12 Kasım 2010

Bretton Woods dönemi ve altın anlaşmaları tarihi

Piyasalar bu ara ‘’Altın standardı’’ konusuna kilitlenmiş durumda. Konu ile ilgili...

Piyasalar bu ara  ‘’Altın standardı’’ konusuna  kilitlenmiş durumda.  Konu ile ilgili görüşler yavaş yavaş netleşmeye başlasa da,  öne çıkanlar ‘’küresel ekonomi için bir felaket’’  gibi iddialı görüşlerin dışında,  sistemin çalışmayacağı yönünde.
Gündemdeki ‘’altın standardı’’ tartışmalarının  sakinleşmesi için daha zaman gerek olduğu kesin. Bizde  bu ortalığın sakinleşmesini beklerken; 1944 – 1973 yılları arasında ki Bretton Woods  dönemi sonrası altınla ilgili anlaşmaların ne yönde geliştiğini tarihleri ile aktarmaya çalışalım. Bunu en önemli sebebi, Bretton Woods  dönemi sonrası gelişmeler, şimdi ki tartışmalara ışık tutacak bir çok bilgi barındırmakta. 

Bretton Woods ve sonrası  altın  anlaşmaları

Dünya para tarihinde önemli bir yere sahip olan altın, Milattan Önce 600 yılından yirmi birinci yüzyıla kadar merkezi bir para birimi olarak kullanılmış. 1870 – 1930 yılları arasında Altın Para Sisteminde başlı başına sistemin temelini oluştururken, 1944 – 1973 yılları arasında Bretton Woods sisteminde de dolara konvertibilitesi tam olan bir anahtar rezerv aracı niteliği bürünmüş. 
Altınla ilgili ilk uluslararası anlaşma IMF’in kuruluşunda Temmuz 1944 tarihinde yapılmış. Bu anlaşmaya göre, IMF’ye üye tüm ülkelerin para birimlerinin nominal değerleri, altın cinsinden veya kendisi altın cinsinden tanımlanan ABD Doları cinsinden belirlenmiş. 
1 ABD Doları 0.888671 gram altın değerinde veya 1 ons altın 35 ABD Doları değerinde. Bu anlaşma altın fiyatını, Başkan Roosevelt tarafından 1933 yılında tesis edildiği gibi onaylamış, böylelikle altın, uluslararası anlaşma ile kurulan ilk uluslararası para sisteminin temeli olmuş. 
IMF’nin kullanılabilir kaynaklarını ödünç vermesine izin vermek amacıyla üye ülkelerin IMF’ye olan üye aidatlarının % 25’ini altınla ödemesi zorunlu kılınmış. Üye ülkeler altını sabit bir fiyattan (artı veya eksi IMF tarafından belirlenen bir marj) almak ve satmak zorunda kalmış, altın nihai rezerv varlığı haline gelmiş. Bu zorunluluk ve IMF’nin üye sayısının artması Fon’un altın varlıklarının 1975 yılında 153 milyon ons’a yükselmesine neden olmuş. 
1960’ların başında merkez bankaları altının fiyatını stabilize etmeye çalışmış. Merkez bankaları arasındaki bu centilmenlik anlaşması, Altın Havuzu olarak bilinmekte olup, altın fiyatını sonradan resmi altın fiyatı olan 35 ABD Doları/ons’a yakın tutmak amacıyla yapılmış. Buna rağmen ABD Dolarına karşı yapılan spekülatif saldırı, altın fiyatını 40 ABD Doları/ons’a yükseltmiş ve bu, İngiltere Merkez Bankası’nın tabiriyle; Batı dünyasındaki tüm döviz ilişkilerinin yapısını tehdit eder hale gelmiş. Bu sebeple, İngiltere Merkez Bankası, ABD Merkez Bankası’nın da desteğiyle altın fiyatını daha uygun seviyelere düşürmek için büyük miktarda altın satmış. Sonraki yıl spekülatif akının devam etmesi üzerine Ekim 1961’de Batı Avrupa Merkez Bankaları, New York Merkez Bankası ile piyasayı stabilize etmek için işbirliğine gitmek üzere anlaşmışlar. Piyasa şartlarındaki bir değişikliğin ardından, koordinasyonlu bir altın satın alma dönemi yaşanmış. Buna karşın Temmuz 1962’de patlak veren Küba’daki füze krizi, Londra piyasasından altına rekor talebin gelmesine yol açmış, bu talep yine resmi satışlarla (Merkez bankalarının satışlarıyla) karşılanmış. Burada başından sonuna kadar savunulan hedef, serbest piyasada altının fiyatındaki gereksiz ve rahatsız edici dalgalanmalardan kaçınmak olmuş. Bu deneyimden İngiltere Merkez Bankası’nın çıkardığı sonuç; merkez bankalarının döviz piyasalarında olduğu gibi altında da bir arada çalışıyor olmaları bilgisinin, mevcut uluslararası parasal yapıda kamu güvenini korumaya yardımcı olduğu yönünde. 
Altın Havuzu, merkez bankalarının piyasaya artık altın sağlayamayacaklarına, ancak kendi aralarında (resmi fiyattan) işlem yapacaklarına dair anlaşmaya vardıkları 1968 yılında yürürlükten kaldırılmış. Bu durum, iki kademeli bir sistemin kurulmasına yol açmış. Birincisi, fiyatın arz ve talebe göre dalgalandığı özel işlemler, diğeri ise resmi fiyattan gerçekleşen resmi işlemler. Bu durum, doların altına karşı konvertibilitesinin askıya alındığı Ağustos 1971 tarihinin ardından, altın fiyatının serbestçe hareket etmesine izin verilen 1973 yılının Kasım ayına kadar sürmüş. 
