17 Mart 2012

NİSYAN

Bitmek bilmeyen meraklarımız, bilgilerimizi iddialarla yarıştırırken birbirine nasıl da şevkle zincirlenen minik serçe parmaklarımız vardı.

 

Çocuktuk, ufacıktık. Her bilgiye açıktık.

 

Bitmek bilmeyen meraklarımız, bilgilerimizi iddialarla yarıştırırken birbirine nasıl da şevkle zincirlenen minik serçe parmaklarımız vardı. Nasıl göründüğünün umurumuzda bile olmadığı saçlarımız biraz rüzgar, biraz toprak, bolca oyun kokardı.

 

Hatıralarımız boyumuza eş, unutuşlarımız küçük ellerimizle akran;

hele de okumak denen o engin bilgiye ulaştığımız an, adeta bütün dünya elimizin altında, kitaplığımızın raflarında akardı.

 

Önem verdiğimiz bütün telefon numaraları sektirmeden ezberimizde, bir gün gerekli olabilecek her türlü adres ve telefon bilgisi, özenle doldurulmuş fihristlerin allı güllü sayfalarındaydı.

 

Biz büyürken, küçüldü dünya.

 

Bilgi ve iletişim çağı, kırk ikindi sağanakları gibi tozu dumana katarak, güngünden artan bir şiddetle sızdı yaşamlarımıza...

 

Artık kendimizinki dahil hiçbir telefon numarasını anımsamıyor, yol tariflerini navigasyon cihazlarından canlı canlı alıyor, aklımıza gelebilecek her türlü bilgiye, bulunduğumuz her yerden tek bir “tık” ile ulaşıyoruz.

 

Hışır hışır haritaları, cilt cilt ansiklopedileri, süslü püslü fihristleri tozlu raflara istifliyoruz.

 

Bilgiye zorlukla ulaşmanın keyfini yitirdikçe körelen belleklerimiz, anımsamaya değil de sanki, daha çok unutuşa meyyal, uslu uslu bir köşede oturuyor.

 

Buram buram nostalji, inceden küskünlük kokan bu satırları, bana yeni okuduğum bir haber düşündürüyor.

 

“Dünyanın en uzun süredir yayımlanan ansiklopedisi Britannica artık basılmayacak.”

 

Bazı anlar ve duygular, sona eren dönemlerin turnusol kağıdı olur ya, sanki bu haber de yanıbaşımızda duraduran bütün unutuşları çağrıştırıyor.

 

Reha Yünlüel’in Şiirhane’sindeki gibi;

“Nisyan’a isyan teşebbüsüdür, ansiklopedi...”       

 

***

 

Pelin Esmer’in (nasıl da lezzetli) 11’e 10 Kala filminde, yönetmenin gerçek amcası ve filmin hem ilham kaynağı, hem de Nejat İşler ile birlikte başrol oyuncusu olan Mithat Esmer’in öyküsü anlatılır.

 

Mithat Bey, ABD’de devlet bursuyla okumuş bir elektrik elektronik mühendisidir. 83 yaşındaki Mithat Bey, akla gelebilecek her şeyin, kendince son derece düzenli bir koleksiyonunu yapan, bu tutkusu uğruna eşinden ve dostlarından olmuş, adeta bir canlı arşivdir. Koleksiyonun devamlılığı uğruna, bıkıp usanmadan aradığı, Reşat Ekrem Koçu’nun, (tamamlanmamış) İstanbul Ansiklopedisi’nin 11. cildini, işbilir kapıcısı aracılığıyla kentin dört bir yanında ararken, bize de anımsamaya ve unutmaya dair, lezzetli anlatılar verir. Kendisinin icat ettiği transistör içinse şöyle der;

Müthiş bir makinedir. Bütün sesleri sadakatle kaydeder...”

 

Benzer bir sadakattir işte, ansiklopedinin de sunduğu...

İletişim çağının tüm vazgeçilmez nimetlerine inat, doğrudur; hayatlarımızın olmasa da, belleğimizin, kitaplıklarımızın, kalplerimizin bir köşesinde durduğu...

 

“Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür” (İnsan yaşamak için unutmak zorundadır) demişler, doğrudur. Ama bazen de insan tükenmekten, vefa ile anımsayabildiklerince kurtulur.

Yazarın Diğer Yazıları

Haydi vur kendini şaraba, kedere ve aşka vur

Bugünlerde ölümün tekinsiz nefesi kulaklarımızda bir tokat gibi üst üste patlıyor

Kral Çıplak!

Bir varmış, bir yokmuş. Dört mevsimin birden yaşandığı cennet bir diyarda çelişki her şeyden çokmuş...

Seks Köleliği ve Grinin Ellibirinci Tonu

Türkiye medyasının en libidosuna kuvvet kalemlerinin “ay bayıldım!” çektiği...

"
"