Avustralya da ki UNSW Tıp fakültesinin araştırmacılarından David Sinclair, hücre içinde yer alan ve enerji prodüksyonundan sorumlu olan mitokondri ile hücre çekirdeği arasında yer alan ve iletişim görevini üstlenen NAD nin (Nicotinamide adenine dinucleotide) azalmasıyla yaşlanma ve kanser gibi yaşlılık rahatsızlıklarının ortaya çıkması arasında sağlam bir ilişki kurdu. Kırılan NAD yi taklid eden bir bileşim ortama dahil edildiği zaman iyi beslenme ve egzersiz de görülen pozitif etkide olduğu gibi hücreler arası iletişimin tamir edildiği görüldü.
Hücre çekirdeği ve mitokondri arasındaki iletişim bozukluğunun düzeltilebilirliği, tip bir ve tip iki diyabet tedavisinde de önemli yol katedilebileceğinin habercisi olmakta. Fareler üzerinde yapılan deneylerde NAD benzeri bileşimin tatbiki ile, iki yaşındaki farelerin, altı aylık farelerle aynı insülin direncini gösterebilmeleri ve kas yapılanmalarında benzerliğe ulaşılması oldukça umut verici bir sonuç olarak değerlendirilmekte. Özellikle genç farelerin üzerinde yapılan deneylerden alınan olumlu sonuçlar ise tip bir diabetin tedavisinde yeni bir ışık kaynaği oluşturmakta.
Bu araştırmanın bir başka yönü de kanser de görülen HIF-1 (Hypoxia-inducible factor 1)faktörünün yaşlanma ile birlikte aktif hale gelebildiği yönündeki veriler. Profesör Sinclair, şimdiye kadar yaşlanma ve kanser arasındaki ilişkiyi bu kadar net açıklayabilecek bir deneyin yapılmadığı hakkındaki görüşlerini belirtmekte.
Profesör Sinclair ve grubu yaşlanma (Aging) üzerinde yaptıkları yıllar süren araştırmaları, sayıları yedi olan sirtuinlerin (uzun yaşam anahtar genlerinin) üzüm kabuğunda, kırmızı şarapta ve bazı kuruyemişlerde mevcut olan, resveratrol bileşimi tarafından aktive edildiğini ortaya çıkardı. NAD + bağımlı sınıf III deasetilaz enzimler olarak bilinen Sirtuin (SIRT) ailesi genleri ile ilgili olarak çeşitli hastalıklardaki potansiyel rolü üzerine geçmişte birçok çalışma yapılmıştır. Özellikle sirke sineği, maya, solucan gibi basit canlılarda yaşamı uzattığının anlaşılması ile konuya olan ilgi her geçen gün artmıştır. Daha önce yayımlanmış literatüre dayanarak Sirtuinlerin, tip II diyabet, obezite, kanser, yaşlanma ve çeşitli nörodejeneratif hastalıkların tedavisinde önemli rol oynadığı düşünülmekteydi. Son yapılan çalışmalar ise, birçok sağlık probleminin tedavisine yönelik olumlu sonuçlar veren aktif haldeki SIRT genlerinin, biyolojik sistemlerdeki rolünü saptama amaçlı olarak, bu genlerin moleküler ve kimyasal yapısını ve reaksyonerliğini deşifreye yönelmiştir . Sirtuinlerin ömrü uzatma kapasitesi üzerine yapılan bir başka çalışmada ise Alzheimer rahatsızlığının, SIRT1 geninin aktifleştirilmesi ile iyileşme sürecine girdiği gözlemlenmiştir. Yine Multiple Skleroz hastalığı üzerine yapılan çalışmalarda ise SIRT genlerinin bir çoğunun ifade düzeylerinin kontrol grubuna göre hastalarda oldukça düşük olduğu gözlemlenmiştir. İnsan metabolizması, yaşlanma, kanser ve nörodejenerasyon gibi birçok olayla ilişkisi nedeniyle ileri tedavi yöntemlerinin geliştirilmesinde söz konusu SIRT genlerinin her geçen gün daha da önem kazanacağı düşünülmektedir. Daha önceki araştırmalarında resveratrolun sadece bir numaralı SIRT genini aktive ettiği saptanmıştı. Son çalişmalarda ise yedi SIRT geninin de aktivasyonuna olumlu etkisi olduğu saptanan resveratrol, anti-aging üzerine yapılan çalışmalarda önde gelen sıralamasını korumaya devam edecek gibi gözüküyor.