07 Ocak 2024

İpek Çalışlar'la Padişah Vahidettin'in kızı Sabiha Sultan üstüne: Sindrella görünümünde bir Külkedisi hayatı mı?

"Sultan kendi kızlarını zeki, görgülü, yakışıklı damatlarla evlendirirken Hadice ve Fehime'ye çirkin ve görgüsüz, hatta yaşlı damatlar seçmişti. Hadice Sultan, istemediği ve beğenmediği kocasını yatak odasına almıyordu. V. Murad'ın kızlarına hazırlanan saray ile kendi kızlarına hazırlattığı sarayın bahçe duvarı bitişikti. Ve olanlar oldu"

"Latife Hanım", "Atatürk" ve "Halide Edip" biyografilerinin yazarı İpek Çalışlar, bu sefer "Hanedandan Bir Sultan: Sabiha" biyografisi ile karşımızda. Çalışlar, İşgal İstanbul'unu ve Cumhuriyet'in kuruluş yıllarını Saray'ın penceresinden ele alarak anlatıyor. İpek Çalışlar ile sıcacık dostane evinde buluştuk. Oral Bey'in şahane kahveleri eşliğinde, Padişah Vahidettin'in kızı Sabiha Sultan'ı, zorlu geçen hayatını, Saray'ın asi kadınlarını, saltanatsız günleri ve işgal yıllarını konuştuk.

Sabiha Sultan sessiz kalmayı tercih eden güçlü ve zeki kadın. Sürgünden yirmi yedi yıl sonra, boşanmış bir kadın olarak ülkesine dönen, babasına ait belgeleri ömrü boyunca bir çanta ile yanında taşıyan, kızlarına ve hayata sımsıkı sarılarak ayakta kalmış bir kadın. Çok etkilendiğim bir kitap ve dönem oldu.

- Memleketi düşmanlardan kurtarmaya çalışan Mustafa Kemal Paşa, vaktini saray dalkavukları-harem arasında geçirecek bir kişi değilken neden Vahdettin'in kızıyla evlenmek istesin? Bu evlilik teklifi gerçek mi? 

Mustafa Kemal, Vahiddedin'e veliahtlık günlerinde Almanya gezisinde eşlik ederken biri ülkenin en başarılı komutanını, diğeri de geleceğin sultanını tanıyor. Sıcak ve saygılı bir ilişki oluşmuş aralarında. Kaldı ki, güzelliği ve zekasıyla ünlü Sabiha Sultan'a talip olmak yükselmeye başlamış parlak bir general için gayet makul. Mustafa Kemal, Anadolu'ya geçerken Vahideddin'e yazdığı resmi mektupları Ankara'da Meclis açıldığında yaptığı konuşmalarda satır satır okuyor. İkisi arasındaki ilişki bu satırlardan çok iyi anlaşılıyor. Kız isteme olayının dedikodu olmadığını hemen anlıyorsunuz. 

- Kadın sultanlar hanedandan kişilerle evlenmediği halde Sabiha Sultan kendinden yaşça küçük kuzeni Ömer Faruk ile evlenmeyi seçmiş? Bu cesur karara babası Vahdettin'i nasıl ikna etti?

Sanırım bu sorunu Ömer Faruk çözüyor. Anasını babasını, Sabiha'yı istemeye yolladığında sıkı sıkı tembihliyor. Onu bana vermezlerse canıma kıyarım diyor.

- Şehzade Ömer Faruk, Sabiha Sultan ile evliyken Mustafa Kemal'in yürüttüğü Millî Mücadele'ye katılmak istemiş. Biraz açar mısınız?

Ömer Faruk, Prusya Askeri Akademisini bitirmiş bir subay. Birinci Dünya Savaşı'nda da Verdün cephesinde savaşmış. Aklı fikri milli mücadeleye katılmakta. Babası Veliaht Abdülmecid Efendi'nin Mustafa Kemal tarafından Ankara'ya davet edildiği halde gitmeyişine çok üzülüyor. "Ben giderim" diyor. Abdülmecid Efendi ise hanedanı ve ülkeyi bölmekten endişe ediyor. Sabiha Sultan o günlerde hamile. Bebek doğunca birlikte gideriz diyorlar. Ömer Faruk, Ankara'ya başvuruyor, ona bir davet gelmiyor. Memleket meselesi davet beklenmez diyerek hocası Asım Paşa (Gündüz) ile birlikte yola koyuluyor. Ama İnebolu'dan geri çevriliyor.

