21 Kasım 2020

İzmir'i vuran deprem, erken uyarı ve tsunami

Bu imar anlayışı ve düzen, afet risklerini azaltan bir kimliğe kavuşmadıkça deprem ve diğer doğal tehlikelerin afete dönüşen acı sonuçlarını yaşamaya devam edeceğiz

30 Ekim 2020 saat 14.51'de Sisam Adası-Kuşadası Körfezi'nde olan 7.0 büyüklüğündeki (CSEM, USGS) deprem İzmir'in şehir merkezinde beklenenin üstünde büyük hasar yaptı ve 115 kişi öldü. Neden "beklenenin üstünde" tanımını kullandım? Çünkü deprem İzmir'in şehir merkezinden 70 km uzaktaydı. Evet, deprem büyüktü ama bir o kadar da uzaktı. Depremin merkezinden çıkan sismik dalgalar İzmir körfezi çevresindeki kalın tortul zeminde büyüdü ve üzerindeki hatalı yapıları affetmedi. İzmir'de bu büyük hasar bana 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminin 90 km ötedeki Avcılar'daki hasar ve kayıpların nedenlerini hatırlattı. Orada da zemin büyütmesi ve hatalı yapılar vardı.

Tsunami kıyıları vurdu

17 Ağustos 1999 depremi İzmit körfezi kıyılarında tsunami yaratmış, depremin yıkım etkilerine ek olarak kıyı yapılarına da hasar vermişti. Fayın az bir bölümü körfez içerisine girdiğinden tsunami yüksekliği fazla olmamıştı ama etkiliydi. Yakın zamanda deneyimlediğimiz bir diğer tsunami de 21 Temmuz 2017 tarihinde Bodrum açıklarında denizde olan 6.6 büyüklüğündeki depremden dolayı kıyılarımızda yaşanan tsunami olayıdır. 1.5 m yüksekliğe erişen tsunami deniz kıyılardaki teknelere ve tesislere zarar vermiş, eski dere yataklarından içeri girerek araçlara ve binaların giriş katlarında hasarlara neden olmuştu.

30 Ekim 2020'de Sisam-Kuşadası Körfezi depremi hem Yunan adalarında, hem de Ege kıyılarımızda çok etkili olmuş, kıyılardaki teknelere önemli zararlar vermiş ve kıyıdan içerilere girerek geniş çapta hasar yapmıştır.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nin tsunami gözlemleri raporuna göre Zeytineli, Alacatı, Demircili, Altınköy, Sığacık, Akarca, Tepecik ve Gümüldür sahillerinde tsunami önemli hasarlara neden olmuştur. Sığacık sahilinde tsunamiden kaçamayan bir kişi hayatını kaybetmiştir. Bölgede yapılan incelemelerde depremden ortalama 10-15 dakika sonra tsunami kıyılara ulaşmış, yer yer en az 50 cm ve en çok 190 cm yüksekliğe ulaşarak kıyılardan içerilere hücum etmiş ve geniş alanlara yayılmıştır. Deniz, Akarca'da 320 m, Alaçatı ve Zeytinli'de 1.300 m kıyıdan itibaren içerilere girmiş ve hasar yapmıştır. Akarca limanında 20 tekne batmıştır. Tsunami, Sisam ve Karlıova Adaları kıyılarında da önemli hasarlar yapmıştır.

Tsunami ve deprem için erken uyarı yapılabilir mi?

Birleşmiş Milletler Afet Risklerini Azaltılması Uluslararası Stratejisi'ne (UNISDR) göre afetler için erken uyarı (early warning), bireylerin, toplulukların, hükümetlerin, işletmelerin ve diğer sektörlerin afet risklerini önlemek, azaltmak ve önlem almak için tehlikeyi izleme, tahmin ve öngörme, risk değerlendirmesi, iletişim ve önceden harekete geçmeyi sağlayan süreçleri içeren bütünleşik bir düzendir.

