10 Ağustos 2012

Beşiktaş'ın bitmeyen 'güvenlik' sorunu

Beşiktaş\'ın yeni yönetiminin göreve gelişinin ardından yaptığı en sansasyonel çıkışlardan biri de TT Arena\'da oynama isteğiydi

Beşiktaş'ın yeni yönetiminin göreve gelişinin ardından yaptığı en sansasyonel çıkışlardan biri de TT Arena'da oynama isteğiydi.

‘Devlet büyükleri’ni araya sokacak kadar işi ileri götüren yönetim Galatasaray’ın kararlı tutumu karşısında geri çekildi ve aklın yoluna uyarak bu sezon İnönü’de oynayacaklarını açıkladı.

Ardından başkan Fikret Orman önceki gün Hürriyet Gazetesi’ne verdiği röportajda “Beşiktaşlı bu statla gurur duyacak” dedi.

Beşiktaşlılar o statla gurur duyar mı bilemem ama orada çok eğlendiklerini ve kendilerini çok iyi hissettiklerini biliyorum. Orman aynı röportajda geçen yıl çıkan olaylardan dolayı kulübün 8 milyon lira kaybı olduğunu söylerken bazı ‘önlemleri’ de sıralıyordu: “Güvenlik kamerası sayısı 300’e çıktı. Özel güvenlik teşkilatına önemli yetkiler verildi. Kimseye bedava bilet verilmedi, verilmeyecek. Bundan sonra başı boş taraftar olmayacak.”

Fikret Orman ilk günden bu yana bu ‘güvenlik meselesi’ni Beşiktaş’ın temel sorunlarından biri olarak anlatmayı sürdürürken diğer yöneticiler de her fırsatta ‘taraftardan dert yanmayı’ ihmal etmiyor.

Sunulan fotoğraf şu; yıllardır o tribünlere giden aralarında benim de bulunduğum insanlar bugüne kadar sanki tesadüfen hayatta kaldık. Ailelerimiz bizler için yüklü miktarda sadaka ödememiş olsaydı belki de bugünleri göremeyecektik!

Her statta olduğu gibi İnönü tribünlerinde de zaman zaman suç içeriği taşıyan olaylar yaşanır. Bunlar ‘kişisel eylemlerdir’ ve eğer bir suç varsa işleyen(ler)de bellidir. Haliyle herkesi suçlu gibi sunmak ve bu ‘güvenlik meselesi’ne bu kadar sıklıkla vurgu yapmak kimseye fayda sağlamaz. Hele de tribünlerin önemli/önemsiz maç ayrımı yapmadan doldurulması gereken bir yılda...

Bu bağlamda Orman’ın aynı röportajda sözünü ettiği ‘tribün yaşamının iyileştirilmesi’ konusunda yapılanları öne çıkarmak daha elzemdir diye düşünüyorum. Bir de şu bitmek tükenmek bilmez Ricardo Quaresma sorunu... Hemen her gün Beşiktaşlılar en az iki üç gazetede bir Q7 haberi okuyor. Evet anladık, yönetim kurulu da Samet Aybaba da Quaresma’yı takımda istemiyor. Artık bu yöndeki sorulara ısrarla yanıt vererek meseleyi sürekli sıcak tutmak yerine ‘çözüm için neler yapılacağını’ anlatmak daha doğru olmaz mı?

Bu haliyle benim gördüğüm şu, bu oyuncu idman yapıp yıllık ücretini masraflarıyla birlikte alacak. Çünkü, Aybaba’nın takımına koymadığı bir oyuncuyu kim para verip de alsın, değil mi?


Futbolcuya borçlu kalmak


Trabzonspor yöneticisi Nevzat Şakar, Burak Yılmaz’ın geçen yıldan kalan alacakları için kulübü icraya verdiğini doğrularken şunları söyledi: “Burak yöneticimiz Recep Denizeri’yi arayarak bir görüşme yaptı ve en kısa sürede icrayı geri çekeceğini belirtti.” Bu açıklamadan icrayı geri çekmek için verilen o ‘en kısa süre’yi de Burak’ın alacaklarının ödenip ödenmeyeceğini de anlayamadım doğrusu.

Ülkede oturmuş bir alışkanlık var, “Nasılsa bu ülkede top oynamak zorunda” diyerek futbolcunun, teknik direktörün hakkı olan paranın ‘üzerine yatmak.’

Futbolu yöneten federasyonun bu meseleye ivedilikle eğilmesi gerektiğini söyleyeceğim ama son olarak Egemen Korkmaz ve Fabian Ernst ‘alacaklarına karşılık’ bonservislerini alarak Beşiktaş’tan ayrıldı. Paraları ödemeyen Beşiktaş’ın o dönemki başkanı şimdinin Federasyon başkanı... Bu durumda mahkemeden gayrı kime başvurabilir ki Burak Yılmaz!..

Yazarın Diğer Yazıları

Empati ödülünden küfür utancına

Günümüz futbolunda hücum aksiyonları \'sahanın merkezi\'nde kurgulanır

Alex de Souza dersleri!

Birçok konuda olduğu gibi hatırı sayılır bir kalabalığın futbol konusunda da kafasının hayli karışık olduğu şu bir iki haftada bir kez daha ortaya çıktı

Burası İnönü, burdan...

Beşiktaş’ın çiçeği burnunda yönetimi, zaten dertli olan başlarına durduk yerde bir dert daha açmayı başardı