19 Temmuz 2013

T24’ün Taraflaşması: Buna gerek yoktu

Bu yazıyla birlikte T24’ten kopuyorum. Veda yazımdır...

 

Bu yazıyla birlikte T24’ten kopuyorum. Veda yazımdır.

T24, Türk medyasının sefalet içinde olduğu bir dönemde, kıymetli Doğan Akın’ın Avrupaî gazetecilik anlayışı ve emeğiyle var ettiği bir vaha. Başlıktan da anlaşılacağı üzere naçizane fikrim bu vahanın kısmen de olsa bir başkalaşım geçiriyor olduğu. Olsun, hâlâ vahadır. T24 en çok okuduğum haber sitesi olmaya devam edecek.

Sitenin görsel tasarımındaki değişim dikkatinizi çekmiştir. Öz hakiki yazarlar ve üvey yazarlar olarak ikiye ayrıldık. Bendeniz de üvey yazarlar arasında, ikinci mevki kompartımanda yer alıyor.

Bu tabii ki hoşuma gitmedi. Teknik açıdan itirazım, bir internet sitesinde yazarlar arasında böylesine kör gözüm parmağına bir hiyerarşizasyonun her şeyden evvel gereksiz olduğu. Ekstradan parlatılmaya ihtiyaç duymayan, cv’si belli bazı isimlerin yükseltilmesi için de siteye şöhret akımı olmadan önce yazan insanların çoğunun rütbesinin tenziline gerek yoktu.

Peki neden “meşhurlar gelince site heyecanlandı, bizi unuttu, olur böyle şeyler” deyip geçemiyorum? Bunun cevabı şu: Yapılan bu business class- economy class ayrımının aslında başka ve daha belirleyici bir dönüşüme denk düştüğünü, ona paralel olduğunu düşünüyorum.

Bu dönüşüm, T24’ün Taraflaşmasıdır. Taraf’ın Taraf olduğu zamandan bahsediyorum elbet. Ahmet Altan’ın Taraf’ından. Kendisi de zaten şu ana kadar yazmış olduğu bir (1) yazıyla “T24 yazarları” listesinin başını süslüyor.

T24 içine girdiği dönüşümle birlikte “o” Taraf’ın bir klonuna dönüşüyor. Bu tespite itiraz eden olabilir, ben baktığım yerden böyle görüyorum. Belki benim gözlüğümde bir sorun vardır.

Böylesi bir klonlaşmaya ihtiyaç yoktu. Hâlihazırda Taraf adı ve logosuyla yayın yapan gazete hükümete yönelik konjonktürel bir muhalifliği benimsemiş durumda diye değil. Belli ki mevcut Taraf liberal-muhalif çizgi ihtiyacını tam karşılamıyor. Bağlantıları, angajmanları, yetersizlikleri yüzünden muhtemelen.

Hâl böyle olunca da T24’te sol liberal yazarların yanına liberal isimler getirildi, büyük transferler olarak.

İktidarın liberalleri 3 yıl önce ıskartaya çıkardığını anlamamakta ısrar eden ve sık sık “ey Başbakan yanlış yapıyorsun, beni dinle sana sözüm var, ey Erdoğan yolun yol değil” gibi yazılar yazan, Erdoğan’ı kıyasıya eleştirirken söz gelimi Ali Babacan, Mehmet Şimşek gibi bakanlar hakkında sıcak fikirler serdeden Hasan Cemal sitenin yazar kadrosuna dâhil edildi.

Hasan Cemal’in sönmeyen habercilik aşkına da, gazetecilik etiğine titizlikle sadık kalışına da saygımız sonsuzdur. Tutarlı ve namuslu bir liberaldir. Ama tabii siyasi görüş ve tutumlarını eleştirebiliriz.

Cemal’in aksine, kendisini tanımlarken liberal sözcüğünü tırnak içine almamız gereken, bugüne kadarki performansı ile “devletin ideolojik aygıtı” işlevini gören, bu işlevi T24’te de sürdüreceğini Taksim Dayanışması’na haksızca hücum ettiği yazısının yayımlandığı gün Dayanışma’nın polis operasyonuna maruz kalmasıyla ortaya koyan bir bay da sitenin yazar kadrosuna katıldı.

