21 Eylül 2021

Kürt sorunu... Kılıçdaroğlu... HDP... İmralı... Kandil... Ve barış...

Kılıçdaroğlu'nun, "Kürt sorununu HDP ile çözebiliriz" derken olumlu bir çıkış yaptığını düşünüyorum ama, "aması" da var.

CHP mutfağında ne pişiyor,
bilemiyorum ama Kılıçdaroğlu'nun,
"Kürt sorununu HDP ile çözebiliriz" derken
olumlu bir çıkış yaptığını düşünüyorum.
T24'ün haberinde CHP liderinin
sözleri şöyle:

Siyaset kurumunun 35-40 yıldır çözemediği
bir Kürt sorunu var.
Kürt sorununu çözmek için
meşru bir organa ihtiyacımız var.
Devlet dediğiniz kurum
gayrimeşru bir organla muhatap olmaz.
Erdoğan bunu yaptı,
devleti İmralı ile muhatap kıldı.
İmralı meşru bir organ değil.
Meşru organ kimdir?
HDP'yi meşru organ olarak görebiliriz.
Halkın desteği var.
Parlamentoda bulunuyor, görevini yapıyor.
Dolayısıyla eğer Kürt sorunu çözülecekse,
meşru bir organla biz bu sorunu çözebiliriz;
bu düşüncedeydim. - T24

Kılıçdaroğlu'nun bu çıkışı,
demin belirttiğim gibi olumlu,
önemli bir çıkış.
Çünkü Kürt sorununun çözümü konusunda,
yani barış yolunda HDP'yi "meşru bir organ"
olarak görüyor, muhatap alıyor.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamasında
bir de Erdoğan'a dönük eleştiri var:

Devlet dediğiniz kurum
gayrimeşru bir organla muhatap olmaz.
Erdoğan bunu yaptı,
devleti İmralı ile muhatap kıldı.
İmralı meşru bir organ değil.

Burada bir parantez açmak istiyorum.
Erdoğan başbakanlığı döneminde
sadece İmralı'yı, Öcalan'ı değil,
aynı zamanda Kandil'i, PKK'yı da
muhatap aldı çözüm için.
Ankara-İmralı-Kandil üçgeninin
kurulmasına yeşil ışık yaktı.
Bugünkü MİT Müsteşarı Hakan Fidan
kendi temsilcisi olarak Oslo'da,
"Oslo barış süreci"nde
Kandil'den gelen PKK temsilcilerinin
karşısına oturttu.
Erdoğan bir zamanlar doğru olanı yapmış,
gerçekçi davranmıştı;
çünkü İmralı'yı, Kandil'i yok sayarak
barış yolu açılamazdı.
Ama Erdoğan sonra "doğru yol"dan saptı,
ve "devlet"in barışı her zaman
namlunun ucunda gören
o klasik, yanlış çizgisini benimsedi,
bir başka deyişle çıkmaz yola saptı.
Erdoğan bugün savaşı köpürtmekle yetinmiyor,
aynı zamanda HDP'nin kapısına da
kilit vurmanın peşinde gidiyor.
Sayın Kılıçdaroğlu'na söylemek istediğim şu:
Barış yolunda HDP'yi muhatap almak
son derece yerinde bir politika tercihi.
Ama barış yolunda mesafe almak için
İmralı ve Kandil'i yok saymak
ya da görmezlikten gelmek
"realpolitika"nın gerçeklerinden
uzaklaşmak olur.
Bu arada bir kez daha altını çizmekte yarar var:
Yeniden bir barış süreci açılacaksa,
PKK'nın silah bırakması şarttır;
bu şartın gerçekleşmesinde de
en büyük rol hâlâ Öcalan'ındır.
Bu köşede çıkan 4 Mart 2021 tarihli
yazımın başlığı şöyleydi:

Barışın yolu
önce PKK'nın
silah bırakmasından
geçiyor!

Yedi ay önceki yazımda
şu satırlar da vardı:

Edirne'den, hapishane hücresinden,
"Silahı ve şiddeti çözüm yöntemi
olarak görmek yerine
demokratik siyaseti
esas almamız gerekir" diye seslenen
Selahattin Demirtaş ne kadar haklı.
Silah, şiddet, terör çare değildir.
Tek çare, barışçı siyasettir,
demokratik siyasettir.
Ve silahlara veda zamanı
çoktan gelmiştir.
Silahlara veda edildiği,
PKK'nın silah bıraktığı,
dağdan indiği bir ortamda,
Kürt siyasal hareketi 
çok daha etkili olur.
Biliyorum, kolay değil.
Ama başka çare yok: 
Kürt siyasal hareketinin
gerçekten etkili olması,
barış ve demokrasi yolunun açılması
artık öncelikle PKK'nın
silah bırakmasından geçiyor. 
Kaç yıldır böyle düşünüyorum,
kaç defa yazdım.
Bu düşüncenin PKK saflarındaki,
özellikle HDP içindeki varlığının da
çoktan beri farkında olduğumu
söyleyebilirim.
PKK'nın silahları gömmesi
ve dağdan inmesi deyince de...
Bu konuda hâlâ en etkili olabilecek
tek adresin İmralı olduğunu
düşünüyorum. 
21 Mart 2013 Newroz'unda
"Zamanın ruhunu okuyamayanlar,
tarihin çöp tenekesine giderler,
suyun akışına direnenler
uçuruma sürüklenirler" diye
İmralı'dan seslenen Öcalan'ın
bugün hâlâ PKK'nın silah bırakmasını
sağlayacak, PKK'yı dağdan indirecek
yegane güç olduğu kanısındayım.

Sayın Kılıçdaroğlu'nun Kürt sorununun
çözümünde HDP'yi muhatap almasının
önemini vurgularken, realpolitik açısından
sorunun İmralı ve Kandil boyutlarını da
göz önünde tutmak gerektiğini
belirtmekte yarar gördüm.

Yazarın Diğer Yazıları

Demirel'i darbeyle devirecektim!

Demirel 100 yaşında! Pazar günü Ülke Politikaları Vakfı'nın Cevahir Otel'de düzenlediği bir toplantıda "BABA"yı andık. Özlemişim Demirel'i, itiraf edeyim, arada bir gözlerim doldu

Türklerin de, Kürtlerin de ortak çıkarı gerçek barış ve demokrasidir

Yeterince kan ve gözyaşı akmıştır, daha çok acı çekilmesin, ama... Bu AMA üzerinde düşünmek lazım, geçmiş tecrübeler bunu gerektiriyor

Dostluklar insanı ayakta tutar!

Benim de böyle bir dostum var, Şahin Alpay. İyi ki varsın kardeşim, iyi ki BİR HİKAYEM VAR'ı yazdın

"
"