15 Aralık 2020

Yıkılmamak için yapı denetim ve yetkin mühendislik, ama nasıl?

Depremin hemen sonrası hazırlanan uzman raporlarındaki tespitler, son yıllardaki depremlerdeki hasar ve yıkım nedenlerinin öncekilerde farklı olmadığını gösteriyor. Sorun imar plânı mıydı, zemin miydi, deprem yönetmeliği miydi, çimento muydu, demir miydi, işçilik miydi, mühendislik miydi, yapı denetim miydi?

7,4 büyüklüğündeki 17 Ağustos 1999 Kocaeli depreminde ortaya çıkan kayıp ve zarar tablosu ürkütücüydü. Sakarya ve Kocaeli sınırları içerisinde doğudan batıya uzanan Kuzey Anadolu Fayı büyük bir "şehir depremi" yaratmıştı. Fayın yeri belliydi, binaların durumu belliydi ve oradan geçen fayın bir gün büyük bir deprem yaratacağı yüksek bir ihtimaldi. Bilinmeyen tek şey o depremin hangi tarihte ve hangi saatte olacağıydı. Deprem, Türkiye'nin sanayi ve ticaretinin yoğun, kişi başına düşen milli gelirin yüksek olduğu bir bölgede 20 bine yakın kişinin ölümüne, 360 bin konut ve 50 bin işyerinin yıkımına ve ağır hasar almasına neden olmuştu. Kocaeli depremi sonuçları itibariyle toplumun her kesiminde, ekonomide ve siyasette şok yarattı ve belediyecilik, şehircilik, imar ve denetim sisteminin çok yönlü sorgulanmasına yol açtı. Bu deprem milat oldu denildi. Tabi bu coğrafyada depremler bitmez. 17 Ağustos 1999 depreminin arkasından 7,2 büyüklüğünde 12 Kasım 1999 Düzce depremi, 7,2 büyüklüğünde 23 Ekim 2011 Van-Erciş depremi, 6,8 büyüklüğünde Sivrice-Doğanyol depremi ve en son 7,0 büyüklüğünde 30 Ekim 2020 Sisam-Kuşadası Körfezi depremi yaşandı. Hepsinde çok fazla yıkım ve can kaybı vardı. 

Neden yıkılıyoruz? 

30 Ekim 2020'de İzmir şehrini vuran depremin merkezine 12 km uzaktaki Sisam adasında hasar oldu ve 2 kişi öldü, 40 km uzakta Kuşadası'nda 17 binada ağır hasar, 314 binada orta hasar oldu can kaybı olmadı. Ancak, 70 km uzaktaki İzmir Bayraklı ve Bornova çevresinde can kayıpları ve bina hasarları, böylesine uzak bir deprem de beklenenin ötesinde oldu. İzmir körfezi civarında 117 kişi hayatını kaybetti, 506 bina ağır hasar aldı ve yıkıldı, 511 bina ise orta hasar alarak kullanılamaz duruma geldi. Sahada yapılan tespitlere göre 2000 yılından önce inşaat ruhsat almış olan binalarda hem yıkım hem de yaygın hasar oluştu. Depremin en ağır yaşandığı Bayraklı/Bornova'da 2000-2020 arasında denetlenip ruhsat almış yaklaşık 19.000 binada ekiplerin yaptığı tespitlere göre sadece 76 binada kullanıma engel olmayan hafif hasarlar belirlendi.

Depremin hemen sonrası hazırlanan uzman raporlarındaki tespitler, son yıllardaki depremlerdeki hasar ve yıkım nedenlerinin öncekilerde farklı olmadığını gösteriyor. Sorun imar plânı mıydı, zemin miydi, deprem yönetmeliği miydi, çimento muydu, demir miydi, işçilik miydi, mühendislik miydi, yapı denetim miydi? Evet hepsiydi. Yalnız bir fark vardı. Bu kez büyük deprem ile ilişkili fay İzmir'e 70 km uzaktaydı ama yine yıkılmıştık. İTÜ'nün raporunda yıkılma ve hasar nedenleri özet olarak şunlar: yetersiz malzeme özellikleri, korozyon, düzensiz taşıyıcı sistemler, bitişik düzendeki yapıların çarpışması, sünek olmayan donatı, kolon-kiriş birleşim bölgelerindeki sorunlar, yetersiz kesit boyutları, kısa kolon ve kirişler, yetersiz yatay rijitlik, esnek çerçeveli yapılar, yumuşak/zayıf katlar, mimari proje kaynaklı sorunlar, bölme duvarlarının kaldırılması, düşeyde sürekliliklerin bozulması, yerel zemin koşullarının ve zemin büyütmesinin olumsuz etkisi. Bu tespitler bize inşaatın yer seçiminden temel atılmasına ve binanın tüm inşaat sürecinin hesapsız ve denetimsiz kaldığını, dolayısıyla hatalı yapıların faylardan uzak da olsa, imar affına da girse deprem tarafından affedilmediğini gösteriyor.

