İşsizlik, sosyal güvenlik bakımından kişilerin karşı karşıya kalabileceği en önemli “sosyo-ekonomik riski” oluşturmaktadır.
Genel olarak, çalışma arzu ve yeteneğine sahip olunduğu halde, iş ve ücret koşullarına göre uygun bir iş bulunamaması hali işsizlik olarak kabul edilmektedir.
Bu anlamda, işsizlik geçici nitelikte gelir kaybına yol açmakta, ekonomik kriz dönemlerinde de toplumların en büyük derdini oluşturmaktadır.
İlk olarak İngiltere’de 1911 yılında uygulanmaya başlanan ve oradan diğer ülkelere geçen, ülkemiz sosyal güvenlik sisteminde de uygulamasına 2000 yılı ortalarında geçilen işsizlik sigortası, işsizliğin çaresi olmayıp, esas olarak işsizlik döneminde kişilerin geçici gelir kayıplarını telafi etmeyi veya hafifletmeyi amaçlamaktadır.
Ülkemizdeki işsizlik sigortası uygulamasında, esas olarak bir hizmet akdine/iş sözleşmesine istinaden bir işverene bağımlı olarak çalışan kişiler kapsama alınmıştır.
Esasen, dünyadaki uygulamalara bakıldığında, sosyal güvenlik kurumlarından emekli aylığı bağlanmış olan kişilerin, yasal çerçevede herhangi bir işte çalışmaları gerekmektedir.
Ülkemizde de 1986 yılına gelene kadar emekli kişilerin yasal çerçevede çalışabilmeleri mümkün değildi.
Ancak, ülkemizde gerek emekli aylıklarının düşük olması, gerekse geçmiş dönemlerde çok genç yaşta insanların emekli edilmiş olması sebebiyle emekliler yaygın biçimde kayıt dışı olarak çalışma yaşamı içindeydiler.
Bu durumu ortadan kaldırmak ve zaten çalışma yaşamının içinde olan emeklileri hiç değilse kayıt altına alabilmenin yanında, sigorta primi ve vergi kayıplarının da önüne geçebilmek adına sosyal güvenlik yasalarında yapılan değişikliklerle emeklilerin sosyal güvenlik destek primi adı altında prim ödeyerek emekli aylıkları kesilmeden çalışma yaşamlarını sürdürebilmeleri olanaklı hale getirilmiştir.
Bu çerçevede, hem emekli aylığı alan, hem de sosyal güvenlik destek primi ödeyerek hizmet akdi/iş sözleşmesi ile çalışmasını sürdüren emekli işçinin iş sözleşmesi kendi istek ve iradesi dışında sona erdiğinde, işsizlik sigortası kapsamında sağlanan işsizlik ödeneğinden yararlanabilir mi? Sorusu gündeme gelmektedir.
Bu soruya kısaca cevap vermek gerekirse, sosyal güvenlik destek primi ödeyerek hizmet akdi/iş sözleşmesi ile çalışmasını sürdüren emekli işçiler işsizlik ödeneğinden yararlanamaktadırlar.
Bunun yasal dayanağını 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunun 47 ve 52 inci maddeleri oluşturmaktadır.
Zira, işsizlik sigortası bakımından bir kişinin sigortalı olarak kabul edilebilmesi için; hem hizmet akdine/iş sözleşmesine dayalı olarak çalışması, hem de çalıştığı süre içerisinde işsizlik sigortası primi ödemesi gerekmektedir.
Emekli olup, bir işverene tabi olarak çalışmasını sürdüren kişilerin bu çalışma ilişkileri hizmet akdine/iş sözleşmesine dayanmakla birlikte, bu dönemde sadece sosyal güvenlik destek primi ödediklerinden, başka ifadeyle kendilerinden işsizlik sigortası primi kesilmediğinden, işsizlik sigortası yönünden sigortalı olarak kabul edilmemektedirler.
Esasen, işsizlik ödeneğinden yararlanılabilmesi için ödenek alınan sürede gelir getirici bir işte çalışılmaması veya herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan yaşlılık (emeklilik) aylığı alınmaması gerekmektedir.
Bu açıdan da konuya bakıldığında, bir işyerinde sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışmasını sürdüren emekliler, kendi istek ve iradeleri dışında işlerini kaybettiklerinde sosyal güvenlik kuruluşundan emekli aylıklarını almaya devam etmektedirler.
Sonuç olarak; emekli olduktan sonra hizmet akdine/iş sözleşmesine istinaden bir işyerinde sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışmasını sürdüren kişiler, çalıştıkları bu süre içerisinde hem kendilerinden işsizlik sigortası primi kesilmemesi, hem de işsizlik ödeneğinden yararlanılabilmesi için herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan yaşlılık (emeklilik) aylığı alınmaması şartı olması nedeniyle, kendi istek ve iradeleri dışında işten çıkartılmış olsalar dahi işsizlik ödeneğinden yararlanamamaktadırlar.