02 Şubat 2025

Biz bu “filmi” daha önce görmüştük!

“Sokaktaki yurttaşın üstüne yığmaya çalıştıkları korkuyu gazeteciler üzerinden yapmaya çalışan hükümetin bu tutumuna alışkınız. Görevimizi yapmaya devam edeceğiz. O yüzden de “Biz bu filmi daha önce görmüştük!” deyip, sizleri gazetecilikle ilgili sinema tarihine damga vurmuş filmlerle baş başa bırakıyoruz… “

Başkanın Bütün Adamları filminden bir kare

Gündemi saniye saniyesine tutmayan bir ülke olarak henüz Bolu Kartalkaya’da türlü ihmaller zinciri sonucu yaşamını yitiren 78 kişinin yasını tutamadan ya da tutmamıza izin verilmeden hafta başından beri gazetecilerin, gazetecilik yaptıkları için gözaltına alınışlarına, tutuklanmalarına şahit oluyoruz. Kimsenin bu konuda bir yabancılık çekmemesi gayet normal zira özellikle AKP iktidarındaki son yirmi yılda bu ülke çok gazeteci yedi. “Dokunanın yandığı” dönemden bu yana çok değil, 15 yıl geçmesinin ardından yine hükümet tarafından cadı avı başlatıldı ve gazeteciler sadece gazetecilik yaptıkları için çocuklarının önünde gözaltına alındılar, tutuklandılar, ev hapsine tıkıldılar. Sokaktaki yurttaşın üstüne yığmaya çalıştıkları korkuyu gazeteciler üzerinden yapmaya çalışan hükümetin bu tutumuna alışkınız. Görevimizi yapmaya devam edeceğiz. O yüzden de “Biz bu filmi daha önce görmüştük” deyip, sizleri gazetecilikle ilgili sinema tarihine damga vurmuş filmlerle baş başa bırakıyoruz…

Başkanın Bütün Adamları

Senaryosunu William Goldman’ın yazdığı, yönetmen koltuğundaysa Alan J. Pakula’nın oturduğu “Başkanın Bütün Adamları” (All The President’s Men), muhtemelen şimdiye kadarki gazetecilik filmlerinde kafaya oynar. Amerikan tarihinin istifaya zorlanmış ilk başkanı Nixon döneminde, Washington Post’un iki acar muhabiri Carl Bernstein ve Bob Woodward’un dedektif inceliğiyle iz sürerek tarihe Watergate Skandalı olarak geçecek olayı aydınlatmalarını anlatan film, 17 Haziran 1972’de, Nixon'ın üyesi olduğu Cumhuriyetçi Parti'den birilerinin, seçimi kazanması muhtemel olan Demokratların merkezine dinleme cihazı yerleştirmesini ve bu olayın Bernstein’la Woodward’un sıkı takibi sonucu ortaya çıkışına odaklanıyor. İşin ucunun Cumhuriyetçi Parti’nin en tepesine dayanması ise yakın tarihin en önemli politik skandallarından birine neden olur. 4 Oscar'lı filmde Dustin Hoffman ve Robert Redford’un muhteşem oyunculuğuyla bezenen film, hâlâ güncelliğini koruyor.

Zodiac

San Francisco’da işlediği cinayetleri farklı gazetelere gönderdiği mesajlarla kendini ifşa eden bir seri katilin izini sürerken hayatları alt üst olan bir grup gazetecinin hikâyesini anlatıyor. Mesleğinin henüz başında olan genç gazete karikatüristi, katilin art arda mesajlar gönderip, bu mesajlar yayımlanmadığı takdirde öldürmeye devam edeceğini söylemesiyle olayı takıntı hâline getirir ve “Zodiac” ismi verilen katille ilgili araştırmalarını derinleştirir. Senaryosunu James Vandervlit yaptığı “Zodiac”, başrollerinde Jake Gyllenhaal, Robert Dawney Jr., Mark Ruffalo, Anthony Edwards gibi oyunculardan oluşan kadrosuyla da dikkat çeken yapım sta yönetmen David Fincher’ın en iyi filmlerinden biri olarak gösteriliyor.

İyi Geceler, İyi Şanslar

George Clooney’nin yönettiği, başrolünü oynadığı ve Grant Heslov’la senaryosunu yazdığı “İyi Geceler İyi Şanslar”, radyo ve televizyon gazeteciliğinin ilk günlerine uzanarak izleyiciyi 1950'lerin Amerika’sına götürüyor. Televizyon haberciliğinin öncüsü Edward R. Murrow, Senatör Joseph McCarthy ve Amerikan Karşıtı Eylemler Senato Komitesi (Daimi Soruşturma Alt Komisyonu) arasındaki çekişmeleri, tarihi gerçeklerle ele alan film, gazetecilik yapma arzusuyla, CBS'in haber merkezinde çağ atlayan Murrow, kendini işe adamış haber şefi prodüktörü Fred Friendly ve Joe Wershba’nın, “komünist avı” zamanında, McCarthy’nin yaydığı felâket tellâllığı ve yalanlara karşı şirket sponsorlarına başkaldırışını, ne olursa olsun gerçekleri yazmaktan vazgeçmemelerini gerçekçi bir dille anlatıyor.

