Türk Tabipleri Birliği (TTB) "Allah'tan varlar" diye düşünmeye başladığımız ve AKP iktidarı öncesinde önemini tam da anlayamadığımızı fark ettiğimiz önemli bir kuruluş. Covid-19 döneminde nelerin yanlış olduğunu bize "hekim camiası" tarafından gösteriyorlar. Bugün ne kadar etken olduğunu anlayamadığımız, birkaç gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından da sorumluluğun onlarda olduğu ifade edilen "Bilim Kurulu"nun belki söyleyemediklerini bize aktarıyorlar.
TTB'nin Merkez Konsey üyesi ve Göğüs Hastalıkları uzmanı, aynı zamanda meslek hastalıkları konusunda ikinci bir uzmanlığı olan Prof. Dr. İbrahim Akkurt ile Koronavirüs (Covid-19) sürecini yılın başından bu yana detaylarıyla konuştuk. Prof. Akkurt'un uzmanlık alanı nedeniyle Covid-19'u sahada ilk karşılayanlardan biri olduğunu ve kendisinin de hastalığı geçirdiğini not edelim.
Prof. Dr. Akkurt, Covid-19'un TTB tarafınan 2019 Aralık'tan itibaren takibe alındığını ve şubattan itibaren de "Covid İzleme Kurulu" oluşturulduğunu, bu kurulun halka 11 Mart'a uygun olarak her ayın 11'inde bilgi veren toplantılar düzenlediğini anlattı. Bir ay basın bilgilendirmesi, bir ay dünyada ve Türkiye'de olanı aktaran bu toplantılar, biz endişeli vatandaşlara tarafsız bir haber ve bilgi olanağı sunuyor.
Prof.Dr.Akkurt'a turkuaz tablo, hekimlerin durumu, aşı, Bilim Kurulu'nun durumu, bazı okuyucu soruları ve öneriler olmak üzere 5 grupta 14 sual sorduk. Bunlara verdiği cevapları detaylı olarak videodan izleyebilirsiniz.
Biz de size bunlardan önemli bazı detayları sunalım.
TTB, turkuaz tabloyu inceledikten sonra, 11 Kasım'da sordu; "Yoksa gerçek vakamız 80 binin üstünde mi?"
Prof. Akkurt'a tabloda vaka sayısı/hasta sayısı gibi oynamalar yapıldığını, bunun nedenlerini sorduk. Cevabı şuydu:
"29 temmuz öncesinde günbegün makasın çok açıldığı görüldü. Bu nedenle vaka sayısı kaldırıldı diye düşünüyoruz. 11 Kasım'daki TTB basın toplantısı öncesinde -bilgi vermek için- turkuaz tabloyu inceledik ve bize ifade ettiklerini basın toplantısında; 'Sayın Bakan, gerçek vakamız yoksa 80 binlerin üstünde mi?' diye sorduk. Çünkü tablonun sorgulayıcı açıyla incelenmesi ile bunu gördük."
35 yıllık klinik tecrübesi sonucunda Prof. Dr. Akkurt bu rakamı tablodan analiz ederek gördüklerini söylüyor. Yani verilen rakamların da bugün sahayla uyuşmadığı ikazında bulunuyor.
Akkurt, aile hekimlerinin kendi içlerinde yaptığı bir ankete göre, günlük pozitif vaka sayısının 47 bin civarında olduğunu ve bunun yarısı kadar da testi negatif olup, klinik ya da tomografi bulguları olan insanlar bulunduğunu, toplamda günlük vaka sayısının 70-80 binlerde olmasının çok mümkün olduğunu kaydediyor.
Prof. Dr. Akkurt, Sağlık Bakanlığı, TTB, sivil toplam, halk olarak hepimizin bir gemide olduğunu ve ilk koşulun durumumuzun ne olduğunu doğru bir şekilde bilmekten geçtiğini söylüyor. Salgınların hastaneye düşürülmeden önlenmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Akkurt şöyle devam ediyor:
"Ne durumda olduğumuzu bilmez isek, bunun sonucu iflastır. Sağlık sisteminin çökmesidir. Hastanelerin önünde kuyrukların oluşmasıdır, acil servislerde yığılmaların olması, yatacak yatak bulunamaması, yoğun bakımların taşması, Ameliyathanelerdeki yeniden canlandırma bölümlerinin ve koridorların yoğun bakıma çevrilmek zorunda bırakılmasıdır.
"Mayısa kadar o kadar korkunç özveri ile çalıştık ki, hastalık kontrol altına alındı. Ama 11 mayısta açılmayı ilk olarak AVM'lerden mi yapmamız gerekiyordu?"
Ne yapılmalı?
Prof. Dr. İbrahim Akkurt'a son sual olarak ne yapılmalı dedik. Cevabı şöyle oldu:
"Sosyal destek programlarının, sosyal devlet ilkeleri çerçevesinde en az 2 hafta, hatta 4 hafta uygulanacak, şehirlerarası geçişi de kapsayacak şekilde bir kapanmayı düşünmemiz lazım."
Söyleşinin, 'filyasyon doğru yapılıyor mu, hekimlerin durumu, temiz hastane ve diğer hastaların durumu, aşılar, bilim kurulunun durumu, kriz merkezi oluşturulmalı mıydı' gibi konulardaki detayını yukarıdaki videodan izleyebilirsiniz.
"Tek bir ders: Doğruyu söyle"
Biz bir konuyu tekrar hatırlatmak istiyoruz. Akkurt, doğru ve şeffaf bilgilendirmenin önemli olduğuna dikkat çekiyor. Hatırlarsanız, salgının ilk günlerinde John Barry isimli yazarın 1918'deki İspanyol Gribi konusunda yazdıklarına değinmiştik [1]. "1918 Gribinden Alacağımız Tek Bir Önemli Ders" isimli yazısında Barry özetle şöyle diyordu [2]:
"Doğruyu söyle."
Barry bunu söylerken Philadelphia ve San Francisco örneklerini veriyordu. Philadelphia yerel yönetimi ekonomi nedeniyle doğruyu söylemeyip, "sıradan bir grip" diyerek halka olayın vehametini zamanında iletmediği için, sonuçta otoriteye duyulan güven dağıldı, toplum da, kimin hasta olduğunu bilmediği için birbirinden uzaklaştı ve sonuçta yıprandı. San Francisco örneğinde ise sorumluluk taşıyan yöneticiler bir araya gelerek, tam sayfa reklamlarla halkı uyardılar. Topluluk korktu ama bir araya geldiler ve gönüllü hale dönüştüler.
Sonuçta, San Francisco 1,5 yıl içinde salgını yok edip, ekonomi eski haline dönerken Philadelphia ekonomisini çok daha geç toparlayabilmiş. Yani ekonominin bugünü mü yoksa uzun vadedeki durumu mu?