13 Ocak 2024

Tayvan seçimleri Asya Pasifik'te tansiyonu artıracak mı?

Çin "elbet bir gün kavuşacağız" retoriğini sürdürse de Çin'in parçası olma düşüncesi Tayvan'da giderek daha az taraftar buluyor. Bunda Çin'in Hong Kong'a karşı olan politikasındaki değişimin önemli etkisi var

Bugün Tayvan'da başkanlık seçimlerinin sekincisi yapılıyor. Başkan ve yardımcısının doğrudan oyla seçildiği adada 19.3 milyon seçmen üç aday arasından tercih yapacak.

Şu anki Devlet Başkanı Tsai Ing-wen iki dönem kuralı nedeniyle yeniden aday olamıyor. Yardımcısı Lai Ching-te (William Lai ismini de kullanıyor) Demokratik İlerleme Partisi (DİP)'nin adayı ve anketlerde önde gözüküyor. Çok partili hayata geçildikten sonra kurulan parti Çin'le bir araya gelme konusundaki mesafeli tavrıyla biliniyor. Bu nedenle de Çin tarafında muteber görülmüyor. Mesela Partinin başkan yardımcısı adayı olan Tayvan'ın ABD'deki eski temsilcisi Hsao Bi-khim Çin tarafından "inatçı bir ayrılıkçı" olarak mimlenip yaptırım uygulanmış birisi. Hsao gençler arasında oldukça popüler.

Adanın "kurucu partisi" olan Kuomintang (KMT)'ın başkan adayı ise uzun yıllar emniyet teşkilatında çalıştıktan sonra 2010'da politikaya atılıp Yeni Taipei belediye başkanlığı da yapmış olan Hou Yu-ih. KMT Çin ile yakın ilişkilerden yana ve bağımsızlık fikrine karşı çıkıyor.

Tayvan'ın geleneksel olarak iki partili olan siyaset sahnesinde bu kez üçüncü isim var. Ko Wen-je,

2019'da kurduğu ortanın solundaki Tayvan Halk Partisi'nin adayı olarak seçime katılıyor. Halim selim görünüşlü başarılı bir doktor olan Ko "halk adamı" tipinde bir aday. 2014-22 arasında Taipei belediye başkanlığı yaparken yıldızı parladı. Partinin başkan yardımcı adayı ise ABD doğumlu ve ülkenin köklü zengin ailelerinin birinden gelen başarılı iş kadını Cynthia Wu.

Apple'ın en eski ve büyük tedarikçisi olan Foxconn (Hon Hai Precision Industry Co., Ltd)'un kurucusu olan Terry Gou da bağımsız aday olarak yarışa girmeye niyetlendiyse de yeterli imzayı toplamış olmasına rağmen son anda çekildi.

* * *

Adayların gündemlerinin en önemli maddesi Çinle ilişkiler.

Demokratik İlerleme Partisi (DİP)'nin adayı Lai önceleri kendisini "Tayvan'ın bağımsızlık emekçisi" olarak nitelerken hem Washington'da hem de Pekin'de kalkan kaşlardan sonra ince ayar yapma gereğini hissedip Çin'le "eşitlik ve onur ilkeleri çerçevesinde" mevzuları konuşabileceklerini söyledi ve statükoyu değiştirmeye kalkışmayacağı sinyalini verdi. Ama bu geri adım bile onun Çin tarafından "savaş kışkırtıcısı" ve "Tayvan boğazının iki tarafı arasındaki barış tahrip eden " olarak nitelenmesini engellemeye yetmedi.

Başkan adayları (soldan sağa) Ko, Lai, Hou

Hatta seçime birkaç gün kala Çin'in Tayvan İşleri ofisi, Lai'nin seçilmesi halinde ayrılıkçı faaliyetleri daha da teşvik edeceğini ifade eden bir açıklama yaptı. Açıklamada Lai için "bağımsızlığı' kışkırtmanın şeytani yolunu izlemeye devam edecek ve... Tayvan'ı barış ve refahtan daha da uzaklaştıracak, savaş ve gerilemeye daha da yakınlaştıracaktır" denildi.

Bugünkü seçime katılacak adaylar ve seçimle ilgili resmi duyuru 

Kuomintang (KMT)'ın başkan adayı Hou ise DİP'i Çin'i kışkırtmakla suçluyor. Ona göre Çin'le sürekli diyalog halinde olunması önemli. "Barışçıl ilişkiler"in ekonomik ve sosyal bağları güçlendirerek sürdürülebileceğini savunuyor. Hatırlamakta yarar var, Tayvan iş dünyası için Çin'le ilişkiler çok önemli. Çin Tayvan'ın en büyük ticaret ortağı. İki ülke arasındaki ticaret hacmi 224 milyar dolara ulaşıyor. Üstelik bunun çok büyük bir bölümü Tayvan'ın ihracatı. Adanın toplam ihracatının yüzde 42'si Çin ve Hong Kong'a. Kısacası Çin Tayvan için yeri kolay kolay doldurulamayacak bir pazar. Sadece bu kadar da değil. Tayvan şirketlerinin Çin'de önemli yatırımları var.