Spotlight

Tom McCharty’nin yönettiği ve senaryosunu Josh Singer ile birlikte yazdığı “Spotlight”ın başrollerini Mark Ruffalo, Michael Keaton, Rachel McAdams, Liev Schreiber, John Slattery, Stanley Tucci, Brian d’Arcy James ve Billy Crudup’ın paylaşıyor. Taciz olayıyla gündeme gelen bir kilisenin kendini temize çıkarmaya çalışmasını ve bu tacizi aydınlatmaya çalışan Boston Globe gazetesinin yazarlarından oluşan “Spotlight” takımının araştırmalarını konu edinen film, “Spotlight” ekibinin, Katolik Kilisesi’ndeki taciz iddialarını soruşturdukça derinlere inen olayları, yetkililerin bu olayların üstünü örtme çabalarını ve 30 yıl boyunca onlarca çocuğun nasıl istismara uğradığını ortaya çıkaran gazetecilerin öyküsünü anlatıyor.

Burak Soyer kimdir?

1986 yılında Kütahya'da doğdu. 1992 yılında Çanakkale'ye yerleşti. 2004 yılında Marmara Üniversitesi Alman Dili Edebiyatı'nı kazandı. Aynı yıl okulu bıraktı. Bir süre garsonluk yaptı.

2005 yılında Radikal Gazetesi Kültür Sanat Servisi ve Kitap Eki'nde gazeteciliğe başladı. Aynı yıl Rolling Stone Türkiye'nin açılmasıyla birlikte Rolling Stone'a müzik yazıları yazdı. 2006-2008 yılları arasında Akşam Gazetesi Ekler Servisi'nde muhabir olarak görev yaptı. Daha sonra "memleketi" Çanakkale'ye dönüp Çanakkale Olay Gazetesi'nde çalıştı.

İnternethaber.com, Sözcü.com.tr, Toplumsal Haber gibi internet haber sitelerinde Siyaset, Gündem, Spor, Yurt Haberler, Kültür Sanat, Yaşam, Lifestyle servislerinde editör olarak çalıştı. Trend Medya'nın YouTube kanalı için kültür sanat ve spor programı hazırlayıp sundu. Son olarak İstanbul Karaköy MONO dergisinin editörlüğünü yapıyordu.

Şimdiye kadar Milliyet, Hürriyet, Hürriyet Kitap Sanat, BirGün, BirGün Pazar, BirGün Kitap, Taraf, Cumhuriyet Pazar, T24, Gazete Duvar, sendika.org, solhaber.org'a, siyaset, edebiyat, müzik, sinema, tiyatro yazıları yazdı. Halen T24 Haftalık, Bianet ve OT dergisine kültür sanat, K24, Edebiyathaber.net, Oggito, Ne Okuyorum?, Ajandakolik, Mahal Dergi, Romanoku internet sitelerine de edebiyat yazıları yazıyor.

2017 yılında ilk kitabı Zıvana Doğan Kitap etiketiyle yayımlandı. Zıvana'nın devamı olan Buji de 2019 yılında aynı yayınevinden çıktı. Son romanı Ring ise, geçtiğimiz Eylül ayında Karakarga Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluştu. Ayrıca bir de kısa film senaryosu bulunmaktadır.

2015 yılında Anadolu Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun oldu. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Sanat Tarihi bölümündeki eğitimine devam etmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları

Fuat: Mücadele etmezsek kaybetmiş oluruz

“İnsanların insanlar için yarattığı hayat şartları çok uzun zamandır çetin ve kötü. İnsan da kötülüğün müptelası… Elimizden geldiğince medeni ve iyi biri olmamız gerekiyor. Mücadele etmezsek kaybetmiş oluruz. Böyle bir lüksümüz yok”

Kıvılcım Ural: Bizler isteyince ve bir olunca karşımıza ne çıksa yıkar geçeriz

Kıvılcım Ural, yeni albümü “Eteklerim Köpeklerim”le ilgili şunları söylüyor: “Global olarak da birlik olup bir şeylere hayır ya da dur diyebilmek, bir şeyleri birleşip değiştirebilmenin gücünü fark eden bir kuşağız. Hepimiz fikirlerimizi söylemekte artık daha cesuruz”

“Ars Longa’da canımız ne istiyorsa onu yaptık çünkü kaybedecek bir şeyimiz yoktu”

Ars Longa yirmi yıllık müzikal kariyerini özetledi: Yürüdüğümüz çizginin güncel talepler ya da eğilimlerle değil, tamamen sevdiğimiz ve hissettiğimiz müzikal tavırlarla şekillenmesi bana hep iyi hissettirmiştir

"
"