 bin kilometre uzaklıktan en üst düzey temsilci yollarken, Venezuela’ya komşu ülkeler ve bölge ülkelerinin çoğunluğu törene üst düzey temsilci göndermekten veya katılmaktan kaçındılar. Zira Maduro’yu ikinci kez bu koltuğa taşıyan 20 Mayıs 2018 tarihli seçimler tartışmalıydı, seçmenlerin çoğunluğu sandık başına gitmemişlerdi. Muhalefet, liderlerinin yasaklanmasından ötürü boykot ettiği seçimlerin sonuçlarını kabul etmeyeceğini duyurmuştu. Latin Amerika’nın önde gelen devletleri de, mayıs ayında, gerekçelerini tek tek sayarak, seçim sonuçlarını tanımayacaklarını açıklamışlardı. Aradan 7 ay geçtikten sonra, 4 Ocak günü, Maduro’nun yemin töreninden 6 gün önce, Lima Grubu üyesi 13 ülke, Başkan Maduro’ya göreve başlamama çağrısı yaptı, seçimlerin yenilenmesi gerektiğini vurguladı. Venezuela Parlamentosu’nun yeni seçilen başkanı ise, 6 Ocak tarihinde, meşru olmayan seçimlere dayandığı cihetle, ikinci Maduro dönemini tanımayacaklarını yüksek sesle duyurdu.

Tüm bu gelişmeler ikinci Maduro döneminin hiç de kolay geçmeyeceğine, hatta ilk dönemden (2013-18) daha da sıkıntılı olacağına işaret ediyordu. T24 bünyesinde, 9 Ocak günü yayınlanan “Latin Amerika’nın batan ülkesi Venezuela 2019 yılında dibevuracak mı?” yazımızda Venezuela’yı 2019 yılında maalesef kapkara günlerin beklediğini dile getirdik.

23 Ocak günü, Venezuela Parlamentosu Başkanı Juan Guaido, düzenlenen Maduro karşıtı gösteri sırasında, serbest ve adil seçim niteliği taşımayan 20 Mayıs seçimleri sonuçlarının geçerli olmadığı gerekçesiyle, devlet başkanlığı koltuğunun boş olduğunu öne sürerek, mevcut koşullarda anayasanın Parlamento Başkanı’na geçici devlet başkanı görevi verdiğine işaret ederek, kendisini Venezuela’nın geçici başkanı ilan etti. En kısa zamanda adil seçimler düzenleyeceğini taahhüt etti.

Ocak ayı ilk haftası içinde, Lima Grubu adına yapılan ortak açıklama ile Venezuela Parlamentosu’nun 35 yaşındaki yeni başkanının beyanatını dikkate aldığımızda, Juan Guaido’nun 23 Ocak günü kendisini geçici devlet başkanı atamasının öngörülebilir bir hamle olduğu kabul edilecektir. Venezuela’daki bu hızlı gelişmelerden birkaç dakika sonra ABD Başkanı Trump bir tweetle Venezuela Meclis Başkanı Juan Guaido’yu geçici devlet başkanı olarak tanıdığını duyurdu. Trump’ın ardından, onu aşkın bölge ülkesi ve Kanada, benzer açıklamalarla Guaido’yu geçici devlet başkanı sıfatıyla tanıdıklarını ilan ettiler.

Trump’ın açıklaması, dünyayı ayağa kaldırarak uluslararası basını harekete geçirdi. Birkaç saat içinde, Türkiye dahil her yerde gündem Venezuela’ya yöneldi; sosyalist ülkeler Maduro’yu desteklediler, diğerleri Juan Guaido’yu; daha temkinli ülkeler ise sorunun kökenine inerek, Venezuela’da en kısa sürede seçimlerin yenilenmesi icap ettiğini vurguladılar, muhalefet ile hükümeti krizi aşmak üzere diyaloga davet ettiler.

Ülkemiz basını da, dünya basınıyla birlikte, meselenin özünden uzaklaşarak, Trump’ın Venezuela’ya dışarıdan müdahalesinin haksızlığına eğildi. Tanınmış kalemler, Trump ve ABD dış politikasını eleştirirken, Maduro’nun da çok kötü bir yönetim sergilediğine işaret ettiler. Neticede, Venezuela halkının çilesi nasıl sona erer? Çöken ekonomisi nasıl ayağa kaldırılır? İnsanların Venezuela’dan kaçmaları nasıl durdurulur? gibi hayati sorular unutulurken, “Maduro’mu? Guaido’mu?” türünde yüzeysel, ideolojik karşılaştırmalar çoğaldı.

