Temelleri 1992 yılında atılan ve Türkiye’nin hardcore-punk sahnesinin başını çeken Radical Noise, uzun bir aradan sonra “Rapsodi” adlı EP’yi dinleyiciyle buluşturdu. Kurulduklarından bu yana dünya meselelerine kafa yoran, başat sisteme topyekûn karşı duran topluluğun yeni EP’si de her zamanki tavırlarından esin vermeyen, üzerine birkaç sağlam tuğla daha koyulmuş, görsellikle de zenginleştirilmiş bir çalışma. Radical Noise’dan “Rapsodi”nin hikâyesini dinledik…
- “Rapsodi”nin çıkış haberini duyurmanızla birlikte birçok kültür sanat platformu, “uzun zamandır heyecanla beklediğimiz bir haber” minvalinde verdiler EP’nin çıkış haberini. İlerleyen günlerde de bu şekildeki yorumlar artarak devam etti. Böyle bir etki bekliyor muydunuz?
Hem bekliyorduk hem de beklemiyorduk. Uzun süredir yeni bir şey çıkarmadığımız için nasıl bir geri dönüş alacağımızı tahmin etmek zordu. Ancak üzerinde titizlikle çalıştığımız, içimize sinen bir iş ortaya koyduğumuzu düşünüyoruz, bunun hissedileceğini ve tepkilerin olumlu olacağını umuyorduk. Şu ana kadar aldığımız geri dönüşler bu umutlarımızı fazlasıyla aştı. İnsanların “uzun zamandır beklenen bir haber” olarak tanımlaması, “yeni bir dönemin başlangıcı” gibi haber başlıkları bizim için ayrı bir mutluluk oldu. Ve doğru yolda olduğumuzu hissetmek ve devam etmemiz için de ekstra motivasyon oldu.
- Bu beklentinin biraz da mevcut durumda sürekli olarak karşımıza çıkan “günümüz insanının içsel yolculukları” diye başlayıp “hesaplaşmaları, yüzleşmeleri vs...” diye devam eden inanılmaz yerlerden bulup çıkarılmış şarkı sözleriyle bezeli teklilere maruz kalmamız olduğunu düşünüyorum. Elbette ki herkes toplumsal meseleleri konu edecek değil ama siz kurulduğunuzdan bu yana “radikal” bir tutum sergilediğiniz için bir anlamda her kuşakta olduğu gibi günümüz kuşağının da sesini duyurmaya çalışan insanlarına tercüman oluyorsunuz. Katılır mısınız bu görüşüme?
Bunu söylemek bize düşer mi, emin değiliz. Biz genel olarak etrafımızda gördüklerimizi, hissettiklerimizi ve yaşadıklarımızı müziğimize yansıtmaya çalışıyoruz. Bu süreçte, aynı duyguları paylaşan, aynı şeylere kafa yoran insanlarla bir noktada kesişiyoruz. Yani bu sebepten çok bir sonuç gibi görünüyor.
- Ekşi Sözlük’te “şeson” adlı bir kullanıcı, benim de sonuna kadar katıldığım şöyle bir yorum yapmış örneğin: “Valla helal olsun be. Sert gruplar zaman içinde taviz vermeyip aynı sertlikte devam edince gayet hoşuma gidiyor bu mevzu. Her şeyin “...” (burasını ben kestim) hazır olduğu ileri kapitalist pop çağında sırf bu inat bile saygıyı hak ediyor.” Eskiden beri takip ettiğimiz sert, underground gruplar, vakti gelince ortama göre eski hâlinden eser bırakmayan bir dönüşüm yaşıyorlar. Ama “Rapsodi” gibi bir albümle karşılaşınca yorumdaki gibi “bu inat bile saygıyı hak ediyor.” Gerçekten zor bir iş yaptığınız ara ara da olsa aklınıza geliyor mu?
Aslında bu bizim için doğal bir süreç. “Sert olalım” diye özel bir çabamız olmadığı için zor bir iş olması da söz konusu değil. Kim olduğumuzla ve müziğimizi nasıl gördüğümüzle ilgili bir şey bu. Bizim sevdiğimiz ve inandığımız bir yol, o yüzden başka türlü yapmak zaten pek söz konusu değil. O inat dediğin şey belki de bizim doğamızda var. Bu inat yüzünden bazen zorlandığımız oluyor, özellikle bugünün müzik dünyasında, her şeyin hızlıca tüketildiği ve belli bir forma uymaya zorlandığı bir dönemde, kendi çizginden sapmadan ilerlemek her zaman kolay değil ama aynı zamanda bizi biz yapan da bu tutum. Bu durumu fark eden, onaylayan yorumlarla karşılaşınca memnun oluyoruz.
- Yıllar sonra gelen bir albüm “Rapsodi.” Klasik Radical Noise tavrından esin vermeyen ama yeniliklerden kaçınmayan bir çalışma. Biraz albümün çıkış sürecinden bahseder misiniz?
Çok klişe olacak belki ama gerçekten fitili ateşleyen pandemi süreci oldu diyebiliriz, oradaki yoğun duygularla beslenerek büyüyen süreç, senelerdir grup elemanlarının biriktirdikleriyle birleşerek “Rapsodi”ye evrildi. Ama tabii ki sadece pandemi değil, Radical Noise ismi altında yıllardır birlikte bir şeyler yaratma özlemimiz de bu süreci şekillendirdi.
