21 Mart 2025
18-19 Mart, hukuki güvenlik ilkesinin apaçık çiğnendiği, CHP’nin 23 Mart’taki Cumhurbaşkanı adayı ön seçimi öncesine rastlaması nedeniyle de zaman ayarlı gibi görünen İBB operasyonlarıyla seçmen iradesine darbe indirilen iki gün olarak tarihe geçecek.
İmamoğlu’nun üniversite diplomasının iptali, ardından bambaşka bir konudaki soruşturma gerekçesiyle gözaltına alınması, zamana yayılan itibarsızlaştırma ve kriminalize etme sürecinin sonucudur. Bu süreçte, sahiplik yapısı kamu fonlarıyla değiştirilerek biatçı hale getirilen iktidar medyasının rolünü unutmamak gerekiyor.
Ekrem İmamoğlu, Cumhurbaşkanı adaylığına yürüyor olmasa diploması iptal edilir miydi?
Sorunu anlayabilmek, bu kadar basit bir soru ve onun cevabında duruyor. İmamoğlu’nun diploma iptalinin en ateşli savunucuları dahi bu soruya “Edilirdi” cevabını veremeyecektir. Ancak hemen orada durup hatırlamak gerekiyor ki; Türkiye, İmamoğlu’nun diplomasını Anayasa ve İdare Hukuku’nun temel ilkelerini eze eze iptal edebilen ortama bir günde gelmedi. Moda deyimle “süreç”, yıllar boyu nakış gibi işlendi.
Ülkemizin hukuk devleti normları ve demokrasi değerlerinin uygulaması açısından her zaman sorunlarla dolu olduğu doğrudur. Bununla birlikte son 10 yılı ayrı bir bağlamda değerlendirmek de zorunluluktur.
* * *
AKP’nin tek başına iktidar olabilecek çoğunluğu kaybettiği ilk seçim olan 7 Haziran 2015 seçimleri, bugün yaşadığımız ağır hukuksuz rejimin önemli kilometre taşıdır. Sırf AKP yeniden iktidar olma çoğunluğunu elde edebilsin diye, beş ay arayla seçim tekrarı gibi, benzerine rastlanmamış garabet bir durum yaşatıldı bu ülkenin yurttaşları ile seçmenlerine. (“İstikşafi görüşme” adıyla vatandaşın oyalandığı, sözde koalisyon görüşmeleriyle yazık edilen zaman ve enerji, tartışmanın muhalefet ile ilgil ayrı bir sayfası.)
Haziran-Kasım 2015 dönemi acılarla geçen korkunç bir dönemdi.Net bir istatistik olmamakla birlikte 800’ün üzerinde vatandaşın hayatını kaybettiği terör saldırıları ve katliamlarla geçti. Milyonların duygu durumu, güvenlik ihtiyacından yana ağır basarak seçim sonuçlarını belirledi.
Sonra Fethullah Gülencilerin darbe girişimi ardından ilan edilen OHAL ve bu OHAL sürerken yapılan 2017 Anayasa değişikliği referandumu.
Bu referandumun OHAL koşullarında yapılması yetmiyormuş gibi, YSK’nın , oylama sürerken mühürsüz zarfların kabulü gibi Anayasa’ya aykırı bir karar alarak referandum sonuçlarının, yine iktidarı memnun edecek biçimde çıkmasını sağlamasını hiç unutmamak gerekiyor. YSK eliyle yapılan bu hukuksuzluk, Anayasa hukukçularının “Anayasasızlaştırma” diye tanımladığı dönemin kilometre taşı oldu.
Doğru düzgün bir muhalefet itirazı yükseltilmeden kabul edilen 2017 referandum sonuçlarının ardından, 2018 ‘de partili Cumhurbaşkanlığı diye emsali olmayan, Bakanlar Kurulu’nun lağvedildiği, günden güne otokratikleşen sisteme geçildi. Bir yıl sonra 2019 yerel seçimlerinde, iktidar partisinin yenilmesi üzerine İstanbul seçimleri tekrar edildi.
