18 Ekim 2021

İTÜ Rektörü’nün, yılların vakıfları, gelenekleri, girişimci gençler ile iş insanlarıyla derdi ne?

Yeni Rektör İsmail Koyuncu, İTÜ'nün geleneklerini koruyan ve bugünkü hale gelmesini sağlayan vakıfları yok etmeye uğraşıyor. Böyle bir duruma İTÜ paydaşları tepki verip engel olabilir mi? Boğaziçililer kadar çaba gösterilir mi? Sarı öküzü korurlar mı?

Eylül başından bu yana, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde bir garabet yaşanıyor. Ülkemizin en önemli gururlarından birisi olan Teknokent'in insanlarına ve İTÜ'de çalışanların çocuklarının okuduğu okulun velilerine, öğretmenlerine, çalışanlarına İTÜ'nün kapıları bir gün kapanıverdi. "Bir tek şu kapı" denildi. İnsanlara yürüme cezası verildi adeta. Bir yandan da yurtlar hukuksuz bir şekilde ele geçirilmeye uğraşılıyor… [1]

Manzaradan anlaşılan şu; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Ağustos 2020'de atadığı ve yukarıdaki resimde Tuba Bilim Ödülü alırken gördüğünüz yeni Rektör İsmail Koyuncu, İTÜ'nün geleneklerini koruyan ve bugünkü hale gelmesini sağlayan vakıfları yok etmeye uğraşıyor.

Nedeni de belirsiz... mi desek…? (Kendisini cevap hakkı için aradık ama dönmedi.)

Prof. Koyuncu ne yapıyor derseniz?

Adeta terör estiriyor diyebiliriz. Yani önce Teknokent'in ve İTÜ Gelişim Vakfı okulunun arabalarını tek kapıdan alarak 40 dakikaya varan trafik sıkıntısı yarattı. Yanı sıra buralarda çalışanları da tek kapıya yönlendirdi. Özellikle Maslak'ta metrodan inenlere yürüme cezası vermiş gibi bir şey oldu. Dağ, tepe, 30 dakika yürümek zorunda kaldılar. Neyse sonradan bu zorlama kalktı. Ama arabalar için sürüyor. Halen kapı sayısı 2ye çıksa da,  arabalar kuyruklar halinde gecikmeli giriyor.

Bunları İTÜ'nün birisi 40 diğeri 30 yıllık geleneksel vakıflarını dışarı atmak yani yok etmek için yaptığı anlaşılıyor. Üstelik Rektör, vakıfın üyesi ve kendisinin de Teknokent'in içinde şirketi var.

İTÜ 1980 yılında Maslak'taki kampüse taşınmaya başladı. Öncesinde Maçka-TaşKışla-Gümüşsuyu üçgeninde eğitim veriyordu. Bu yıllardaki durumuna bakarsak, öğrenci, akademisyen ya da mezunlarının bir araya gelecekleri sosyal tesisleri yoktu. Basketbol sahası kırık, dökük, ısınmaz, suyu akmazdı (eşim basketbol oynadığı yıllarda okulun bu durumunu söylerdi. İleriki yıllarda imkânımız olduğunda bu salonun ısıtma ve sıcak su sistemini yeniledi). Laboratuarları kısıtlı, üniversite araştırma-geliştirmede çok fazla üretemeyen bir durumdaydı.

Ben de eski yılların olanaksızlıklarını, yurt olmayışını, 1982 mezunu olarak yakinen biliyorum.

Mezunlar ve vakıflar, İTÜ'yü ilmek ilmek ördüler. Mesela eşim Maslak kampüste, bütçe ayrılamadığı için uzun yıllar yapılamayan Uçak ve Uzay Fakültesi konferans salonunu, o yıllarda fakülte dekanı olan sınıf arkadaşının ricasıyla yaptırmıştı. Çalıştığı Şirket CEO'su (Dr. Sani Şener) bu ricayı kırmadı ve bir sosyal sorumluluk projesi olarak ele alınarak, bugün halen kullanılan mükemmel, "TAV Havalimanları Konferans Salonu" yapılmıştı. Mezunlar İTÜ'ye böylesine bağlı.

Bu vakıflar, mezunların da desteği ile okula yurt, laboratuvarlar, sosyal tesisler ve en önemlisi Teknokent kazandırmış durumda.

Peki, İTÜ atanmış Rektör’ü vakıflara bunu neden yapıyor?