Yenilik dediğin şey, doğal olarak yılların getirdiği bir dönüşüm. Kendimizi ve müziğimizi yenilemek için ekstra bir çaba sarf etmedik, zamanın bizde bıraktığı tortular albümde kendini hissettiriyor olmalı. Bir yandan klasik Radical Noise ruhu, bir yandan da yaşadıklarımızdan gelen yeni bir tat var diyebiliriz. “Rapsodi” bu birleşimin bir yansıması. Albüm süreci ise kendiliğinden, doğal bir şekilde ilerledi. Birikenleri Radical Noise tarzı dışa vurabildiğimizi düşünüyoruz.
- Bu soruyu Ahmet Ümit’in “gerçek olaylardan uyarlanmıştır” diye niteleyebileceğim son kitabı “Yırtıcı Kuşlar Zamanı”ndayla ilgili yaptığımız röportajda da kendisine sormuştum. “Rapsodi” de aynı çizgide olduğu için size de sormak isterim: Uzun bir aradan sonra gelen “Rapsodi” bir birikmişlik sonucu mu ortaya çıktı yoksa “Artık yeter!” dediğiniz bir durumda mı?
Galiba bu sorunun cevabı, gerçekten de önceki soruya verdiğimiz yanıtın içinde gizli, ama şunu söylemeden geçmek olmaz: Evet, bir “yeter artık” duygusu da vardı. Yıllardır içimizde birikenler, hayata ve dünyaya dair hissettiklerimiz, anlatmak istediğimiz onca şey bir yerde taşma noktasına geldi.
“Rapsodi” hem yılların getirdiği bir birikimin hem de bir patlama noktasının ürünü. O yüzden, bu albüm hem bir yeniden başlama hem de bizim için bir hesaplaşma süreci gibi oldu. Belki de bu yüzden dinleyenlere de bu kadar samimi ve yoğun geliyor.
- “Rapsodi”nin bir de görsel tarafı var. Kısa film tadında bir video çok yakışmış albüme. Bu fikir nasıl ortaya çıktı?
Aslında albümün en başından itibaren sinematik bir hissiyatla şekillendiğini söyleyebiliriz. Şarkılar üzerinde çalışırken bile, kafamızda hep bir görsel dünya canlanıyordu. Belki de bu yüzden, müziği sadece duymakla kalmayıp aynı zamanda izleyerek de deneyimlemenin güçlü bir etkisi olacağını düşündük. Şarkılarımızdaki hikâyeler, duygular ve atmosferlerin bir şekilde görselleşmesi fikri bizi heyecanlandırıyordu.
Bu noktada vokalistimiz Can’ın yönetmen olması büyük bir avantaj oldu. Hem müziksel temaları çok iyi bildiği hem de anlatmak istediğimiz duyguları görsel bir hikâyeye nasıl dönüştüreceğini çok iyi hissettiği için, bu süreç çok organik bir şekilde ilerledi. Şarkılarımızdaki anlatımı güçlendirecek, albümün ruhunu yansıtacak bir kısa film tadında video yapmak fikri tam da buradan çıktı.
Sonuçta ortaya çıkan iş, albümle bütünleşen, onun sinematik hissini pekiştiren bir çalışma oldu. Dinleyicilerden gelen geri dönüşler de bizi çok mutlu etti.
- Albüm geldiğine göre birçok kişinin merak ettiği soruyu soralım: Konser takvimi belli mi?
EP lansman konseri 15 Mart'ta bizim de çalmaktan en çok keyif aldığımız yerlerden biri olan IKSV Salon'da olacak. Diğer şehirler henüz kesinleşmedi ama onlar üzerinde de çalışıyoruz.
Burak Soyer kimdir?
1986 yılında Kütahya'da doğdu. 1992 yılında Çanakkale'ye yerleşti. 2004 yılında Marmara Üniversitesi Alman Dili Edebiyatı'nı kazandı. Aynı yıl okulu bıraktı. Bir süre garsonluk yaptı.
2005 yılında Radikal Gazetesi Kültür Sanat Servisi ve Kitap Eki'nde gazeteciliğe başladı. Aynı yıl Rolling Stone Türkiye'nin açılmasıyla birlikte Rolling Stone'a müzik yazıları yazdı. 2006-2008 yılları arasında Akşam Gazetesi Ekler Servisi'nde muhabir olarak görev yaptı. Daha sonra "memleketi" Çanakkale'ye dönüp Çanakkale Olay Gazetesi'nde çalıştı.
İnternethaber.com, Sözcü.com.tr, Toplumsal Haber gibi internet haber sitelerinde Siyaset, Gündem, Spor, Yurt Haberler, Kültür Sanat, Yaşam, Lifestyle servislerinde editör olarak çalıştı. Trend Medya'nın YouTube kanalı için kültür sanat ve spor programı hazırlayıp sundu. Son olarak İstanbul Karaköy MONO dergisinin editörlüğünü yapıyordu.
Şimdiye kadar Milliyet, Hürriyet, Hürriyet Kitap Sanat, BirGün, BirGün Pazar, BirGün Kitap, Taraf, Cumhuriyet Pazar, T24, Gazete Duvar, sendika.org, solhaber.org'a, siyaset, edebiyat, müzik, sinema, tiyatro yazıları yazdı. Halen T24 Haftalık, Bianet ve OT dergisine kültür sanat, K24, Edebiyathaber.net, Oggito, Ne Okuyorum?, Ajandakolik, Mahal Dergi, Romanoku internet sitelerine de edebiyat yazıları yazıyor.
2017 yılında ilk kitabı Zıvana Doğan Kitap etiketiyle yayımlandı. Zıvana'nın devamı olan Buji de 2019 yılında aynı yayınevinden çıktı. Son romanı Ring ise, geçtiğimiz Eylül ayında Karakarga Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluştu. Ayrıca bir de kısa film senaryosu bulunmaktadır.
2015 yılında Anadolu Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun oldu. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Sanat Tarihi bölümündeki eğitimine devam etmektedir.
|