Kısacası iş dünyası Çin'le ilişkilerde patırtı çıkmasından yana değil. KMT bir anlamda bu anlayışın sözcüsü. Ama öte yandan adada giderek artan Çin'le mesafeyi koruma hassasiyetine de kayıtsız kalamıyor. Belki de bu nedenle Hou barışçıl ilişkilerden dem vurduktan sonra Tayvan'ın savunmasını güçlendireceğini belirtmeyi de ihmal etmiyor.

* * *

Çin'in son imparatorluk hanedanlığı olan Qing Hanedanlığı (1644-1911) döneminde kaybedilen savaş neticesinde 1895'te Tayvan Japonya'ya bırakıldı. 1945'te o dönemde Çin'i yöneten Kuomintang (KMT), Japonya'nın İkinci Dünya Savaşı'nda yenilmesinin ardından Tayvan'ın kontrolünü ele geçirdi. 1949'da ise Çin'deki iç savaşı kaybeden KMT güçleri adaya çekilmek durumunda kaldı. Komünist Çin'in tecrit edildiği dönemde 1971'e kadar Çin'in gerçek temsilcisi olduğunu iddiası sürdüren, hatta BM gibi platformlarda Çin temsilcisi olarak yer alan Tayvan'ın durumu 1971'den itibaren ABD'nin Çin Halk Cumhuriyet (ÇHC)'iyle ilişki kurmasıyla değişti.

Nixon Temmuz 1971'de Kissinger'ı Çinle gizli görüşmelere başlaması için görevlendirdiğinde iki taraf da öncelikli meselelerini masaya koydular. ABD için öncelikler Vietnam Savaşı'nın sona erdirilmesi ve Sovyetler Birliği'ne karşı Çin'i yanına alarak bir denge arayışıydı. Çin içinse Tayvan.

Şubat 1972'de bu kez Nixon'un Çin'i ziyareti sırasında hazırlanıp imzalanan Şangay Ortak Bildiri'sinde Tayvan konusuna da yer verilidi. ABD, Tayvan'ın ÇHC'nin bir parçası olduğunu kabul ediyordu: "The United States acknowledges that all Chinese on either side of the Taiwan Strait maintain that there is but one China and that Taiwan is a part of China" [1]

1979'da Carter yönetimi ÇHC ile resmi diplomatik ilişkileri başlattığında imzalanan ikinci ve 17 Ağustos 1982'de Reagan döneminde imzalanan üçüncü ortak bildirilerde de Tayvan konusu benzer lafızlarla ifade edildi. ABD'de Tayvan'ın Çin'in bir parçası olduğunu kabul ediyor (acknowledge) fakat Çin Halk Cumhuriyeti'nin Tayvan üzerindeki egemenliğini tanımıyordu (recognize).

Yani ortada "Tek Çin" diye bir konsept vardı ama, herkesin tanımı farklıydı: ÇHC bunu "Tek Çin İlkesi (一个中国原则)" olarak niteliyor ve Tayvan'ı kendi toprağı kabul ediyordu. ÇHC'ye göre Tayvan ülkenin isyankâr bir eyaletiydi.

ABD ise "Tek Çin Politikası (一个中国政策) olarak isimlendiriyor ve Tayvan boğazının her iki tarafının da tek bir Çin'in parçası olduğunu "kabul etmekle" birlikte Tayvan'ı ÇCH toprağı olarak tanımıyordu.

ABD o zamandan beri bu stratejik muğlaklık politikasını sürdürüyor. Bir taraftan Tayvan'ı bir devlet olarak tanımıyor ama bir devletle olan ilişkilerden çok da farklı olmayan türden ilişkileri yıllardır devam ettiriyor.

Hatta, özellikle Biden döneminde Çin'in askeri müdahalede bulunması durumunda Tayvan'ı savunacaklarını ifade ederek bir anlamda el yükselttiği de söylenebilir.

* * *

Çin tarafında ise Tayvan bir nevi "tabu" duumunda. Tayvan Boğazının iki yakasının birleşmesini zorunluluk olarak görüp her fırsatta bu dile getiriyorlar.

