03 Eylül 2023

Guatemala’da seçimin ardından: 70 yıl sonra bahar gelecek mi?

Guatemala’da ilerici bir hükümet kurulsa bile, Latin Amerika’daki diğer solcular gibi Arévalo’nun da her daim darbe tehdidiyle karşı karşıya kalacağı ortada

Orta Amerika ülkesi Guatemala’da, 20 Ağustos’ta gerçekleşen başkanlık seçimlerinin ikinci turu, bölgede demokrasinin geleceği açısından önemli bir dönüm noktası oldu. 

Muhafazakâr aday, eski first lady Sandra Torres’in kazanması durumunda, komşu ülke El Salvador’un başındaki diktatör Nayib Bukele’nin izinden gideceği ve Orta Amerika’daki otoriterleşme dalgasını tetikleyeceği yönünde endişeler vardı. Ancak Torres’in oyları yüzde 37’de kaldı. 

Seçimin galibi, yolsuzluk karşıtı kampanyasıyla öne çıkan ve yüzde 58 gibi büyük bir oy oranına erişen merkez solcu aday Bernardo Arévalo oldu. 

Diplomat ve akademisyen olan Arévalo, “On Yıllık Bahar” olarak anılan 1944-54 arasındaki devrim yıllarının ilk başkanı, aynı zamanda Guatemala’nın demokratik olarak seçilmiş ilk başkanı olan Juan José Arévalo’nun oğlu. Onun zaferi, bu açıdan sembolik bir anlam taşıyor. 

Arévalo’nun başkan yardımcısı Karin Herrera, seçim zaferinin ardından “yeni bir bahar” inşa etmek için tüm güçleriyle çalışacaklarını söyledi. Ancak 14 Ocak’ta iktidara gelecek yeni hükümeti zorlu bir süreç bekliyor. Daha şimdiden başkanın partisi Tohum Hareketi’nin (Movimiento Semilla) faaliyetleri askıya alındı. 70 yıl sonra yeniden beliren baharın önündeki bu ilk engel, belli ki sonuncusu olmayacak. 

Guatemala’nın yeni başkanı Bernardo Arévalo ve Başkan Yardımcısı Karin Herrera

Yolsuzlukla mücadele

Baharın ayak sesleri, bundan sekiz yıl önce, ülke geneline yayılan kitlesel protestolarla duyulmaya başlamıştı. 2015’te adı yolsuzluk iddialarına karışan Devlet Başkanı Otto Pérez Molina’nın istifası için başkent Guatemala City’nin Anayasa Meydanı’nda binlerce insan toplandı. 

Sadece başkanın istifa etmesi değil, yolsuzlukla mücadelede etkin siyasi reformların yapılması da aylarca süren protestolarda öne çıkan en temel talepler arasındaydı. Yolsuzlukların siyasetin ayrılmaz bir parçası haline geldiği ülkede insanların siyasetçilere güveni kalmamış, seçimlerin meşruiyeti sarsılmıştı. 

2012’de iktidara gelen Pérez, Guatemala’nın 1986’da demokrasiye geçişinin ardından seçilen asker kökenli ilk devlet başkanıydı. Devleti 120 milyon dolar zarara uğratmakla suçlanıyordu. Protestoların ardından istifa eden Pérez, yolsuzlukları soruşturan Birleşmiş Milletler (BM) destekli uluslararası komisyonun (CICIG) yürüttüğü La Línea davasında yargılandı ve hapis cezasına çarptırıldı.

2015’te ülke genelinde yükselen toplumsal adalet ve değişim talebi, birçok sivil toplum örgütünün doğmasını sağlamıştı. Ne var ki son sekiz yılda bu talebin bastırılması için demokrasiden giderek uzaklaşıldı ve ülke hızla otoriterleşti. Nikaragua ve El Salvador ile birlikte Guatemala, gazetecilerin hapse atıldığı, hâkim ve savcıların sürgüne gönderildiği Orta Amerika ülkelerinden biri haline geldi. Özellikle de 2019’da CICIG’in feshedilmesinin ardından komisyonla iş birliği yapan bazı hâkim ve savcıların tutuklanması, yargının üzerindeki baskıları iyice artırdı. 

Arévalo’nun siyasi hareketi de 2015 eylemlerinin bir ürünü olarak ortaya çıktı. Kendisini solda tanımlayan Tohum Hareketi partisi, ağırlıklı olarak gençler ve kentli orta sınıflar tarafından destekleniyor. Yolsuzlukla mücadele, en başından beri parti için öncelikli sırada. 

2019’daki başkanlık seçimlerinde partinin adayı olarak Arévalo’nun adı geçiyordu ancak sonuçta eski başsavcı Thelma Aldana aday oldu. Kendisini sağcı olarak tanımlayan ve CICIG ile iş birliği içinde yolsuzluk soruşturmaları yürütmüş olan Aldana, farklı grupları bir araya getirebilecek bir aday olarak görülüyordu. Ne var ki adaylığının açıkladığı gün, hakkında yolsuzluk soruşturması açıldı ve sonrasında Yüksek Seçim Mahkemesi tarafından adaylıktan menedildi. 

