05 Şubat 2013

Sneijder’in kontratı aslında 24 ay!

Bu bir futbol yazısı değil. Futbolun bahsedilecek konuyla doğrudan bir ilgisi bile bulunmayabilir

Bu bir futbol yazısı değil. Futbolun bahsedilecek konuyla doğrudan bir ilgisi bile bulunmayabilir. Hatta, amma zorlama bir bağlantı diye burun kıvıranlar da olabilir. Ama, insan hayatının her alanını etkileyen acil bir konudan bahsedeceksek işin içine pekala futbol da girebilir.

Lafı fazla dolandırmadan başlayalım. Galatasaray, belki de büyük maliyetlerin altına girdiği bir kumar oynayarak, Sneijder ve Drogba gibi futbol yıldızlarını transfer etti. Bu satırların yazarı gibi Galatasaray’lılar mutlu oldu. Diğer takım taraftarlarının birçoğu bile bu yıldızlara gıptayla bakarken, ortaya konması beklenen futboldan umutlandı.

Öyle ya, Sneijder gibi 2010 yılında dünyanın en iyi futbolcusu ödülünün kıyısından dönmüş bir futbolcuyu 3,5 yıl boyunca kendi liginde seyretme imkanı doğdu. Durum böyle olunca da, bu transferler medyada gündemin başına oturuverdi.  

Ama biliyor musunuz ki Sneijder’in pek muhtemel güzel futbolunu ağız tadıyla seyredebilmek için sadece 24 ayınız var?

* * *

Bunun nedenini anlamak için çevre ve sivil toplumla ilgili rapor, haber ve eylemleri sayfalarında sürekli duyuran Yeşil Gazete’nin sayfalarına bakmak yeterli (www.yesilgazete.org). Evet, Yeşil Gazete de bu transferlere kayıtsız kalmayarak, Drogba’nın transferini geçtiğimiz hafta başlıklarının arasına taşıdı.

Ama, Yeşil Gazete yine geçen hafta bu transferlerden çok daha önemli bir konuyu asıl haber olarak vermeyi de ihmal etmedi. Söz konusu haber, iklim değişikliğinin ve dolayısıyla dünyanın hızla ‘geri dönülemez nokta’ya ilerlediği idi.

Şimdi haberin kaynağı olan 2013 Ocak ayı tarihli çarpıcı Greenpeace raporuna dönelim. Rapora göre, dünya genelinde yapılması planlanan 14 devasa enerji projesi bulunmakta.

Fosil yakıt kullanımını kat be kat artıracak bu dev enerji projeler neler mi? Çin’de kömür madenciliğinin boyutlarının arttırılması; Amerika, Avustralya ve Endonezya’nın daha fazla kömür ihraç etmesi; Kanada, Kuzey Kutbu, Irak, Meksika Körfezi, Brezilya ve Kazakistan gibi ülke ve bölgelerde kumullardaki ziftten petrol üretilmesi; ve Afrika ve Hazar Denizi’nde doğal gazın katlanan miktarlarda üretilmesi.

Fosil yakıt şirketleri ve onların destekçisi hükümetler el ele vermiş, bu planları hayata geçirme aşamasındalar. Bu da, kaplumbağa hızıyla bile ilerlemeyen iklim değişikliğini azaltma çalışmalarının bir balyoz darbesiyle darmadağın edilmesi demek.

Öyle ki, sadece bu projelerin atmosfere saldığı toplam karbondioksit gazı miktarı 2020 yılında Amerika’nın bir senede saldığı miktara eşit olacak. Bu da, karar vericilere ve şirketlere kağıt üstünde de olsa zar zor kabul ettirilen 2 derecelik ısı artışı hedefinin çok daha ötesine geçilmesi anlamına geliyor. Yapılan hesaplara göre söz konusu olan 5-6 derecelik bir artış.

Bu ısı artışının sonuçlarını basit bir benzetmeyle anlamak mümkün. Ateşi 38,5 dereceye çıkmış bir hasta düşünün. Yatak döşek hâlde serilir çünkü 2 derecelik artış bile, vücudun birçok işlevini yerine getirememesi anlamına gelir. Ki burada söz konusu olan ateşi 41-42 dereceye dayanacak bir hasta.

Daha açık söylemek gerekirse, atmosfer ısısındaki 2 derecenin üzerindeki herhangi bir artış eko-sistemde büyük ve yıkıcı nitelikte dönüşümlerin olmasına neden olacak. Sonrasında gelsin kasırgalar, seller, rekor sıcaklıklar, yükselen denizler ve kuraklıklar; bunlara bağlı olarak da kıtlık, tarım alanlarının yok olması ve susuzluk.  

Greenpeace raporunda altı çizilen nokta önce bu 14 enerji projesinin durdurulması. Ama iş burada bitmiyor. Aynı zamanda, [a]normal seyrinde devam eden fosil yakıt kullanımını ve karbon salımını da düşürmek gerekiyor. Hem de 24 ay içerisinde. Ekoloji ve enerji danışma kuruluşu Ecofys’in verilerine göre, ancak böylelikle, 2 derecelik hedefin altında kalmak için yüzde 75’lik bir şans elde ediliyor.

