03 Nisan 2024

"Bize güçlü lider lazım"

Korkum; genel seçimlere kadar zaman diliminde, iktidarla muhalefetin seçmeni hayal kırıklığına uğratmasıyla, toplumun "Bize güçlü lider lazım," şartlanması sonucu, bu günlerde başka ülkelerde de gördüğümüz gibi, "Aradığınız benim" diyen birinin, iktidar ve muhalefetin arasından sıyrılıp popülizm dalgasında başımıza bela olacağı

Gündem Türkiye:

İktidarın altını çizerek mahalli, muhalefetinse rejim değişikliğine başlangıç diye baktığı yerel seçimlerin CHP lehine sonuçlanmış olması.

Binbir siyasi görüş ve çıkar bölünmesinde parti denmesini hak etmeyen kimlik şaşkını bir toplulukla, tek adamın gücünde toplanan bir teşkilatın mağduru olmak, yirmi yıldır Türkiye'nin kabuğunu patlatamadığı kaderi. Bana acı gelen iki tarafın "demokrasi kazandı" aferinleri.

Demokrasi olmayan bir ülkede nasıl demokrasi olabilir!

Kastettikleri, kazasız belasız bir seçimse, sömürge olmaktan bağımsızlığa geçmiş nispeten yeni ülkeler bile bundan iftihar etmeyi kendilerine yakıştırmıyor.

Yürütme.

Yargı.

Yasama.

Kuvvetler ayrılığı olmayan, yargının bağımsız, meclisin sözü olmadığı tek adam rejiminde nasıl demokrasi olur?

Beni üzen, muhalefet çevrelerinin Fatih İstanbul'u fethetmişçesine sevinmesi.

Aşırı coşkunun sonu ağır olur. Kutlamanın balonu çabuk patlar, zafer sarhoşluğundan uyanıldığında henüz pek bir şeyin değişmediğinin hayal kırıklığı, seçim öncesi döneminin ülkede sık yaşanan "biz adam olmayız" kötümserliğini azdırır, şevk kırıcı olur, depresyona çevirir.

Seçmenlerin yarıya yakının muhalefetle aynı dünya görüşünü paylaşmadığı, pahalılık ve işsizliğe rağmen inancının şiar olduğu bir ülkede, kazandık diye şımarmanın zamanıysa hiç değil. Hapiste yatan siyasi mahkûmları, yalnızlığa mahkûm edilmiş bir dış politikanın belirsizliğin kaypaklığında günden güne değişen pazarlıklarla idame ettirilmeye çalışıldığını, ekonomininse faturası halka mâl olacak IMF doğrultusunda kıskaca girdiğini, bunların da belediyelerin tasarrufuyla ilgisi olmadığını unutmayalım.

Sonuçların muhalefetin başarısından çok, iktidarın başarısızlığından kaynaklandığı da unutulmamalı. Yoksa bunca belediyenin el değiştirmesine neden olan oyların, yerel yönetimlerin beceriksizliğinden, yolsuzluğundan değil, iktidara uyarı olduğundan hemen herkes hem fikir.

İlerisi için endişem de var korkum da.

Endişem, ilçe meclislerini de kazandıklarından, Ankara'ya rağmen önleri nispeten açılan belediyelerin bu fırsatı iyi değerlendirmekten çok, bir sonraki genel seçimlere yönelik alışılagelmiş ilkesiz politikalarla seçmenlerin beklentilerine ters düşerken, iktidar partisinin de özellikle Kürt seçmenlerle yeniden tavşana kaç tazıya tut oyununa başlayacağı.

Ayrıca iktidar ve muhalefetin ortak ufuksuzluklarında iklim krizinden hiç söz etmediklerini hatırlatmalı mı, yoksa burası Türkiye deyip geçmeli mi?

Korkum; genel seçimlere kadar zaman diliminde, iktidarla muhalefetin seçmeni hayal kırıklığına uğratmasıyla, toplumun "Bize güçlü lider lazım," şartlanması sonucu, bu günlerde başka ülkelerde de gördüğümüz gibi, "Aradığınız benim" diyen birinin, iktidar ve muhalefetin arasından sıyrılıp popülizm dalgasında başımıza bela olacağı.

Toplumun pek de tanımadığı halde, yan yana gelmeyen kesimleri birleştirici popülist liderler bir çırpıda çıktığı gibi, işte 12 Eylül cuntasının ekonomi şefi olmasına rağmen dört akımı birleştirme iddiasında Özal ve yüzde 20 gibi oyla belediye başkanı Erdoğan, yer edinmiş liderler de, işte Karaoğlan lakabıyla efsaneleştirilen Ecevit, göz açıp kapayıncaya kadar siyaset sahnesinden silinebiliyor. Kaç defa topluca şaşırdığımızı unutmamalı, önlemini almalı.

Ne mi yapmalı?

Madem yeni seçilen belediyeler şeffaflık vaat ediyor, en çok onların seçmenine düşüyor. Her zamanki gibi Ankara'da hükûmet olma hırsında kolay yoldan iktidara yükleneceklerine, sözlerin tutulup tutulmadığını denetlemek. Popülizmin yolunu kesen, toplumdaysa eksik olan güven, kamuoyu önünde özeleştiriyle açılabilir. Hele geçen akşam duyduğumuz gibi, bunu yenilgi duygusunda iktidardan çok, geçmiş hatalarının bilincinde günün galibi muhalefet yapabilirse, kamuoyunun gönlünü kazanmış olur. İpuçlarını vermeye başladılar. Umarım devam eder. Büyük planlar yapmadan topa basalım.

Seçim sonuçları, böyle bir sevgi ve kucaklamanın, halkın muhalefeti bağrına basmasının ifadesi değildi.

Yazarın Diğer Yazıları

Açık Radyo’yu susturmak cüret değil, cehalettir

Kainatın tüm seslerine ve renklerine, dünyanın her dilinde yayın yapma kudretinde Açık Radyo’ya, bugün de, yarın da günaydın!

Hâlâ askerler var hepsi üniformalı

Gündüz Vassaf'ın; 3 Eylül’de kaybettiğimiz Mehmet Güleryüz'ün 2003-2004'teki savaş karşıtı temalı resimlerin yer aldığı "Eksik Olan" sergisi için yazdığı şiiri yayımlıyoruz...

Tanıdık bir İstanbul mu?

"Galatada’dan Tophane’ye kadar olan caddenin hemen her iki tarafında binalar ve gelir getiren mülkler geçen zamanın içinde Hırıstiyanların ve yabancıların eline geçmiş bulunmaktadır"

"
"