- Sabiha ile Ulviye Sultanlar başta olmak üzere tüm saray kadınları, dışarıdaki hayata imrenerek bakıyorlar. "Kadınlar Dünyası" dergisi sultanların dış dünyaya açılan penceresi miydi?

En uzun soluklu kadın dergisi bu. Saray kadınlarının dönemin dergilerini, özellikle de kadın dergilerini okuduklarını varsayıyorum. Avrupa dergilerini de... O kadar ihtiyaçları var ki.  

- Kapalı ve zor bir hayat değil mi? 

Evet. Kapalı bir hayat yaşıyorlar. Şehirde dolaşmaları da kurallara bağlı. Şehre yeni gelen tramvaya bile binmek için Ulviye'nin kocasından yardım istiyorlar. İstanbul dışına çıkmaları ise tamamen yasak.

- Hanedan geleneğine göre Padişah'ın görevlerinden biri de bekar kadın sultanları evlendirmek. Hadice Sultan kendisine layık görülen kişiye isyan ediyor ve Abdülhamit'e karşı çıkıyor. Ve daha önemlisi Abdülhamit'in kızı Naime'nin kocası Kemalettin ile büyük aşk yaşıyor. Tarihin sayfalarında konuşulan bu büyük aşkı ve dramı sizden dinleyelim mi? Vahdettin'in Hatice'ye hak vermesi de oldukça ilginç.

93 gün saltanat süren V. Murad, Vahideddin'in ağabeylerinden biriydi. Bir darbe ile devrilip yerine kardeşi Abdülhamid Han tahta çıkınca V. Murad ile ailesinin Çırağan Sarayı'ndaki esaret günleri başladı. Hadice ve Fehime sultanlar babalarıyla beraber tam 25 yıl sarayda kapalı kaldılar. 1901 yılında amcaları Abdülhamid'e evlenip zindandan kurtulmak istediklerini haber verdiler. "Haremağası ile bile evlenebiliriz" dediler. O da bir daha asla babalarının yanına dönmemek koşuluyla Yıldız'da misafir edileceklerini iletti. O sırada Hadice Sultan 31, Fehime Sultan da 29 yaşındaydı. Murad, kızlarını birer Avrupa prensesi gibi yetiştirme amacına Çırağan'daki hapis günlerinde de sıkı sıkıya sarılmış, yabancı muallimlerden ders almalarını piyano ve musiki derslerine önem vermelerini sağlamıştı. Özellikle Hadice sultan pek güzeldi. O kitaplara, Fehime de notalara düşkündü. Abdülhamid Han'a "Evlilik yaşımız geçiyor, daha ne kadar oturacağız?" diye her haber yolladıklarında "Ben de üzülüyorum ama size talip çıkmıyor" yanıtını alıyorlardı. Sonunda iki sultana da kendilerine layık olmayan iki damat namzedi bulundu. Sultan kendi kızlarını zeki, görgülü, yakışıklı damatlarla evlendirirken Hadice ve Fehime'ye çirkin ve görgüsüz, hatta yaşlı damatlar seçmişti. Hadice Sultan, istemediği ve beğenmediği kocasını yatak odasına almıyordu. V. Murad'ın kızlarına hazırlanan saray ile kendi kızlarına hazırlattığı sarayın bahçe duvarı bitişikti. Ve olanlar oldu.

- En merak ettiğim kısıma geldik. Saray ortamında damatla nasıl yakınlaştılar?

Sultan Abdülhamid Han'ın bile isteye attığı adım, evliliğinin üçüncü yılında, Kemaleddin Paşa'nın Hadice Sultan'a sırılsıklam âşık olmasıyla sonuçlandı. Pencerelerden sepetle sarkıtılan mektuplar, duvar ve kapıların yıkılmasına kadar varmış, Kemaleddin Paşa sevdasından yataklara düşmüştü. Sıra buluşmalara gelmişti.

