28 Kasım 2024

İngiliz siyasetini değiştiren meçhul kadın

Adı Venetia Stanley, çok zengin bir Lord’un kızı ve İngitere’yi gönülsüzce 1. Dünya Savaşı’na sokan, Lordlar Kamarası’nın yetkilerini kısıtlayan Başbakan Henry Asquit’ın tutkuyla bağlı olduğu gizli aşkı yazar Robert Harris ile gün ışığına çıktı

Robert Harris gazetecilik ile başladığı kariyerine çok satan, birbirinden önemli olayları açığa çıkaran tarihi romanlar ile devam etti. (Bizde ‘Hayalet Yazar’ adlı romanı Altın Kitaplar tarafından yayımlandı.)

Harris’in yeni romanı ‘Precefizio’ (Uçurum) da İtalya dahil birçok Avrupa ülkesinde yayınlanmaya başladı ve dem vurduğu siyasete yön veren gizli aşk ile okuru tarihsel olarak kalbinden vurdu.

Harris’in yeni romanının başkahramanı 1908’den 1916’ya kadar başbakan olarak ülkeyi yöneten Liberal Herbert Henry Asquit:

20. yüzyılın başı, 62 yaşındaki Britanya Başbakanı Asquit (1852-1928) ile ondan 40 yaş genç sevgilisi, asil, zengin ve sosyetik Venetia Stanley (1887-1948)arasında tutkulu ve gizli bir aşk yaşanıyor. Stanley bir Lord’un kızıdır ve 65 odalı bir sarayda doğmuştur. İki aşık birbirlerine yüzlerce mektup yazar o kadar ki Başbakan’ın aynı gün birden fazla mektup gönderdiği olur. (Posta o yıllarda günde 12 kere servis yapıyormuş.)

İkilinin arasındaki ilişki büyüleyicidir ama gelgitlidir. Nitekim Venetia yazdığı 300 mektubu yakar. Robert Harris “Romanı bir kadın bakış açısı ile ele almak istedim ancak kadın kahraman mektuplarını yaktığı için onları hayal ederek yeniden yazmam gerekti. Ama Başbakan’ın mektupları duruyordu ve elime geçtiler bu kitabı yazmamın sebebi bu oldu zaten” diyor.

Herbert Asquith ve Venetia Stanley

Tarihsel verilere göre Asquin her gün birkaç saatini mektup yazmaya ayırıyormuş, bunların bazıları erotik, bazıları Shakespeare’ın 44. Sonatı gibiymiş, yazdıktan sonra da hemen postacıya veriyormuş.

Venetia’ın İngiliz siyasetini ebedi olarak etkilemesine gelirsek: Genç kız Asquit’i terk etmeye karar verdiğinde Başbakan sinir krizi geçirmiş ve paniğe kapılmış, bu duygu yoğunluğu içinde biraz da sevdiği kıza yaranma arzusu ile muhafazakârları da zorlayarak Lordlar Kamarası’nın yetkilerini kısıtlayan Parlamento Yasası’nın (1911) geçmesini sağlıyor. Bu İngiltere siyasetinde geri dönüşü olmayan bir sonuç doğuruyor.

Asquit sevgilisini geri kazanmak için bununla da yetinmiyor, ulusal güvenliği tehlikeye atabilecek birçok devlet sırrı veriyor bir keresinde de yazıp vazgeçip buruşturup pencereden attığı bir mektup ‘sızıntı’ yaratıyor ve bütün bunlar 1914’te ülke Birinci Dünya Savaşı’nın eşiğindeyken yaşanıyor.

Sonrası malum, Asquit Almanların zaferinin İngiltere için bir felaket olacağını bildiği için Birinci Dünya Savaşı’na katılmakta isteksiz olsa da savaşın ilk iki yılında ülkesini yönetiyor. Almanların Belçika’yı işgal etmesinin kamuoyunda yarattığı tepki sonucunda kararını değiştiriyor. Çanakkale Harekatı’nın başarısızlıkla sonuçlanması, Batı cephesinde herhangi bir ilerleme olmaması ve İrlanda’da başlayan Paskalya ayaklanması durumunu iyice zora sokuyor. Basının aleyhine kampanya yürütmesi ile 1916 yılında istifa ediyor.

Venetia ile ilişkisine gelirsek, bilinen, kadının tepkisinin modern dünyaya uygun bir şekilde olduğu ve metres olmayı reddettiği. Başbakan olarak ülkesini yönetse de gücü genç kızı yönetmeye yetmiyor yani.

Kennedy, Clinton, Boris Johnson’dan daha beter bir durum yaşatıyor ülkesine Asquin, hava atmak için devlet sırlarını paylaşarak, uçurumun eşiğine getirerek.

Robert Harris’e göre şu anda modern dünya yine bir uçurumun eşiğinde: “Tarih döngüseldir. Barış dönemi yine bitti. Rusya, İran, Kuzey Kore, Çin arasındaki eksen giderek daha büyük bir tehdit oluşturuyor. Tarih bu yüzden her zaman günceldir.

