13 Ağustos 2024

Vizede alçaltıcı tutum: Kendi turistini cezalandır, Batılı turisti ödüllendir

Yurt dışına gitmek isteyenler dün itibarıyla harç pulu için 500 lira ödemeye başladılar. Ekonomik sıkıntı nedeniyle başvurulan bu yönteme karşın, yabancı turist girişlerinden gelir getirebilecek e-vize uygulamasından son yıllarda vazgeçilmesi, kendi vatandaşına değer vermeyen, yabancıyı ise el üstünde tutan alçaltıcı bir tutum. Türkiye’ye en sert vize rejimini uygulayan 6 ülkeden 2020’de, aralarında ABD ve Kanada’nın bulunduğu 6 ülkeden ise geçen sene itibarıyle e-vize istenmesinden vazgeçildi. Tek kuruş ödemeden ellerini kollarını sallayarak giriş yapabiliyorlar

Yurt dışına çıkmak isteyen Türk vatandaşları 12 Ağustos yani dün itibarıyla harç pulu için 500 lira ödeyemeye başladılar.

Zaten dünyada örneğine zor rastlanır bu uygulama çerçevesinde şimdiye kadar 150 lira ödeniyordu. Ekonomik kriz iktidarı öyle bir noktaya getirdi ki, yurt dışına seyahat etmek isteyen kendi vatandaşını haraca bağlamakta, cezalandırmakta bir beis görmüyor.

Yabancılara ise kapılar sonuna kadar açık. Bir önceki yazımda, yabancı ülke vatandaşlarına uyguladığımız vize rejiminin filtreleme değil, yandaş şirketlerin cebini doldurma amacıyla kullanıldığını yazmıştım. Genelde vizeyi Ortadoğu, Afrika, Asya ülkelerinden ülkelerinden istiyoruz.

Bize son yıllarda “ağırlaştırılmış” vize uygulamasında bulunan Batı’lı ülkelerin vatandaşlarını ülkeye çekmek için ise atmadığımız takla kalmıyor. Eskiden bu ülkelerin bir kısmı e-vize uygulaması kapsamında idi. Süreç bildiğim kadarıyla tıkır tıkır sorunsuz işliyordu. Batılı turistler ister gelmeden online, isterse sınır kapısında fazla beklemeden formu doldurup, parayı ödeyip, e-vizesini alıyordu.

Geçen senenin sonunda, 2023’ün Aralık ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasını taşıyan bir kararla, ABD, Kanada, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Umman vatandaşları turistik seyahatlerinde vizeden muaf tutuldu.

Hani o ABD ki, milli sporculara bile müsabaka tarihinden sonrasına randevu veren, hani ilişkilerimizin çok “iyi” olduğu ülke! O Kanada ki, şahsi tecrübeyle biliyorum, vize almanın deveye hendek atlatmaktan daha zor olduğu. 

En son baktığımda, BAE vize için Türk vatandaşlarından 140 dolar istiyordu. Petrol zengini Suudi Arabistan’dan da vize almak için 175 doları bastırmanız gerekiyor. Peki biz neden bu ülkelerin vatandaşlarından e-vize gibi kolay bir prosedürle benzer miktarda para istemiyoruz?

Ben demiyorum ki karşılıklılık ilkesi uygulansın, hangi ülke vizede bize çile çektiriyorsa, biz de benzerini yapalım. Ama e-vize gibi, bir turistin en fazla 3 dakikasını alacak bir işlem, üstüne elde edilecek gelirden niye kendimizi mahrum bırakıyoruz? E-vize kalktı diye turist patlaması yaşandığını sanmıyorum.

2020’de de Avusturya, Belçika, Hollanda, İspanya, Polonya ve İngiltere’ye vize muafiyeti getirildi. Türk vatandaşları ise bu ülkelere seyahat etmek için vize narcı ödemek sayfalarca belge doldurmak zorunda.

Niye onlar elini kolunu sallaya sallaya hiçbir şey ödemeden ülkemize giriyor da biz elimizi kolumuzu sallaya sallaya ülkemizden harç ödemeden çıkamıyoruz? 

Kimi uygulamalar vardır ki; itibarınızı arttırmaz, saygınlığınızı yükseltmez. Siz yaranıyorum sanırsınız, ama attığınız adım sizi yarandığınızı sandıklarınızın gözünde alçaktır. Bu da öyle bir durum.

