Beşiktaş ile Maccabi Tel Aviv UEFA Avrupa Ligi’nde eşleşince yönetici ekipten Feyyaz Uçar'ın İsrail takımıyla İstanbul'da oynayacakları maç için “tüm güvenlik tedbirlerini alırız, maç Dolmabahçe'de sorunsuz biçimde oynanır” meyanındaki demecine pek hayret etmiştim. Böyle bir maçın günümüz koşullarında İstanbul'da oynanması ateşle oynamakla eşdeğer, diye düşünmüştüm. Neyse ki maç Macaristan'a alındı, Debrecen'de (Budapeşte’nin 230 kilometre doğusunda) ve seyircisiz oynanacak. Macaristan makamları civar ülkelerden gelecek vatandaşlarımızın dahil olabilecekleri olayları hesaba katarak hiç risk almamayı tercih etmişler.
Maccabi Tel Aviv basketbol takımının maçları Avrupa şehirlerinde oynanıyor
Futbol maçlarına ilaveten Maccabi Tel Aviv basketbol takımıyla Türk basketbol takımlarının maçları da İstanbul’da ve İsrail’de oynanmıyor. Genellikle Belgrad'da veya bir başka Balkan başkentinde bazen de Baltık ülkelerinde oynanıyor ve çok şükür sükûnet içinde tamamlanıyor.
Ajax- Maccabi Tel Aviv maçında çıkan olaylar hükümeti sarstı
Hollanda makamları, yanlış bir değerlendirme neticesinde, geçtiğimiz günlerde, Ajax- Maccabi Tel Aviv maçını, hem de İsrailli taraftarları yasaklamaksızın Amsterdam'da oynatma riskini aldılar ve gerçekten pişman oldular. İsrailli taraftarların maç öncesi ve sonrası hiç çekinmeden giriştikleri provokasyonların tetiklemesiyle, Amsterdam sokakları savaş alanına döndü, 8 İsrailli ciddi yaralandı. Netanyahu yaralılar için ambulans uçak göndermek zorunda kaldı. Yerel makamlar ve Hollanda hükümeti, olanları Yahudi düşmanlığı diye nitelendirerek Fas kökenli Hollanda vatandaşlarını suçladılar, aşırı sağ politikacılar Yahudi taraftarlara saldıranların sınır dışı edilmelerini dahi önerdiler. Bu suçlamalardan rahatsızlık duyan Fas kökenli Hollandalı Bakan Yardımcısı Nora Achahbar istifa etti, koalisyon hükümeti dağılma tehlikesi geçirdi.
Ajax- Maccabi Tel Aviv maçı sonrasında Filistin yanlıları ile İsrail takımının taraftarları arasında çatışma çıktı. Çatışmada 5 kişi yaralandı, 62 kişi gözaltına alındı (Fotoğraf: Anadolu Ajansı)
Emmanuel Macron "antisemitizme geçit yok" mesajı verdi
Amsterdam olaylarının yankıları sürerken, sıra Uluslar liginde Fransa'da oynanması gereken Fransa-İsrail milli maçına geldi. Tutarsız tutumlarıyla maruf Emmanuel Macron, kamuoyunun karşı gelmesine, çok sayıda Fransız vatandaşının sokaklara inip “soykırımcı ile spor müsabakası olmaz” sloganlarıyla muhalefet etmesine rağmen, maçın Paris'te oynanacağını duyurdu. 80 bin kişilik stada sadece 15 bin seyirci geldi, 4 bin polis sayesinde güvenlik sağlanmasına karşın tribünlerde kavgalar eksik olmadı. Fransa'da antisemitizme müsaade yok mesajını vermek isteyen Macron, maçı, önceki cumhurbaşkanları Nicolas Sarkozy ve François Hollande ile seyrederek ülkesindeki Yahudi cemaatine adeta güvence verdi. Macaristan'da oynanan ilk maçı 4-0 kazanan Didier Deschamps’ın oyuncuları Kylian Mbappé’nin yokluğunda Stade De France’da gol atamadılar, sahadan beraberlikle ayrıldılar.