2021'de Çin Komünist Partisi (ÇKP)'nin 100. kuruluş yıl dönümde yaptığı konuşmada Xi Jinping konuyu bir anlamda kırmızı çizgileri olarak netleştiriyordu: [2]

"Tayvan sorununu çözmek ve Çin'in tam olarak yeniden birleşmesini gerçekleştirmek, ÇKP'nin tarihi bir misyonu ve sarsılmaz bir taahhüdüdür. Aynı zamanda Çin ulusunun tüm oğullarının ve kızlarının ortak arzusudur. Tek Çin ilkesini ve 1992 Mutabakatı'nı destekleyeceğiz ve barışçıl ulusal yeniden birleşmeye ulaşacağız. Tayvan Boğazı'nın her iki yakasındaki yurttaşlar olarak hepimiz bir araya gelmeli ve birlikte hareket etmeliyiz. "Tayvan bağımsızlığına" yönelik her türlü girişimi tamamen yenilgiye uğratmak için kararlı adımlar atmalı ve ulusal canlanma için parlak bir gelecek yaratmak üzere birlikte çalışmalıyız. Çin halkının ulusal egemenliğini ve toprak bütünlüğünü savunma konusundaki kararlılığını, iradesini ve yeteneğini kimse küçümsememelidir."

10 Ağustos 2022'de yayınlanan "Yeni Dönemde Tayvan sorunu ve Çin'in yeniden birleşmesi" adlı beyaz kitapta daha kararlı bir duruş ortaya kondu: [3]

"Önümüzdeki yolculuk tamamen pürüzsüz bir seyir olamaz. Bununla birlikte, Tayvan Boğazının her iki yakasındaki Çinliler olarak, yaratıcılığımızı ve enerjimizi aynı amaca adadığımız sürece, kimsenin şüphesi olmasın ki Tayvan'a hiçbir dış müdahaleye müsamaha göstermeyeceğiz, ülkemizi bölmeye yönelik her türlü girişimi önleyeceğiz ve ulusal yeniden birleşme ve ulusal canlanma için azametli bir güç birliği yapacağız. Anavatanımızı yeniden birleştirmenin tarihi hedefi gerçekleştirilmelidir ve gerçekleştirilecektir. (…)  Tarihin çarkı, ulusal yeniden birleşmeye doğru dönüyor ve hiçbir kişi ya da güç tarafından durdurulamayacak"

Kısacası Çin Tayvan'ı en önemli ulusal meselelerinden biri olarak görmektedir.

Tayvan herkes için önemli

Tayvan dünyanın en büyük çip (yonga) üreticisi ve tüm dünyada kullanılan çiplerin yaklaşık yüzde 65'i TSMC (Taiwan Semiconductor Manufacturing Company) tarafından adada üretiliyor.

Daha da önemlisi mantık çipleri denen 10 nanometre (10 nm) ve altındaki yarı iletkenlerin yüzde 92'si Tayvan'da yapılıyor.

TSMC ayrıca dünyadaki otomotiv mikro denetleyicilerinin yüzde 35'ini ve dünyadaki akıllı telefon çip setlerinin yüzde 70'ini üretmekte.

Kısacası adanın küresel düzen için hayati bir önemi var.

Hem TSMC'nin iriliğini göstermesi hem de Çin'in Tayvan'ı ne kadar sahiplendiğini ortaya koyması bakımından belki de geçenler açıklanan "piyasa değer itibarıyla en büyük 20 Çin şirketi listesi" iyi bir örnekti.

Listesinin ilk sırasında TSMC yer alıyor. Bu durumu sosyal medyada "Tayvan Çin'in parçası mı oldu, hiç haberimiz yoktu" şeklinde alaycı yorumlarla değerlendirilenler de olmadı değil.

TSMC'nin ilk sırada yer aldığı en değerli Çin şirketleri listesininin ikinci sırasında Tencent bulunuyor. Onu Çin'in milli içkisi Baijiu üreticisi Moutai, ICBC ve Alibaba takip ediyor. China Mobile, Petro China, Bank of China gibi şirketler listenin daha altlarında bulunuyor.

* * *

Çin "elbet bir gün kavuşacağız" retoriğini sürdürse de Çin'in parçası olma düşüncesi Tayvan'da giderek daha az taraftar buluyor. Bunda Çin'in Hong Kong'a karşı olan politikasındaki değişimin önemli etkisi var.

Bilindiği gibi 1997'de Hong Kong'un devri için ÇHC ile İngiltere arasında varılan mutabakata göre Çin Hong Kong'un mevcut yönetim yapısı ve düzenini 50 yıl boyunca korumayı kabul etmişti.

 "Tek ülke iki sistem" (一国两制 ) olarak adlandırılan bu uygulama Hong Kong'a Temel Kanun adı verilen mini anayasası çerçevesinde ÇHC'den bağımsız bir hükümet sistemine, yasal, ekonomik ve mali işlere sahip olma hakkı veriyor. Özerklik alanlarına yabancı ülkelerle ticari ilişkiler de dahil.

