31 Temmuz 2024

Sahipsiz hayvanlar ve ekonomik buhran

Bu yasa; enflasyondan, geçim sıkıntısından bunalmış toplumun, umut veremediğiniz, geleceğine netlik ayarı yapamayan gençlerin itiraz ve öfkesine yönelik bir odak değiştirme işlevi görmektedir

Villada yahut rezidans benzeri bir sitede yaşamıyorum. Hiç yaşamadım. Lüks aracım yok. Hiç olmadı. Şehir içi ulaşımda toplu taşıma araçlarını sık kullanırım. Üst gelir grubuna mensup değilim. Hayatım boyunca (ve hakarete uğradığım başka vesilelerde) kaçıncısı olduğunu hatırlamadığım şekilde belirttiğim gibi Metin Toker'in torunu da değilim.

Dahası -geçenlerde yazmış olsam da anımsatayım- semtimizde yürüyüş yaptığım bir sabah, sahipsiz bir köpek tarafından ısırılıp, adıma karne düzenlenerek dört doz kuduz aşısı olmuşluğum var. (Silikleşse de diş izleri bacağımda halen durur.)

Hâl böyleyken, sahiplenmeyen/sahiplendirilmeyen hayvanların toplanıp öldürülmesini istemiyorum. Bu amaçla bir kanun çıkarılmasını insanlık dışı buluyorum.

Çocukların mahallelerinde özgürce oynayabilmesi, okula gidebilmesinin, köpekler öldürülmeden de mümkün olabileceğini bunca yıldır gazetecilik yapan bir yurttaş olarak biliyorum. "EĞER GERÇEKTEN İSTENİRSE" tabii diye de ekliyorum.

Şu kadarını yazmak bile tuhaf geliyor ama -karşı karşıya olduğumuz izan düzeyi bakımından galiba yazmak da gerekiyor- hayvanları toplu biçimde öldürmenin önünü açan bu yasaya karşı çıkmam, sahipsiz hayvan sorunu yok, sorunun çözülmesini istemiyorum demek değil.

Hayvanların resmen ve cebren öldürülmesine karşı çıkmam; sahipsiz, saldırgan hayvanların saldırdığı yaraladığı küçücük çocuklara yetişkinlere üzülmediğim, rahatsız olmadığım anlamına da gelmiyor.

Bu kadar doğal ve yalın olan, rahat anlaşılabileceğini düşündüğümüz bir konuda aksi anlamları çıkaranlara, Allah akıl fikir versin diyesim var. Ama mevcut siyasi iklimde bu aklın ve bu fikrin artık çok başkalaştığı da ortada.

* * * 

Kendimden biraz söz etmemin sebebi var:

Yasa geçip iktidar milletvekillerinin TBMM Genel Kurul salonunda muzaffer birer komutan duruşuyla gülerken poz verdiklerini gördüğümde haberi, "Burada dursun" diye paylaştım. Sosyal medya sayfam için bir hafıza notuydu. Hepsi bu. Ardından katliam yasasına destek veren takipçilerin takipten çıkmasını rica ettim. Evet rica.

Sahipsiz hayvanların resmen ve cebren öldürülmesinin önünün açılmasından övgüyle söz eden / söz edecek mesajların sayfama düşmesini istemedim çünkü.

Saniyesinde başladı cinsiyetçi, kaba ve hakaret dolu mesajlar. Hakaret kelimelerini tabii ki anmayacağım ama sırıtma emojileri eşliğinde bir kamyon dolusu öldürülmüş köpek fotoğrafı vahşetinden, yaklaşım olarak Süleyman Soylu ile yan yana durduğum gibi fantastik bir bağlantıya, villada yaşayan benim (!) konfor alanımdan "salladığıma", gazeteci objektifliğimden uzaklaştığımdan büyük bir kibir içinde olduğuma kadar muhayyileyi zorlayacak mesajlara maruz kaldım. İşin bence dikkat çekici yanı, sosyal medyada zaten takip etmiyorken, takipten çıkılmasını rica ettiğim bir mesaja, bu denli saldırganca bir öfke ile gelinmesiydi. (Kutuplaşmanın geldiği eşik ve bir kitledeki ruh halini yansıtması açısından.)

Bir de sitem edenler vardı.

Sahipsiz köpeklerin, ötanazi denilen riyakâr kelime altında iğne ile öldürülecek olmalarına karşı çıkıyorum diye beni bugüne desteklemekten pişman olduğunu (gazeteciler desteklenmek için gazetecilik yapmaz), yanlış tanıdığını söyleyenler oldu. Sonra Altılı Masa'yla ilgili bağ kurmakta zorlandığım bir takım tuhaf yorumlar da okudum. Yazının başında belirttiğim gibi Metin Toker'in torunu zannedildiğim için merhumun üzerinden hakaretlere de uğradım.

Değiştirilen kanun maddesi, tıbbi gerekçeler dışında hayvanlara veya onların karnındaki yavrulara zarar vermeyi yasaklıyordu. Bu ifade metinden çıkarıldı.