Bunu sormaya gerek var mı? TÜGVA ile olan biteni daha yeni yaşayarak görüyoruz. AKP kendi kadrolarını besleyerek ayakta kalan bir parti. Bunu da para kaynaklarına ulaşarak yapıyor. İstanbul ve Ankara Belediyelerini kaybettikten ve ekonominin "deniz bitti" halinden sonra, bugünlerde para kaynaklarının geldiği durumu da hepimiz biliyoruz.

Dolayısıyla büyük bir döner sermaye halinde olan Vakıf gelirlerini ele geçirmeye çalışıyorlar. Hatta büyük arazisi de önemli bir kaynak. Yaptığı açıklamaya bakarsanız da sadece ranttan bahsetmesi zaten yeterince ilginç[2].

Rektör Koyuncu, bu vakıfları halen işlettiği tesislerden çıkarıp ne yapacak? Bu yurt, halısaha ve lokal gibi tesisleri öğrenci ve İTÜ'lüler için ücretsiz veya daha ucuz mu yapacak? Ama fiyatlar zaten rektörlük onayından geçmiyor mu? O zaman Rektör samimi olabilir mi?

Yan taraftaki tweetine bakarsak, Atatürk aleyhtarı Mısırlıoğlu için yazdığı bu mesajdan sonra, sorsak.. İTÜ'ye yandaş tarikat vakıflarını sokar mı? Bu akla gelmeyecek bir tahmin mi?

Türkiye'de tarım, telekom sektörü, elektrik sektörü sağlık sektöründen sonra ra eğitim ve teknoloji geliştirmenin bitirilmesi mi? Ülkenin en önemli üniversitelerinden Boğaziçi'nde olanları hatırlayalım.

Böyle bir duruma İTÜ paydaşları tepki verip engel olabilir mi? Boğaziçililer kadar çaba gösterilir mi? Sarı öküzü korurlar mı?

Mezunlar Derneği, zombi dernek midir?

AKP döneminin bir klasiği de "zombi dernekler". Yani varmış gibi olup, ortama ayak uyduran dernekler. Sivil toplum örgütleri bir takım grupların haklarını ve menfaatlerini korumak / geliştirmek için kurulurlar. Ama günümüzde derneklerin çoğu aykırı bir şey söylememeye özen gösteriyor ve sadece başkanlık, yönetim kurulu üyeliği yapmış olmak için dernekçilik yapılıyor.

Şimdi sorum şu; İTÜ'nün bir sorunu var. Mezunlar Derneği nerede? Ne iş yapar?

Çamur deryası bir kampüsten buraya gelmenin gururunu yaşayan mezunlar (bu cümle bizzat Teknokent’te çalışan bir başka mezunun cümlesi) endişeli. Bu duruma İTÜ mezunlarının acilen el koyması lazım. Çünkü bu vakıflar mezunların eseri. Tartışılan konuların bir yana bırakılması ve bu vakıfların yok edilmesinin önlenmesi lazım. Bir an önce.

Mezunlar Dernekleri neredesiniz? Yoksa siz de AKP döneminin ZOMBİ DERNEKLER statüsünde misiniz?

Boğaziçililer kadar olamıyor musunuz?

Türkiye'nin göz bebeğine haksızlık

Bu arada bir başka konuya daha değinelim. Rektör Vakıflara karşı güç gösterisi yapıp, gözdağı verirken,  bunu Teknokent firmalarını kışkırtarak yapmaya kalktı. Türkiye'nin göz bebeği bu teknoloji kümelenmesini oluşturan insanlara haksızlık etti, hata yaptı. Filler tepişirken ezilecek yer/kurum değil ARI Teknokent.

Çünkü İTÜ ARI Teknokent'in sıradan bir Teknokent değil. 3,8 milyar TL (2020) cirosu ve 8.000 bilişim çalışanı ile bir teknoloji hub. İTÜ Çekirdek dünyada ilk beşte. Türkiye ve Dünyada pek çok noktaya üstün teknoloji ürünleri sunup yüksek ihracat seviyelerine ulaşan şirketlerin tuhaf bir cezalandırmaya uğraması ne saçmalıktır?

Dünya devleriyle Teknokent'in bugüne kadara sağladığı imkânlarla rekabet edip yüksek döviz girdileri sağlayan şirketler bu saçmalığın bir an önce son bulmasını istiyor. Yaya personel artık normal her kapıdan girmeye başladı ama araçlı Teknokent personeli hala da en uzaktaki kapı + aşağıdaki Etiler kapısından girebiliyor.

Bu gereksiz zorlamalar hala daha Maslak bölgesi ve kampüs içerisinde saçma bir trafiğe yol açıyor.

Bu şirketler işlerine ayıracakları zamanı buna mı ayırsınlar?  Bir Teknokent yetkilisi bizim kanalımızla Rektör'e sesleniyor;

  • "Türkiye'de zaten az olan yüksek teknolojiyle oynama hakkını size kim verdi? Kavganızı bizim üzerimizde yapmayın. Başka şekilde yapın. Amacınız Türkiye'ye iyilik mi, kötülük mü?"

Rektörün dışarı atmaya çalıştığı İTÜ vakıfları

Bütün bu baskılara karşı Vakıflar açıklama yayınlıyorlar. Aşağıda İTÜ Vakfı'nın açıklaması yer alıyor. 

 

 

 

Arkasından İTÜ Geliştirme Vakfı ile ilgili tuhaf bir haber duyuldu. Rektör Koyuncu anlaşılan hızını alamamış bu sefer de Vakfın kurucusu eski Rektör Gülsün Sağlamer'in arabasının plaka numarası vererek içeriye girmesi engellenmeye çalışmış. İTÜ'de 1996-2004 arasında rektör olan Gülsün Sağlamer ise aracından inerek yürüyerek ofisine gitmiş[3].

Çok ayıpladık, kendi pozisyonunuzdan geçmiş bir insana saygı göstermek yerine bunu yapmak? Üstelik bir kadına?

Şimdi kısaca bu vakıfların içeriğini de hatırlatalım.

İTÜ Vakfı

1984'de kurulan vakfın amacına bakalım [4];

  • "İstanbul Teknik Üniversitesi'nin güçlenmesi ve çağdaş düzeye ulaşması için maddi ve manevi katkılarda bulunmak temel amacıyla 4 Nisan 1984 tarihinde resmen kurulan ve Kasım 1986 da vergi muafiyeti kazanan İTÜ Vakfı kuruluş yılından itibaren amaçlar doğrultusunda emin adımlar atmıştır. Vakıf Yönetimi, kuruluş aşamasındaki gelişme, kaynak sağlama ve yatırım felsefesini belirlerken; İTÜ mensup, öğrenci ve mezunlarına hizmet verecek iktisadi işletmelerin oluşturulmasını ve tüm yatırımların İTÜ kampüslerinde yapılmasını öncelikli hedefler olarak seçmiştir.
  • Bu çerçevede Eğitim Tesisleri, Kültür ve Sosyal Tesisler, Spor Tesisleri, Yurtlar İşletmesi ve Ar-Ge İşletmesi kurularak, bunların hedeflenen kitleye hizmet vermeleri sağlanmış ve bu yolla kaynak yaratılmıştır. İTÜ Vakfı, Sosyal ve Kültürel içerikli amaçlar doğrultusunda da; her yıl ortalama 600 öğrenciye karşılıksız burs ile başarılı öğrencilere, okullara, öğretmenlere ödül vermiş, 4000'in üzerinde İTÜ Mensup ve Mezunun üye olduğu Sosyal Kulübü kurmuştur. 90 civarında kitap basarak öğrencilerin hizmetine sunulmuş, İTÜ Vakıf Dergisi 3 ayda bir, İTÜ Vakfı Haber bülteni ayda bir yayınlanarak mezunlarla iletişim sağlanmıştır. Ayrıca Bilim ve Teknoloji ödülleri ihdas edilmiş, İTÜ birimlerince düzenlenen bilimsel etkinliklere destek sağlanmıştır. Vakfın İTÜ'ye ve camiaya olan hizmetleri bugün olduğu gibi bundan sonra da aynı heyecanla devam edecektir. "

İTÜ Geliştirme Vakfı 

İTÜ Geliştirme Vakfı, başta İstanbul Teknik Üniversitesi olmak üzere kamuya yararlı hizmetlerde bulunmak üzere 1993 yılında kuruldu [5].

