Dubai sorunu çabuk unutuldu. On gün önce gündemin ilk maddesi iken yapılan yorumların önemli bir kısmı, Dubai krizinin krizin son ayağı olarak görüyor ve bunun yeni bir borç ödeyememe dalgasını tetikleyebileceğini vurguluyordu. Ama bugün Türkiye’de Dubai’nin esamesi okunmuyor.
Niyetim, Dubai konusunda yeni şeyler söylemek değil. Hem bu konuda yeterince yazdım; hem de Dubai’deki ile aynı nitelikte bir sorununun başka bir ülkede görülmesini pek mümkün görmüyorum.
Fakat sorun şu ki; dünya ekonomisinde darboğaza girebilecek başka ülkeler var. Bugün bunlara dikkat çekmek istiyorum.
CDS diye bir kavram var, kriz günlerinde sıkça duyulan bu terim borçlu bir ülke, şirket ya da kurumun borcunu ödeyememe riskini gösteriyor. Zaten adı da aşağı yukarı bunu anlatıyor: ‘kredi ödeyememe riski swapı’
Diyelim ki, Dubai Emirliği 10 milyar dolar nominal değerli ve beş yıl vadeli bir tahvil ihraç etsin. Bu tahvil ihracı ile birlikte, başka bir banka-örneğin Bank of America- Dubai Emirliği’nin bu borcunu vadesinde geri ödeyememesi riskine karşı elinde tahvil bulunduranlara alacaklarını tahsil garantisi veren başka bir senet çıkarıyor. CDS adı verilen ve bir tür sigorta görevi üstlenen bu senet, asıl borç senedinin riskine göre fiyatlanıyor. Ülkenin ya da şirketin riski yüksekse, CDS de yüksek fiyattan satılıyor. CDS’ler sadece çıkarıldıkları gün değil, asıl tahvilin vade sonuna kadar işlem görüyor ve fiyatları da değişiyor.
Bu kısa açıklamadan sonra, 10-15 gün önce Dubai Emirliği’nin çıkardığı tahvillerin CDS primlerinin ne yönde hareket etmiş olabileceğini tahmin edebilirsiniz sanırım. Doğru, çok hızlı bir şekilde yükselerek 300’den 650’ye yükseldi.
Diğer ülke tahvillerinin CDS’leri nasıl seyrediyor derseniz, ortaya ilginç bir tablo çıkıyor. Tablonun ilginç olmasının nedeni, Türkiye’nin hemen yakınındaki bazı ülkelerin risk primlerinin çok yüksek düzeylerde olması.
Risk primleri en yüksek olan ülkeler Venezuela, Arjantin, Ukrayna, Pakistan, Letonya, Litvanya ve İzlanda. Ukrayna ve Venezuela’nın CDS primleri 1300 puan civarında. Bu, 100 dolarlık bir alacağı garanti etmek için 13 dolar ödemek gerektiği anlamına geliyor.
Son günlerde Yunanistan, Romanya, Hırvatistan, Macaristan ve Bulgaristan’ın risk primlerinde artış görülüyor. Bu ülkelerin hepsinin CDS primleri Türkiye’nin daha üzerinde. Yani bu ülkelerin tahvilleri, Türk tahvillerinden daha riskli. (Oysa, geçen hafta Fitch tarafından yükseltilmiş olsa da Türkiye’nin kredi notu hala bunlardan daha düşük)
Bu noktada Yunanistan’a daha yakından bakmak faydalı olabilir. Ülkenin döviz gelirleri, deniz nakliyesi ve turizm alanında kötü bir yıl geçirmesi nedeniyle önemli ölçüde geriledi. Ekonominin yüzde 1,5 küçülmesi beklenen Yunanistan’da bütçe açığının milli gelire oranı ise yüzde 12,7 ve Euro Bölgesi standartlarının çok üzerinde. AB’nin borç yükü en ağır ikinci ekonomisi olması da bunlara eklenince kredi notlarından indirimleri başlayan Yunanistan’a bir uyarı da dün S&P’den geldi ve ülkenin kredi notu negatif izlemeye alındı. Daha önce Fitch Yunanistan’ın kredi notunu A-‘ye indirmişti.
Dubai sorunu çevremizdeki ülkelerde ve özellikle Yunanistan’da başlayacak bir sorunun yanında daha basit kalabilir. Zira, Yunanistan’da ya da diğer Doğru Avrupa ülkelerinde yaşanacak bir sorun, Dubai’de olduğu gibi az bulaşıcı olmayacaktır.