16 Eylül 2024

DEİK’ten BRICS yorumu ve Çin uyarısı, “Kuşak yol ne kadar lehimize?”

BRICS’le ilişki biçimini; (illa üyelik gerekir mi) hükümet yandaşlığı veya karşıtlığı perspektifinden değil, sağlam analizlerle değerlendirmek gerekir. Bu anlamda tüm paydaşların bu süreçte görüşlerini dillendirmelerinde fayda var

Türkiye’nin BRICS’e potansiyel üyeliğini tartışmak için önümüzde 22 Ekim’de Kazan’da yapılacak zirveye kadar bir aylık süre var. Rusya ve Çin’in çekirdek kadroyu oluşturduğu BRICS’in ne olduğu konusunda bile Türkiye’de görüş ayrılığı var. 

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın haziran ayında Habertürk’e yaptığı açıklamaya göre BRICS ekonomik amaçlı bir platform. Ancak pek çok uzman BRICS’in ideolojik bir oluşum olduğu görüşünde.

BRICS’in ekonomik amaçlı bir platform olduğunu varsayalım. Sizce iktidar bu platforma üyeliğin ekonomik getirisi götürüsüne dair ilgili kurum ve kuruluşlardan, paydaşlardan görüş istemiş midir? Emin değilim. 

Her halukarda, özellikle ekonomik paydaşları çatısında toplayan kurumların görüşlerinin dikkate alınması gerekir.

Ben bu anlamda Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’undan (DEİK) BRICS üyeliğini teşvik eden güçlü bir mesaj duymadım.

BRICS üyeliği siyasetin bir oyun alanı mı?

DEİK Başkanı Nail Olpak’ın, geçen hafta sonuna doğru düzenlediği basın gezisinde gazetecilerin sorularına yanıt verirken BRICS üyeliğini “siyasetin oyun alanı olarak” değerlendirmesi dikkat çekici. 

Verilen yanıtlardan BRICS üyeliğine dair olumsuz bir görüş çıkmadı, ama “üyelik Türkiye’ye büyük katkı sağlar” türünden bir mesaj da yoktu. Hatta tersine, Olpak BRICS’in kurucu üyesi Çin konusunda benim son dönemlerde tanık olduğum en ciddi uyarıyı yaptı. Çin’in Kuşak ve Yol projesini alkışlayan Türkiye’nin “bir kez daha konuyu iyi düşünmesi gerektiğini” söyledi.

Çin’e dönmeden; Olpak’ın BRİCS konusundaki açıklamalarına bakalım.

Türkiye'nin BRICS ile ilişkisinin bugün başlamadığını, daha önce gözlemci üye olarak toplantılara katıldığını belirten Olpak, "Ekonomik değerlendirmemden ziyade siyasetin bir oyun alanı olarak değerlendiriyorum. Bugünlerde biraz hareketlenmiş görünen, Avrupa ile ilişkiler konusunda yeni bir kart açması gibi..." dedi. 

Malum, uzun bir aradan sonra bu yıl Türkiye ile AB arasında yüksek düzeyli ticaret toplantıları başladı. Ardından Dışişleri Bakanı Hakan Fidan AB’nin gayri resmi toplantısına davet edildi. 

Bu milimetrik hareketlenmeye dikkat çeken Olpak şöyle devam etti: 

“Donan ilişkilerde olumlu bir şeyler görülmeye başlandı. Onların olduğu yerde siyasetin karşılıklı bir kartlaşması şeklinde görüyorum. Bunun kopmaya doğru götüreceği kanaatinde değilim. Türkiye, o ilişkiyi bence dengeli götürebilir. Bunu ifade ederken kimseden herhangi bir sinyal almadığımı söylemek isterim. Bu bir pazarlık, bir şeyler alabilme sürecidir. İki dengeyi de birlikte götürebileceğimizi düşünenlerdenim."

Olpak, AB’ye yönelik haklı sitemlerde bulundu. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi konusunda adım atılamadığını vurgularken, vize sorununa da dikkat çekti. AB’yle karşılaşılan sorunlara dönük olarak Türkiye’nin “bu tür atraksiyonlar yapmasını normal görüyorum” dedi.

"Kuşak ve Yol'u alkışlarken neyi alkışladığımızı iyi bilmemiz lazım"

Katı olmaktan kaçınan, dikkatli üslubuyla bilinen DEİK Başkanı Olpak’ın Çin konusundaki mesajları ise daha sert ve uyarıcıydı.

Bir geminin Şangay’dan Amsterdam’a 40-45 günde gittiğini, Çin’in zengin pazarlara daha hızlı ulaşmaya çalıştığını söyleyen Olpak, 2, 3 yıl önce Türkiye'nin yer aldığı Orta Koridor'dan yapılan denemede Şanghay'dan Amsterdam'a 11 günde gidildiğini ancak hedefin 7-9 gün olduğunu belirterek şunları söyledi:

 "İyi ihracatçı illerimizden Gaziantep'ten yola çıkan bir tır 3-4 günde Amsterdam'a varıyor ama Çin, 8 güne indiğinde 'en büyük avantajım' dediğimiz lojistik avantajımız ortadan kalkacak. O zaman Çin'in Kuşak ve Yol'unu alkışlarken neyi alkışladığımızı iyi bilmemiz lazım. Oradan gelen tırlar geriye boş gitmeyecek, nasıl dolduracağımı bilmem lazım. En büyük pazarımız olan Avrupa pazarımızda ciddi bir kayıpla karşı karşıya kalacağız. Bu projeye bakışı bu perspektiften değerlendirme mecburiyetim var.”

