20 Aralık 2019

Ünlü TV kanalındaki inanılması zor kadın sömürüsü

Film TV'cilik üzerine filmleri aşarak, bu alandaki ilk 'me-too' filmi olmayı başarıyor. Bunun bile tek başına toplumsal/tarihsel önemi yadsınabilir mi?

SKANDAL

(Bombshell)

X  X  X

Yönetmen: Jay Roach 
Senaryo: Charles Randolph
Görüntü: Barry Ackroyd 
Müzik: Theodore Shapiro 
Oyuncular: Charlize Theron, Nicole Kidman, Margot Robbie, John Lithgow, Kate McKinnon, Live Hyson, Connie Britton, Alison  Janney, Malcolm McDowell, Mark Duplass, D'Arcy Karden

 

Amerikan filmi.

Benim için bu gerçek bir sürpriz oldu. Çünkü Dijitürk'te gösterilen ve izlemediğim The Loudest Voice-En Yüksek Ses adlı dizi yeniden gösterilmeye başlandığında, izlemeye başlamıştım. Ve ünlü Fox kanalınının kurucusu, yüreği ve beyni olan kişinin, yani Roger Ailes'in yıllara yayılan ve günümüze dek süren macerasının tadına varır olmuştum.

Bir ilginç noktayla birlikte... Dizinin baş rolünde Russell Crowe vardı: Siena Miller ve Naomi Watts adlı iki tanınmış kadın oyuncuyla... Ve ben Crowe ne zaman çıkacak diye beklemeye başladım. Roger Ailes'e benzemek için öylesine değişmişti ki: kilo almış, gerdanı ve göbeği iyice çıkmış, "Yılmaz Erdoğan'ın yakın dostu" bambaşka biri olmuştu. Ve ben iki bölüm boyunca onu tanıyamamıştım. Böyle oyunculuğa helal olsun! 

Ben toplam yedi bölümlük dizinin ortasındayken, bu film çıkageldi. Aynı hikâyeyi anlatan, aynı kişiliği işleyen, ama sinemanın büyüsüyle donatılmış, star sistemiyle beslenmiş, daha çekici gözüken biçimde...

Film elbette hikâyenin özüyle koşut bir özelliğe kavuşmuştu. Roger Ailes yalnızca bir kanalı koca ülkenin en çok izlenen haber kanalı haline getirmekle kalmamış. O ayrıca son derece tutucu, siyahilerden -bu arada Obama'dan- nefret eden bir muhafazakâr, bir ırkçı, bir faşistti. ABD'de son derece önemli bir yer tutan medyanın ve televizyonculuğun en önemli isimlerinden biri; başında olduğu Fox'u CNN karşısında yükseltip bir numaraya çıkaran, en son da Trump için çalışan biriydi.

Ama tüm bunlar bir yana, o ayrıca tam bir kadın düşmanı, tam bir tecavüzcüydü. Ve kuruma aldığı istisnasız tüm kadınları ele geçirmeye kararlı bir cinsel sapık!

Yani yıllar boyu, daha 50'lerdeki Elia Kazan filmi A Face in the Crowd-Kalabalıkta Bir Yüz'den beri toplum ve TV ilişkilerine göz atmayı bilmiş, sonraları The Andromeda Strain'den Network'a, yakın zamanda The Big  Short'dan Vice'a bunu sürdürmüş bir Hollywood için paha biçilmez bir konuydu bu...

Böylece karşımızda merkezde Roger Ailes'in, etrafındaysa özellikle kadınların olduğu bir medya sirkiyle tanışıyoruz. Roger 'büyük patron' Rupert Murdoch'la sürekli boğuşurken, emrindeki 'kanalın yüzü ve sesi' hanımların eteklerini kaldırma çabasını da ihmal etmiyor. Ve onları en adi biçimde sömürüyor: bedenleri kadar onurlarını da zedeleyerek...

Bunlardan orta yaşlara ermiş Megyn Kelly sonunda isyan ediyor. Ve durumu kamuoyuna açıklıyor. Aynı yaş ve benzer konumdaki Gretchen Carson bunu yapamıyor. O sırada kuruma yeni alınmış güzel ve hırslı Kayla (kaynaklara göre hikayenin gerçek olmayan tek kişisi) aynı deneyimi yaşayınca, Gretchen'e şöyle diyor: "Sessiz kalmanın bize nelere mâl olacağını görmüyor musun?"

Böylece film o andığım TV'cilik üzerine filmleri aşarak, bu alandaki ilk 'me-too' filmi olmayı başarıyor. Bunun bile tek başına toplumsal/tarihsel önemi yadsınabilir mi?

Film sinema açısından da yeterince ilginç. Bir başyapıt olmasa da... Çok hızlı bir kurgu, sayıca çok ve hepsi ilgiye değer karakterlerin tümünü gereğince veremiyor. Ama verdiği kadarı da görmeye ve tanımaya değer.

Üç baş kadından ikisinde, iki star çok iyiler: Megyn'de Charlize Theron ve Gretchen'de Nicole Kidman. Yabancı basın özellikle Theron'u övüyor ve yeni bir Oscar olasılığından söz ediyor.

Ama bence Margot Robbie de çok iyi. Öylesine dolduruyor ki perdeyi... Bence onun (yardımcı oyuncu olarak) Oscar adaylığı kesin... Hele sempatik Jess Carr rolündeki Kate McKinnon'la yaşadığı ve sanki o cehennemden bir  kurtuluş gibi gözüken lezbiyen ilişki. Tek sözcükle dokunaklı.

Ayrıca deneyimli oyuncu ve o da çok kilo almış John Lithgow'un Roger Ailes rolü (küçük ekrandaki Russell Crowe'u unutturamasa da)... Bayan Ailes'te Nashville dizisinden unutulmaz Connie Britton. Ve efsanevi TV kişiliği Rupert Murdoch'da çok uzun zamandır görülemeyen ünlü İngiliz oyuncusu Malcolm McDowell süper...  

Sonuç olarak, birçok açıdan görülmeye değer bir film.

 


 Yarın: Ema

Yazarın Diğer Yazıları

Aksiyon sinemasında çekici ve modern bir zirve

'Avcı Kraven'de pek uyum sağlamayan, karmaşık ve biraz zıt motifler olduğunu biliyorum. Ama belki bu filmin gücünü oluşturan asıl öge. Bunca tema içinde böylesine çekici bir filme ulaşmak... Kolay olabilir mi?

Son dönemin en büyük düş kırklığı getiren filmi

Her şeyin sonuç olarak bir özenti gibi durduğu "Hain"de, cesetler birbiri ardına geliyor. Sonu yok sanki... Sonunda bir tek başkan, yani Haldun Dormen sağ kalıyor. Acaba ona olan saygıdan mı dersiniz?

Kadın özgürlüğüne adanmış çok özgün bir komedi

Mukadderat; bir yandan yalnız bizde değil, tüm dünyada da var olan aile kurumunun miras denen olayla boğuşmasını ele alır. Öte yandan bu yaşlanmayı kabul etmeyen bir kadının portresidir

"
"