Bu coğrafyanın doğal ürünü olan depremlerden sonra ortaya çıkan acı sonuçlara bakıp teknik yok, para yok, bilgi yok, uzman yok gibi tutarsız gerekçeler artık bu acı manzaraları açıklayamıyor. Geriye ne kalıyor? Bütün gerçekliğiyle, afet risklerini azaltma amaçlı ve yetkin kişilerle yapılacak etüt, plânlama, tasarım, inşa ve bakım aşamalarında yasal ve mesleki denetime tabi olmadan inşa edilen, edilmesine izin verilen ve ne yazık ki kullanıma sunulan binalar kalıyor. Her büyük sarsıntıdan sonra denetimsizliğin, başıboşluğun ve sorumsuzluğun faturasını canımızla ve varlıklarımızla milletçe ödüyoruz. Öyle anlaşılıyor ki, deprem yaratan faylar yakın da olsa, uzak ta olsa depremle sorunu olan yapılar yıkılıyor. Dünyanın sayılı deprem kuşaklarından birinin üzerinde olan bu topraklarda faylar ne yapsın, hareket etmesin mi?

Yapı denetim ve yetkin mühendislik

Deprem başta olmak afetlerin çok sayıda can kaybına neden olmasını ve ülke ekonomisini tehdit edebilecek boyutlara varmasını önlemenin en etkili yolu, yetkin uzmanların katılımıyla afet risklerini azaltma hedefli imar plânlaması ve yapı denetimini sağlayan bir düzen kurulmasıdır. Yapı denetimin amacı; imar plânına, fen, sanat ve sağlık kurallarına, standartlara uygun nitelikli ve güvenli yapı yapılmasıdır. Böylece, doğal ve insan kaynaklı ve afete dönüşebilecek olayların yaratacağı can ve mal kayıplarını en aza indirme sağlanacaktır. İyi bir plânlama ve yapı denetim aynı zamanda çarpık ve mimari estetiği olmayan yapıların önüne geçecek ve insanlar daha sağlıklı, çevreci ve sosyal donatı alanları olan güvenli bir kent yaşamına sahip olacaklardır. Yapı denetim düzeninin halen bazı sorunları olmakla birlikte son depremlerde yapı denetimli binaların can kaybına neden olmadığı görülmüştür.