Kemaleddin Bey'in Hadice Sultana mektupları İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi'nde saklanıyor. Kemaleddin Paşa şöyle sesleniyor Hadice Sultan'a: "Yoksa rüyada mıyım? Yarabbi, gözüme görünen ilah sen misin? Nurun mudur? İlahi ne, sonsuz kudretin var?" Mektuplar yakalanınca, Naime Sultan eşinden boşandı. Ancak Hadice Sultan bir türlü boşanamadı. Amcası Vahideddin'den yardım istedi. O da yeğenine destek verdi. Vahideddin, Hadice Sultan'ın izni alınmadan yapılan nikahın mevcut yasalara aykırı olduğunu bildirerek nikahın feshini istedi. Ama Abdülhamid iktidarda kaldığı süre içinde Hadice Sultanı boşanma izni vermeyerek onu cezalandırdı.

- Abdülhamid tathttan indirilince boşandı değil mi? Peki damat Kemaleddin'le evlendiler mi?

Hadice Sultan, amcasının tahttan indirilmesinin ardından, Sultan Reşad'ın iradesiyle ve yüksek bir tazminat ödeyerek kocasından boşandı. Ancak aynı günlerde sürgünden dönen Kemaleddin Paşa'nın evlenme teklifini geri çevirdi. 

- Osmanlı'nın bir diğer ucunda da 1913 yılındaki yürüyüş yapan Eylemci Kadınları görüyoruz. Osmanlı döneminde bir ilk miydi bu yürüyüş?

Belki Beyoğlu eylemci kadınlara alışık değildi. Ama 1908, yani meşrutiyet sonrası kadınlar eylem konusunda çok hareketli. Meclis'in yeniden açıldığı gün hep sokaktalar. Balkan Savaşı'nda kıpır kıpırlar. İşgalci askerler gelince hayat onlar için çok zorlaşıyor.

Sabiha Sultan (soldan üçüncü), kızları Neslişah, Hanzade, torunu Abbas ve damadı Abdülmünim ile. (Sadberk Hanım Müzesi Neslişah Sultan Arşivi)

- Saray kadınlarının cuma namazına rengârenk tören kıyafetleriyle katılmaları çok ilginç geldi. Sürgünden önce saray kadınlarının günlük hayatı nasıldı? 

Cuma günleri Kağıthane'ye gidiyor, kendilerine ayrılmış mesire yerinde açık havada geziniyorlar. Saray kadınları bayramlarda ve ramazan ayında eğlencelerde buluşuyorlar. Haremde dans ve müzik var. Kadınlardan oluşan bir orkestra var. Padişahların kadınlar için düzenlediği eğlence günlerine Halvet deniyor. İşgal İstanbulu'nda halvet falan yok elbet.

Kadın sultanların yaşadığı hayat oldukça sıkıcı. Sabiha Sultan'ın halası, Seniha Sultan 1909 yılında, dost olduğu bir diplomat eşine, Madame Simone de la Charte'a yolladığı mektupta şöyle anlatmıştı:

"Benim haftam bir tek günden ibaretti. Diğer altı gün ise o bir tek günü beklemekle geçti. Sokağa çıkmadım. Misafirim gelmedi. Ne okudum ne yazdım ne de piyanoya dokundum. Hep penceremden havaya baktım. 15 Cemaziyülevvel cuma günü hava bozar da bulutlanır mı diye... Çünkü bu benim ilk Kâğıthane günüm olacaktı."

- Kitapta Padişah Vahidettin'den oldukça bahsediliyor ve oldukça önemli noktalar mevcut. Nasıl biriydi? Atamızın deyimiyle "Zeki mi, aptal mı?" olduğu anlaşılmayan mülayim biri miydi?

Vahideddin'in en güzel tarif eden tarihçi Reşat Ekrem Kocu, Şöyle diyor:

"Başkâtipliğinde bulunmuş Ali Fuad Bey'in anlattığına göre insanın içindeki düşüncelerini gözlerinden okuyan bir zekâya ve bir hükümdara lüzumu kadar kültüre sahipti. Her meseleyi süratle kavrar, fakat uzun uzun düşündükten sonra karar verirdi. Cülusundan evvel hakkında verilen hükümler daima müspet olmuştur ."