DEİK’in bu konuda 2 raporu olduğunu söyleyen Olpak, Çin’in Türkiye’nin önemli bir ticaret ortağı olduğuna dikkat çekilmesi üzerine, Çin’le ticaretin 1’e 10 oranında Türkiye’nin aleyhine olduğunu hatırlattı.

“Öneriniz nedir” sorusuna dönük olarak ise “Önce aynı bakış açısıyla ortak noktaya gelmeyi öneriyoruz. Önce konumunuzu belirlemeniz lazım. Durum tespitinde aynı noktada değiliz. Akıllı hareket edersek bu süreci fırsata da çevirebiliriz” dedi. 

Çin konusundaki uyarılarına karşın Olpak’ın Türkiye’nin AB ve BRICS’le ilişkileri dengede götürebileceğine dair iyimserliği ne kadar gerçekçi, üzerine düşünmek gerek.

BRICS’le ilişki biçimini; (illa üyelik gerekir mi) hükümet yandaşlığı veya karşıtlığı perspektifinden değil, sağlam analizlerle değerlendirmek gerekir. Bu anlamda tüm paydaşların bu süreçte görüşlerini dillendirmelerinde fayda var.

Barçın Yinanç kimdir?

Barçın Yinanç, 1968 yılında doğdu, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü'nü bitirdi. 1990'da stajyer olarak başladığı Milliyet Ankara Bürosu'nda 10 yılı aşkın bir süre diplomasi muhabirliği yaptı. Ardından televizyon haberciliğine geçerek önce TV8, sonra CNN Türk Ankara Bürosu'nda çalıştı.

Türkiye-ABD, Türkiye-AB ilişkilerinin yanı sıra Kafkaslar'dan Ortadoğu'ya, geniş bir coğrafyada Türk dış politikasıyla ilgili gelişmeleri takip etti. Çok sayıda yabancı hükümet yetkilisiyle söyleşiler yaptı, BM, NATO ve AB gibi uluslararası kuruluşların zirvelerini, perde arkası gelişmeleri yerinden haberleştirdi.

2004 yılında İstanbul'a yerleşti, CNN Türk ve Referans gazetesinin ardından İngilizce yayımlanan Hürriyet Daily News'da (HDN) çalışmaya başladı. Haber koordinatörü, yorum sayfası editörü olarak çeşitli görevler aldı; 2010'dan başlayarak on yıl boyunca gazetenin pazartesi söyleşilerini gerçekleştirdi. Bu süre boyunca dış politika analizlerini yazmaya devam etti.

Pek çok uluslararası düşünce kuruluşunun toplantılarına konuşmacı, kolaylaştırıcı olarak katılıyor, yabancı yayın organlarının yayınları için yorumlar yapıyor. AtlatmaHaber adlı podcast serisini hazırlayan Yinanç Diplomasi Muhabirleri Derneği, Uluslararası Kayak Kayan Gazeteciler Derneği (Ski Club of International Journalist) ve Dış Politikada Kadınlar platformunun üyesi.

Son yayını; Women, Peace and Security Agenda in Turkey and Women in Diplomacy: How to Integrate the WPS Agenda in Turkish Foreign Policy (Türkiye'de Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası-Diplomaside Kadın: Türk Dış Politikası'na Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası nasıl dahil edilir) başlığını taşıyor.

Aralık 2020'den itibaren T24'te yazan Barçın Yinanç, T24 ekranında da, her hafta Metin Kaan Kurtuluş'la birlikte "Dış Politika ile İçli Dışlı" adlı programı yapıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Genç bir muhabirin “vadedilmiş topraklar"la imtihanı

Sene 1994. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller İsrail, Filistin ve Mısır’ı kapsayan bir tura çıkacak. Tarihi bir gezi. O dönem yurt dışı ziyaretlerde haberciler arasında rekabet daha uçağa binmeden VIP salonunda başlar, uçakta devam eder, gezi sonlanmadan da bitmezdi

Dışişleri'nde aşka yer yok mu, yoksa kadının adı yok mu?

Dışişleri’nde uygulanan personel politikasını nasıl okumalı? Bakan ve ekibi diplomasiyi erkek işi olarak mı görüyor, yoksa diplomasiyi tamamen bir istihbarat işi olarak görüp, MİT çalışanlarına daha fazla alan mı açmak istiyor?

İsrail tehdidi…

İsrail Filistinlileri yok sayan siyasetini sürdürdüğü sürece, sadece bizim için değil tüm bölge ülkeleri için tehdit olacaktır. Bugün kolunu kanadını kırsa da hiçbir zaman Filistin direnişini kıramayacak. İsrail bu yoldan gittiği sürece halkı hiçbir zaman huzur bulamayacak, tüm bölge ülkeleri olarak biz de diken üzerinde yaşamaya mahkûm kalacağız. Bunu böyle söylemek başka, İsrail’in toprağımızda gözü var demek başka

"
"