17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım 1999 depremlerinin etkisi sonrası yapı denetimdeki başıboşluk hatırlanmış olmalı ki, ilk kez risk yönetimi anlayışı çerçevesinde zorunlu sigorta, mesleki yetkinlik ve yapı denetimi gibi konular ve bu yönde kurumsallaşma gereksinimi o zamanki hükümet ve bakanlıklar düzeyinde gündeme getirilmiş ve bazı adımlar atılmak istenmişti. Nisan 2000'de yürürlüğe giren ve yapı denetimi için umut veren 595 sayılı Yapı Denetimi Hakkında KHK bazı gerekçelerle 2001 Mayıs'ta iptal edildi. KHK'nin iptalinden sonra aceleyle Ağustos 2001'de 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Yasa yürürlüğe girdi. 595 sayılı KHK, 3194 sayılı İmar Yasası'nın yetersizliği nedeniyle denetimsiz inşa edilebilen binaların rasyonel bir biçimde denetlenmesini sağlayacak reform niteliğinde bir düzenlemeydi. Ayrıca, bu kararname doğrultusunda düzenlenmiş olan 601 sayılı TMMOB Hakkında Yasa ile TMMOB Yasasında Değişiklik Yapılmasına Dair KHK, yetkin ve dürüst meslek adamı kavramını ve bunun uygulanmasına yönelik iyi niyetli bir sistem getirmekteydi. Bu kararnamelerin iptal edilmesi, bu olumlu gelişmelerin de ortadan kalkmasına yol açmıştır. 595 sayılı KHK'de geliştirilmesi gereken düzenlemelerin var olması onun iptal edilmesi gerekçesine neden olmamalıydı. Denetimi sağlamak üzere öngörülen belediye ve merkezi yönetim organlarının yerel iş birliği mekanizmaları ile TMMOB'yi de devre dışı bırakmıştır. Yaklaşık 20 yıldır yasa düzenlemeleri, yönetmelikler, genelgelerle Yapı Denetim Hakkında Yasa iyileştirilmeye çalışıldı. Ancak yapılan bu eklere ve düzeltme girişimlerine rağmen yasanın öngördüğü amaçları gerçekleştirecek ve depreme karşı yapısal riskleri tam azaltacak daha mükemmel bir yasal ve kurumsal yapılanmaya kavuşulamamıştır. 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Yasa, 1985 tarihli 3194 sayılı İmar Yasası ve ona bağlı imar plânı üretimi ile bütünleşememiş, yapı denetim şirketlerinin olması gereken düzeyde kurumsallaşmasını, gelişmesini ve bağımsızlığını sağlayamamıştır. Bugün birçok sorunları olan yapı denetim sisteminin şirketleri yeni yapıları "depremde yıkılmasın, canlar ölmesin' amacıyla denetleme yolunda çaba harcarlarken acaba olur olmaz yerleri rantiye amaçlı imara açanlar, yaşanabilir ve çevre dostu mekanlar ve güvenli yaşam sağlayacak korunma (sakınma) amaçlı imar plânları yapmayanları kim denetleyecek?

Amaca uygun çalışacak bir yapı denetim düzeninin insan kaynaklarının yetkin mühendisler istihdam etmesi ön koşuldur. Dünyanın birçok ülkesinde, yeni mezun mühendisin proje, tasarım veya hesaplara imza atabilmesi kısıtlanmıştır. Mühendislerin bu yetkiyi alabilmeleri için ilgili sektörlerde deneyimler edinmesi ve sınavlara girmesi gerekmektedir. Bu aşamaları geçtikten sonra mühendis yetkinliğini kanıtlar ve imza yetkisine sahip olur. Böylelikle toplumun güvenliği ve konforunu doğrudan etkileyecek projeler yetkin mühendislerin sorumluluğunda gerçekleşmiş olur. Ülkemizde yetkin mühendislik düzeninin kurumsal ve yasal altyapısı kurulamamıştır. Bu konu sıkça gündeme gelmesine rağmen ortada kalmıştır. Uygulama alanı ne olursa olsun 'Yetkin Mühendislik Hakkında Yasa' mutlaka çıkarılmalı ve üretim düzenine eklemlenmelidir. Yetkin mühendislik ve yapı ve mesleki sorumluluk sigortası gerçekleşirse yapı denetim düzeni daha sağlıklı olacaktır.

Yapı denetim düzeninin çözüm bekleyen sorunları 

- Sağlıklı işleyen bir sistemde plânlama, projelendirme, üretim ve denetim hizmetlerinin birbirinin olmazsa olmazı ve tamamlayıcısı olduğu gerçeğinden hareketle İmar Yasası, Yapı Denetim Hakkında Yasa, Afet Riskli Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Yasa, 3458 Sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkındaki Yasa ve ilgili tüm yasa ve bağlı yönetmelikleri afet risklerinin azaltması ve kamu yararı ilkeleri gözetilerek ve bütüncül bir anlayışla yeniden düzenlenmeli, topyekûn bir seferberlik ile hayata geçirilmelidir.

- Yetkin Mühendislik Yasası, Mesleki Sorumluluk Sigortası Yasası ve Yapı Müteahhitliği Yasası en kısa sürede çıkarılmalıdır.

- Yapı üretim sürecinde yer alan kurum, iş sahibi, proje tasarımcısı, yüklenici ve denetçilerin birbirlerini denetleyici nitelikleri göz önünde tutulması gereklidir.