Fransa-İsrail milli maçında tribünlerde kavga çıktı
Belçika, İsrail ile maçlarını Budapeşte’de oynadı
Fransa ve İsrail ile aynı grupta yer alan Belçika, İsrail ile ilk maçını Budapeşte’de oynadı ve 3-1 kazandı, ikinci maç 17 Kasım gecesi yine Budapeşte'de oynandı (seyircili mi seyircisiz mi öğrenemedim), bu defa İsrail ekibi maçı 1-0 kazandı, ancak A liginden B ligine düştü. Belçika makamlarının, Amsterdam olaylarından gerekli dersi çıkardıkları için maçın Brüksel’de oynanması riskini almadıkları anlaşılıyor. Emmanuel Macron gibi antisemitizm gösterisi yapmayı da gerekli görmemişler, iyi de yapmışlar.
İtalya, İsrail milli takımıyla Udine’de oynadı
Aynı grupta bulunan İtalya, Belçika ve Fransa gibi, İsrail milli takımıyla Macaristan'da oynayarak rakibini 2-1 yendi. İkinci maç büyük güvenlik tedbirleri altında Udine’de (Kuzeydoğu İtalya) düzenlendi, olaysız tamamlanan maçı İtalya 4-1 kazandı. İtalya’da, Fransa’da bulunduğu kadar Magrep kökenli ve Müslüman vatandaş ikamet etmediğinden, protesto veya şiddet olayları riskinin daha düşük olduğu kabul ediliyor.
İki saldırgan ülke, iki farklı tepki: Çifte standart göze çarpıyor
İsrail'in yukarıdaki maçlarına Beşiktaş-Maccabi Tel Aviv maçı dolayısıyla ilgi duydum. Gördüğünüz gibi İsrail milli takımı veya bu ülkenin futbol ve basketbol takımları kendi ülkelerinde ev sahibi sıfatıyla oynayacakları müsabakaların tamamını ve Avrupa ülkelerinde oynamaları gereken maçların çoğunluğunu ülke dışında (Macaristan'da) oynuyorlar. Sebebi malum: 14 aydır Gazze'de ve son birkaç aydır Lübnan’da giriştikleri saldırılara yönelik dünya ölçüsünde ortaya çıkan infial. Bu arada, Uluslararası Adalet Divanı’nda Gazze'de yapılanların soykırım kabul edilmesi için duruşmalara devam ediliyor. Öte yandan, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonrasında, UEFA, Euroleague ve IOC (olimpiyat oyunları) tarafından düzenlenen müsabakalardan menedildiği dikkate alındığında, niye İsrail’e müsaade edildiği merak uyandırıyor. Rus sporcular, tenis ve güreş gibi bazı dallardaki turnuvalara ülkelerini teslim etmeksizin şahsen katılabiliyorlar. (Bu sayede Medvedev ve Rublev'in tenis maçlarını keyifle seyredebiliyoruz.) Karar tamamen ilgili uluslararası spor dalındaki yetkili kurumun. Tabii İsrail alelade bir devlet değil, uluslararası ilişkiler açısından neredeyse dokunulmazlığı söz konusu. Arkasında süper güç ABD durunca akarsular duruyor. Sadece ABD değil Avrupa'nın güçlü devletleri de İsrail'i kolluyor. Rusya bile İsrail'e bulaşmıyor. Değerli bir meslektaşımın deyişiyle Hazreti İsa’nın ölümünden İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar yaşlı kıtada Yahudilere yaptıkları eziyetin diyetini ödüyorlar Avrupalılar.