Ancak Çin'in 30 Haziran 2020'de uygulamaya koyduğu Ulusal Güvenlik Yasası Çin ile ilgili herhangi bir konuya muhalefet etmeyi imkansız hale getirmiş ve yasanın uygulanmaya başlamasıyla yüzlerce kişi tutuklanmıştı. Bu durum pek çoklarınca "Tek ülke iki sistem"in fiiliyatta fişinin çekilmesi olarak değerlendirildi.

Çin'le "Tek ülke iki sistem" çerçevesinde birleşmeye belli ölçüde sıcak bakan Tayvan kamuoyu da Hong Kong'daki bu gelişmelerden sonra giderek bu fikirden oldukça uzaklaşmış gözüküyor

* * *

Dün açıklanan ihracat verilerine göre yıllık bazda Çin'in ihracatı 2016'dan beri ilk kez düştü. İç talebin canlanmamasının etkisiyle fiyatlarda aşağı yönlü eğilim, deflasyonist baskı devam ediyor. Yönetim, pandemiden beri zaten istim kaybeden ekonomiye bir de Batı ile yaşanan ayrışma sürecinin olumsuz etkilerinin eklenmesinin işleri daha da zorlaştırdığının farkında. Bu çerçevede son dönemde Çin'in dış politikada üslubunu biraz yumuşattığını söylemek yanlış olmaz. Özellikle Xi Jinping'in Biden'la yaptığı görüşmeden sonra tavır değişikliği daha net gözleniyor.

Seçimle ilgili açıklamaların daha üst düzey makamlar yerine Çin'in Tayvan İlişkileri Ofisi düzeyinde yapılması, Xi Jinping'in yılbaşı konuşmasında Tayvan konusuna "Anavatanın yeniden birleşmesi tarihi bir zorunluluktur ve boğazın her iki yakasındaki yurttaşlar el ele vermeli ve ulusal dirilişin büyük ihtişamını paylaşmalıdır" [4] gibisinden yumuşak bir ifadeyle yer vermesi Çin'in Tayvan konusunu şimdilik tırmandırmaya istekli olmadığını gösteriyor.

Çin'in seçimlerden sonra da en az tercih ettiği aday Lai Ching-te'nın seçilmesi durumunda bile daha önce yaptığı gibi bazı ekonomik yaptırımlar uygulamak dışında tansiyonu yükselecek girişimlerden kaçınması şaşırtıcı olmayacak. En azından kısa vadede…


[1] Joint Communiqué of the United States of America and the People's Republic of China (Shanghai Communiqué), 28 Şubat 1972, https://digitalarchive.wilsoncenter.org/document/121325

[2] 习近平:在庆祝中国共产党成立100周年大会上的讲话 : http://www.xinhuanet.com/2021-07/15/c_1127658385.htm

[3] 台湾问题与新时代中国统一事业, http://www.news.cn/2022-08/10/c_1128903097.htm

[4] 国家主席习近平发表二〇二四年新年贺词 (Başkan Xi Jinping, 2024 Yeni Yıl mesajını yayınladı), CCTV, 31 Aralık 2023, https://news.cctv.com/2023/12/31/ARTIz0KS0FHjRgQRyaTIrcBh231231.shtml?spm=C96370.PW8IYPX3ODYg.EEpUrv072yig.1

Cevdet Kadri Kırımlı kimdir? 

İzmir'de doğdu.

Yurt içinde ve yurt dışında farklı şirketlerde yöneticilik yaptı.

Çin'de ve Hong Kong'da yaşadı.

"Çin Mucizesinin Sonu mu? Uyuyan Arslan Kağıttan Kaplan" adlı bir kitabı (İletişim Yayınları) vardır.

Yazarın Diğer Yazıları

Asya Pasifik’te ittifak peşrevleri: Yankees taraftarı Japon Başbakanı, Kuzey Kore ile dostluk yılı…

80 yıl önce Asya Pasifik’te boğaz boğaza savaşan ABD, Filipinler ve Japonya ortak dostluklarında yeni bir dönemin başladığını duyururlarken Çin ise hemen ertesi gün ilişiklerinin 75. yılı vesilesiyle Kuzey Kore ile dostluk yılını ilan ediyordu

Üç Cisim Problemi ve Xi Jinping

Kültür Devrimi'nin parasal ve insan sermayesi anlamında muazzam bir maliyeti olmuştur. 1979'da Merkez Komite başkan yardımcısı Li Xiannian, o on yıldaki kaybın Çin devlet sektörünün 1949'dan 1979'a kadar biriktirdiği tüm sabit varlıkların değerinden daha fazla olduğunu söylemişti

Üç Cisim Problemi ve Kültür Devrimi

Diziyi Çin'de izlemek mümkün değil. Resmi olarak hiçbir platformda yer almıyor. Ama kaçak göçek yollarla izleniyor. Dizinin Netflix'te yayına girdiği ilk gün olan 21 Mart'ta BitTorrent'ten indirilme sayısı 90.618'e, ertesi gün ise 72.764'e ulaştı