- Kamu yapıları da dahil olmak üzere tüm yapım işleri (enerji, su, ulaştırma v.b) yapı denetim sistemine dahil olmalı bu alanda yetkinliği belgelenmiş denetçileri istihdam eden Yapı Denetim Kuruluşları tarafından denetlenmeleri sağlanmalıdır.

- Yapı denetim kuruluşlarında yetkinlik aranmalı ve özendirilmelidir. Bir ay önce kurulan bir yapı denetim kuruluşu, 20 yıldır sorunsuz faaliyet gösteren, deneyim kazanan yapı denetim kuruluşları ile eşit görülmemelidir. Bu konuda kriterler oluşturularak yetkin ve etkili denetim hizmeti özendirilmelidir.

- Yapı Denetim Kuruluşları Birliği kamu kurumu niteliğinde bir kuruluş haline getirilmelidir. Ayrıca, yapı denetiminin birinci derece tarafı olan birliğin; merkez ve il yapı denetim komisyonlarında temsil edilmesi sağlanmalıdır. Komisyonlarda ilgili sivil toplum kuruluşları ve TMMOB'ye bağlı meslek odası temsilcileri görev almalıdır.

- Yapı denetim sürecinde güvenlik ilkesine uyum önemli bir aşamadır, ancak tek başına yeterli olmadığı açıktır. Bunun sağlanması için yetkinlik, ekonomi, tasarım, çevre şartlarına uyum, sürdürülebilirlik ilkesine bağlılık, mesleki ve etik sorumluluk, toplumsal ve siyasal konularda farkındalık bilincine sahip olacak tüketici bilinci ve imar hukukuna uyum gibi ilkelerin de yapı denetim sürecine entegre edilmesi gerekmektedir.

- Yapı Denetimi Hakkında Yasa'nın 1. maddesinin a, b ve c bentlerinde belirtilen yapı denetimden muafiyetlerin kaldırılarak tüm yapı türlerinin denetime tabi olması sağlanmalıdır.

- 2000 yılında yapı denetim bedeli oranı yapı maliyetinin yüzde 7'si iken 2011 yılında yüzde 3'e ve 2013 yılında yüzde 1,5'a düşürülmüştür. Yapı denetim işlerinin maliyet ve giderleri göz önüne alınarak bu bedel oranlarının yeniden değerlendirilmesi sektörün devamlılığı açısından önemlidir.

- Yapı denetim kuruluşu sayısı sınırlandırılmalı, güncel faaliyeti devam etmeyen işler, yapı denetim kuruluşunun üzerindeki iş olarak hesaba alınmamalıdır. Halen, 3 yıl önce ruhsat almış fakat imalata hiç başlamamış olan işler o denetim şirketi üzerine kayıtlı durmaktadır. Bu durum denetim şirketinin gelir temin edememesine neden olmaktadır.

- Bu yanlışlıklardan hareketle; illerdeki firma sayısına hatalı bir yaklaşımla kota konulması nedeniyle çok sayıda firmaya az iş düşmesi sonucunu doğurmuştur. 2018 sonlarında başlayan inşaat sektöründeki daralma nedeniyle iş miktarının azalmasına firma fazlalığı da eklenince kuruluşların yaşaması son derece zorlaşmıştır.

- Yapı denetim kuruluşlarında görev yapacak proje ve uygulama denetçisi mühendis ve mimarlar ile kontrol mühendislerine ödenecek aylık ücret, devlet personel rejimine göre kamu kurum ve kuruluşlarında işe yeni başlayan atölye/şantiyede görev yapan aynı meslek mensuplarına ödenen aylık net ücretten az olmamalıdır.

- Denetçiler uzmanlık alanı dışındaki formları imzalamak zorunda bırakılmaktadır. İlgili formların farklı meslek alanlarına uygun olarak ayrı ayrı hazırlanması gereklidir.

- Yapı denetçilerine iş güvenliği sorumluluğu verilmesi ilgili mevzuata uygun değildir.

- Proje sahası için yapılan zemin etüt raporlarında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nınZemin ve Temel Etüdü Uygulama Esasları ve Rapor Formatı'nın uygulanmış olması ve raporda ilgili yönergedeki Madde 5.2.2, Madde 7 ve Madde 8'de belirtilen kurallara uyulmuş olması ve zemin etüdü raporunda jeofizik, jeoloji ve inşaat mühendislerinin ortak onayı aranmalıdır.

