“Babacım, annen rahatsızlandı. Ambulans çağırdım, Seyrantepe Etfal’deki ‘sarı alan’dayız. Bilgin olsun.”
Cumartesi sabahına babamdan gelen bu mesajla uyandım. Hemen arabaya atlayıp Seyrantepe Etfal’deki ‘sarı alan’a gittim.
Annemi yaklaşık 15 yataklı ‘sarı alan’ın 1 numaralı yatağına yatırmışlar. Mide kanaması ya da ishal ve kusma ile kendini gösteren son zamanlardaki salgından etkilenmiş olabileceği ihtimali üzerinde duruyorlardı.
Krampları dayanılmaz bir haldeyken hemen kanlar alındı ve serumlar takıldı. Sarı alandaki 4 saatlik misafirliğimiz başlamıştı.
Olasılıklar konuşuluyor, ihtimaller eleniyor…
15 yatağın 15’i de belirli aralıklarla yapılan oyuncu değişiklikleri ile hiç boş kalmadı bu sürede. 15 yatağın yaklaşık 10’unda istifra eden hastalar var -annem dahil. Bir yatak daha olsa, ona da kendimi yatırıp ben de bu 10 hastaya eşlik edecek duruma geliyorum.
7 numaralı yatağa bir kutu ilaç içmiş orta yaşlı bir anne getiriyorlar telaşla. 20 yaşlarındaki oğlu “Anne neden yaptın!” diye ağlıyor. Bir yandan acil doktorlarına şu bilgileri veriyor: “Annem verem hastası, verem için kullandığı ilacın tüm kutusunu içmiş!”
Böylece annem ve diğerleri ile birlikte 7 numaralı yatak da kusmaya başlıyor. Ağlayarak, derdini anlatmaya çalışarak…
Hayati tehlikesi kalmayacak kadar bir vakit geçtikten sonra psikiyatri doktoru geliyor, 7 numara ile konuşmaya başlıyor.
O sırada sedye üzerinde ters kelepçe takılmış bir kadın çığlıklar atarak sarı alana giriş yapıyor. ‘Yeşil alan’ ve ‘kırmızı alan’ da bu çığlıklardan nasibini alıyor elbet. Polisler, ambulans görevlileri ve kadının kocası sedyenin yanında.
Kendi çığlıklarından bitap düşmüş olduğu belli olan ama kalan tüm gücüyle çığlık atmaya devam eden kadın şunları söylüyor: “Bu adam beni darbetti!”
Kocası utangaç ve ağlamaklı sedyenin başında karısını şefkatle sakinleştirmeye çalışıyor. Erkek şiddetinin bir saniyesine bile tahammülümüzün kalmadığı bugünlerde bu resimde ters giden bir şeyler olduğunu seziyorum.
Meğer durum görünenin ötesindeymiş; çığlıkların sebebi bir psikolojik rahatsızlıkmış.
Bu sırada annemin başındaki hemşire idrar örneği alınması gerektiğini söylerken, bir kusma daha gerçekleşiyor. Hemen başını alıp yana çeviriyor annemin. Etrafı kirlettiği için utanıyor annem. Hemşire sakince ve hiç rahatsız olmadan annemi teselli ediyor. O sırada acil doktoru gelip yerlerin fotoğrafını çekip hastalığın teşhisinde yardımcı olması için incelemeye başlıyor fotoğrafı ve hemşire de beni uyarıyor, “Aklınızda olsun böyle bir şey olursa hastayı hemen yan çevirmeniz gerekiyor, yoksa sonucu çok kötü olabilir.”
‘Sarı alan’da bir kere daha oyuncu değişikliği yapılıyor. 70 yaşlarında bir beyefendi “Koşun karım havale geçiriyor” diye içeri giriyor.
Tüm bu kaos sırasında alışık olmadığım bir sakinlik dikkatimi çekiyor. Hiçbir doktor, hiçbir hemşire, hiçbir polis memuru kızgın, öfkeli ya da telaş içinde değil. Hepsi çok anlayışlı ve en önemlisi tüm hastalara -ki hasta birinin ne kadar çekilmez olabileceğini hepimiz biliriz- şefkatle yaklaşmaya çalışıyor.
Bir kere daha 15 yataklı ‘sarı alan’a göz gezdiriyorum. Doktor ve hemşirelerin çoğunun kadın olduğunu fark ediyorum. “Herhalde” diyorum kendi kendime, “kadınların olması bu ortamı biraz daha derli toplu ve incelikli bir hale getiriyor.”
Beylerin de hakkını yemeyelim tabii, ama o sırada aklıma ilk gelen bu oluyor.
4 saatlik misafirliğimiz boyunca şahit olduğum daha birçok vakalarla bir kez daha ne kadar kıymetli bir iş yaptıklarını anlıyorum doktor ve hemşirelerin.
O sırada ‘bağırsak enfeksiyonu’ teşhisi ve iki gün sonra polikliniği ziyaret etmemiz gerektiğini söyleyen kağıtlarımızı veriyorlar ve çıkışımızı yapıyoruz.
Bu vesile ile başta 16 Eylül 2023 tarihinde Seyrantepe Etfal’in sarı alanındaki tüm görevliler, hayatımın kıymetli anlarına dokunan doktor arkadaşlarım Türkay Demir, Talat Kırış, Talat Parman ve tüm doktorlarımız ile sağlık çalışanlarına teşekkürü bir borç görüyorum.
Teşekkürler, iyi ki varsınız.