Venezuela krizi son bir hafta içinde, ulusal ve bölgesel bir insani dram durumundan küresel ideolojik bir soruna dönüşmüştür. Bu açıdan, Maduro’nun ilk döneminde başvurduğu, içeride muhalefeti sindirmek, dışarıdan gelen eleştirilere kulak tıkamak yöntemi artık etkili olamayacaktır. Maduro’nun, ülkesini, 2013-18 dönemindeki usullerle, orduyu yanında ve iyi tutarak idare etmesi artık pek müşküldür. Venezuela silahlı kuvvetlerinin, yeni koşullar karşısında, ülke içi ve dışı gelişmelere gözlerini kapatması, her geçen gün derinleşen ekonomik ve siyasi krize seyirci kalmayı sürdürmesi giderek zorlaşmaktadır.

Venezuela’da dayanılmaz hale gelen, derin, ekonomik, insani ve siyasi krizin çözümü, Maduro’dan yana olmak, ya da, Guaido’ya destek vermekten geçmemektedir. Krizin, ülke kan gölüne dönüşmeden çözümü, Maduro yönetimi ile muhalefetin bir masaya oturtularak uzlaşıya zorlanmaları ile sağlanabilecektir. Bugün varılan noktada, yönetimin muhalefeti hesaba katmadan, muhalefetin ise yönetimi dışlayarak sonuca ulaşması, ülke gerçeklerine aykırı gözükmektedir. Geçtiğimiz yıllarda taraflar, birkaç kez, bölgesel veya uluslararası girişimler aracılığıyla, ülke içinde ve dışında bir araya getirilmiş, lakin sonuç elde edilememiştir. Ancak bu defa uçurumun kenarına gelinmiştir, uzlaşmayan tarafın uçuruma yuvarlanması söz konusudur. Ülkeyi ve bölgeyi iyi tanıyan, siyasi ve ideolojik yaklaşımlara uzak duran, yönetim ve muhalefet tarafından kabul görecek, uluslararası kredisi yüksek arabulucular veya ülkeler görevlendirilmelidir. Meksika ve Uruguay’ın bu hassas görevi üslenebilecekleri konuşulmaktadır. Norveç’in bu alanda bilgi ve tecrübesi mevcuttur. Venezuela krizi konusunda 27 ülkeyi kapsayan ortak bir tutum geliştirmekte zorlanan Avrupa Birliği’nin, geçen sene tarafların uzlaşması amacıyla kurulmasını önerdiği temas grubu bir başka seçenektir.

Venezuela krizinin çözümü için gerekli bir başka önemli husus, ABD’nin gelişmelerin dışında kalmasıdır. ABD bir yandan, Orta ve Latin Amerika ülkelerinde yaşayan çeşitli baskılara maruz, fakir ve işsiz kitleler için hayal ülke (Orta Amerika’dan kuzeye ABD sınırına yürüyen insan kervanlarını hatırlayalım) olmaya devam ederken, diğer yandan tüm bölgede nefret ve hiddet uyandırabilen emperyalist mazisiyle tereddütle bakılabilen ülke konumundadır. Venezuela halkının iyiliği ve selameti açısından kenarda kalarak gölge etmemesi, inisiyatifi bölge ülkelerine bırakması önem taşımaktadır.

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Sudan'da ordular savaşı bir yılını doldurdu; uluslararası toplum ilgisiz ve sessiz

Son bir yıldır ülkede yaşanan vahşet ve insani dram maalesef uluslararası kamuoyunun dikkatinden kaçıyor. Afrika Boynuzu bölgesinde Kızıldeniz’e kıyısı bulunan, stratejik açıdan önem arz eden bu ülkeye karşı genel bir sessizlik ve ilgisizlik dikkati çekiyor...

2023 yılında Latin Amerika'da neler oldu?

Ekonomi çevrelerinin ve uluslararası finans kuruluşlarının gözü 2023 sonunda Arjantin’e çevrildi. Sürpriz biçimde seçimleri kazanan aşırı sağcı ve ultra-liberal devlet başkanı Javier Milei tango ülkesini sonu gelmeyen ekonomik krizlerden çıkarabilecek mi?

2023 yılında Afrika'da neler oldu?

2023 yılında Afrika'da kaybeden ülke açık ara Fransa'dır. Ukrayna ile savaşta olmasına ve Wagner isyanına rağmen, Rusya, Fransa'nın çekildiği alanları başarıyla doldurarak yılı kazanç ile kapatmıştır. Biden döneminde Afrika'ya geri dönen ABD, 3 yıl içinde kıtada siyaseten en etkili ülke konumuna erişmiştir der isek abartmış olmayız