- Kamu spotları hazırlanarak halkımız yapı denetim konusunda bilinçlendirilmeli ve toplumsal farkındalık artırılmalı, uzun vadede yapı denetim kültürünü oluşturmak için meslek odaları ile ortak çalışmalar yapılmalıdır.

Sonuç olarak, yetkin uzmanların oluşturduğu kurumsallaşmış bir yapı denetim düzeni olmazsa olmazdır. Yukarıda dile getirmeye çalıştığımız aksaklıkların ve eksikliklerin giderilmesi sağlanamazsa bir süre sonra 1999 öncesi duruma dönüşme olasılığı vardır.



Kaynaklar

Akbaşak, M. O., 2020. Kişisel görüşme, Yapı Denetim Kuruluşları Birliği İzmir Şube YK Başkanı.

Balamir, M., 2011. Uluslararası afetler politikası güvenli kentler kampanyası ve Sasakawa ödülleri, Dosya 26: Afet ve Mimarlık, 17-24.

Baradan, S. ve Çalış, G., 2007. Yurtdışında yetkin mühendislik uygulamaları: Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere Örnekleri, 2007, İnşaat Yönetimi Kongresi, Ekim 2007, 335-342.

Erdiş, E. ve Gerek, H. G., 2011. Yapı denetim sisteminde karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerileri, 6. İnşaat Yönetimi Kongresi, 25-26-27 Kasım 2011, Bursa TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası, 298-306.

Eyidoğan, H., 2020. https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2020/11/17/7-0-buyuklugundeki-izmir-depreminin-ozellikleri-tsunami-ve-agir-hasarin-nedenleri/

Gülkan, P., 2001. 595 sayılı Yapı Denetimi Hakkındaki Kanun Hükmündeki Kararnamenin iptali ve ardından gelen 4708 sayılı Yapı Denetimi Kanunu Hakkında bir deneme, Türkiye Mühendislik Haberleri, sayı 412, 7-19.

İTÜ Raporu, 2020. 30 Ekim 2020 İzmir Depremi Değerlendirme Raporu, İstanbul Teknik Üniversitesi, 31 sayfa.

Özdemir, M., 2019. Yapı deneti̇m si̇stemi̇ ve denetçi̇ mühendi̇sleri̇n sorunları, TMMOB, EMO Haber Bülteni, 7-9. https://www.emo.org.tr/ekler/e31ced3a6853cd9_ek.pdf?dergi=1200

TMMOB YAPI DENETİM RAPORU, 2018. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, 32 sayfa. http://www.tmmob.org.tr/sites/default/files/yapidenetim_0.pd

TMMOB yapı denetim sempozyumu sonuç bildirgesi, 2020. https://www.tmmob.org.tr/icerik/tmmob-yapi-denetim-sempozyumu-sonuc-bildirgesi

Yılmaz, M. ve Köymen, E., 2020. Türkiye'de yapı denetim sistemi ve sorunları üzerine teorik bir inceleme, Uluslararası Sosyal ve Beşeri Bilimler Araştırma Dergisi, V.7, Sayı 50, 330-339.

Yazarın Diğer Yazıları

6 Şubat 2023 Türkiye ve 1 Ocak 2024 Japonya depremlerinin muhasebesi

Türkiye’deki can kaybı oranı Japonya’dakine oranla yaklaşık 32 kez daha fazla oluyor

“Deprem korkuttu” ve “depremi bildi” ile sorunlar çözüldü mü?

Deprem tehlike haritalarımız ve deprem bina yönetmeliklerimiz var olmasına rağmen şu soru akla geliyor: Bu tehlike ve kurallar biliniyorsa neden depremlerde yıkılıyoruz ve canları kaybediyoruz?

İstanbul depremi, Marmara depremi olacak

Neden böyle söylüyorum? Çünkü yoğun ve dayanıksız yapılaşmanın olduğu bölgelerde büyük deprem “bölge depremi” olur. Bu tezimi güçlendirecek yalnızca iki örneği aşağıda veriyorum