Bir önceki Almanak 2024 yazımda Türkiye’nin 2024 yılına ait ekonomik ve mali göstergelerini değerlendirdim. Bu yazımda ise sosyo-ekonomik çerçevede neler yaşadığımızı; ücretler, istihdam, yoksulluk, demografi, gelir dağılımı verileri üzerinden değerlendireceğim.
Önce emeğe odaklanalım. TÜİK verilerine göre 2024 yılında kayıtlı ücretli sayısı geçen yıla göre yüzde 2,5 artarak 15.837.471 kişiye ulaştı. Önceki yıllarda olduğu gibi ücretliler en yoğun şekilde hizmet sektöründe çalışmaya devam etti. Yıl içinde ücretliler sanayi sektöründe yüzde -1,1 azalırken inşaat sektöründe yüzde 6,3 artış gösterdi.
Türkiye’de ücretli çalışanların yaklaşık yarısı asgari ücretli olup, diğer yarısının da önemli bir kısmı asgari ücrete yakınsayan ücretler almaktadır. Ancak ne asgari ücretli ne de diğer ücretlilerin emeklerinin tam olarak karşılığını aldıkları söylenemez.
Asgari ücret, yüksek seyreden enflasyon nedeniyle tüm yıl eridi. Çünkü asgari ücret artışı 2022 ve 2023’te olduğu gibi iki kez değil bir kez gerçekleştirildi. Üstelik artış oranı, gerçekleşecek enflasyon (yıl sonu yüzde 46 civarı) veya 2025’te beklenen ve tahmini mümkün olmayan enflasyon oranından da farklı bir oran olarak belirlendi: Yüzde 30.
Aslında asgari ücret TÜİK verisi baz alınarak artırılsaydı bile, gelirin harcandığı gıda, kira, eğitim gibi harcama kalemlerinin enflasyonunun manşet enflasyonun üstünde seyretmesi nedeniyle yine enflasyona karşı korunamazdı.
Emekli maaş artışı yılın ikinci yarısında enflasyonu göğüslemekten uzaktı. Gözler ocak ayı enflasyonunda, çünkü emekli maaşlarındaki artış bu veriye göre kesinleşecek. Kök maaş sorunu da çözüm bekliyor.
Sıkı para politikası sonucu büyümenin yavaşladığı, artan kredi maliyetinin etkilerinin şirketler üzerinde görüldüğü bir ortamda, çalışma barışını sağlayacak, kayıt dışılığı önleyecek, işsizliğin artmasına engel olacak ücret artış oranı gerekir. Ancak bozulan makroekonomik ortamın içinde öyle bir sihirli oranı belirlemek zor. Ama enflasyonla mücadelenin ücretlerin baskılanması üzerinden devam etmesi, var olan adaletsizlikleri daha da arttırıyor. Üstelik enflasyonla mücadelede sıkı para politikasıyla daralan ekonomi nedeniyle emeğin milli gelirden aldığı pay da gerilemeye devam etti.
Ücret/maaşı elde edebilmek için elbette iş bulmak gerekiyor. 2024 yılında ekonomik aktivitedeki düşüşe rağmen işsizlik oranı beklendiği gibi artmadı, hatta düştü. TÜİK tarafından açıklanan işsizlik oranı ocak ayındaki yüzde 9,1 seviyesinden gerileyerek ekim ayında yüzde 8,8 oldu. Ocak ayında 3.129 bin olan işsiz sayısı ekim ayında 3.114 bin kişi olarak tahmin edildi.
Ocak ayında erkeklerde işsizlik oranı yüzde 7,7’den ekim ayında yüzde 6,9’a düşerken kadınlarda işsizlik oranı ocak ayında yüzde 11,7’den ekim ayına geldiğimizde yüzde 12,3’e yükseldi. Genç işsizlik oranı ise yüzde 16,6.
Atıl işgücü oranı da ocak ayında yüzde 26,5 gibi yüksek bir oran iken haziran ayında yüzde 29,2’ye kadar, yani son yıllarda görülmemiş yüksek bir orana kadar çıktı. O nedenle atıl işgücü oranına bakarsak 2024 yılında gerçek işsiz sayısı 3,1 milyon değil, 10 milyona yakın.
İstihdam oranı ise 2024 yılında çalışabilir nüfusun yarısından fazlasının istihdam edilememesi nedeniyle yüzde 50’nin altında kaldı. Ancak ocak ayındaki yüzde 49 seviyesinden ekim ayında yüzde 49,9’a kadar yükseldi.