Sözün özü, başka çözüm mümkünken, hayvanların sahiplenilmediği zaman öldürülmesi gereken bir hasım olarak görülüp bunun ucu açık, belirsiz bir kanun maddesine aktarılması, insanlık değerlerine de uygarlığa da aykırıdır.

Asıl sorun, başka yollarla çözülebilecekken, sahipsiz hayvanların gözümüzün önünden alınıp götürülecek ve öldürülecek olmalarının normalleştirilmek istenmesidir.

"Eğer gerçekten istenirse"

"Çocukların mahallelerinde özgürce oynayabilmesi, okula gidebilmesinin, köpekler öldürülmeden de mümkün olabileceğini bunca yıldır gazetecilik yapan bir vatandaş olarak biliyorum" dedim. "Eğer gerçekten istenirse" diye de ekledim.

TBMM Başkanı ve CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, bu göreve seçilmeden önce partisinin doğa ve hayvan haklarından sorumlu genel başkan yardımcısıydı. Karaca, 2019 yılında TBMM'de bu konuda bir komisyon kurulduğunu tam altı ay boyunca çalıştıklarını, sahipsiz hayvanlara yönelik en doğru ve adil çözümü bulmak için TBMM bütçesinden ilgili ülkelere gidip yerinde inceleme yaptıklarını ancak bütür partilerin uzlaşısıyla hazırlanan raporun dikkate alınmadığını söylüyor.

Karaca'nın iki gün önce Tele-1 yayınında yaptığı şu açıklama, bugünkü niyeti ve köprülerin altından akan suları gayet iyi sergiliyor:

"Yaklaşık altı ay boyunca, 5199 sayılı kanunun eksiklikleri üzerine, popülasyon ve bu sorunun çözülmesi için yapılması gerekenleri araştırdık. Bunu yaparken meselenin en iyi şekilde çözüldüğü ülkelerde ne yapıldığına baktık. Belki de parlamento tarihinde bir ilkti. Konuya ilişkin tüm sivil toplum örgütleri katılımıyla, 132 sayılı Komisyon raporu hazırlandı. Hiçbir muhalefet şerhinin olmadığı. Belki de parlamento tarihinde bir ilkti. O zaman beş siyasi parti vardı Meclis'te. 5 siyasi parti grubunun tüm maddelerde uzlaştığı bir ortak komisyon raporu.

55 öneri yer almıştı ve bugünkü Cumhur İtttifakı'nın bileşenleri olan AKP ve MHP de imzaladı. Ocak 2020'de hayata geçirilmesi için Meclis'te okundu ve kabul edildi. Altı ay içinde hayvan popülasyonunun tespiti yapılacaktı. Tarım Orman Bakanlığı'na bağlı kuruluşlar yapacatı. Bunu için de Hayvan Hakları Fonu kurulacaktı. Kaynakları da belirlenmişti. Kısırlaştırma seferberliği, barınaklarının sayısının arttırılması. Bir sistem kurulacaktı. Şimdi eğer 2020 başından bu yana geçen süre içinde bu Komisyon raporu uygulansa, o önerileri yasalaşsaydı bugün kısırlaşırma seferberliği tamamlanmış olacaktı. Hayvan ticareti yasaklanıyordu, üretim engelleniyordu. Hayvanlar yerinde yaşatılıyordu."

Sorunu bu kadar geniş olanaklara sahip bir devlet kapasitesi içinde sahipsiz hayvanları öldürmeden çözmek mümkünken, toplu öldürmenin önünü açacak nitelikte, belirsiz bir maddeyi yasalaştırmak, bugün yaşanan ekonomik buhrandan ve iktidarın muhalefeti sıkıştırma politikasından bağımsız değildir.

Bu yasa; enflasyondan, geçim sıkıntısından bunalmış toplumun, umut veremediğiniz, geleceğine netlik ayarı yapamayan gençlerin itiraz ve öfkesine yönelik bir odak değiştirme işlevi görmektedir.

Çiğdem Toker kimdir?

Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.

Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990- 1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.

Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.

2013- 2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında 'küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.

Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.

Kitapları

- Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008

- "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018

- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019

Ödülleri

- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)

- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)

- Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)

- Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)

- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti- TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)

- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)

- Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)

- Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)

- İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)

- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)

- Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)

- ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)

- ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)

- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)

- Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası- (2018)

- Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)

- Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)

- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)

- Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020)

- Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)

- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)

- İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)

- SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)

- Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021)

 

Yazarın Diğer Yazıları

Anayasa'yı ihlal eden vekil

Türkşeker'e sattığı çuvallarda İslami koşullara göre helal olmayan bileşen bulunmadığına dair helal taahhütnamesi de imzalayan Eyup Özkeçeci, her bir çuval için ayrı helal sertifikası bile alsa, bağlılık yemini ettiği Anayasa'yı ihlal etmiştir

Bütçenin açık açmazı

Tasarruf tedbirlerinin gerçekten çözüm olduğu bir bütçe dengesi 1 trilyon liraya yakın açık mı verirdi?

Belediyeler Birliği'nden çarpıcı deprem raporu

TBB'nin raporu, aradan 18 ay geçmesine karşın, deprem bölgesinde temel sorunların bütün ağırlığıyla sürdüğünü belgeliyor

"
"