07 Ocak 2022

Üniversite, Türkiye, muhalefet

Boğaziçi'nin kamuoyunda yankı getiren, istibdat koşullarında bile destek gören, devletin yer yer şiddetine rağmen öğrenimi korumalarındaki örnek başarısına rağmen, direnişin gölgesinde kendisine yer arayan muhalefet bu kurumun öğrencileri ve hocalarıyla oturmayı aklından geçirdi mi?

Boğaziçi'nde güçlü direniş sürüyor.

İktidar geri adam attı, yandaş basın yıldı.

Gün gelecek rejim çökecek, direniş bitecek.

Üniversite kırk yıldır özerklik ve akademik özgürlükten yoksun bırakıldı.

12 Eylül'den bu yana YÖK'e itiraz etmek bir yana, üniversiteleri kapıkulluğuna mahkûm eden iktidarların bir yenisi daha mı gelecek?

Muhalefetten şimdiden hesap soruyorum:

"Nasıl bir üniversite istiyorsunuz?"

Hesap soruyorum çünkü tribünlerden bağırış çağırışları dışında, iklim krizinden Avrupa Birliği'ne, yerel yönetimlerden tarım kooperatiflerine, nükleer enerjiye, tüketici haklarından silah sanayiine ve hazırlıklı olmaları gereken başka konularda, değil ne düşündüklerini, düşünüp düşünmediklerini bile bilmiyoruz.

Boğaziçi'nin kamuoyunda yankı getiren, istibdat koşullarında bile destek gören, devletin yer yer şiddetine rağmen öğrenimi korumalarındaki örnek başarısına rağmen, direnişin gölgesinde kendisine yer arayan muhalefet bu kurumun öğrencileri ve hocalarıyla oturmayı aklından geçirdi mi?

Üniversite özerkliği ve akademik özgürlük dendiği zaman ne olduğunu biliyorlar mı? Yeni bir üniversite yasasını kimlerle ne zaman, nasıl hazırlayacaklar? Onlar da mı kendilerine yandaş arayacak, demokrasi kisvesi altında ipe sapa gelmeyen danışma kurullarıyla göz boyayacak?

Üniversitenin yol haritasının çoktan duyurulması gerekirdi.

Muhalefetten sorduğum hesabın cevabını üniversiteden bekliyorum.

Üniversiteden bekliyorum çünkü demokratik bir üniversite ancak alttan gelen, öğrencisiyle, hocasıyla, özgürlüğe susamış, YÖK gibi tepeden inmeci bir gafletle değil, kurumların ayrı ayrı özellikleri ve gereksinimlerine duyarlı bir çerçeve yasasıyla yaşama geçebilir. Elimizde örnekleri çok. Biri daha 12 Eylül günlerinde uluslararası toplantılarda paylaşılan, benim de hazırlanmasında katkıda bulunduğum Lima Deklarasyonu.* Bu yönde üniversitelerin ülke çapında bir dayanışma grubu yeni bir yasanın çalışmalarına başladılarsa duyurmaları öğrencilerle ailelerine umut verir. 

Türkiye gençliğini kaybediyor.

Anketler yarıdan fazlasının yurt dışına gitmeye zorlandığını gösteriyor. Dışarıya yönelik beyin göçüne, içeride şevkten kırılmış umudunu yitirmiş bir gençlik eşlik ediyor. Bayrakla din üzerinden yürütülen söylemle yükselen sesler özgüvene değil çaresizliğin şiddetine yönlendiriyor.

Totaliter bir rejimden geçişte yalpalanma, patinaj yapma, kaş yaparken göz çıkarmanın bedeli ilerde hazırlıksız iktidarların gözden düşmesiyle sınırlı kalacakken, ülkeyi yeni felaketlere davetiye çıkartacak ağırlıkta olur. Yardıma ihtiyaçları var. Sindirilmiş kurumlar, sendikalarla sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütleri yeni Türkiye için güç birliğinde öfkelerini değil yapıcı taleplerini gündeme taşımalı. Başta siyasetten uzaklaştırılan gençlikle, politikacıdan soğuyan kamuoyu kavga değil somut bir söylem bekliyor.

Şimdi değilse ne zaman?

Gönül isterki mevcut rejimle destekçileri bile ülkenin esenliği doğrultusunda yol gösterilmesinden feyz alabilsin.

Seçimler erken mi geç mi olur, nasıl olur bilemiyorum.

Bildiğimse totaliter sistemlerden geçişte toplumun beklentilerinde çıtayı en yüksekte tutmak olduğu. Kurtulacağını sanarken çaresizce yeniye sarılmak ülkeyi yaz boz tahtasına çevirir. 

Aşkta hayal kırıklığı yeni aşklarla telafi olur, ülkelerin yenisi gelmiyor.



* https://www.wusgermany.de/sites/wusgermany.de/files/userfiles/WUS-Internationales/wus-lima-englisch.pdf

Yazarın Diğer Yazıları

"Bize güçlü lider lazım"

Korkum; genel seçimlere kadar zaman diliminde, iktidarla muhalefetin seçmeni hayal kırıklığına uğratmasıyla, toplumun "Bize güçlü lider lazım," şartlanması sonucu, bu günlerde başka ülkelerde de gördüğümüz gibi, "Aradığınız benim" diyen birinin, iktidar ve muhalefetin arasından sıyrılıp popülizm dalgasında başımıza bela olacağı

Tanıdık bir İstanbul mu?

"Galatada’dan Tophane’ye kadar olan caddenin hemen her iki tarafında binalar ve gelir getiren mülkler geçen zamanın içinde Hırıstiyanların ve yabancıların eline geçmiş bulunmaktadır"

Zekeriya Sertel'in dramı

Sol kimliklerini "kahraman - mağdur" diye tarihe iz bırakma endişesiyle sahneleyenler, Türkiye'nin yeni kuşakları için "tarihten bana" ne dedirtecek kadar çok. Tarihin küllerinde kıvılcım arayan rejimlerin kaçınılmaz olarak zamana karşı kendi mezarlarını kazdıkları gibi, özeleştirilerini yapamayanlar da ülkelerini aynı akibete mahkûm ediyor