Bruegel, benim gibi resim sanatıyla fazla yakın olmayanları bile, eserlerine hayran etme özelliğine sahip bir Flaman ressam. Babil Kulesi, Kardaki Avcılar, Hollanda Atasözleri gibi birbirinden ünlü çalışmaları olan Bruegel’in beni en çok etkileyen eseri ise Çocuk Oyunları. Tanımayanlara, Bruegel’i incelemelerini öneririm.
Siz bunları internette aratırken, karşınıza bir de “Bruegel” isimli, Brüksel merkezli bir düşünce kuruluşu çıkacak. Bence, “aradığım bu değil” deyip atlamayın; hoşunuza gidecek çok sayıda çalışma ile karşılaşabilirsiniz.
Bruegel’de iki hafta önce Euro Bölgesi krizini artıları ve eksileri ile kısaca özetleyen “Euro Krizi Bitti mi?” başlıklı bir blog yazısı çıktı. Yazı özetle şunları söylüyor:
“Normal şartlarda krizle, beklenmedik bir anda patlar ve biter. Ancak Euro Bölgesi’nde yaşanan krizde durum farklı. Üç yıl geride kalmış olmasına rağmen belirsizlikler hala devam ediyor; ancak son göstergeler Güney Avrupa’ya fon akışının yeniden başladığını gösteriyor.
Piyasada Avrupa’ya karşı belirginleşen olumlu algının temelinde iki faktör var. Birincisi, Avrupalı liderlerin Haziran 2012’de bankacılık alanında ortak bir sistemin kurulmasını öngören kapsamlı bir çözüm konusunda anlaşmış olması. İkincisi ise Avrupa Merkez Bankası’nın Eylül 2012’de başlattığı doğrudan parasal işlemler mekanizmasının Euro’yu destekleyen sonuçlarının alınmaya başlaması.
Ancak, Euro Bölgesi’nin geleceği için endişe kaynağı olan üç faktör var. Birincisi, özellikle bazı ülkelerde krizin çok derin yara açması, iyileşmenin yıllar alacak olması ve bunun da politik istikrarsızlığa neden olma ihtimali. İkincisi, Euro Bölgesi’nin geleceği için yapılması gerekenler konusunda bir uzlaşı olmaması. Üçüncüsü ise liderlerin kriz yönetimi konusundaki zayıf karnelerinin gelecekteki olası sorunlar için yarattığı endişe”
Bundan sonraki bölümde, benim bu konuda neler düşündüğümü okuyacaksınız. Merak etmeyin, kısa sürecek…
Şunla başlayalım; “Bu bizim için neden önemli?” İki nedenle:
Birincisi, tamamını bir ülke olarak kabul edersek, AB yaklaşık 16.5 trilyon dolar ile dünyanın en büyük ekonomisi. “AB’yi bir kenara bırakalım, kriz Euro Bölgesi’nde” diyeceksek, Euro Bölgesi de yaklaşık 13.5 trilyon dolar ile, ABD’den sonra 2. büyük ekonomi oluyor. Bu ekonomideki sorunlar da ‘büyüklüğü’ nedeniyle bizim için önemli. Belki, Türkiye’yi doğrudan ve derinden etkilemedi ancak, mali piyasalardaki şartları değiştirmesi, dünya genelindeki kamu ve özel sektör borçlarının büyük kısmının bu bölgede toplanması gibi faktörler de, herhangi bir ülke kadar bizi de ilgilendiriyor.
İkincisi, Euro Bölgesi krizi, Türkiye için herhangi ülkeden daha önemli. Öyle de olmalı çünkü, dış ticaretimiz, aldığımız yabancı yatırımlar ve dış borçlarımız açısından birinci partnerimiz Euro Bölgesi.
İkinci soru şu olsun: “Euro Bölgesi’nde İyileşme Var mı?”
Yukarıda bahsettiğim yazı iki olumlu faktöre değiniyor. Bunların yanında ‘pozitif’ hanesine ekleyebileceğimiz başkaları da var.
AB Komisyonu tarafından koordine edilen bir çalışma var, duymuşsunuzdur: Ekonomik Durum Endeksi. Bu gösterge Ekim’de dip yaptı ve ardından yükselmeye başladı. Hem Euro Bölgesi’nde hem AB genelinde bir iyileşme var. Kapsamlı bir çalışma. Birkaç ay daha izlemekte fayda var.
Başka bir işaret, son yılların parlak göstergelerinden biri olan satınalma yöneticileri endeksi yani PMI. Bu endekste de Euro Bölgesi için toparlanma işaretleri var. Temmuz’da 44’e kadar gerileyen endeks geçen ay itibarıyla 47.9 düzeyinde. 50’nin altı, iyi bir işaret değil bildiğiniz gibi. Ama yine de 47.9, geçtiğimiz yaza göre daha iyi bir duruma işaret ediyor. Tabii, bu iyileşme bütün üye ülkelerde aynı güçte değil. Ama Yunanistan da bile iyileşme olmasını olumlu algılamak gerekir.
Ekonomik bir gösterge değil belki ama, Avrupa ülkelerinde özellikle de Yunanistan-İtalya-İspanya üçlüsünde kanlı gösterilerin, çatışmaların sayısının azaldığını gözlemliyoruz. Ayrıca, son günlerde Yunan hükümetinden, ekonominin geleceğine yönelik moral veren açıklamalar gelmesi de artı hanesine yazılabileceklerden.
Bunların ve Avrupa Merkez Bankasının Monti dönemindeki aktif politikasının bir sonucu olarak sorunlu ülkelerin CDS primlerinde ciddi bir gerilemeye tanık olduk. Örneğin 2012 yazında 550 puan civarında olan İtalya primleri dün 256 puana, 600 puan civarında olan İspanya primleri 275 puana geriledi.
Başkaları da var ama Avrupa ekonomisindeki durum hakkında yorum yapmak için bunlar yeterli sanırım.
Ben ne düşünüyorum?
Euro Krizi, uzun ve kanlı bir filmdi. Liderler yedi, bankalar kuruttu, sinirleri gerdi ama artık sonuna iyice yaklaştık. Filmin kalanında sorunsuz ve hemen iyileşen bir Euro Bölgesi görmeyeceğiz, buna emin olabiliriz. Tersine, iyileşme uzun sürecek; yine gerilimler, yeni tuhaflıklar görebiliriz ama artık Euro Bölgesi’nde krizin sonuna gelindiğine dair sağlam işaretlerimiz var.
Unutmadan, Bruegel’in bir de “Düğün Dansı”na bakın…