Hayatımda ilk defa bir dünya savaşı izliyorum. Yapay zekâ, İHA’lar, siber savaşlar, Ukrayna’da ise geçen yüzyılda olduğu gibi siperlerde, göğüs göğse süren bir savaş. Trump, Beyaz Saray’da olduğu için artık bir şeyleri tahmin etmek de zor. Bekleyip göreceğiz” diyor.

Harris yaşanan günleri de distopik bir Orta Çağ’a benzetiyor, Çiçero’nun Rom’sına: “Yoksa Kongre Binası’nı işgal ettiren birisi başkan seçilemezdi. Küreselleşmiş dünya, muazzam göç akışları, radikal sağ ile solcuların, işçilerin arasındaki makasın çok açılması. Neyse ki Batı hâlâ teknedeki göçmenlere ateş açmıyor, Naziler olsa açardı. 40 bin Filistinli öldürülmüş olmasına rağmen hala bir etiğe sahibiz demektir bu. Sonuçta insanlık her zaman ilerlemez, soykırım, 17. yüzyılda Almanya’da 40 bin kadının kilise tarafından ‘cadı’ oldukları iddiası ile yakılması…

Günümüzü de insanlık açısından çok parlak görmüyorum, hiç bu kadar batıl inançların yüceltildiği bir dönem yaşamamıştım. Sosyal medya da bilgi değil ideolojik baloncuklar dağıtıyor. Trump da günümüzün Leviathan’ı.”

Cezayirli yazar Bousalem Sansal hapiste, Macron ayakta

Cezayirli Fransız vatandaşı Bousalem Sansal 16 Kasım’da Paris’e dönerken tutuklandı ve geçtiğimiz güne kadar kendisinden haber alınamadı. Bizde kitapları Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlanan Sansal, 2012’de Arap Edebiyat Ödülü’nü kazanmış ancak Kudüs Yazarlar Festivali’nde konuşmak için İsrail’e gittiği için para ödülü geri çekilmişti.

Bousalem Sansal

1949 yılında Cezayir’de küçük bir kasabada doğan Sansal, hükümeti eleştirdiği için ülkesinde sistematik olarak sansüre uğramış ancak memleketini terk etmemeyi seçmişti. (Geçtiğimiz yıl Fransız vatandaşlığını kabul etti.)

Bir süredir kendisinden haber alınamaması üzerine Fransa ayağa kalktı ‘Büyük aydına özgürlük’ kampanyası başlatılırken birçok Nobel Ödüllü yazar ve entelektüel de kampanyaya katıldı. Emanuel Macron da bir demeç vererek Fransız vatandaşı Cezayirli yazarın tutuklanmasına yönelik endişelerini dile getirdi ve tüm diplomatik yollarını deneyeceklerini söyledi.

Nihayet geçtiğimiz gün 75 yaşındaki yazar mahkemeye çıkarıldı ve terörle, ulusal toprakların bütünlüğüne zarar vermekle suçlandı ve hakkında müebbet hapis istendi. Aslında bu suçlamanın ucu ölüme kadar gidiyor ama 1993’ten bu yana Cezayir’de idam uygulanmadı.

Yazarın avukatı François Zimeray, “Neredeyse 80 yaşında bir yazarın yazıları nedeniyle özgürlüğünden yoksun bırakılması ciddi bir eylemdir. Fransız vatandaşı olması vesilesiyle sınır dışı edilmesini ve kanunun sağladığı konsolosluk korunmasından yararlanmasını sağlamaya çalışacağız” diyor.

Yani Cezayir’de özgür ve sağ salim kalamaz Batı korumasına alalım durumu.

İnsanın içi burkuluyor, şair İlhan Çomak’ı 30 yıl hapiste tutan, insan haklarının üzerine titreyen Nimet Tanrıkulu’yu gözaltına alan bir ülkede yaşadığımızı düşünürsek, bir yazar tutuklanınca isyan eden başkan falan…

Ecevit’i, “şair başbakanımız var” diye övündüğümüz o günleri çok özlüyorum.

Yazarın Diğer Yazıları

Le Pen’in eşi Playboy’a poz vermişti

Geçtiğimiz günlerde yaşamını kaybeden Avrupa sağının öncülerinden Jean -Marie Le Pen’in hayatı romanlara konu olabilecek kargaşada geçmişti ve kızları ile ilişkisi Ferdi Tayfur’dan beter durumdaydı

Nereye doğmuşsan oraya lazımsın

İnsanlığa inancımı tazeleyen ödül ise müzik alanında verilen Erdal Erzincan Gezici Bağlama Atölyesi oldu. Gözlerimi yaşartan ise Erdal Erzincan'ın “Sizin aranıza geldim” demesi oldu, gülen yüzü, ışıl ışıl gözleri ile. Oysa onu tanımaktan asıl onur duyan bizlerdik…

"Aşk uğruna yaptıklarımdan pişman değilim"

Eski başkan yardımcısı Rockfeller aniden öldüğünde yanında olan gazeteci kadın 1979’dan beri devam eden suskunluğuna ölürken son verdi

"
"