28 Nisan 2019

Destroyer

Nicole Kidman, başarılı makyajla filmin amacı doğrultusunda bir karaktere dönüştürülse de, oyunculuğunun üst düzey bir performans içerdiğini iddia etmek abartı olacaktır

Beyaz perdenin Barbie Bebeği Nicole Kidman, genel anlamda yarattığı imajının aksine derinlikli, farklı karakterlere hayat veren rollerle de oyuncu olarak karşımıza çıkmıştır. Bu çerçevede canlandırdığı looser dedektif Erin Bell gibi, İngiliz edebiyatının en büyük isimlerinden Wirginia Woolf’u canlandırdığı “Saatler”deki (The Hours-2002) rolü, aklımıza gelen ilk ayrıksı oyunculuk performanslarından birisi. Aslında Nicole Kidman, incelikli kadın karakterlerin öne çıktığı filmlerde de etkileyici performanslar sergileyen bir oyuncu olmuş, güzel fiziği kadar oyunculuk yeteneğiyle de dikkat çekmiştir.

Destroyer filminde canlandırdığı Erin karakterinin içine girebilmesi için ona yapılan makyaj ustalığının yarattığı değişim, yukarıda adını andığımız “Saatler” (The Hours) filminde Virginia Woolf’u canlandırmak için yaşadığı radikal değişimden daha  etkili olduğunu vurgulamak lazım. Bu öylesine bir süreç olmuş ki; Kidman’ın sahip olduğu fiziksel görünümün değiştirilebilmesi için yıllarca çölde yaşamış insanlar örnek alınmış.

Erin ve ortağı Chris 17 yıl önce genç birer polislerken, FBI ajanı olarak bir suç şebekesinin içine karışırlar. Şebekenin lideri Siles Howle (Toby Kebbell), tam bir psikopat ve suç makinasıdır. Çevresine topladığı kadınlı erkekli gurupla uyuşturucu partileri düzenleyerek marjinal sınırlarda yaşamaktadır. FBI’ın somut kanıtlar yaratmak için iki genç ve deneyimsiz personelini içlerine soktuğu suç örgütünün amacı yaklaşık 10 milyon dolarlık bir banka soygunu yapmaktır.

İş arkadaşlıkları aşka dönüşen Erin ve Chris yeterli kanıt topladıklarında şebekeden ayrılarak onların yakalanmalarına yardımcı olacaktır. Fakat zor koşullarda yetişen Erin’i para hırsı baştan çıkarır ve kirli polis olmasına neden olur ve istekli olmayan Chris’i de bu duruma ikna eder. Fakat soygun esnasında evdeki hesap çarşıya uymaz ve kimliğini açıklamak zorunda kalan Chris ve bazı banka personelini, Miles öldürür. Bu süreç Erin’in büyük bir travma yaşamasına ve Chris’den olan kızı Shelby ve eşi Ethan’ı ihmal ederek  psikolojik bir bunalıma sürüklenmesine neden olur. O artık Los Angeles emniyet örgütünde kimsenin sevmediği ve karşılaştığında yolunu değiştirdiği bir looser’dır.

Destroyer, ilginç konusunu aksiyon sinemasının olanaklarını kullanarak dışa vurmadan, psikolojik bir gerilim filmi sınırlarında ele alan bir yapım. Diğer yandan Nicole Kidman için yapılmış ve filmi neredeyse tek başına sürüklemesi için planlanmış bir film izlenimi yaratıyor Destroyer. Diğer bir özelliği de yönetmen Karyn Kusuma ve görüntü yönetmeni Julie Kirkwood’un kadın sanatçılar olması ve filmin bir kadın dayanışmasının ürünü olması…

Yönetmen Kusama, senaristler Phil Hay ve Matt Manfredi’nin izleyicinin bir cinayet soruşturması izlemesini amaçladıklarını hissetmesini isteyerek senaryoyu yazdıklarını belirtiyor. Yönetmen Kusama’ya göre, diğer anlaşılması gereken şey ise, dedektif Erin Bell’in, kendini araştırdığıdır. Cinayete yaklaştıkça kendi çektiği ızdırabada yaklaşır detektif Erin Bell.

Yönetmen Kusuma’nın söyledikleri bir yere kadar kabul edilse de, filmin sarktığı ve iki saatlik süresinin uzun olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Filmin bütününe baktığınızda süresinin uzunluğuna karşın bağlantı eksiklikleri içerdiği, detektif Bell’in kirli polis olmaya eğilimli durmasının nedenlerini yeterince yansıtmadığı söylenebilir. Ayrıca uzun sürenin zaman zaman tempo düşüklüğüne ve ortalama seyirci açısından polisiye bir öykünün izini takip etmek açısından zorlayıcı olabileceğini düşündürtüyor.

Nicole Kidman, başarılı makyajla filmin amacı doğrultusunda bir karaktere dönüştürülse de, oyunculuğunun üst düzey bir performans içerdiğini iddia etmek abartı olacaktır. Filmin önemli artıları olarak, davranış bozukluklarına sahip karakterlerden oluşan bir filmsel evreni vurgulamada metalin metale sürtünmesini duyumsatan film müzikleri ve bu travmatik dünyanın inandırıcı atmosferini seyirciye başarıyla geçiren Julie Kirkwood’un görüntüleri akıllarda yer ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Burası cennet olmalı

Filistin’in anayurdu ile gittiği yerler arasında beklenmedik benzerlikler olduğunu gözlemleyen ana karakter, bumerang gibi ülkesine geri dönerken nerenin gurbet, nerenin ise memleket olduğu sorusunu da tartışmaya açıyor

Uzaylı "Kirpi Sonic"

Film, dinamik sinematografik anlatımı ve masalsı karakterleriyle öncelikle küçük seyircilerin ilgisine mazhar olabilecek keyifli bir seyirlik

92. Oscar Ödülleri'nde geri sayım başladı

Oscar töreninde kimlerin şansı olduğu hakkında görüşlerimizi paylaşmadan önce, adayları ve kategorilerini okuyucularımıza anımsatalım