Çünkü raporun işaret ettiği üzere, 2015 yılında tepe noktasına ulaşacak karbon salımını bu tarihten sonra durdurmaya yönelik herhangi bir çaba boşa çıkacak. Bunun nedeni de, ekonominin alınacak önlemlerin maliyetini artık karşılayamayacak olması ve teknolojinin yetersiz kalması.

Söylenen, 2015’ten sonra fosil yakıtlarının kullanımında her yıl yüzde 5’lik azalmayı sağlayacak önlemlerin şimdiden alınmasının gerekli olduğu. Kısaca, eğer bu olmazsa, dünya geri döndürülemez bir yola girecek.

Üstelik bunu sadece bazı ‘iflah’ olmaz çevreci örgüt ve akademisyenler söylemiyor. Büyüme ekonomisinin altyapısını oluşturmakla mükellef Dünya Bankası’nın yeni başkanı Jim Yong Kim de iklim değişikliğinin acil çözüm gerektiren bir sorun olduğunu telaffuz ediyor. Dünya Bankası’nın geçtiğimiz yılın sonlarında hazırladığı raporda, fosil yakıt kullanımının böyle gitmesi durumunda yüzyılın sonunda 4 derecelik bir artışın gerçekleşeceği ve bunun da herkesi ama ilk olarak dünyanın yoksullarını vuracağı açık bir dille belirtiliyor (www.huffingtonpost.com).

* * *

Tamam da ne yapacağız? Elimiz kolumuz bağlı kaçınılmaz sonu mu bekleyeceğiz?

Yanıt koca bir hayır. Zaten iklim değişikliği üzerine dünyada ve Türkiye’de seferber olan STK’ların, grupların ve bilim insanlarının amacı da felaket tellallığı yapmak değil. Yayınlanan her bir raporda, yapılan her konuşmada iklim değişikliğini durdurmak, yavaşlatmak için hâlâ umut olduğunu söylemekteler.

Yapılması gereken fosil yakıtlara dayalı çarkın ister istemez bir parçası olan bizlerin bireysel yaşamlarını ve tercihlerini gözden geçirmesi. Ama bu da yetmiyor. Daha da önemlisi, karar alıcıları alternatif enerji ve ekonomi programlarına ikna etmek ve bununu etkili yollarını bulmak gerekmekte.

Tıpkı, Sabancı Üniversitesi’ne bağlı İstanbul Politikalar Merkezi ve Stiftung Mercator Girişimi’nin geçen hafta düzenlediği toplantıya katılanların yaptığı gibi. Bu, belki de Türkiye’de bugüne kadar iklim değişikliği üzerine yapılmış nitelik açısından en geniş katılımlı toplantıydı. 350.org, Greenpeace, TEMA gibi çevre örgüt ve gruplarının yanı sıra, akademisyenler, gazeteciler ve aktivistler bir araya geldi. Birbirlerine çalışmalarını aktardılar. Bunları geniş kapsamlı bir iklim hareketi için birleştirmenin yollarını aradılar. Sosyal medyanın daha etkin kullanımının yollarını soruşturdular. Pek yakında da, ortak bir bildiri ile meydana çıkmanın hazırlıklarını yapıyorlar.

* * *

Özetle, iklim değişikliği meselesi hangi toplumsal grup veya kesimden geldiği fark etmeksizin herkesi ilgilendiren acil bir konu. Bunun için de herkesin kolları sıvayıp, bir ucundan tutması gerekiyor.

Yoksa? Yoksa, hesap ortada. Üzerimize düşeni yapmamamız hâlinde, dünyanın önümüzdeki 24 ayın sonunda içinde bulunduğu durum hayatın keyfini çıkarmamıza izin vermeyecek. Buna, kontratı 42 ay olan Sneijder’in paslarını ve gollerini doyasıya izlemek de dâhil.

Meraklısına (aslında herkese) not: Greenpeace raporunun İngilizcesine http://www.greenpeace.org/australia/Global/international/publications/climate/2013/PointOfNoReturn.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

Yazarın Diğer Yazıları

Brezilya Amazonların geleceğini oyluyor; ekoloji ve çevre adaleti notları...

Brezilya'da Bolsonaro değil de Lula seçilirse Brezilya Amazonu'ndaki ormansızlaşmanın yüzde 89 oranında daha az gerçekleşeceği öngörülüyor. Bu tahminler sadece her iki liderin başkanlığı süresince uyguladığı politikaların ve bunların sonuçlarının muhasebesine dayanmıyor. Lula, aynı zamanda ileriye dönük Brezilya Amazonu'nu korumaya yönelik vaatlerde bulunuyor

Dünya siyasetinin yeni ikilisi: Corbyn-Sanders - II

Corbyn ve Sanders’in kurumsal siyasetin labirentli yollarından geçip, başarıya ulaşıp ulaşmayacaklarını kestirmek güç

Dünya siyasetinin yeni ikilisi: Corbyn-Sanders - I

Corbyn zenginlerin daha çok vergilendirmesi gerektiğini söylüyor

"
"