Turnuvanın erken dönüş yapmayan, direnen iki büyük Avrupalısı; Fransa ve Almanya'yı kıyasıya bir mücadele bekliyordu.
Çeyrek final yarışından öte birbirine denk güçlerin savaşı da olacaktı bu karşılaşma.
Çünkü her iki takımın futbola bakışları birbirine benziyor. Değişerek, dönerek oynamak, taktiksel değişim içinde takım bütünlüğünü sağlamak, göze hoş gelen olumlu futbol oynamak ortak parantezleriydi.
Almanya'nın değişimine yıllardır tanıktık. 2006'dan başlayan bir süreç sonunda alt yaş gruplarından beri birlikte ve aynı anlayışta gerçek bir TAKIM ortaya çıkmıştı.
Öte yandan Fransa'nın bu turnuvaya getirdiği kadro ve gösterdiği performans hoş bir sürpriz oldu. Fransa, yıllarca eski isimlerle oyalandıktan sonra genç oyuncuları çok iyi monte etmiş. Ayrıca turnuva sürecinde bazı yanlışlardan dönmesini de iyi bildi. İlerde iki santrafor birbiri üzerine biniyordu mesela. Bu yüzden son Nijerya maçında Deschamps'ın Giroud'yu alıp futbolun parlayan yıldızlarından Griezmann'ı oyuna sokması Fransa'nın galibiyetinde önemli rol oynadı. Ayrıca kadrolar açıklandığında kağıt üzerinde Fransa orta alanının Almanya'ya göre daha güçlü olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyorduk. 4-3-3 oynayacaklar ve orta alanla forvet hattı dönerek birbirinin içine girecekti.
Almanya'ya gelince; 4-2-4 gibi dizilecek ama hücumda 2-4-4'e dönecekti.
Maç başladığında Almanya oyunu kanatlara, özellikle de sağa yığarak karşı alana yerleşti. Çok adamla rakibin üzerine gitti. Rakip orta alanının presinden kaçtılar. Lahm bu kez klasik yerine; kenara geçmişti. Khedira ve Schweinnsteiger ortada görevliydi.
Karşılaşmanın başında "unutmayalım unutturmayalım" dercesine ayrımcılığa karşı bir kez daha anons yapıldı. Futbolcular da "ayrımcılığa hayır" pankartıyla çıktılar sahaya.
Ardından milli marşları okumak için dizilen futbolcuları görünce düşündüm de futbolcular zaten ayrımcılık meselesini çoktan çözmüşler. Baksanıza çeşitli ırk ve milletlerden futbolcular bir araya gelmiş her iki takımda da. Birleşmiş milletler gibiler. Turnuvanın diğer takımlarında da durum pek de farklı değil. Zaten günümüzün paradoksu bu. Takımların içinde her renkten, milliyetten, din ve dilden futbolcu var ama sahaya çıktıklarında farklı bayrak ve ülke kimliği altında ayrışıyorlar. Bazı futbolcular milli marşları, pek de beceremeyerek ve hatta istemeyerek söylemek zorunda kalıyorlar.
Karşılaşma golle başladı
Zevkli bir maç izleyeceğimiz daha ilk dakikalardan belliydi. Hiç evelemeden gevelemeden topu alan rakip alana yöneldi. Böylesine güzel geçeceği belli olan bir karşılaşmayı öğlen sıcağına almak kimin fikriydi acaba?
Ve gol erken geldi. 13'de Hummels, Varane'a müdahale ettirmeden kafayla topu üst direğin yanından ağlara gönderdi.
Golü yiyen Fransa rakibine göre gol için daha fazla rakip alandaydı artık.
34'de Fransa Almanya savunmasının arkasına hızlı adam kaçırmasının sonucunu alıyordu neredeyse. Griezmann kesti, Valbuena vurdu kaleci Neuer'den dönen topa Benzema iyi vuramadı.
İkinci yarıya Fransa daha da yoğun presle başladı. Klasik 4-3-3'den 2-5-3'e döndü. Almanya ise 1-0 önde olmanın da etkisiyle 5-3-2 gibi mücadele etti uzun süre. Son 20 dakikaya girerken de Löw'ün taktik değişiklikleriyle 5-4-1'e döndü. İkinci yarının ilk 15-20 dakikasında rahatça rakip ceza alanına giren Fransa final paslarında yeterli beceriyi gösteremiyordu bir türlü. Buna karşın top Almanya'ya geçtiğinde çok daha etkili ilerliyordu.
Maç başladığı ilk 30 dakika gibi zevkli geçmiyordu artık.
Sıcağın baskısı, giderek artan yorgunlukla birlikte Fransa da temposunu düşürdü. Artık zaman Almanya'nın lehine işliyordu.
82'de Mesut'un sol kanattan nefis pasına önce Müller vuramadı, sonra Schürrle vurdu ama onu da kaleci çıkardı. Bu ikinci yarının en önemli pozisyonuydu.
Ama uzatmaların da son dakikasında Fransa Benzema'nın ayağından neredeyse 1-1'i yakalayacak ve oyunu uzatmalara taşıyacak golü buluyordu. Ne var ki kaleci Neuer bu topu da çelince Fransa da turnuvaya veda eden takımlara katılmış oldu.
Sonuçta Almanya baştan sonra denetimine aldığı maçta tek golle turu geçmeyi başardı. Maçı denetim altına almak ve yönlendirmek... Önemli bir taktik kondisyon ve oyun anlayışı tutarlılığı gerektiren bir şey bu. Özellikle tek maç elemeli turlarda belirleyici oluyor. Almanya'nın deneyimli gençlerinde bu vardı ve turnuvanın favorisi olduklarını kanıtladılar.
Fransa'nın deneyimsiz gençlerinde ise bu kondisyon yoktu. Bu açıdan iyi bir deneyim yaşadılar. Sanırım bu gençleştirilmiş Fransa'yı iki yıl sonra Avrupa Şampiyonası'nda çok daha fazla izleyeceğiz.