Bu hafta yoğun ve iç karartan gündemin içine, bir de Muhteşem Yüzyıl dizisinin neden olduğu yaygara karıştı.
Ne akıllara ziyan cezaevleri tahliyeleri, ne Kürt sorunu, ne de İmralı röportajı konusunda açıklama yapmış olan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, gecikmeksizin, diziye ilişkin duygularını; nasıl da hicap içinde olduğunu açıkladı.
Diziyle ilgili binbir açıklama içinde, yine de kişisel favorim, köşemizin de abonesi haline gelmiş olan Sayın Bakan Aliye Kavaf’ınkiler. Kendileri de, acilen tartışmaya katılarak, Osmanlı’nın “o şekilde” tanıtılmasının son derece yanlış olduğunu belirttiler!
“O şekilde” kısmı önemli, zira hanımefendinin “Bu şekilde” diyebilecek bir veriye sahip olmadığını, yine kendi ağzından öğreniyoruz. Kısaca, dizinin kendisini bırakın, fragmanını bile izlemeden yorumlamakta.
Dizinin tarih danışmanı olan Dr. Erhan Afyoncu, Osmanlı Tarihi konusundaki bilgisi ve uzmanlığı tartışılmaz olan Murat Bardakçı ile birlikte son derece nitelikli; özellikle çok uzamadığı zamanlar akıcı, ilgi çekici ve çokluk da öğretici olan Tarihin Arka Odası programını hazırlıyor.
Dizinin, belli başlı tarihsel öğeler konusunda hayati yanlışlar yapma olasılığı bu anlamda düşük.
Ayrıca zaten, daha jenerik başlamadan önce dana gözü kadar harflerle de, tarihsel gerçekler üzerinden KURGULANMIŞTIR diye yazıyor.
Dizide ansiklopedik bilgilerin dışına çıkılmış değil.
Kanuni Sultan Süleyman, 46 yıl tahtta kalmış, babası Yavuz Sultan Selim’in genişlettiği imparatorluk topraklarını daha da genişletmiş, Belgrat, Rodos, Bağdat, Tebriz ve başka birçok önemli fetih yapmış bir hükümdar.
Öte yandan, 3 adet eşinden 7; 2 gözdesinden de 2 çocuğu olduğu biliniyor. Osmanlı tarihinde ilk defa, bir cariyeyle nikahlanmış. Taht endişeleriyle kendi çocuğunu boğdurtmuş. Hürrem’den önceki Haseki Sultan Mahidevran’a maaş bile bağlatmamış.
“Muhteşem” Süleyman doğallıkla “vay çapkın köftehooor” diye bu payeyi kazanmamış. Kumandanlıktaki başarıları, stratejik fetihleriyle bu ünvanı hak etmiş. Diğer yandan, “eğlence ve kadın düşkünü” oluşuyla muhteşemliğini yitirmek zorunda da değil.
Üstelik, henüz yalnızca ilk bölümünü izlediğimiz dizi, şu ana dek, konuya bu bakışla eğildi.
Dizi, geçtiğimiz günlerde çeşitli protestolara da konu olduğu şekilde, tüm Türk dizileri gibi bıktırıcı uzunlukta. Bunun dışında, başta Halit Ergenç ve Nebahat Sultan olmak üzere oyuncuları; kostümleri ve olayların akışıyla gayet keyifle izleniyor.
İzlemeden taşlayanlar, izleyip hicap duyanlar, araya karışıp amann itibar gidiyorr çığlıkları atanlar; anlı şanlı, 600 yıllık bir imparatorluğun, adam gibi çekilmiş başka herhangi bir yapıta konu edildiğini görmüşler mi ki bu veveylayı kopartıyorlar?
***
Kendi adıma, ezbere dayalı mükemmel (!) eğitim sistemimiz içinde yıllarca tarihi ne sevdim, ne de anladım.
Nasıl seveyim!...Kimse bana tarafsız dünya tarihinden, Osmanlı İmparatorluğu’nun aslında kitap gibi keyifle okunan, inişli çıkışlı gelişimindeki stratejik doğru ve yanlışlardan söz edip soru filan sormuyordu ki!
Ortaokul ve lise boyunca, Ridaniye Savaşı’nın tarihini, Boğdan Seferi’nin nedenlerini, antlaşma maddelerini filan ezberleyeyim derken öğrenemediğim kadar çok tarihsel bilgiyi, daha sonra okuduğum kitaplardan, izlediğim tartışma programlarından, internet portallarından öğrendim.
Şimdi, otoriteler izin buyurursa, belki bu dizi vesilesiyle de bir şeyler öğrenebilirim.
Velhasıl, yine, ne ucu ne başı belli, saçma sapan tartışmalar içindeyiz.
Üstüne üstlük tartışmalar, RTÜK denetimini genişletici yasa taslağını beslemeye çanak tutan, sansürcü zihniyeti destekleyen son derece antidemokratik, son derece muhafazakar bir yöne kaymaya devam ediyor.
Ne diyor Bülent Arınç:
“Önleyici imkanımız sadece tasarının 7. maddesinde kabul edilmiş olan milli menfaatler veya bu konudaki olağanüstü günlerde alınması gereken tedbirleri içermektedir. Kamuoyunun tepkilerini dikkate alarak televizyonun bunu kendiliğinden kaldırması belki düşünülebilir.”
Kısaca, birilerinin beğenmediği yayına yasak getirmenin bir yolu bulunur.
Öyle ya, demokratik hukuğa tümüyle dayalı olmayan her yönetimin “muhteşem yüzyılı” farklıdır.
***
Anlamakta zorlandığım dirençlerini sürdürüp de bu diziyi yasaklarlarsa, kendilerine bir önerim var.
Bir tane “II. Abdülhamit Dizisi” yapsınlar. Sıkıyönetim uygulamasını ilk kez olarak yasalaştıran, Ekim 1877 tarihli İdare-i Örfiye Kararnamesi’nden bolca söz edilsin.
II. Abdülhamit’in kurduğu, jurnalci Yıldız İstihbarat Teşkilatı, Tedbir Dönemi etraflıca anlatılsın. Günümüze ışık tutsun.
Yalnız, önerdiğim diziye ilişkin, aklımda henüz çözemediğim bir ayrıntı var. Bu padişahın da, haremindeki 13 adet eşinden 19 adet çocuğu olmuş; onu nasıl anlatmalı?!