Aldana, önemli bir kesim için değişim ve adaleti temsil ediyordu. Adaylığının engellenmesi, yozlaşmış politikacılar açısından bir zafer olarak görüldü. Guatemala’da değişimin kolay olmayacağı açıktı. 

2023 seçimleri ve Arévalo’ya yönelik darbe süreci

25 Haziran’daki başkanlık seçimlerinde, anketlere göre yüzde 3 oy alacağı tahmin edilen Arévalo’nun ikinci tura kalması, büyük bir sürpriz oldu. Bu, Guatemala’da ilk defa solcu bir adayın devlet başkanı olabileceği anlamına geliyordu. Arévalo, müesses nizamı temsil eden diğer adayların karşısında önemli bir alternatifti. 

20 Ağustos’taki ikinci tur öncesinde antidemokratik mekanizmalar çoktan hayata geçmişti. Arévalo’nun ikinci turda yarışmasını engelleyecek bazı adımların atılacağından korkuluyordu. Zira Arévalo, ilk kez bu kadar geniş bir ulusal platform bulmuştu ve Torres’e karşı kazanma ihtimali yüksekti. Ülkenin yerleşik elitleri, askerî elitlerle yakın ilişkileri olan aşırı sağcılar buna izin verecek miydi? 

Sonuçta Arévalo, ikinci turda yüzde 58 oy olarak çok büyük başarıya imza attı. Fakat bu kesin zafer karşında bile sular durulmuş değil. Seçim Kurulu’nun Tohum Hareketi partisinin faaliyetlerini askıya almasının ardından kongrenin partinin vekillerini tanımaması, sürecin sancılı olacağını gösteriyor. “Hiç kimse, 14 Ocak’ta göreve başlamamı engelleyemez” diyen Arévalo, iktidara gelmesini önlemeye yönelik bir darbenin yürürlükte olduğuna dikkat çekiyor.  

Arévalo, 14 Ocak’ta yemin ederek görevine başlayabilecek mi, yoksa daha iktidara bile gelmeden darbeyle uzaklaştırılacak mı, bunu zaman gösterecek. Ancak Guatemala’da ilerici bir hükümet kurulsa bile, Latin Amerika’daki diğer solcular gibi Arévalo’nun da her daim darbe tehdidiyle karşı karşıya kalacağı ortada.

Guatemala’da demokrasinin yeniden tesisi ve baharın geri gelişi, salt bir iktidar değişikliği ile mümkün olmayacaktır. Yine de Tohum Hareketi, bu süreci inşa edecek bir geçiş hükümeti kurabilir. Zaten tam da bu yüzden hedef haline geliyor. 

Her şeye rağmen ülkedeki değişim talebinin, önüne geçilemeyecek bir tarihsel moment oluşturduğunu görmek gerek. Önümüzdeki dönemde Orta Amerika siyasetini otoriterleşmeye karşı verilecek demokrasi mücadelesi belirlemeye devam edecek. 

Esra Akgemci kimdir?

Esra Akgemci, Lisans eğitimini Hacettepe İktisat (İngilizce), yüksek lisans ve doktora eğitimini Ankara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde tamamladı. ABD, Meksika, Şili ve Brezilya’da lisansüstü araştırmalarda bulundu.

Kâzım Ateş ile birlikte Dünyanın Ters Köşesi Latin Amerika: Tarih, Toplum, Kültür (İletişim, 2020) adlı kitabı derledi. Selçuk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde doktor öğretim üyesi. ODTÜ Latin ve Kuzey Amerika Çalışmaları programında yüksek lisans dersleri veriyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yasaklı bitkiden “süper gıda”ya: Amarantın direniş yolculuğu

Günümüz Meksika’sında amarant hem açlıkla hem de obeziteyle mücadelede öne çıkıyor. Hem “dünyayı besleyebilecek bir bitki” hem de sağlıklı diyetlerin vazgeçilmezi…

Sömürgeciler: Ateş Toprakları'na özgü buz gibi bir western

Her ne kadar "dönem filmi" olsalar da bu filmlerin anlattığı hikâyelerin güncelliğini koruduğu aşikâr. Sömürgecilik dönemi geride kalmış olabilir fakat sömürgeciler hâlâ iş başındalar

Terra Nostra: Tekinsiz bir destan

Terra Nostra, sonsuz ve tuhaf bir düş gibidir. Durmadan dirilen kişiler, farklı zaman ve mekânlarda yeniden ve yeniden ortaya çıkar. Zaman, ilerleyen bir şey değildir; dağılıp parçalanmıştır. Gelecek diye bir şey yoktur, geçmiş sürekli tekrarlanıp durur: