09 Mart 2025
2018 yılında yayınladığı “Kardan Adam” adlı teklisiyle kendi yolunu çizeceğinin ilk sinyallerini veren Ceren Gündoğdu, ileriki yıllarda çıkardığı “Beni Affet” ve “Kapı” gibi şarkıları ve 2020 yılındaki “Kapalı Gözlerle” albümüyle bu yolun yönünü de pekiştirmişti. Çalışmalarını bağımsız olarak yayınlayan ve herhangi bir türün kategorizasyonu içinde yer almayı bilinçli olarak reddederek, dinleyici üzerinde farklı farklı tecrübelere vesile olan Ceren Gündoğdu, kısa süre önce çıkardığı “Işık Olur Gözlerin” albümüyle tekrar karşımızda. Birbirine ucundan da olsa değerek tek başına bir hikâyeyi oluşturan 12 şarkıdan oluşan albüm, sanatçının diskografisinde ayrı bir yerde dururken diğer yandan da bundan sonraki çalışmaları için atladığı eşiğin bir göstergesi niteliği taşıyor. Ceren Gündoğdu’yla hem “Işık Olur Gözlerin” albümünü hem de albümün kendisi üzerinde bıraktığı etkiyi ve izi konuştuk.
- Single fırtınasında boğulduğumuz, onların da kısasının makbul olduğu şu dönemde bir albümle karşımıza çıkmanı “cüretkâr” bir hareket olarak değerlendirebilirim. “Işık Olur Gözlerin”deki şarkıların ne kadarı eski ne yeni?
Bunu duymak iyi geldi, teşekkür ederim. Müziğin ve sanatın, hayatın kırdığı insanları iyileştirmek gibi bir misyonu var benim gözümde. Algoritmik başarıların ötesinde duran bir hakikat bu. Bu yüzden dönemin ruhuna uymaktansa, kalbimi dinlemeyi tercih ettim diyebilirim. Albümde yer alan en eski şarkı 1,5 sene önce yazıldı ama albüm çıkış şarkısı dahil olmak üzere, albümde yer alan pek çok şarkıyı son 6 ay içerisinde yazdım.
- Kemik bir dinleyicin var ama seni yeni keşfedeceklere 12 şarkı birden sunuyorsun. Uzun bir aradan sonra tekrar bir albüm çıkarma fikri nasıl oluştu?
Dijital çağ ve körüklediği hızlı ve yüzeysel tüketim, her birimizin bir başkasını yakinen tanıdığını sanmasına sebep oluyor ne yazık ki. Halbuki çok limitli bir konsept içinde duyuyoruz sanatçıların seslerini ve sözlerini. Bu durumdan şikayetçiydim. Kim olduğumu, ne yapmak istediğimi sabırla anlatabildiğim kendime ait bir alana ihtiyacım olduğunu hissediyordum. Albüm fikri de böyle ortaya çıktı. Bana ilham veren albümlere de bir saygı duruşu belki… Dilerim bu albüm de benim dinleyicime yol arkadaşı olur.
- 2018 yılında yayınladığın ilk şarkın “Kardan Adam”dan beri çok köşeli olmasa da ilerlediğin değişken bir yol var. Müzik, hatta şarkılar bu kadar kategorize edilme hastalığına tutulmuşken senin daha emin adımlarla ilerlediğini düşünüyorum. Bunda bağımsız bir müzisyen ve yaptığın müziği bir türle iliştirmemenin getirdiği bir özgürlük ve rahatlık ne kadar yer tutuyor?
Ne güzel ifade ettin, teşekkür ederim. Müziğin türler üstü bir varlık olduğuna inanıyorum. Türkülerin, Türk sanat müziğinin yankılandığı bir evde büyüdüm, müzikal-tiyatro, caz ve piyano eğitimi aldım. Şimdiyse günün sonunda lirik pop adını verdiğim bir müziğin üreticisiyim. Bu müziğin içinde, kalbimde ve kulağımda biriken tüm renklerin yansımalarını duymak mümkün. Kategorizasyon takıntısının, hayatın her alanını ele geçirmiş olan tek tipleştirme arzusuyla bağlantılı olduğuna inanıyorum. Bu müzisyenlerin üzerine karabasan gibi çöken bir baskı. Ve dediğin gibi, tam da bu yüzden bağımsız bir müzisyen olarak yolumu çiziyorum. Kalbimden geçeni yapabilme cesaretine ve özgürlüğüne sahip olmak fark yaratacaktır bir noktada. Bugün olmasa yarın…
- “Işık Olur Gözlerin”e gelecek olursak… 12 şarkı da çok samimi, sade ve içten. Sound olarak da yukarıda söylediğim gibi keskin ayrımlarla bölünmüyor, bir yerinde mutlaka birbirleriyle temas hâlindeler. Bütünlük taşıyan bir albüm olduğunu söyleyebilir misin ve albümü fikri ortaya çıktığında kafanda böyle bir konsept mi vardı?
Bir dinleyici olarak böyle hissetmiş olman, şarkılar arasındaki bütünlüğü sezmiş olman beni çok mutlu etti. Aslında bu albümün asıl başlangıç noktası, temaya karar verdiğim nokta bana kalırsa. Şarkıları yazmaktan daha mühim bir aşamaydı temayı belirlemek. Birbirimize tahmin ettiğimizden çok daha fazla benziyoruz. Farklı hikâyeler içerisinde ortak duygular deneyimliyoruz. Bunu fark etmek benim için dünyayı daha az yalnız bir yer haline getirdi. Dinleyenlerin de bunu fark etmesini, yaralı olmanın insan olmakla ilintili doğal bir durum olduğunu hatırlamasını istedim bu albümü tasarlarken. Şükrü Erbaş’ın çok sevdiğim dizesi gibi; “Bizi yaralarımızda birleştiremezse ne birleştirir ki?” Özetle, duygudaşlığımızın altığını çizen bir albüm bu. Ve günün er ya da geç doğduğunu, karanlığın içinde aydınlık bir yer bulabilmemizin de en sevdiğimiz insanların gözlerinin içine baktığımızda içimize aktığını hissettiğimiz güçle mümkün olduğunu hatırlatan bir albüm. Bu yüzden adı “Işık Olur Gözlerin”…
- Albümü “incinen kahramanlara” adamışsın. Ancak burada kast ettiğin “incinmişliğin” sadece gönül meselesiyle ilgili olduğunu düşünmüyorum. “Hayat tarafından incinenler” diye açıklayabilirim sanırım bunu. Sen neresinde yer alıyorsun bu durumun?
Elbette sadece gönül meselesiyle alakalı değil! Dünya kederli bir yer. Bunu pesimist bir bakış açısıyla da söylemiyorum üstelik. Sadece, hayatın hepimizi, öyle ya da böyle, bir sebepten, bir yerimizden incittiğini ve yorduğunu kabul ediyorum. Bu kabulle beraber de, köşeyi dönünce umudu nasıl bulabilirim sorusu düşüyor aklıma. Bence umut, yan yana bir yol yürüme becerimizde, her şeye rağmen birbirimiz için “orada” olmayı başarabilme yetimizde saklı. Birbirimizin sevincine ortak olmak, birbirimiz için kederlenebilmek çok kıymetli şeyler. Ve bu kabul, birbirinin hâlinden anlayan insanlar olmamıza da katkı sağlıyor bence… Gün ışığının daimi olduğunu söylediğim outro şarkısıyla bitiriyorum albümü; karanlık anların içindeyken uzak bir ihtimal gibi gelse de, gün ışığı daimi. Ve tüm incinmişliklerimize rağmen, ayağa kalkmak ve yaşamı anlamlı kılacak şeylerin peşinde koşmak mümkün.
- “Işık Olur Gözlerin” künyesinin verdiği destekle de anlaşılacağı üzere bence en profesyonel çalışman olmuş. En ince ayrıntısına kadar üzerinde çokça kafa yorulduğunu, her şarkının mesaisinin farklı olduğunu anlayabiliyoruz. Bunu müzikal kariyerinde bir kırılma noktası olarak ele alabilir miyiz?
Çok teşekkür ederim… Sahiden de bir kırılma noktası benim için. Bir nevi doğumdu hatta benim gözümde. Hani insan anne olmadan önce, yapabileceklerini yapabilme gücüne sahip olduğunu bilmezmiş ya. Ben de bu albüme başlarken, bu denli güçlü ve becerikli olduğumun bilincinde değildim asla. Sorunlar ve sorumluluklar insanı büyütüyor, buna eminim. Ve şimdi düşününce biliyorum ki, bir sonraki albümü doğururken ben de bir kez daha doğacağım, bin kat daha büyüyeceğim. Öğrenecek çok şeyim var.
- Seni canlı olarak izlememiz mümkün olacak mı?
2025 boyunca sahnede olmak istiyorum. Mesleğimin en keyif aldığım yanı canlı performanslar zaten. Albümün ilk konseri 16 Nisan’da İstanbul Babylon’da. Heyecanla ve sevinçle bekliyorum bu konseri. Tüm sevenlerimi bekliyorum.
Burak Soyer kimdir? 1986 yılında Kütahya'da doğdu. 1992 yılında Çanakkale'ye yerleşti. 2004 yılında Marmara Üniversitesi Alman Dili Edebiyatı'nı kazandı. Aynı yıl okulu bıraktı. Bir süre garsonluk yaptı. 2005 yılında Radikal Gazetesi Kültür Sanat Servisi ve Kitap Eki'nde gazeteciliğe başladı. Aynı yıl Rolling Stone Türkiye'nin açılmasıyla birlikte Rolling Stone'a müzik yazıları yazdı. 2006-2008 yılları arasında Akşam Gazetesi Ekler Servisi'nde muhabir olarak görev yaptı. Daha sonra "memleketi" Çanakkale'ye dönüp Çanakkale Olay Gazetesi'nde çalıştı. İnternethaber.com, Sözcü.com.tr, Toplumsal Haber gibi internet haber sitelerinde Siyaset, Gündem, Spor, Yurt Haberler, Kültür Sanat, Yaşam, Lifestyle servislerinde editör olarak çalıştı. Trend Medya'nın YouTube kanalı için kültür sanat ve spor programı hazırlayıp sundu. Son olarak İstanbul Karaköy MONO dergisinin editörlüğünü yapıyordu. Şimdiye kadar Milliyet, Hürriyet, Hürriyet Kitap Sanat, BirGün, BirGün Pazar, BirGün Kitap, Taraf, Cumhuriyet Pazar, T24, Gazete Duvar, sendika.org, solhaber.org'a, siyaset, edebiyat, müzik, sinema, tiyatro yazıları yazdı. Halen T24 Haftalık, Bianet ve OT dergisine kültür sanat, K24, Edebiyathaber.net, Oggito, Ne Okuyorum?, Ajandakolik, Mahal Dergi, Romanoku internet sitelerine de edebiyat yazıları yazıyor. 2017 yılında ilk kitabı Zıvana Doğan Kitap etiketiyle yayımlandı. Zıvana'nın devamı olan Buji de 2019 yılında aynı yayınevinden çıktı. Son romanı Ring ise, geçtiğimiz Eylül ayında Karakarga Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluştu. Ayrıca bir de kısa film senaryosu bulunmaktadır. 2015 yılında Anadolu Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun oldu. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Sanat Tarihi bölümündeki eğitimine devam etmektedir. |
“Tabii ki her hikâye tek başına yazılmaz. Yaşayanlar ve yaşatanlar vardır illa ki… Kendinden bir şey bulacaklar olacaktır çünkü gerçeğin yalanı olmaz”
“Bizi ve bu müzik türünü tanımlayan belli bir sound var ama aynı zamanda her şarkıda yeni şeyler deniyoruz, farklı elementler ekliyoruz. Kendi sesimizi koruyarak ilerlemeye çalışıyoruz çünkü bu bizim için bir prensip değil, tamamen organik bir süreç”
Redd grubunun solisti Doğan Duru, grubun yeni teklisi “Üşüyor İstanbul Bugün” için, “Aslında bu, şehrin soğuk yüzüyle ilgili. Kendi içindeki karmaşası, yalnızlığı, kayıpları… İstanbul bazen insanın içindeki boşluğu daha da büyütüyor,” diyor
© Tüm hakları saklıdır.