T24’ün Taraflaşmasına, liberalleşmesine, yazar kadrosunu sürekli genişletirken sol cenahtan beslenme ihtiyacı duymamasına ve eldeki birkaç gayrıliberal yazarını ikinci mevkiye postalananların arasına katmasına gerek yoktu. Bu, T24’ün bugüne kadar sürdürdüğü bağımsız ve nitelikli habercilik çizgisinin devamı açısından hiç de elzem değildi. Bu bir tercih meselesiydi. Siyasi bir tercih. Ve kazma bir solcu olarak ben bu tercihi beğenmedim.

Kadri Gürsel, Ahmet Altan’ın Taraf’tan tasfiye edilmesi üzerine yazdığı 16 Aralık 2012 tarihli yazısında mealen şu görüşü savunmuştu:

Bir demokratikleşme mücadelesi değil iktidar mücadelesi olan askerin siyasetten tasfiye sürecinin tamamlanmasıyla, Altan bu sürecin cengâveri olan Taraf gazetesine yeni bir misyon biçmek istedi. Bu, Türkiye’nin gerçekten demokratikleşmesi misyonuydu. Bu misyon doğrultusunda hükümetin de sertçe eleştirilmesi gerekecekti. Altan bunu yaptı da. Ancak Taraf’ın ittifak ettiği iktidar unsurları bu gazetenin, kuruluş amacı dışında kullanılmasına izin vermediler. Ve Altan tasfiye edildi.

Gürsel yazısında, Altan’ın tasfiyesiyle beraber Taraf’ın artık bir yaşayan ölüye, yani zombiye dönüştüğü tespitini yapıyordu.

Bu görüşümü acımasız bulanlar olacaktır ama, T24’ün mevcut koşullarda kendini eski Taraf’ın klonu olarak yapılandırması, zombinin de zombisi olmak demektir.

Kapanmış bir dönemin gözden düşmüş isimlerinin –ki bu isimler geçmişte yaptıkları ve yazdıkları hakkında halen bir özeleştiri de vermemektedir– T24’ün ağır topları konumuna getirilmesi, Avrupa’da kupa hedefleyen bir kulübün Yılmaz Vural veya Güvenç Kurtar’ı teknik direktör yapması gibidir.

Türkiye’nin demokratikleşmesi acil bir mesele ve T24 de (ne mutlu ki) başından beri kendini bu mesele ile sıkı sıkıya ilişkilendiriyor. Lakin şu da bir gerçek; Türkiye’yi demokratikleştirebilecek başat dinamik olan “Gezi dinamiği”ni var eden milyonlar, fikrî rehberler olarak Türkiye’de demokrasinin 2007’den beri aşınmasında ama bilerek ama bilmeyerek rol alan yazarları görmeyecektir. Bu halk hareketinden, onları rehber gören bir kişi çıksa, görmeyen on kişi çıkar. 

Yazımı bitirirken sevgili Doğan Abi’ye bana burada yazma fırsatı verdiği için (ve başta samimi nezaketi olmak üzere, her şey için) teşekkür ediyorum. T24’ü T24 eden emekçilere, editör arkadaşlara da teşekkür ediyor, selam ediyorum. T24 ailesinin başarılarının devamını diliyorum.  

 

Yazarın Diğer Yazıları

CHP ve Sol

60’ların ortalarına doğru TİP’in yükselişinin CHP’yi sola çektiği genel geçer bir bilgidir. Doğru da bir bilgidir. Ancak bunun nasıl cereyan ettiğine dair doyurucu içeriğe sahip bir açıklamayı pek az insan yapabilir.

Tekkeyi bekleyen çorbayı içer

2010 referandumuna kadar Türkiye’nin hâkim entelijansiyası liberaller ve sol liberallerdi. AKP’nin organik aydınları, yani İslamcılar ve İslamcı kökenliler sivil toplumda, iktidarın hegemonyasına...

İnter-galaktik darbe lobisi BBC ile el ele

Büyüyen, gelişen, git gide bir küresel güce dönüşen Türkiyemiz üzerinde 31 Mayıs’tan beri oyunlar oynanıyor biliyorsunuz

"
"