Kadın işsizliği, üniversite mezunu işsizliği ve genç işsizliğinin yüksekliği nedeniyle istihdam oranı dar bir banta sıkışmış durumda.
Ülkemizde “demografik fırsat penceresi” şimdilik açık. 15-64 yaş arası çalışma çağındaki nüfusa istihdam olanakları yaratılır ve kayıt dışılık önlenebilirse, bu nüfusun ekonomik büyüme ve verimliliğe katkısı büyük olacaktır. Çalışabilir nüfusun toplam nüfus içindeki payı 2013 yılında yüzde 68’di ve hemen hemen aynı düzeyde kaldı. Ayrıca 15-24 yaş genç nüfus ise son yirmi yıldır 11,5 milyon civarında.
Ancak doğum hızındaki yavaşlama çok belirgin. Toplam doğurganlık hızı 2001’de 2,38 iken 2023’te 1,51’e kadar geriledi. Ayrıca doğuşta beklenen yaşam süresi arttıkça 65 yaş üstü nüfusu toplam nüfus içindeki payı artıyor. Diğer bir değişle nüfus yaşlanıyor. Bu haliyle çalışabilir nüfus azalış trendine girmek üzere ve 2050 yılında toplam nüfus içindeki payının yüzde 61,9’a düşmesi öngörülüyor. 65 yaş üstü nüfusun toplam nüfus içindeki payının da günümüzdeki yaklaşık yüzde 15 seviyesinden 2050’de yüzde 23’e yükseleceği tahmin ediliyor. Tüm bu veriler ışığında TÜİK’e göre Türkiye’nin demografik fırsat penceresi 2030 yılında kapanacak.
Son günlerde TÜİK’in yayımladığı gelir dağılımı istatistiklerine de göz atalım: Gelir dağılımı eşitsizliğini ölçen ve sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, bire yaklaştıkça gelir dağılımında bozulmayı ifade eden Gini Katsayısı 2014 yılında 0,39 iken 2023 yılında 0,42 oldu. Nüfusun en düşük gelirli yüzde 10’luk kesiminin milli gelirden aldığı pay sadece yüzde 2,3 iken en yüksek gelirlilerin payı yüzde 33’e yakın. Ama 2014 yılında düşük gelirlinin payı yüzde 2,5 ve yüksek gelirlinin de yüzde 28,9’du. Nüfusun en zengin kesiminin milli gelirden aldığı pay artarken en düşük gelirlilerin payı azaldı.
Sosyo-ekonomik görünüm özellikle ekonomik görünüme paralel değişikliklere uğradığından, ekonomide tüm kaynakların tutarlı ve etkin kullanılması için politikalar oluşturulması, emek ve emekçiye verilen değerin ölçütlerinden biri olacaktır.
Bugün 2024’ün son günü. Yeni umutlarla 2025’i karşılayacağız. Yeni yılın sizlere ve tüm sevdiklerinize sağlık, huzur ve mutluluk getirmesi dileğiyle, yeni yılda bu köşede yine buluşmak üzere.
Binhan Elif Yılmaz kimdir?
Binhan Elif Yılmaz, lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümünde, Yüksek Lisans ve Doktora eğitimlerini İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Teorisi Ana Bilim Dalında tamamladı.
Akademik hayatı 1997 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü Maliye Teorisi Ana Bilim Dalında Araştırma Görevlisi olarak başlayan Binhan Elif Yılmaz, aynı Ana Bilim Dalında 2003 yılında Yardımcı Doçent, 2008 yılında Doçent, 2014 yılında Profesör oldu.
"Devlet Borçları ve Türkiye'de Borç Çıkmazı", "Türk Vergi Sistemi", "Maliye", "Küresel Kriz ve Avrupa'da Borç Çıkmazı", "Sosyal Güvenlik Ekonomisi", "Kamu Maliyesi" isimli standart kitaplarının yanında 100'ü aşkın Akademik çalışma ve ulusal/uluslararası kongrelerde sunulan bildiriler bulunmaktadır.
Binhan Elif Yılmaz Kamu Maliyesi, Maliye Politikası, Türk Vergi Sistemi, Devlet Borçları, Kamu Borç Yönetimi ve Uluslararası Borç Krizleri derslerini vermekte, TÜBİTAK, BAP destekli projeler yürütmektedir.
Çeşitli TV kanallarının ekonomi programlarına yorumlarıyla girmekta olan Binhan Elif Yılmaz, halen İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümünde profesör olarak görev yapmaktadır.
|