28 Aralık 2013

Yeme bozukluklarının tedavisinde büyük umut

Kişide yeme bozukluğu oluşum riski ise ortalama %30 ve araştırmalar bu eğilimin özellikle son yıllarda ivmeli olarak artmakda olduğunu gösteriyor

Günümüzde oldukça yaygın olarak görülen yeme bozuklukları arasında anoreksiya nervoza (şişmanlamak korkusuyla aşırı kalori kesintisi), bulimia nervoza (kontrolsüz miktarda yemek yeğip sonra kusarak veya laksatif kullanımıyla vücuttan besin atılımı) ve atipik yeme bozukluğu (gece yeme, tıkanırcasına yeme)  bulunmaktadır. Amerikan Diyetisyenler Derneği’nin yayınladığı makalelere göre, son yıllara kadar, sadece üst ve orta sınıftaki ergen ve genç kadınlarda görüldüğü düşünülse de aslında bu bozuklukların toplumun içine erkekleri de alan daha geniş bir kesimini tehdit ettiği saptanmış durumda. Kişide yeme bozukluğu oluşum riski ise ortalama %30 ve araştırmalar bu eğilimin özellikle son yıllarda ivmeli olarak artmakda olduğunu gösteriyor. Yeme bozukluklarının son 30 yılda iki kat arttığını ve küçük çocuklarda bile görüldüğünü düşünürsek durumun ne kadar vahim olduğunu anlayabiliriz.

Bu ön bilginin sonrasında medyanın bireyler üzerinde ve özellikle de gençler üzerindeki yanıltıcı, fotoşoplu, ruh ve beden sağlığını tehdit eden baskısına başka bir bölümde değineceğime söz vererek, İsveç bilim adamlarının, davranışsal nöroendokrinoloji bilim dalı araştırmacısı  Profesör Per Södestren başkanlığında, “Karolinska Institutet” araştırmacılarının Mandometre metodunun yeme bozukluklarının tedavisinde yüzde yetmişbeş başarı oranını 1993 ve 2011 yılları arasında İsveç, Hollanda ve Amerika da yaptıkları uzun dönemli klinik calişmalarda yakaladıklarının müjdesini vermek isterim. Mandometre kişinin yeniden normal yeme ve doygunluk hissini tekrar öğrenmelerine yardımcı olan bir feedback (geribesleme) cihazıdır. Böylelikle bu alanda nörobiyolojik terapinin başarısını ispat eden araştırmacılar ikinci güzel haberi de rahatsızlığın tekerrürünün beş yıl içinde yüzde on dan fazla olmadığı kanıtıyla duyurdular.

Daha önceleri tedavide elde edilen başarının yüzde kırkları geçememesi kanımca malesef medikal sistemin  kategorizasyon hatalarından ola gelen ve bu tür rahatsızlıkların akıl hastalıklarıyla aynı klasifikasyona yerleştirilmesi ve bu temelden hareket edilerek bilişsel ve davranışsal terapi nin yeme bozukluklarının tedavisinde ön plana çıkarılmasından kaynaklanmaktaydi. 2013 yılının DSM V (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) güncellenmiş baskısındaki teşhis ve tanı yönergelerine rağmen yine akıl hastalığı kategorizasyonundan kurtarılamayan yeme bozukluğu olan bireylerin, özel kliniklerde hastane ortamından uzak olmalarına özen gösterilmesinin ve nörobiyolojik (Mandometre cihazı) terapinin yanı sıra alkol ve sigarayı terk terapileri benzerliğinde olan oniki basamak terapi uygulamasına yer vermenin, insanı bedensel ve ruhsal olarak bir bütün olarak değerlendirmenin, yoga ve meditasyon un yanı sıra hastaların en çok yoksun hissetlikleri sevgi nin yaşamlarında varlığını hissetirmenin birbirini tamamlayan çok yönlülüğüyle  yeme bozukluklarını aşabilmeleri olanak dahlindedir.

Günümüzde dünyada, İsveç, Avustralya ve Amerika da Mandometre kliniklerinin bulunmasi pekçok kişi için ümit vaadetmekle birlikte insanın ruh ve beden bütünlüğü olan bir varlık olduğunu unutmamak ve başarı oranı yüksek (bilişsel tekrarla ögrenme ağırlıklı )bu terapiyi müjdeler ve önerirken bunun yanı sıra ruhsal tamiri gözeten içsel yaklaşımın da ihmal edilmemesini tavsiye ederim.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Kanser, beslenme ve ruh beden ilişkisi

Sevgili okuyucular insan vucudu bir ömür süresinde yaklaşık olarak altı defa kanser hücresi üretmeye yeltenebilir

Ruh, beden, zihin sağlığında stres ve epigenetik

Sevgili okuyucular, ruh, beden ve zihin denildiği zaman üç ayrı konsept aklımıza gelmesin. Ruh herzaman zihni ve bedeni kontrol eden, hastalığı ve sağlığı bedende ifade eden öğe olmuştur. Yani kısacası sağlığımızı koruyabilmek için ruh, zihin ve bedenimizin birbiriyle bütünlüğünü ve uyumunu korumalıyız.

Uykusuzluğun riskleri

Sevgili okuyucular uykusuz kalan vücudun ihtiyacından fazla kalori arama moduna girdiğini ve özellikle de seçimini şekerli ve nişastalı gıdalar doğrultusunda kullandığını biliyormuydunuz?