Deprem özelinde "erken uyarı" sözcüğü "deprem olacağını önceden haber verme" olarak algılanmamalıdır. Erken uyarı düzenekleri "deprem olduktan sonra" en kısa sürede ilgili kurumlara, basına ve halka ulaştırılacak bilgileri sağlamayı kapsar. Erken uyarı düzeninin başarıya ulaşması için şu dört unsur çok önemlidir: (i) tehlikenin ve kayıpların (risk) düzeyinin en doğru tahmini, (ii) tehlike izleme ve uyarı düzeneğinin kurulması ve 7/24 çalıştırılması, (iii) uyarının hızla iletilmesi ve iletişim yeteneklerinin arttırılması ve (iv) halkın ve yöneticilerin en hızlı ve doğru şekilde bilgilendirilerek davranması ve korunmaya geçmesinin sağlanması. Sıraladığımız bu unsurların herhangi biri aksadığında veya devre dışı kaldığında erken uyarı başarısız olacaktır.

Deprem erken uyarı işlevini yerine getirme amacıyla kurulan sismik ağa "deprem erken uyarı ağı" adı verilmektedir. Dünyada deprem tehlikesi altındaki büyük kentler ölçeğinde bu amaca yönelik halen geliştirilen ve uygulama yapılan projeler vardır. Deprem alarm düzenekleri; nükleer santrallar, büyük kimya tesisleri, hava alanları ve demiryolları gibi duyarlı birimleri yıkıcı deprem dalgaları (S ve Yüzey dalgaları) kendilerine ulaşmadan otomatik olarak güvenli ve zararsız duruma getirme amacıyla kullanılmaktadır. Deprem kayıplarını azaltma programı çerçevesinde, Japon Ulusal Demiryolları tarafından Acil Deprem Saptama ve Alarm Düzeneği (UrEDAS) düzeneği ile deprem olur olmaz hızlı trenlerin elektrikleri kesilmekte, yıkıcı deprem dalgaları tren mahalline ulaşmadan tren durdurulmaktadır. ABD California'da, Meksika'da ve Tayvan'da, olabildiğince erken nerede ve ne şiddette bir deprem olduğunu sayısal haritasıyla birlikte topluma, ilgililere ve medyaya internet üzerinden sunma projeleri geliştirilmekte ve denemeler yapılmaktadır.

Sisam-Kuşadası depremi olduktan 11 dakika sonra "tsunami" uyarısı verildi

Boğaziçi Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü (KRDAE) erken uyarı ve acil müdahale sistemini İstanbul için 2003 yılından itibaren geliştirmeye başlamıştır ve İstanbul için doğalgaz ve elektrik sistemlerinin deprem anında devre dışı bırakılmasına yönelik bir çalışma sürdürmektedir. Bu proje yanı sıra KRDAE "Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi (BDTİM), Kuzey-Doğu Atlantik, Akdeniz ve Bağlantılı Denizler Tsunami Erken Uyarı ve Zararlarını Azaltma Sistemi Hükümetlerarası Koordinasyon Grubu (ICG/NEAMTWS)" işbirliği ile yapılan bir protokolle Karadeniz, Ege ve Doğu Akdeniz'i kapsayacak şekilde ülkemiz ve çevresinde meydana gelen tüm depremleri ve denizlerde meydana gelebilecek su seviyesi değişimlerini gözlemleyerek ilgili ulusal kurum ve kuruluşlara "Deprem Bilgi Mesajı ve Tsunami Erken Uyarısı" veren 7/24 operasyonel bir merkez olarak faaliyetlerine devam etmektedir. BDTİM, bu kapsamda Doğu Akdeniz, Ege ve Karadeniz'de meydana gelen Mw≥5.5 büyüklüğündeki depremler için tsunami uyarı ve bilgi mesajları üretmekte ve söz konusu mesajları ülkemizde AFAD'a, bölgemizde de sisteme üye olan ülkelerin ilgili merkezlerine iletmektedir.

KRDAE BDTİM, 30 Ekim 2020 tarihinde saat 14.51'de sismik moment büyüklüğü 7.0 olan Sisam-Kuşadası Körfezi depremi olur olmaz hesaplarını yapmış ve depremden 11 dakika sonra tsunami uyarı mesajlarını, daha önce yapılan protokoller gereği ülkemizde AFAD'a, bölgemizde de sisteme üye olan ülkelerin ilgili merkezlerine iletmiştir. Bu uyarı mesajı eki olarak ilgili haritalar da ilgili kurumlara gönderilmiştir. KRDAE, TSİ 17.32 itibarı ile deniz seviyesi gözlemlerine dair ikinci mesajı, TSİ 23.55 itibarı ile de tsunami tehlikesinin geçmiş olduğuna dair son mesajı aynı şekilde tüm alıcılarına iletmiştir. KRDAE'nin bu girişimi sonrası AFAD'dan beklenen eylem kıyılardaki görevlilere tsunami tehlike bilgisinin hızla ulaştırması veya eğer varsa siren ve medya yoluyla duyurmasıdır. AFAD bu mesajı aldıktan sonra nasıl bir bilgilendirme süreci izlenmiştir ve nasıl bir gelişme olmuştur, işin o tarafını bilmiyoruz.