Bu eşikleri hatırlamadan bugünü hemen anlamak kolay değil. Ama bu feci karne bile gazetecilik açısından, hukuki güvenlik, kazanılmış hak gibi hukuk devletinin temel unsurlarını tartışmaya, en azından kayıt düşmeye engel olmamalı.
Hukuki güvenlik, devlet faaliyetlerinin öngörülebilir olmasıdır. Belirli, net, istikrarlı olması ve keyfilik içermemesidir. İdarenin yaptığı bütün işlemlerin bu işlemlerin ilgilendirdiği vatandaşlar tarafından güvenilir olmasıdır.
Ekrem İmamoğlu’nun üniversite diplomasının 35 yıl sonra iptali, her şeyden önce hukukun önde gelen temel kavramı, hukuki güvenlik ilkesine aykırıdır. İkinci olarak İdare Hukuku’nun temel kavramlarından “yetki ve usulde paralellik ilkesi”ne aykırıdır.
Yetkide paralellik, bir idari işlemi hangi organ veya makam yaptıysa, geri almayı onun yapabileceğidir. Diplomayı İşletme Fakültesi verdiyse, iptalini üniversite değil, fakülte yönetimi yapabilir. Usulde paralellik ise idari işlemi yapan makamın, o işlemi yaparken yetkisin hangi usulle kullandıysa aynı usulle geri almasıdır. İstanbul Üniversitesi yönetimi, aldığı bu kararla gurur duyabilir!
Hukuka uygun yapılmış bir işlem geri alınamaz. (Ağır bir kusur, hile, evrakta sahtecilik gibi durumlar dışarıda tutulmuştur.) İmamoğlu’nun ve birlikte 27 kişinin diplomalarının yatay geçiş başvurusunu yaptığı tarihte olmayan, yürürlüğü bulunmayan, sonraki yıllarda konulmuş bir kurala dayanarak iptali hukuka, hukuki güvenlik ilkesine açıktan aykırıdır.
Ancak ülke ağır hukuksuzluktan yıllardır mustarip olduğu, dahası diploma iptalinin tabiri caizse davul çalarak gelmesi karşısında, İdare Hukuku’nun temel prensiplerini hatırlatmak beyhude görünebilir. Ama unutmamak gerekiyor ki, toplumsal adaleti, ifade özgürlüğünü, eşitliği, kayırmacılığa son verilmesini, hukuki güvenliğin baş tacı edilmesini önemseyen, bunu önemseyen idareler tarafından yönetilmek isteyene milyonlarca kişi yaşıyor bu ülkede. Az değiliz. Onun için bütün bu olumsuz tabloya rağmen hukuki güvenliği hatırlatmak ödevdir. Hukuki güvenliğe inanan ve onu isteyen milyonlarız. Milyonlar.
Çiğdem Toker kimdir?Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı. Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990- 1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti. Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı. 2013- 2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında 'küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor. Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi. Kitapları - Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008 - "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018 - Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019 Ödülleri - İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995) - Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997) - Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000) - Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001) - Türkiye Gazeteciler Cemiyeti- TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005) - European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015) - Halkevleri "Basın Ödülü" (2016) - Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016) - İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019) - TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019) - Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017) - ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017) - ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018) - Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018) - Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası- (2018) - Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019) - Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019) - TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020) - Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020) - Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021) - TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021) - İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021) - SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021) - Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021) |
KÖİ verilerinin açık olması, “milletin cebinden beş kuruş çıkmıyor” propagandasının gerçek olmadığını ortaya çıkaracağı için “ticari sır” diye, hukuken problemli bir yola başvuruluyor
28,4 milyar TL, 45 müteahhite ödenmek üzere ayrılan tutarın sekizde biri. Yük dedikleri bu. Geçmeyen otomobiller için döviz üzerinden ödenen trafik garantileri kadar değeri yok bizdeki emeklinin
“Zamanın ruhu” bütün dünyada zor bir döneme işaret ediyor. İnsan haklarına saygılı, eşitlik ve adalet temelli bir yönetim anlayışı ise herkesin ihtiyacı
© Tüm hakları saklıdır.