1978 yılında ise IMF, altını sistemin dışına çıkartma çabaları göstermiş. IMF’nin anlaşma maddelerini ikinci kez düzenlemesinin sebebi, altını uluslararası para sisteminden silmek olmuş. Bu girişimi, yeni bir uluslararası parasal sistemin kurulması çabalarının ve özellikle Avrupa ülkelerinin Amerika Birleşik Devletleri’nin açığını altın cinsinden ödemesi ya da doları altın karşısında devalüe etmeye zorlama  çabalarının başarısızlığa uğraması izlemiş. Bu düzenlemeler, üye ülkelerin para birimlerini altına sabitlemesine engel olmuş ve üye ülkelerin altındaki işlemleri resmi fiyattan yürütmeleri şartını ortadan kaldırmış. Altını sistem dışına çıkartma planının bir parçası olarak, Fon’a 153 milyon ons miktarındaki altın stokunun 50 milyon ons’unu, kısmen piyasaya yapılan satışlar yoluyla, kısmen de kotalarıyla bağlantılı olarak  bir miktar altın verme yoluyla elinden çıkartma talimatı verilmiş. Bu deneyim, altının uluslararası toplulukta önceden olduğundan çok daha geniş bir şekilde yayılmasına yol açmış ve çoğu ülkede altın piyasasına girmek için yeni bir ilgi yaratmış. Az sayıda ülke, kendilerine verilen altını satma yönünde bir eğilim göstermiş ve çoğu durumda altın, ülkelerin hesaplarında kalmaya devam etmiş.  Tüm önlemler ve enflasyonist baskılara rağmen altın, hemen hemen tüm ülke hazineleri ve merkez bankaları tarafından rezerv aracı olarak kullanılmaya devam etmiş.
26 Eylül 1999 tarihinde Merkez Bankaları Altın Anlaşması (Washington Anlaşması olarak da bilinir) ilan edilmiş. Bu anlaşma, merkez bankalarının koordinasyonsuz bir şekilde altın satışının altın piyasasını dengesizleştirdiğine ve altın fiyatını keskin bir şekilde aşağıya çektiğine dair endişenin arttığı dönemi izlemiş. 
Merkez bankaları yerüstünde olduğu düşünülen tüm altının dörtte birini tutmakta olup, faaliyetleri altın piyasasını yakından ilgilendirmekte.  Bu ilginin büyük bir kısmı Batı Avrupa merkez bankaları üzerinde toplanmış. Bu bankalardan çoğu, rezervlerinde büyük miktarda altın tutmaktadır. Aynı zamanda, borçlanılan altına karşı artan talep ile birkaç merkez bankası ödünç verme, swap ve diğer altın türev enstrümanları kullanımlarını arttırmaya başlamış. Altın türev piyasasının çalışma sisteminden dolayı, altın ödünç verme işlemlerindeki artış, normalde satılan altında artışa yol açmakta; ödünç vermedeki bu büyüme piyasaya arz edilen altın miktarına ekleme yapılması anlamına gelmekte. 
Bu satışların altın piyasasındaki dengesizleştirici etkisinin yanı sıra, merkez bankasının niyetine bağlı olarak altının fiyatındaki düşüş altın üreten ülkeleri kötü etkilemekte. Bu ülkeler arasında önemli bir miktarı “Ağır Borç Yükü Altındaki Fakir Ülkeler” olarak sınıflandırılanlar dahil birkaç gelişmekte olan ülke bulunmakta. 
Bu endişelere cevap olarak 15 Avrupa merkez bankası [11 Euro bölgesi ülkesinin merkez bankalarına (Avusturya, İtalya, Fransa, Portekiz, Belçika, Lüksemburg, Almanya, İspanya, Finlandiya, Hollanda, İrlanda Merkez Bankaları) ek olarak Avrupa Merkez Bankası ve İsveç, İsviçre ile İngiltere merkez bankaları] 26 Eylül 1999 tarihinde anlaşma imzalamış olup, bu anlaşmada altının global parasal rezervlerin önemli bir elemanı olarak kalmaya devam edeceğini belirtmiş. Anlaşmaya imza koyan bankalar toplam satışlarını yılda 400 ton civarında olmak üzere gelecek beş yıl boyunca toplam 2,000 ton ile sınırlandırmaya karar vermiş. Bankalar ödünç verme ve türev ürünleri kullanma faaliyetlerinin gelecek beş yıl süresince artırılmayacağını ilan etmiş. 
Anlaşmaya imza koyan ülkeler global altın rezervlerinin % 45’ine sahip. Buna ek olarak, ABD, Japonya, Avustralya, IMF ve BIS (Uluslararası Takas Bankası) farklı zamanlarda altın satmayacaklarını beyan etmişler. Bunların da dahil edilmesiyle Anlaşma tarafından kapsanan altın rezervlerinin oranı toplam rezervlerin % 85’ine çıkmakta.

Yazarın Diğer Yazıları

Altın fiyatları baskı altında

Almanya ve Fransa’nın 2 trilyon Euro’luk fonda anlaştıkları haberi küresel...

Altında güçlü bir hareket beklenmiyor

Küresel piyasalar büyüme endişeleri, Avrupa borç krizi ve Yunanistan

Altında 1500 dolar eşiği kritik

Bu ayın başlarında 1,920.30 $/ons ile rekor seviyeleri gören altın bu...