31 Mart 2019

Deli ve dâhi: İnsanlık ikisine de çok şey borçlu!

“Deli ve Dâhi”, bilginin üretilmesi açısından zahmetli bir çalışmanın koşullarını yansıtmayı ve emek vermeden büyük dönüşümlerin gerçekleştirilemeyeceği düşüncesini izleyiciye başarıyla geçiren bir film

Bazı filmler vardır seyirciye sinemanın eğlence (entertainment) boyutuna ilişkin vaatlerde bulunmaz. Böylesi filmlerde aksiyon, özel efektler, güzel kadınlarla yakışıklı erkeklerin ilişkileri gibi unsurlar filmin asal ögeleri değildir. Ama böyle filmler, yaşamın derinlikleri hakkında, insan ilişkilerinin gizemini keşfetme bağlamında vaatlerde bulunur bize...

İşte “Deli ve Dâhi” (The Professor and The Madman), bu ikinci gruba giren filmlerden… Binlerce kelimelik bir sözlüğün ilk kez nasıl hazırlandığının öyküsü. Düşünmesi bile kolay olmayan bir süreç bu. Şüphesiz adanmışlık gerektiriyor. Adanmışlık özel nitelikler gerektirir. Dünyada bugüne kadar yapılan her keşfin, her gelişmenin, insanlık adına elde edilen her kazanımın altında adanmışlık olgusu yatar. Toplumların bazı dönemlerinde bazı bireyler bu özellikleriyle ortaya çıkar. Onlar az sayıda olsalar da, dünyayı daha iyi bir yer haline getirmişlerdir. Rönesans’ın simge ismi ve bilim adamı Leonardo da Vinci, İngiliz bilim adamları Isaac Newton, Charles Darwin; bizden ise Kurtuluş Savaşı’mızın önderi Mustafa Kemal Atatürk, adanmışlık açısından örnek verilebilecek isimler…

Bir tutku projesi

“Deli ve Dâhi”, Mel Gibson’ın 20 yılı aşkın süredir üzerinde çalıştığı bir tutku projesi. Gerçek bir hikâyeden uyarlanan ve sinemanın iki önemli oyuncusu Mel Gibson ve Sean Penn'in “düet”ine sahne olan ve bu bağlamda soluk soluğa ilerleyen bir film.

Olaylar 1870'lerin ortasında Britanya’da geçer. Ülkenin dünyaca ünlü üniversitesi Oxford, tüm İngiliz dilini kayıt altına almaya karar vermiş ve bu anlamda ilk kez bir sözlük oluşturması düşünülmüştür. Ama önemli bir sorun vardır; yetkin bir birikim gerektiren bu işi kim yapacaktır?

Bu bağlamda bir aday belirir; İskoçyalı James Murray (Mel Gibson).

Oxford Üniversitesi Mütevelli Heyetiyle görüşmeye geldiğinde bir duvara çarpan bir autodidacte’dır Murray ve üniversite diploması yoktur. Çeşitli çıkar çatışmalarının döndüğü ve gelenek adına tutuculuğun da öne çıktığı bu önemli kurumun yetkilileri, sonuçta James'in dil konusundaki olağanüstü yetkinliği ve geniş kültürel birikimi karşısında işi ona vermeğe mecbur kalırlar.

James'i çok zorlu bir süreç beklemektedir. Adeta iğneyle kuyu kazarak İngiliz dilinde yaşayan bütün sözcükleri ve kullanımlarını bularak tasnif edecektir. Dünyadaki İngiliz dili konuşulan yerlerden ve sömürgelerden de gönüllü destek isteyen Murray, böylesine zor bir iş için küçük sayılabilecek bir ekiple çalışmaktadır. Murray tıkanmaya başladığı anlarda, bir gün hiç beklemediği bir mektup alır. Mektup Amerikalı eski askeri doktor William Chester Minor’dan (Sean Penn) gelmektedir ve o sözlüğe tam 10 bin kelime hazırlamıştır. Diğer yandan Dr. Minor mektubu, işlediği bir cinayet yüzünden tehlikeli hastaların yattığı bir akıl hastanesinden yazmıştır.

İki ekstrem adamın yollarının kesişmesiyle Oxford İngilizce Sözlüğü’nün yaratılma sürecini anlatan sıra dışı başarı hikayelerinden biri, seyircinin karşısına geliyor.

Başarıda büyük pay, oyunculukta

Deli ve Dâhi”, bilginin üretilmesi açısından zahmetli bir çalışmanın koşullarını yansıtmayı ve emek vermeden büyük dönüşümlerin gerçekleştirilemeyeceği düşüncesini izleyiciye başarıyla geçiren bir film. Bu başarıda öncelikli rol oyunculukta. İki dev oyuncu Mel Gibson ve Sean Penn ilk kez bu filmde bir araya gelmişler. Ayrıca James Murray’in karısı Ada rolünde Jennifer Ehle ve başgardiyan rolünde Eddie Marsan öne çıkan oyuncular.

Film atmosfer yaratma, bir dönemin panoramasını, zihinsel haritasını, toplumsal ve sosyal yaşamını yansıtma açılarından da etkili bir yapım. Ayrıntıları başarıyla vurgulayan sanat yönetmenliği, atmosfer ve dönem ruhunun ortaya çıkmasında önemli katkı sağlıyor. Görüntü yönetmenliği de bu unsurların daha da güçlenmesi yolunda oyuncuların filmdeki anahtar rollerini görüntü estetiğinin olanaklarını kullanarak oldukça vurgulu hale getiriyor.

Filmin yönetmeni Farhad Safinia, Tahran doğumlu İran asıllı bir yönetmen. Böylesi derinlikli bir filmin altından zaman zaman oluşan sarkmalara karşın başarıyla kalkmış. Tabii “Deli ve Dâhi”nin, “popüler beğeni”ye dönük filmlerin seyircisine çekici geleceğini söylemenin kolay olmadığını da kaydetmeden geçmeyelim!..

Yazarın Diğer Yazıları

Burası cennet olmalı

Filistin’in anayurdu ile gittiği yerler arasında beklenmedik benzerlikler olduğunu gözlemleyen ana karakter, bumerang gibi ülkesine geri dönerken nerenin gurbet, nerenin ise memleket olduğu sorusunu da tartışmaya açıyor

Uzaylı "Kirpi Sonic"

Film, dinamik sinematografik anlatımı ve masalsı karakterleriyle öncelikle küçük seyircilerin ilgisine mazhar olabilecek keyifli bir seyirlik

92. Oscar Ödülleri'nde geri sayım başladı

Oscar töreninde kimlerin şansı olduğu hakkında görüşlerimizi paylaşmadan önce, adayları ve kategorilerini okuyucularımıza anımsatalım

"
"