- Peki hanedan üyelerinin sürgün kararı nasıl çıktı? Atatürk sürgün kararını onaylıyor muydu?

Mustafa Kemal'in onayı olmadan sürgün karar alınması mümkün değil. Önce basında bir kamuoyu oluşturuldu. Vahideddin'in kızlarına maaş ödeniyor diye yazılıp çizildi. Olacak şey değil diye eleştirildi. Hanedan mensupları devlet görevlisi gibi kabul edildiği için hepsine aylık veriliyordu.

Sürgün açısından bakıldığında, kadınların tahta çıkma hakları yoktu. Mustafa Kemal'in ön görüşmelerde kadınlar sürgün kararı dışında bırakılsın dediği yolunda bir bilgiye rastladım ve buna yer verdim. Ama onun kadınların da sürgüne dahil edilmesini istediği yönünde anlatılar da var.  

- 5 Mart 1924 Feriye'nin yağmalanması... Çok trajik bir olay. Tam olarak neler yaşandı? 

Meclis tarafından halife seçilen Abdülmecid Efendi'nin ailesi ile birlikte sürgüne gönderildiği gece şehirde güvenlik çok zayıflıyor. Harem kadınlarının yaşadığı mekan, yağmacıların saldırısına uğruyor. Tecavüz tehdidi büyük. Nazikeda başkadın efendi Vahideddin'in haremine siper oluyor ve başıbozukları defediyor.

- Hanedan üyelerinin sürgünde zenginlikleri devam ediyor muydu? 1920'ler Fransız Rivieresı'nda tüm şaşaasıyla devam ederken maddi durumları yeterli geliyor yoksa trajediyi perdeliyorlar mıydı?

Hayır zenginlik devam etmiyor. Hayat çok pahalı ve sürgüne gönderilenler hayat konusunda çok tecrübesizler. Paraları çarçabuk tükeniyor. Zaten bir süre sonra ülkelerine döneceklerini düşünüyorlar. Açlık ve sefalete mahkûm olanlar oldukça kalabalık. Sabiha Sultan'da bir miktar para ve mücevher var. Ama Şehzade Ömer Faruk, babasının yardımı olmasa ailesini geçindiremeyecek durumda. Müslüman ülkelerden Halife'ye ilk günden yardım geliyor. O da oğluna ve çok ihtiyacı olanlara veriyor.

Sürgünün ikinci durağı İskenderiye idi. Gemi yolculuğunun sonunda güler yüzle karşılandılar. 1938 sonu. Soldan sağa: Cemâlifer Muhsin Hanım, Sabiha Sultan, Neslişah Sultan, Ali Vâsıb Efendi, Muhsin Paşa’nın hanımı, Hanzade Sultan ve Madam Burdokof (Rus mürebbiye).  (Bu fotoğraf daha önce Ali Vâsıb Efendi’nin Bir Şehzadenin Hâtırâtı Vatan ve Menfâda Gördüklerim ve İşittiklerim kitabında kullanılmıştır.)

- Vahdettin'in ölüm şekli ve sonrası çok hazin. Cenazesi evde neden bekletildi? Neden resmi kurumlar müdahale etmedi? Sabiha Sultan tüm borçları ödeyebildi mi?

Vahdeddin yalnız başına gitmiyor. Tütüncübaşısı, hekimbaşısı vb. yanında. Sonra sürgün kararıyla kadı efendileri de yanına geliyor. Para tükenince borca yiyip içiyorlar. Öldüğü öğrenilince, borçluları cenazesine haciz getiriyor. Ömer Faruk kayınbabasını defnetmekle görevli ama mevsim yaz. Cenazeyi bekletmek durumunda kalıyorlar. Borçların ödenmesi için Sabiha Sultan değerli mücevherlerini satıyor. Cenazeyi de neredeyse kaçırırcasına Ömer Faruk gemiye bindirip Suriye'ye götürüyor.

- Bunca zenginlik ve bunca zorluk yaşamış Sabiha ve güzellikleriyle dünyaya nam salan kızları, torunları... Sindrella görünümünde külkedisi bir hayat mı?

