Beşiktaş’ın bu denli ‘gamsız’ oyunu için, “Süper final öncesi oluşan puan farkı oyuncuların konsantrasyonunu bozmuş” denebilir elbette... Ya da oyuncuların kulübün içinden çıkılamayacak gibi görünen ekonomik koşullarının etkisinde kaldıkları da... Ne var ki bu takımın UEFA maçları hariç ligde kendi ortalamasının üzerine çıktığı maç sayısının bir elin parmaklarını geçmediğini de hatırda tutmak gerek yukarıdaki gerekçeleri sıralamadan önce...
Öte yandan en azından Karabük maçının ilk yarısında umut veren işler de yapmadı değil Beşiktaş. Örneğin, golü attıktan sonraki bölümde, ki öncesi tam bir felaketti, neredeyse tüm oyuncuların birlikte yürüttüğü ‘pas trafiği’ Beşiktaş taraftarının bu sezon pek alışık olmadığı türden görüntülerdi. Lakin burada da hele de müdafaa oynanmaya çalışılan anlarda arkaya alınan toplar ‘süper final’ öncesi hayra alamet değildi... İkinci yarı yorulana kadar ‘klasik 10 numara’ gibi oynayan Fernandes bitap düşünce pas trafiği de darmadağın oldu ve ‘gamsız oyun’ sürüp gitti.
Gereksiz ve hayli ayıp biçimde kırmızı kart alan Almeida’nın topla buluşturulamaması, Holosko’nun doğaçlama yapıyormuş gibi yaptığı ancak öyle de olmayan savruk hücum girişimciklerine yine ortalarda görünmeyen Quaresma da eklenince iş yine duran toptan gol kovalayan stoperlere düştü. Bunlar da hayra alamet değil! Çünkü Galatasaray, Fenerbahçe ve Trabzonlu teknik adamlar da bu çaresizliği görüyordur mutlaka...
Yeni yönetim münasip bir dille ‘vidaları sıkmazsa’- ki bunu Tayfur Havutçu’dan beklemek fazlasıyla hayalcilik olur -bu gamsız haliyle Beşiktas’in ‘süper final’de işi zor görünüyor. Takımın bu haliyle geriye tek şey kalıyor, ötekilerin ikramı... Bu sezon yaşananlar düşünülüp diğer üç takım arasındaki tansiyon da ölçülüdüğünde bu ‘ikramın’ imkansız olduğunu görmek hiç de zor olmasa gerek...