24 Ocak 2021

Kozmik doğal seçilim

John Wheeler, Einstein için diyor ki: Bir insan nasıl olur da öngörülemeyecek bir şeyi öngörür? Ancak Einstein'ın bu hayal bile edilemeyecek öngörüleri, bizi evrenin başlangıcına götürdü

Evrenimiz canlı olabilir mi?

Biliyorsunuz, canlılığın temel ölçütlerinden biri türünü sürdürme yetisi.

İçinde bulunduğumuz evren bir başka evreni doğurabilirse, neden canlı olmasın?

Einstein sonrasının en büyük beyinlerinden Stefan Hawking bu sorunun yanıtının karadeliklerin kalbinde saklı olabileceğini söylüyor.

Eğer evrenimizin bir yavrusu olabilirse, kendisi de başka bir evrenin yavrusu olmalıdır. O zaman, bir "kozmos evrenler topluluğu"ndan da bahsetmemiz gerekecek. Evrenimiz de onun bir üyesi olacaktır: Peki biz bunu nasıl kanıtlarız?

Biliyorsunuz, evren anlayışımız son yüz yıl içinde çarpıcı biçimde değişti. Einstein'ın Genel Göreliliği, Newton'un kütle çekiminin yerini aldı; bize madde ve enerji eşdeğerliği ile evrenin uzay-zaman dokusu arasındaki ilişkiyi gösterdi.

Ancak durağan bir evren beklentisinin aksine Einstein denklemlerinin çözümü, durağan olmayan bir evreni işaret ediyordu; yani evren zamana bağlı olarak değişmekteydi.

Çok geçmeden Hubble'ın nefes kesici gözlemleri ile Einstein'ın bir türlü inanamadığı evrenin genişlemesi de kanıtlanmış oldu. Einstein, durağan evren öngörüsünde yanılmıştı ama ürettiği matematik denklemler yanılmamıştı.

Einstein'ın denklemlerinin çözümleri içinde, 2019'da görüntülenerek gerçekliği kanıtlanan kara delikler de vardı.

Kara deliklerin gerçekliğinin kanıtlanmasıyla, 1960'lı yıllarda akıllara düşen başka bir soru hatırlandı: Evrenimiz bir kara delikten doğmuş olamaz mı?

Biliyorsunuz kara delikler, büyük yıldızların kendi kütlesel çekimleri altında çökmesi sonucu uzay zamanın bükülmesi ile oluşan derin kuyulardı; burada zaman durmuş, madde sonsuz yoğunluğa ulaşmış olarak tanımlıydı.

Aynı "Büyük Patlama" anında olduğu gibi; biz ona tekillik diyorduk.

Başka "Big Bang"ler

Bu benzerlikten hareketle 1960'larda Stephen Hawking ve Roger Penrose, ölmüş büyük yıldızların kendi üzerine çökerek oluşturdukları kara deliklerin tersine bir mini Big Bang yaratabileceğini ileri sürdüler.

Tekillik, yalnızca Büyük Patlama anında ve kara deliklerde rastladığımız bir olgu.

Bu yaklaşım uzantısında Kanadalı bir bilim insanı Lee Smolin, bir kara deliğin kendi içinde bir patlama gerçekleştirip yeni bir evren doğurabileceğini ileri sürerek Stephen Hawking ve Roger Penrose'a ait öngörüyü biraz daha ileriye taşıdı, yıl 1992.

Ana evren bir kara delik içeriyorsa bunu yapabilir, diyordu Smolin. Yani bir "ana" evren, kendi içinde oluşan kara deliklerde beslenen "bebek" evrenler doğurabilirdi. 

Lee Smolin'e göre, evrenler de canlılar gibi çoğalabilir, gelişebilir ve evrilebilir. Ve sonra da ölebilir.

 Eğer evrim söz konusuysa bebek evren, kendisini oluşturan kara deliğin ait olduğu ana evrenden farklı fiziksel özelliklere sahip olabilir. Bu, bebeklerin ebeveynleri ile olan farklılıkları gibi birşey; bir anlamda rastgele genetik mutasyonlar gibi.

Smolin bu süreci "Kozmik Doğal Seçilim" olarak adlandırıyor.

