Dün, küresel krizin 5. sene-i devriyesini idrak ettik. Lehman Brothers'ın 15 Eylül 2008'deki iflas başvurusunun üzerinden 5 yıl geçti.
Aynı fikirde miyiz bilmiyorum ama uzun bir süre sayılmasa da, bence bu 5 yıl dolu dolu geçti.
Krizle yatıp krizle kalktık...Euro Bölgesi dağılıyor dedikoduları mı dersiniz ...Yoksa çift haneyi bir kenara bırakın, yüzde 30'a yaklaşan işsizlik oranları mı, dağılan hükümetler mi ... Heyecan, entrika, komplo, ihanet hepsi bu sahnedeydi.
5 dedim ama aslında kriz başlayalı 7 yıl oldu. ABD mortgage piyasasında ilk tökezlemeler ve onlarla ilişkili hedge fonlardaki ilk ciddi satışlar 2006'da başladı. Siz de hatırlarsınız; Danıştay saldırısının yapıldığı günlere dönün. Piyasaların bozulmasını saldırılara bağlayanlar oldu ama asıl etki uluslararası yatırım pozisyonlarında yapılan değişikliklerden geliyordu. Buna krizin ilk safhası diyebiliriz.
Bankaların risklerini azaltmak için yaptıkları satışlar yeterli olmadı.
Yumuşayan hava yeniden kabardı. Bu sefer darbe yiyen hisse senedi değil, interbank piyasası oldu. Azalan güven bankaların birbirlerine daha düşük miktarda ama daha yüksek faizle borç vermeleri gibi (bizim için alışıldık) bir sonuç yarattı. Likidite krizi denen bu süreç krizin 2. aşamasıydı.
Sonrası Lehman'in iflas başvurusu; yani 3. evre.
Lehman iflas başvurusu yaptığı sırada piyasaların tüm savunmaları çökmüş, satış hem Dünya çapına hem de tüm piyasalara yayılmıştı. Yani ulusal boyuttan uluslararası boyuta taşmıştı. O yüzden etkisi de yarattığı panik de daha derin oldu.
Daha önce ABD, İngiltere ve kısmen Portekiz ile İrlanda'dan gelen sarsıntılar şimdi bu ülkelerde daha sert etkiler yaratmakla kalmıyor dışa açık tüm ülkelere sıçrıyordu. İlk günler tamamen çaresizce, bir şok gibi yaşandı. Hükümetler ne yapacaklarını tam olarak bilmiyordu. Önemli bir yapısal sorunu ya da riski olmayanlar bile tam olarak ne yapacaklarından emin değildiler.
3. evrenin şoku 2009'un ilk aylarında atlatıldı. Bir yıla yakın bir küresel sıçramadan sonra Avrupa ekonomilerinden kötü kokular gelmeye başladı.
Yunanistan, İrlanda, Portekiz, İspanya ve İtalya ölüp ölüp dirildiler; bizleri de gündemsiz bırakmadılar. Krizin bence en ilgi çekici günleri, en üzücü ve yine en çok gülümseten sahneleri bu süreçte, yani krizin 4. aşamasında görüldü.
Simdi krizin 5. ve son aşamasındayız desek yanlış olmaz diye düşünüyorum. Yapay olarak artırılan para arzı ve arkasından da 0 faiz döneminin sonuna geliyoruz. Bir taraftan piyasalar bu "yeni normali" yeniden fiyatlıyor; bir taraftan da son 5 yıldır küresel ekonomiyi sırtlayan yükselen pazarlar, yeni normalin yarattığı fon çıkışları sebebiyle, kimi bütçe, kimi cari açık, kimi büyüme, kimi iç siyaset gibi kendilerine has yapılarıyla bu süreçten etkileniyor.
"Krizin 5. Evresi" belki bu süreç için abartılı bir tanımlama olabilir.
Çünkü ortada ne bir bilinmeyen var ne de beklenmeyen. Her şey önceden biliniyor ve etkiler de az çok tahmin ediliyordu. Ama yine de bu süreci öncekilerden farklı ele almakta fayda var. 2013 ve hatta belki 2014'te gelişmiş ülkelerin büyüme hızlarının arttığı, gelişmekte olanların ise yavaşladığı bir dönem yaşayacağız.
5 diyelim ya da 7; bugün hala kriz öncesine dönememiş çok sayıda ülke var. Zaman çabuk geçiyor ama krizin etkileri uzun süre daha görülmeye devam edecek.