  • "Vakıf 2000’li yılların başından itibaren iştirakleri aracılığı ile oluşturduğu kaynakları, başta Akademisyenler ve Öğrenciler olmak üzere Üniversitenin gelişme planları doğrultusunda gereksinim duyduğu her alana yönlendirerek yıllık ortalama 5.000.000 TL (5 Milyon) üzerinde katkı sağlamaktadır.
  • İTÜ Geliştirme Vakfı sağladığı bağışlarla İTÜ kampüslerinde mensuplar ve mezunların çocukları için anaokulundan liseye kadar okulları inşa ederek işletmeye açmıştır. Vakfımız, 2000 yılında kurmuş olduğu ve %100 hissesine sahip bulunduğu İTÜ Geliştirme Vakfı Okulları; Özel Dr. Sedat Üründül Anaokulu, Özel Dr. Natuk Birkan İlkokul ve Ortaokulu, Özel Ekrem Elginkan Lise ve Özel Beylerbeyi Anaokulu, İlkokulu ve Ortaokulları’dır. Yine yürütülen kapsamlı bağış programları ile İTÜ kampüslerinde Gümüşsuyu Öğrenci Yurdu’nun modernize edilerek restorasyonu, 12 Gölet Yurdu, Ferhunde Birkan, Zeynep Birkan, Ayşe Birkan, Vadi Yurtları, Gök ve Arıoğlu Yurtları ile Mezunlar Yurdu üniversitemize kazandırılmıştır. Kültürel A.Ş.’nin %48’sine sahip olduğu ve Vakfımızın da dolaylı iştiraki olan Arı kültürel AŞ. ise; üniversitemizin toplam 17 yurdunun işletmeciliğini yapmaktadır. Diğer yurtlar üniversiteye devredilmiş bulunmaktadır.
  • İTÜ ARI Teknokent Vakfımız tarafından 2002 yılında İTÜ Ayazağa Yerleşkesi içerisinde kurulmuştur. Vakfımız, İTÜ ARI Teknokent Proje Geliştirme Planlama A.Ş. ‘nin %66 hissesine sahiptir. İTÜ ARI Teknokent 624.318,97 m2 büyüklüğünde bir alanda, 10 binasıyla, toplam 60.000 m2 kiralanabilir alanı ile üniversite-sanayi işbirliği ile Ar-Ge yapan firmalara yer tahsisi ve bu firmaların ‘Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’ kapsamında denetim hizmetini yapmaktadır. ARI Teknokent Araştırma ve İnovasyon alanında Türkiye’nin en önemli teknokentlerinden biri olarak ulusal ve uluslararası düzeyde başarılarını sürdürmektedir.
  • İTÜ Geliştirme Vakfı, İstanbul Teknik Üniversitesi ile adında ve amacında İTÜ bulunan tüzel kişiliklere sahip tüm kuruluşlar arasında dayanışma ve koordinasyonu sağlayan, bu kuruluşların ortak amaçlarını daha etkin bir şekilde gerçekleştirmelerine güç katan bir çalışma yöntemi uygulamakta, bu bağlamda büyük ölçüde amacına ulaşmış ve İstanbul Teknik Üniversiteliler arasında ve ayrıca İTÜ dostlarının da katılımı ile büyük bir dayanışmanın yaşanmasını sağlamış bulunmaktadır.
  • İTÜ Geliştirme Vakfı, Dünya üniversiteleri ile yarışmayı hedef alan Üniversitemize, İTÜ mezun ve dostlarının maddi ve manevi desteği ile yaptığı unutulmayacak boyuttaki katkılarını arttırarak sürdürmeye kararlıdır."
  •  

[1] İTÜ TeknoKent’te ARGE Nasıl Sekteye Uğratılır?

[2] İTÜ Rektörlüğü Kapı Kısıtlaması Konusunda Açıklama Yaptı

[3] İTÜ'nün eski rektörü Prof. Gülsüm Sağlamer'in üniversiteye girişi engellenmeye çalışıldı: Rektörlükten talimat var!

[4] İTÜ Vakfı - Kuruluş ve Amaçları

[5] İTÜ Geliştirme Vakfı - Tarihçe

Yazarın Diğer Yazıları

Depremi yaşayan 4 ilde nüfus 300 bin azalmış

Bölge nüfusundaki yüzde 7-8'lere varan azalma, sığınmacı açmazı ile birlikte düşünüldüğünde, Hatay başta olmak üzere bölgenin geleceği ve özellikle güvenliği açısından odaklanılması ve strateji geliştirilmesi gereken bir konu olarak önümüzde duruyor

Bakan "Türkiye emin ellerde" diyor, ama öyle mi?

USOM ya da Ulaştırma Bakanlığı gerçekten ülkemizin vatandaşlarının "emin ellerde" olması için çalışmak isterse, öncelikle operatörler-bankalar-savcılık-kolluk arasındaki eksik olan koordinasyon ve süreçleri tanımlamakla işe başlayabilir

Mahalli yönetim seçimlerin analizi (I)

Ekonomisi ve diğer tüm alanları güzel bir ülkede yaşamak istiyorsanız "cahil halk" retoriğinden kurtulun, iyi bir yurttaş olarak seçim kanunlarını, siyasi parti kanunlarını ve de ilgili mevcut gelişmeleri vs. yakından takip edin. En önemlisi gerçek verilere güvenin. O zaman "yine mi" mutsuzluğunu yenmek mümkün olur