Komünizm sona erdi, Rusya Batı dünyasının kara listesinde kaldı
Önce Avrupa ülkeleri, bilahare ABD, 19. yüzyıl başından bugüne Rusya'yı tehlikeli rakip gördüler. Lise ve üniversite yıllarımda Rusya düşmanlığı ideoloji ile açıklanır ve kapitalizm ile komünizmin rekabeti biçiminde takdim edilirdi. SSCB yıkılınca yerine geçen Rusya'da kapitalizmi (vahşi ve otoriter tipi) seçti, ancak Batı bir dönem kucak açıyor gibi yapsa da yeni Rus devletine de hiç güven duymadı. Çok merak ediyorum: Rusya (Putin sonrasında) demokrasiye ve insan haklarına saygılı bir devlete dönüşürse batı dünyasının saygın ve eşit bir üyesi konumunu kazanır mı? Tereddütlerim var. Yukarıda yazdıklarımdan ötürü Ukrayna’ya saldırısı hiçbir şekilde mazur gösterilmesi mümkün olmayan Rusya'ya çiçek attığım düşünülmesin. Katiyen Avrasyacılardan değilim. Üzerinde durduğum ve rahatsızlık duyduğum husus Ukrayna’ya saldırı ile Gazze saldırısı arasında ayrım yapılarak, çifte standart uygulanması.
İstanbul'da Zenit-Fenerbahçe hazırlık maçı Türkiye'nin tarafsız tutumunu yansıtıyor
Bu arada çifte standardı biz de uyguluyoruz. Geçen hafta Rusya'nın (St. Petersburg) Zenit futbol takımı İstanbul'da Fenerbahçe ile hazırlık maçı oynadı, bütün tribünler doluydu, Rusya aleyhine bir tezahürat da duymadık, üstelik maç devletin resmi televizyonundan (TRT1) canlı yayınlandı. Böyle bir maçın, Avrupa Konseyi ülkeleri itibariyle, Türkiye, Sırbistan ve Azerbaycan dışında hiçbir ülkede oynanacağına inanmıyorum. Velhasıl Türkiye iki saldırgan devlete farklı davranıyor, birisine (menfaatleri icabı) daha mülayim davranıyor.
Zenit-Fenerbahçe hazırlık maçından bir kare
İsrailli sporseverler, Gazze'deki Netanyahu mezaliminin bedelini ödüyorlar
UEFA, Euroleague ve IOC teşkilatlarına İsrail'in müsabakalardan menedilmesi yönünde müracaat yapıldı mı, bilmiyorum. Ancak görünen o ki, yakın gelecekte, İsrailli sporseverlerin artık yurt dışına takımlarını desteklemek üzere seyahat etmeleri giderek sıkıntılı hale gelecek, belki de mazide kalacak. İsrail'in bölgedeki saldırgan politikası devam ettiği sürece, İsrail vatandaşları ABD dışında bir yerlere seyahat edemez durumda kalacaklar. Netanyahu’ya oy veren İsrail seçmeni tecrit edilmeye müstahak, Netanyahu karşıtı seçmene ise yazık olacak, maalesef kurunun yanında yaş da yanacak. Ya Netanyahu, yarın iktidardan düşünce (ABD dışında) hangi ülkeye gidebilecek? Emekli olunca bahçesinde çayını keyifle yudumlayabilecek mi? On binlerce masum Filistinli çocuk ve kadının vebali ne olacak? Muhtemelen uyku kendisine haram olacak. Söylemesi benden. Kara kartallara, 28 Kasım’da Debrecen'de oynanacak maçta galibiyet dileyerek sporda çifte standart meselesine nokta koyalım.
Hasan Servet Öktem kimdir?
Hasan Servet Öktem 1953 yılında Düzce'de doğdu. Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni (Mülkiye) bitirdi. 1977 yılında "meslek memuru" olarak Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Stuttgart, Tahran, Cenevre (BM) ve Ottawa'da görev yaptı. Belgrad (2003-2008) ve Havana'da (2012-2016) büyükelçi olarak Türkiye'yi temsil etti. Merkezde, Dışişleri Bakanlığı Personel Dairesi Başkanlığı, Uzakdoğu-Afrika Genel Müdürlüğü, İkili Siyasi İlişkiler Genel Müdürlüğü, görevlerinde bulundu.
Yaklaşık 41 yıl çalıştığı Dışişleri Bakanlığı'ndan 2018 yılında emekliye ayrıldı. T24'te 2018 yılından itibaren, ağırlıklı olarak Afrika, Latin Amerika ve Balkanlar'daki gelişmeleri yorumlayan yazılar yazıyor.
|