Bu benzetme güzel. Dönemin bütün devrik hanedanları için de geçerli diyebiliriz. Külkedisinden farkları şu ki, kızlar Mısırlı prenslerle evlendikten sonra Nasır askeri darbesinin ardından yeni ülkelerinde de sürgün felaketine uğruyorlar. Hayat onlar için sürprizler hazırlamaya devam etmiş. 

- Sabiha Sultan, Suat Hayri Ürgüplü'ye "Artık sembol haline gelmiş bir insan hakkında konuşmak, bazı şeyler anlatmak, vatanım için zararlı olabilir" dediğini biliyoruz. İhanet olduğunu düşünürken neden hep ketum kalmayı tercih etti? Neden hakkını aramadı, savaşmadı? 

Sabiha Sultan devlet terbiyesi ile büyütülmüş bir kişi. Türkiye Cumhuriyeti de onun devleti. Çok da gerçekçi. Babasının anlaşmazlığa düştüğü kişi çok sevilen, kabul gören bir kurucu lider konumunda. Huzur kaçırmak istemiyor.

Ebru D. Dedeoğlu kimdir?

Ebru D. Dedeoğlu, işletme-ekonomi bölümünden mezun oldu. Executive MBA alanında yüksek lisansını tamamladı. İktisat Bankası'nda MT olarak başladığı iş hayatını 13 yıl süresince portföy yönetim şirketlerinin pazarlama biriminde yönetici olarak tamamladı.

Bir yıllık Uzak Doğu serüveninden sonra hayatına yeni bir yön vererek yayıncılık hayatına adım attı ve Doğan Kitap pazarlama biriminde yeniden başladı.

Türkiye'nin çok sayıda yazarlarıyla birebir geleneksel ve digital medya pazarlama stratejeleri üzerine çalıştı.

Cumhuriyet'de Türk/yabancı yazarlarla söyleşiler yaptı.Oksijen gazetesinde de röpörtajları devam etmektedir.

Yeni yazarlar keşfetti. Doğan Kitap'ta uzun yıllar süren yayıncılık hayatından sonra Ajans Letra'yı kurdu.

Halen Ajans Letra'da çalışıyor ve yazarlara danışmanlık hizmeti veriyor. Aralık 2023'ten itibaren kitaplar, yazarlar, yayın hayatı üzerine T24'te söyleşi yapmaya başladı.

Yazarın Diğer Yazıları

Sinem Sal: Küçük kıyamet mutsuzluktur; katillerin artması, kötülüğün çoğalması bu kıyametin işaretlerindendir

"Çocukken yalancı bir özgürlük içindeyiz. Mihrap da öyle. Mesela o zaman mahalledeki meyhaneye girip çıkabilen aynı zamanda tuhafiyede karnı şişene kadar yemek yiyebilen tek kişi Mihrap. Ne kadınlar erkeklerin alanına geçebiliyor ne de erkekler kadınların alanına. Bir gün büyüyüp de özgür bir kadın olursa, çocukluğunda sahip olduğunu sandığı o özgürlük anlamını kaybediyor"

Vedat Milor: Doğru bildiğimi söylemek beni düşman kazandıran biri yaptı ama asla vazgeçmedim

"Hem bireysel hem de devlet düzeyinde, üzeri örtülen her şeyin altında kalma tehlikesi var. Devletler, tarih boyunca kendi hatalarını gizleme eğiliminde olmuşlardır. Örneğin, güçlü devletler, kendi suçlarını örtbas ederken bu gücü bir koz olarak kullanabilirler. İsrail ve Amerika örneğinde olduğu gibi, güçlü bir devlet kendi politikalarını uygularken eleştirileri bastırabiliyor"

"'Sisler Dağıldığında' gerçeklerden kaçacak yer kalmıyor": Gülhan Davarcı'yla sevgiyi, aileyi ve yaralarımızla yüzleşmeyi konuştuk

"Gerçeklikle yüzleşmek de onu taşımak da kolay değil, kalbe ağırlık yapar. Bireysel sorumluluğumuzu almadan özgür olmamız mümkün mü? Sorumluluktan bahsediyorsak kendimize ve dünyaya karşı bir dizi ödevimiz de var demektir. Evet yük, ama taşımaya değer bir yük özgürlük"

"
"