Alp-Himalaya deprem kuşağı üzerindeki ülkemiz kıyıları, tarihsel ve güncel kaynaklara göre çok sayıda tsunamiden etkilenmiştir. Karadeniz, Marmara Denizi, Ege Denizi ve Akdeniz'i kapsayan güney Avrupa bölgesinde, M.Ö. 6150 yılından bugüne kadar olan dönemde kıyılarda 290 adet tsunami olayı gözlenmiştir. Bilimsel yayınlara göre Karadeniz'de kaydedilen tsunami sayısı 23'dür. Bunların 3 tanesi Türkiye kıyılarındadır. Marmara Denizi kıyılarında kayda geçen tsunami sayısı 43'dür. Doğu Akdeniz'de 96 adet tsunami olayı kayıtlara geçmiştir. Ege Denizi'nde son 65 yılda çok sayıda tsunami olayı belgelenmiştir. Tarih bize, kıyılarımızda tsunami tehlikelerine de hazırlanmamız ve önlemler almamız gerektiğini söylüyor.

30 Ekim 2020'de 7.0 büyüklüğündeki Sisam-Kuşadası depremi merkezinden 70 km uzaktaki İzmir şehir merkezinde kaybettiğimiz canlar ve ağır hasar alan binalar önceki depremlerde yaşadığımız acı gerçekleri hatırlattı. Göç alan, plansız, denetimsiz ve yoğun yapılaşma baskısı altındaki kentleşme ve riskleri azaltmayı başaramayan yönetim sürecinin sonuçları her depremde ortaya çıkıyor. Bilim insanlarının ve uzmanların deprem dahil olası afetlerle ilgili olarak tehlike dereceleri ve kayıp riskleri üzerine çalışmalar yapması, raporlar ve makaleler yazması yetmiyor. O bilimsel bulguları, geliştireceğimiz katılımlı ve sürdürülebilir eylemlerle yaşanabilir ve afet güvenli ortamlara çevirmemiz gerekiyor. Bu coğrafyada böylesine dramlar ilk kez yaşanmıyor. Bu imar anlayışı ve düzen, afet risklerini azaltan bir kimliğe kavuşmadıkça deprem ve diğer doğal tehlikelerin afete dönüşen acı sonuçlarını yaşamaya devam edeceğiz gibi görünüyor. Umarım afet risklerini azaltmayı başarırız.

Yazarın Diğer Yazıları

7.1 büyüklüğünde iki deprem: Miyazaki (Japonya) depremi ve Van (Türkiye) depremi

Bir şey eksik kalmıştı bu coğrafyada; afet risklerini azaltmaya odaklanmış bütünleşik bir afet yönetim ve yönetişim düzeni ve kent planlama düzeni kuramamış, yerelde örgütlenememiş, yerel-merkezi yönetim işbirliklerini geliştirememiştik. Şehircilik bilimini umursamadık. Başta deprem olmak üzere afetlere dayanıklı, yaşanabilir, çevre ve iklim dostu inşaat işlerini ve şehirciliği gerçekleştiremedik

6 Şubat 2023 Türkiye ve 1 Ocak 2024 Japonya depremlerinin muhasebesi

Türkiye’deki can kaybı oranı Japonya’dakine oranla yaklaşık 32 kez daha fazla oluyor

“Deprem korkuttu” ve “depremi bildi” ile sorunlar çözüldü mü?

Deprem tehlike haritalarımız ve deprem bina yönetmeliklerimiz var olmasına rağmen şu soru akla geliyor: Bu tehlike ve kurallar biliniyorsa neden depremlerde yıkılıyoruz ve canları kaybediyoruz?

"
"