Evrimsel süreç

Biz "doğal seçilim" olgusunu evrimsel sürecin bir sonucu olarak biliyoruz. Bu süreçte tüm canlı varlıkların ortak özelliği, hayatta kalmak ve türünü sürdürmek odaklı olması.

Evrenimiz de evrimleşmiş olabilir mi?

 

Evren canlı yapılara karşı çok ince bir ayar içinde ve biliyoruz ki çok küçük bir farklılık bu evreni, atomları ve dolayısıyla bizleri oluşturmazdı.

Canlının hayatta kalması, temel olarak evrimsel süreçte doğal seçilim ile ilişkilidir. Doğal seçilimle doğada avantajlı olanlar, kendilerine avantaj sağlayan özelliğe sahip genleri gelecek nesillere aktarma şansına da sahip olurlar. Bunun sonucunda, avantajlı gen aktarılmış yavru bireylerin ortama daha fazla uyumlu olmaları da sağlanmış olur.

Evren ölçeğinde düşünürsek, kara delik yoluyla üreyebilme kapasitesine sahip olanlar, üreyemeyen yani kara delikleri olmayanlardan çok daha fazla sayıda olacak demektir.

Evrenimizin bu şekilde 13,8 milyar yıl önce bir ana evrene ait büyük bir kara deliğin bebeği olarak doğması akla yatkın geliyor. 

Evrenimiz şimdi 13,8 milyar yıl yaşında, yaklaşık 20 milyar yıl daha bir yaşam şansının olduğu öngörülüyor. Yani genç bir evrenimiz var ve olabildiğince büyük kara deliklere de sahip.

Bu durumda, evrenimizde oluşan ve oluşmakta olan her kara delik için, yeni bir evrene yol açabilme potansiyeli vardır diyebiliriz.

Ancak şimdiye kadar, bir kara deliğin patlama sonucu bebek evrene dönüştüğü yönünde bir kanıtımız yok. Bu bir yana, kendi evrenimizin bir kara delikten doğduğu yönünde de bilgimiz yok. Ama bu bizim olağanüstü gerçekliğimizde bir olasılık.

Kara delikler ile evren arasında hem fiziksel hem de matematiksel açıdan bir bağlantı olduğu öngörüsü içinde hoşumuza gidebilecek çok şey var. 

Öncelikle "Daha önce ne vardı?" sorusu yanıtsız kalmıyor.

Daha çarpıcı olan şey ise, evrenimizin bir şans ürünü olmasının gerekmiyor olması.

Evrenin yaşıyor olabileceği düşüncesi çok heyecan verici ve sanırım size bir hayal ürünü gibi geliyordur.

John Wheeler, Einstein için diyor ki: Bir insan nasıl olur da öngörülemeyecek bir şeyi öngörür?

Ancak Einstein'ın bu hayal bile edilemeyecek öngörüleri, bizi evrenin başlangıcına götürdü. Şimdi, çok daha gelişmiş cihazlar ve bilgi birikimimizle başlangıcın da ötesini keşfetmeye çıkıyoruz!

Bu, insan aklının zaferi değilse, nedir?


Kaynakça

Yazarın Diğer Yazıları

Uzayda niye akıllı bir yaşama rastlamıyoruz?

Bilgisayarlar teknolojik aşamaya ulaştığında, işleme kapasitelerini nasıl artıracaklarını da öğrenecekler, gelişmeleri daha da hızlanacak ve artık kontrol tümüyle kendilerinde olacaktır. Bu yeni zekâ, ölümsüz olacak ve evrenin her yanına yayılabilecek

Uzayın keşfinde robotik astronotlar dönemi

Öyle görünüyor ki yapay zekâ, insanın yakın gezegenleri kolonize etme tutkusunu tetikleyecek ve bu amacın gerçekleşmesinde insanın önemli bir müttefiki olacak. Tüm bunlar olanaksız bir hayal ürünü gibi görünse de unutmayalım, bugün yaşamakta olduklarımızı daha önce kim hayal edebilirdi ki?

Yapay zekâ duraklatılmalı mı?

Yapay zekâ, yaşamımızı ve çalışma tasarımlarımızı değiştirdi ve değiştirmeye de devam edecek, görünüyor. Peki neden yapay zekâyı geliştirme çalışmalarını duraklatmalıyız?

"
"