Turizm sektörünün temsilcilerinin etkisiyle alınan bu kararlar, turizm sektörü için gerekli bilgilere de sahip olmamamız anlamına geliyor. Gelen niye gelmiş; tarihi yerler için mi gelmiş, deniz, güneş için mi gelmiş; golf turizmine mi gelmiş sağlık turizmine mi gelmiş; bu bilgeler turizm sektörü için yararlı bilgiler olmaz mı?

Yabancı turistler Türkiye’ye, e-vize istiyor diye değil, köpek katliamı yapılıyor diye gelmeyecek; 3 dakikalığına form doldurmak istemediğinden değil, sosyal medyasını kullanamayacağından, vize harcı ödemek istemediği için değil, otelden, lokantadan kazık yemek istemediğinden gelmeyecek.

Barçın Yinanç kimdir?

Barçın Yinanç, 1968 yılında doğdu, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü'nü bitirdi. 1990'da stajyer olarak başladığı Milliyet Ankara Bürosu'nda 10 yılı aşkın bir süre diplomasi muhabirliği yaptı. Ardından televizyon haberciliğine geçerek önce TV8, sonra CNN Türk Ankara Bürosu'nda çalıştı.

Türkiye-ABD, Türkiye-AB ilişkilerinin yanı sıra Kafkaslar'dan Ortadoğu'ya, geniş bir coğrafyada Türk dış politikasıyla ilgili gelişmeleri takip etti. Çok sayıda yabancı hükümet yetkilisiyle söyleşiler yaptı, BM, NATO ve AB gibi uluslararası kuruluşların zirvelerini, perde arkası gelişmeleri yerinden haberleştirdi.

2004 yılında İstanbul'a yerleşti, CNN Türk ve Referans gazetesinin ardından İngilizce yayımlanan Hürriyet Daily News'da (HDN) çalışmaya başladı. Haber koordinatörü, yorum sayfası editörü olarak çeşitli görevler aldı; 2010'dan başlayarak on yıl boyunca gazetenin pazartesi söyleşilerini gerçekleştirdi. Bu süre boyunca dış politika analizlerini yazmaya devam etti.

Pek çok uluslararası düşünce kuruluşunun toplantılarına konuşmacı, kolaylaştırıcı olarak katılıyor, yabancı yayın organlarının yayınları için yorumlar yapıyor. AtlatmaHaber adlı podcast serisini hazırlayan Yinanç Diplomasi Muhabirleri Derneği, Uluslararası Kayak Kayan Gazeteciler Derneği (Ski Club of International Journalist) ve Dış Politikada Kadınlar platformunun üyesi.

Son yayını; Women, Peace and Security Agenda in Turkey and Women in Diplomacy: How to Integrate the WPS Agenda in Turkish Foreign Policy (Türkiye'de Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası-Diplomaside Kadın: Türk Dış Politikası'na Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası nasıl dahil edilir) başlığını taşıyor.

Aralık 2020'den itibaren T24'te yazan Barçın Yinanç, T24 ekranında da, her hafta Metin Kaan Kurtuluş'la birlikte "Dış Politika ile İçli Dışlı" adlı programı yapıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye kazançlı mı; İsrail ne yapıyor, gidişat ne yönde?

Mevcut durumun en büyük kazananı (şimdilik) İsrail. Suriye’deki tüm askerî altyapı tesislerini bombaladı. Ülkedeki tapu dairelerini, her tür evrak bulunduran devlet kurumlarının binalarını bombaladığına dair duyumlar da ayrıca dikkat çekici. Bir kaynağım bu durumu, İsrail’in Suriye’yi “sıfırlaması” olarak yorumladı

Esad gitti diye üzülen yok, başarı öyküsü içinse erken

Kimse Esad düştü diye ağlayacak değil. Ancak mevcut durumdan bir başarı hikâyesi üretmek için de erken. Suriye’nin normalleşmesi için bir fırsat penceresi açıldı. Ancak süreç büyük risklerle dolu

Trump’ın dış politikası: Öyle de yapabiliiir, böyle de yapabiliiiir…

Suriye’de olan gelişmeler de hem Ukrayna savaşı hem Gazze savaşı hem de Trump’ın ikinci dönemiyle doğrudan bağlantılı. İhtimal aktörler, Trump başkanlık koltuğuna oturmadan pozisyon alıyorlar

"
"